Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1343 E. 2019/222 K. 26.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1343 Esas
KARAR NO : 2019/222
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/12/2017
KARAR TARİHİ: 26/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin otomobil galericiliği yaptığını, davalı araç satımından kaynaklı borcuna karşılık müvekkiline senet verdiğini ancak senedin vadesinin gelmesine rağmen ödemediğini buna müteakip davalı aleyhine icra takibine başvurulduğu ancak senedin düzenleme yeri ihtiva etmediği için kambiyo senedi vasfına sahip olmadığı gerekçesi ile takibin iptal edildiğini bunun üzerine ilamsız takip yaptıklarını fakat davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu beyan ile davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğe çıkartıldığı ancak dava dilekçesine cevap verilmediği görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle, adi senete dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK 67/1. maddesi kapsamında açılan iptali davasıdır.
Davanın mahkememize gelmeden önceki geçirdiği safahat incelendiğinde, davacının alacaklının davalı aleyhine ilk olarak İstanbul Anadolu 20.İcra Müdürlüğünün———– E. Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığı, söz konusu takip ile ilgili olarak takip borçlusunun şikayeti üzerine İstanbul Anadolu 11.İcra Hukuk Mahkemesince takip dayanağı bono aslında düzenleme yerinin yazılı olmadığı T.T.K 777/4 maddesine göre düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bononun düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağı, tanzim yeri olarak idari birim adının yazılması gerektiği, somut olaya dayanak senette keşide yeri yazılı olmadığı gibi, keşideci adı yanında yazılı adres ve idari birim bildiren yer adıl bulunmadığı gerekçesi ile senedin kambiyo niteliğinde olmadığının açık olması sebebi ile takibin İ.İ.K 170/a-2 maddesi uyarınca iptaline karar verildiği, davacı alacaklı tarafından bu kez İstanbul Anadolu 25.İcra Müdürlüğünün ————E. Sayılı takip dosyası ile borçlu davalı aleyhine ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun söz konusu ödeme emrine itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——– E. Sayılı—- K. Sayılı ——–tarihli kararı ile bononun şekil şartları ile sair hususların tartışılmasının T.T.K hükümleri doğrultusunda tespit edilmesi gerektiği ve bu tespitinde Ticaret Mahkemesinin görevi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, iş bu kararın taraflarca istinaf edilmemesi üzerine 22/11/2017 tarihinde kesinleştiği ve usulüne uygun gönderme talebi üzerine mahkememize tevzi edildiği görülmüştür.
Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde İstanbul Anadolu 25.İcra Müdürlüğü’nün ———- E. Sayılı dosyası ile başlatılan takibin alacaklısının …, borçlusunun … olduğu, takibin dayanağının — vadeli, ———-TL tutarlı senet olduğu görülmüştür.
Dava dilekçesi incelendiğinde davanın araç satış sözleşmesi kapsamında düzenlenen senet borcunun ödenmediği iddiası ile başlatılan icra takibine itirazın iptali davası olduğunu belirtildiği ve davacı vekili tarafından 26/02/2019 tarihli duruşmada davalı borçlu aleyhine İstanbul Anadolu 20.İcra Müdürlüğünün ———–E. Sayılı takip dosyasına yapılan şikayet üzerine senedin keşide yeri içermemesi sebebi ile kambiyo niteliğinde olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verildiği ve bu karar üzerine borçlu aleyhine başlatılan ilamsız icra takibi başlatıldığı, belirtilerek senedin kambiyo vasfını taşıyıp taşımadığı iddiasının bulunmadığı adi yazılı senet hükmünce değerlendirme yapılmasını talep ettiği, davalının UYAP sisteminden yapılan sorgulamasında ise tacir olmadığı ve potansiyel mükellef (Gelir getirici kazanç olmaksızın..) olduğu görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 9/11/2016 tarihli 2014/19-1241 E. 2016/1033 K. Sayılı ilamında; ”..Takip talepnamesinde gösterilen borç kaynağına, iddia ve savunma içerikleri ile özellikle bononun zamanaşımına uğradığının sabit olmasına ve tarafların benimsemesine göre takip konusu alacağın bonoya dayanmayıp, satım sözleşmesine dayandığı tartışmasızdır. Zamanaşımına uğramış bononun medeni usul hukuku anlamında yazılı delil başlangıcı olduğunda tartışma bulunmamaktadır. Dosya kapsamına göre davacı bonoya bir kambiyo senedi olarak değil bir ispat vasıtası olarak dayanmakta, davalı da bu çerçevede malın teslim edilmediği savunmasında bulunmaktadır. Bu durumda Özel Daire belirlemesinin aksine somut olay bakımından zamanaşımına uğramış bono ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmemektedir. Kaldı ki dava, Türk Ticaret Kanununun 778 inci maddesi atfıyla bonolar için de uygulanan ve poliçelerde sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 732 nci maddesine dayalı bir istemi de içermemektedir. Bu