Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1207 E. 2021/612 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1207 Esas
KARAR NO : 2021/612 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2017
KARAR TARİHİ : 10/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı——- sayılı dosyası ile alacak takibi yaptığı, takibe konu yapılan senet arkasındaki ciro imzası vekil edenime ait olmadığı, vekil edenimin mahkeme huzurunda oturarak ve ayakta atacağı imzaların, bilirkişi marifetiyle tetkikinden de takip konusu yapılan senetteki imzanın, — ait olmadığının anlaşılacağı, söz konusu takipteki senet arkasında bulunan ciranta imzasının, vekil edenim —– ait olmadığını beyan ettiklerini, vekil edenim—daha önceki imza sirküleri incelendiğinde çıplak gözle imzalar arasındaki farklılıkların dikkat çektiğini, imzayı ayrıca ve açıkça inkâr ettiklerini, vekil — takibe konu senetten dolayı davalıya hiçbir borcu da bulunmadığını, ayrıca borcun tamamına, faize, talep edilen faiz oranına ve tüm ferilerine de itiraz ettiklerini, —- yapılan takibin teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, dolayısıyla haksız olan alacaklının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata ve yine alacağın %10’u oranında para cezasına hükmedilmesini talep ettiklerini, arz ve izah ettikleri tüm nedenler ile hukuken korunacak bir dayanağı bulunmayan icra takibinin durdurulmasına, şikâyetlerinin ve itirazlarının kabulüne, icra ve inkâr tazminatının kabulüne ve para cezasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça ikame olunan iş bu davanın varlığı, adı geçen tarafın mevcut suiniyetinin ve müvekkil şirket üzerinden haksız kazanç elde etmek gayesi ile hareket ettiğinin en önemli göstergesi olduğu, izah etmeye çalıştıkları davacı tarafça müvekkil şirkete teslim olunan bonolar üzerinde mevcut davacı imzaları birbirine oldukça benzemekte olduğunu, bununla beraber izah etmiş oldukları üzere gerek— gerekse evrak üzerinde yer alan tarihler incelendiğinde senetlerin borçlusunun davacıya olan bir borcuna istinaden düzenlemiş oldukları yönünde kuvvetli bir izlenim de doğurduğunu, esasen müvekkil şirket tarafından da bu nedenle davacıya güvenilerek evrakların kabul edildiğini, ancak davacı tarafça ödeme aracı olarak müvekkil şirkete teslim olunan söz konusu bonolar üzerine özellikle karmaşık şekilde imzalar atılmış olduğu ve devamında da huzurda görülmekte olan dava nezdinde olduğu gibi imzaya yönelik bir itirazda bulunulmak suretiyle ödemeden kaçınmakta ve haksız kazanç elde edilmek istenmiş olduğu gibi imzaya yönelik bir itirazda bulunulmak suretiyle ödemeden kaçınmakta ve haksız kazanç elde edilmek istenmiş olduğu anlaşıldığı, bu cümleden veçhile tarafımızca davacı hakkında dolandırıcılık suçundan dolayı —-şikayette bulunulduğu, davacı tarafça müvekkil şirkete teslim olunan dava konusu bono, vade tarihi itibari ile ödenmemesi üzerine protesto edildiği, başka bir ifade ile imza itirazı protesto görmüş bir senede ilişkin olarak ileri sürüldüğü, dolayısıyla söz konusu bononun varlığından icra dosyası nezdinde davacıya ödeme emri tebliğinden çok daha önce haberdar olunduğu da aşikar bir husus olduğu, yine davacı aleyhine—- sayılı dosyası nezdinde başlatılan icra takip dosyası nezdinde davacıya gönderilen ödeme emri adı geçen tarafından 23/10/2017 tarihinde tebliğ alınmış ve fakat ilgili dosya kapsamında yasal süreler içerisinde imzaya ve borca yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı, dava konusu bono müvekkil şirkete taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafça teslim edildiği, Esasen gerek bonoların niteliği gerekse taraflar arasındaki ticari ilişkinin mahiyeti çerçevesinde davacı tarafa duyulan güven neticesinde de teslim alındığı, vade tarihi itibari ile ödenmemesi üzerine de icra takibine konu edilmek zorunda kalındığı, bu halde müvekkil şirketi kötü niyetinden yahut ağır kusurundan söz edilebilmesi imkanı da bulunmadığı, aksi müvekkil şirket davacı ile olan mal alışverişinden kaynaklı alacağını tahsil edemediği gibi böyle bir