haliyle somut uyuşmazlık satım sözleşmesinde karşılıklı edimlerin ifa edilip edilmemesi noktasında toplandığından, uyuşmazlığın çözümünde hakim kambiyo senetlerine ilişkin kuralları tartışmayacak, zamanaşımına uğradığı için bono vasfını kaybetmiş belgeyi taraflar arasındaki satım sözleşmesinin delili olarak değerlendirerek bir sonuca varacaktır. Bu belirlemeye göre uyuşmazlığın münhasıran bonoya dayanmadığı ve davanın da mutlak ticari dava sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır. Davalının tacir olduğu sabit ise de dosyaya yansıyan bilgiler ve özellikle tarafların açıklamaları kapsamında davacının çiftçi olduğu ve Türk Ticaret Kanununun 12 nci maddesinde ifadesini bulan tanıma göre bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, bu haliyle davanın nispi ticari dava olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Varılan sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından davanın asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.” şeklinde hüküm kurulmuş; gerekçenin devamında da görevsizlik kararı veren mahkemenin gerekçesinde belirtilen “bononun şekil şartları ile sair hususların tartışılmasının T.T.K hükümleri doğrultusunda tespit edilmesi gerektiği ve bu tespitinde Ticaret Mahkemesinin görevi olduğu” hususu ile ilgili olarak “Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında uyuşmazlığın çözümünde zamanaşımına uğramış bono ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin değerlendirilmesinin gerektiği, bu nedenle eldeki davanın mutlak ticari dava olduğu ve asliye ticaret mahkemesinin görevsizlik kararı vermesinin hatalı olduğu görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.” şeklinde bir izahatın yapıldığı görülmüştür.
Yine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 17/05/2018 tarihli 2018/729 E.; 2018/525 K sayılı ilamında da “Somut olayda, dosya davacısı davalı ———– ödünç para verdiğini, karşılığında dava konusu bononun düzenlendiğini, üç yıl geçmesine rağmen borcun ödenmediğini, bu nedenle kambiyo senetlerine mahsus takip yapılamayacağından genel haciz yolu ile takip yapmak zorunda kaldıklarını, takibe konu senedin adi senet niteliğini taşıdığını ileri sürmüştür. Bu beyan karşısında dava konusunun bonoya dayandığını ileri sürmek mümkün değildir. Zira zaman aşımına uğramış olan bono kambiyo senedi vasfını kaybedeceğinden ve davacı da buna dayanarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluna gitmeyip ilamsız icra takibi yaptığından, dava salt kambiyo senedine dayanan bir dava olarak nitelendirilemez, itirazın iptali davası dayandığı icra takibine sıkı sıkıya dayanan davalardan olup, uyuşmazlığın kaynağının zamanaşımına uğramış bono olması ve bu özelliği ile yazılı delil başlangıcı sayılması, davanın da taraflar arasındaki ödünç sözleşmesine konu borcun ödenmediği iddiasıyla açılmış olması göz önüne alındığında görevli mahkeme Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesidir. 6100 sayılı HMK’nın 2. Maddesi uyarınca genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kabul edilmiş, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalar ışığında; davanın, taraflar arasında kurulan ikinci el araç satışına ilişkin sözleşme kapsamında düzenlenen bononun şekil şartlarına uymaması sebebiyle adi senet niteliği dikkate alınarak yazılı delil başlangıcı sayılması suretiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davası olduğu, davacı vekili de duruşmada alınan beyanında takip dayanağı senetin kambiyo vasfında olduğunu ileri sürmediğini adi senet hükmünde olduğunu beyan ettiği, bu sebeple dava konusunun bonoya dayandığını ileri sürmenin mümkün olmadığı, itirazın iptali davasının dayandığı icra takibine sıkı sıkıya dayanan davalardan olduğu ve uyuşmazlığın kaynağının şekil şartlarını taşımayan bono olması ve bu özelliği ile yazılı delil başlangıcı sayılması gerektiği, dava konusu temel ilişkininin araç satış sözleşmesinden doğan borcun ödenmediği iddiasıyla açılmış olması göz önüne alındığında mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, davalının da tacir olmadığı dolayısı ile nispi ticari dava olduğu da söylenemeyeceği anlaşıldığından görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, mahkemeler arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın ilgili istinaf dairesine gönderilmesine karar karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Somut uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK’nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen kararın yasal yollara gidilmeksizin kesinleşmesi halinde mahkemeler arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın HMK ‘nun 21-(1) c. Maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine,
İlişkin olarak: davalı tarafın yokluğunda, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/02/2019