dava ile karşı karşıya kaldığı esasen davacı tarafın mevcut kötü niyet tazminatı ve para cezası talepleri de mevcut kötü niyetin tezahürü olduğu, taraflar arasında ticari bir ilişkinin varlığı olduğu, bu ticari ilişki dahilinde davacı tarafça ödeme aracı olarak davacının alacaklı sıfatına haiz olduğu bonolar ciro edilerek müvekkil şirkete teslim edildiği, söz konusu ticari ilişkinin varlığı ticari defter ve kayıtların tetkiki neticesinde — bir şekilde görüleceği, bonoların arka yüzünde yer alan imzaların birbiri ile benzerlik arz ettiği ancak iş bu davanın varlığı neticesinde anlaşılmakta ki davacı tarafça özellikle bonoların arka yüzüne karşılık yaratacak şekilde imza atıldığı ki bu şekilde haksız kazanç elde edilmek istenmesi nedeniyle davanın reddini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (bonoya) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı tarafından—-tediye tarihli ve 75.000,00-TL bedelli senetlerdeki imzanın müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürerek, icra takibine konu senet nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş,—- celep edilmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış,—-bilirkişi raporları alınmış, dava sonuçlandırılmıştır.
09/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… Gerek inceleme konusu senedin —- imzalarını içeren karşılaştırma belgelerindeki imzaların ——- ait karşılaştırma imzaları arasında, imzaların başlangıç şekli, daha sonra yapılan gramaların yapısı, sayısı, birbiriyle bağlantısı, — imzaların sonlandırılışı ve genel olarak— incelemesinde kullanılan —– bakımından çok önemli farklılıklar saptanmış ,inceleme bölümünde açıklandığı ve ekli bilgisayar çıktısında da gösterildiği şekilde; inceleme konusu senedin arka —- karşılaştırma imzaları arasında, imza incelemesinde kullanılan — bakımından çok önemli farklılıklar saptandığından, söz konusu ciro imzasının, mevcut karşılaştırma imzalarına kıyasla davacı—ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır…”yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
09/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Her türlü hukuki tavsif ve nihai karar tamamıyla Yüce Mahkemeye ait olmak üzere, dava dosyasına sunulu belgeler ile davalı şirketin ticari defter kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda detayları yukarıda açıklandığı üzere; davacının inceleme günü olan 19.03.2021 tarihinde Mahkemenin kalemine gelmediği, yerinde inceleme talebinde bulunmadığı İş bu sebeplerden dolayı davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılamadığı, davalı şirket tarafından ibraz edilen — yılına ilişkin ticari defterlerin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve dava konusu ile sınırlı kaymak kaydıyla defter kayıtlarının birbiri doğruladığı, davalı şirketin defterlerinin — bakımından uygun olduğu, davalı şirket lehine veya aleyhine delil kabiliyetleri Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu, taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu, davalı şirketin ticari defter ve dayanaklarına göre; Davalının davacıya 1.043.535,95.-TL fatura düzenlediğinin kaydının olduğu karşılığında davacının davalıya toplam — yapılmadığı, bonoların ödenmemesi sebebiyle davalının davacıdan kaydi olarak 238.535,93.-TL alacaklı olduğu, dava konusu bononun taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya verildiğinin kaydının olduğu, davalının iş bu bonoya karşılık davacı adına tahsilat makbuzu düzenlediği, dava konusu bononun davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dava konusu bono sebebiyle davacının davalıya borçlu olduğu, borcunun devam ettiği,…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
Hemen belirtmek gerekir ki davalı tarafından süresi içerisinde HMK 127. Md gereğince süre uzatım talebinde bulunulduğu ve mahkememizin 28.11.2017 tarihli ara kararı ile talebinin kabul edildiği ancak süre uzatımın kabulüne ilişkin ara kararın davalıya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. HMK’nın 127. maddesinin çıkarılış amacına göre ek cevap süresinin, süre uzatım kararına ilişkin kararın karşı tarafa tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının kabulü gerekir. (—- Karar sayılı ilamı) Bu sebeple davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilerek davalı delillerinin toplanması ve incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. (—– Karar sayılı ilamı)
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu, davalı/alacaklı ile arasındaki borç ilişkisini ve bonodaki imzayı inkar etmektedir. Bu durumda davalının, davacı ile aralarındaki hukuki ilişkiyi yöntemince ispat etmesi gerekmektedir. Dava konusu bono üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının tespiti için dosya alanında uzman bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmış, 09.11.2020 tarihli raporda dava konusu bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Ancak davalı dava konusu bononun davacı tarafından verildiğini ispat için kendi ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini talep ettiği anlaşılmış, talep yerinde görülmüş ve tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için dosya bilirkişiye verilmiş, davacı tarafından ticari defter ve kayıtların inceleme günü ibraz edilmediği, davalı tarafından ibraz edildiği, mevcut duruma göre bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, alınan rapor taraflara usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildği, taraflarca süresi içerisinde bilirkişi raporuna itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
08.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu bononun davalı ticari defterlerine kayıtlı olduğu ve alacağın halen devam ettiği tespit edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
HMK 281 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” denilmektedir. Aynı kanunun 94/3 maddesinde; ” Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” denilmektedir.
Tarafların 08.04.2021 tarihli bilirkişi raporuna süresinde herhangi bir itirazda bulunmadığı anlaşılmakla HMK 94/3 maddesi gereği bilirkişi raporuna itiraz haklarının ortadan kalktığının kabulü gerekir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu dikkate alındığında HMK 222 md gereğince davacı tarafından herhangi bir mazeret sunulmaksızın defter ibrazı edilmemesi ayrıca davacının alınan son bilirkişi raporuna itirazının bulunmaması sebebiyle davalının dava konusu bono sebebiyle alacaklı olduğunu ve alacağının varlığını yöntemince ispat ettiğinin kabulü ile davacı tarafça yerinde olmayan menfi tespit talebinin reddine karar verilmiştir.
Eldeki dava İİK 72 md dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup, İİK 170/4 maddesinde öngörülen %10 para cezası İİK 72 md düzenlemediğinden tarafların %10 para cezasına ilişkin talepleri yerinde olmadığı anlaşılmış ve talebin reddine karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır.—- Eldeki dosya bakımından davacı tarafından talep edilen tedbir talebi 07.11.2017 tarihli tensip sekiz numaralı ara kararı ile reddedildiğinden davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Menfi tespit davaları konusu para olan davalardan olması halinde nispi vekalet ve harca tabidir. Davanın reddi halinde davalı lehine nispi olarak tespit edilecek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Mahkemece eksik harcın bulunması ve tamamlatılması gerekir iken harç tamamlatılmadan karar verilmesi halinde dava tarihinde harçlandırılan dava değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. —-sayılı dosyası yönünden menfi tespit talebinde bulunulduğu, takip dosyasının 76.653,15-TL olduğu ancak davacı tarafından gerekli nispi harcın tamamlanmadığı anlaşılmış, anılan gerekçelerle dava tarihindeki harçlandırılmış değer üzerinden davalı lehine maktuyu geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının şartları oluşmayan tazminat ve para cezası talebinin REDDİNE,
3-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90-TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından 915-TL yapılan yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.