Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1191 E. 2018/915 K. 02.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1191 Esas
KARAR NO : 2018/915
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/11/2017
KARAR TARİHİ : 02/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı … … arasında . başlangıç tarihli, 968 adet araç için Stop Loss Kasko Sigorta Protokolü ile . tarihinde konusu Stop Loss limitinin dolması olan ek protokol imza edildiğini, ana protokolün 4. Maddesi düzenlemesi gereğince “Kar Paylaşımı” na atıf yapılan ek protokolde müvekkili firmanın ileride oluşabilecek rücu alacağı saklı tutularak hiç bir hak ve alacağının kalmadığının taahhüt altına alındığını, davalı firmanın ise kalan prim borçlarının tamamının ödenmesi halinde müvekkil firmayı ibra etmiş sayılacağını kabul ve taahhüt ettiğini, 16/02/2017 tarihlinde davalı tarafından gönderilen ibraname-feragatname’de protokol çerçevesinde 212.290,28 TL kar paylaşımı hesaplandığını ve iş bu tutarın, 117.474,52 TL lik kısmın müvekkil firmanın icazeti ile 30/06/2014 tarihinde diğer davalı …Şti. nin hesabına alacak olarak kaydedildiğinin bildirildiğini, 94.815,76 TL lik kısmı ise acentenin 14.497,92 TL lik borcu düşüldükten sonra 80.320,87 TL olarak 16/02/2017 tarihinde …. Sigorta Acenteliği hesabına ödendiğini bildirdiği, davalı … acenteliğinin davalı nezdinde faaliyetine devam ettiğini, acentelerce düzenlenen poliçeler kapsamında sigortalı tarafından acentelere yapılan ödemenin sigorta şirketine yapılmış sayılacağını, acenteler tarafından düzenlenen poliçeler kapsamındaki tazminat ödemelerinin ise sigorta şirketleri tarafından doğrudan hak sahiplerine yapılması gerektiğini, sigorta şirketlerince tazminat ödenmesi kapsamında acenteye ödenmesi kapsamında yapılan ödeme hak sahipleri tarafından tahsil edilmedikçe tahsil edilmiş sayılmayacağını bu hüküm doğrultusunda 16/02/2017 tarihli 80.320,84 bedelli ödemenin davacı müvekkili firmanın rızası dışında …. Sigorta acenteliğine yapıldığını, söz konusu ödeme doğrudan hak sahibine yapılmadığından dolayı sigortanın söz konusu yükümlülüğünün devam ettiğini, 14.497,92 TL lik …. Sigortanın borcunun mahsubunun ise yine müvekkili tarafından kabul edilebilir olmadığını, Davalı yanın ödeme yapmış olduğu diğer davalı … acenteliğinin iflas durumunda olduğundan davalı sigortanın basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünü de ihlal ettiğini alacağın kayıtlar ile sabit olduğunu, bu sebeple davanın kabulü ile alacak tutarının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ticaret unvanının ….. olarak değiştiğini, davacının huzurdaki davaya konu taleplerini belirsiz alacak davası olarak talep etmesinde hukuki yararı bulunmadığını, zira davacı iş bu davayı açmadan önce kendisine ödenmeyen kar paylaşım tutarının 94.815,76 TL olduğunu belirten ihtarnameyi müvekkiline gönderdiğini ve talep miktarını net olarak belirlediğini, dolayısı ile davayı 10.000 TL bedel üzerinden belirsiz alacak davası olarak açamayacağını, yerleşik içtihatların da bu yönde olduğunu bu sebeple öncelikle davanın hukuki yarar dava şartı noksanlığından reddine karar verilmesini, davacının dilekçesindeki iddia ettiği hususların HMK 194. Maddesi hükmünce somutlaştırma yükümlülüğüne aykırı olduğunu, taraflar arasındaki protokolün 2013 tarihinde imza edildiğini ancak huzurdaki davanın 2017 yılında açıldığını bu sebeple dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirketin baştan beri davacı şirketin kanuni temsilcisi gibi hareket eden .e Sigorta ile hukuki ilişkileri yönettiğini, davalının müvekkilini ibra ettiğini, protokol kapsamında dava dışı . Sigorta’ye yapılan ödeme ile müvekkilinin sorumluluğunun tamamlandığını diğer hususların ise dava dışı şirket ile davacı şirket arasında bir hukuki ihtilaf olduğunu, davacının iyi niyetli hareket etmediğini, prim borçları ….. Sigorta tarafından müvekkili şirkete ödenirken … Sigorta’yı temsilci gibi kabul edip yapılan ödemeler sonrasında ise anılan firmanın yetkili olmadığını iddia etmesinin kötü niyetli olunduğunun göstergesi olduğunu, Sigorta Acenteleri Yönetmeliği 17/2 maddesinin de somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, davanın …… Sigorta’ya ihbarının gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini ayrıca HMK 329. Maddesinin uygulanmasını talep etmiştir.
Davalı …Şti.’ye usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında imza edilen protokoller kapsamında kar paylaşımına ilişkin ödenmeyen alacağın tahsili için açılan belirsiz alacak davasıdır.
Dilekçeler teatisi tamamlanmış, usulüne uygun ön inceleme duruşması açılmış ve dava, öncelikle dava şartlarının varlığı yönünden ve özellikle davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının bulunup bulunmadığı yönünde incelenmiştir.
Huzurdaki dava, 10.000,00 TL harca esas değer gösterilmek suretiyle belirsiz alacak davası olarak açılmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde de “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun koyucu izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 22/05/2018 tarihli 2016/15068 E; 2018/3806 K. Sayılı ilamı)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacı taraf, davalılar ile imza edilen asıl ve ek protokoller kapsamında davacının davalılardan protokol ile belirlenen şartlarda kar paylaşımından doğan alacağının bulunduğunu, davalı … A.Ş. tarafından diğer davalıya kendisi adına yapılan bir takım ödemelere icazet vermediğini belirtmiştir. Yani davacı tarafın yapılan ek protokoller kapsamında kar paylaşımı sonrasında davalılar arasındaki virman işlemlerine izin vermediği kabul edilse bile davacının alacağının hesaplanabilir olduğu açıktır. Bunun yanında Davacı taraf her ne kadar cevaba cevap dilekçesinde ve ön inceleme duruşmasında alacağın miktarının belli olmadığını, dava konusu alacaktan 16/02/2017 tarihli ibraname ve feragatname ile haberdar olunduğunu belirtmiş ise bu tarihten sonra ve dava tarihi öncesinde davalı aleyhine keşide ettiği …… Noterliği’nin 20/04/2017 tarih ve 11146 ihtarnamesinde protokoller sebebiyle kar paylaşımından doğan alacağını 94.815,76 TL olarak netleştirmiştir. Kaldı ki davacı yan tüm bu hesaplamaları davalı tarafından keşide edilen 16/02/2017 tarihli ibraname-feragatname’de yazılı olan ve protokol çerçevesinde 212.290,28 TL kar paylaşımı dağıtımı esasına dayalı olarak hesaplandığı belirtilmiştir. O halde davacının kar paylaşımından doğan alacağı ve bu durumda uyuşmazlık belirlenebilir nitelikte bulunmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, dosya kapsamı, toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları kapsamında, davacı davasını belirsiz alacak davası olarak açmışsa da; davalı tarafa çekilen ihtarnameden anlaşılacağı üzere alacak miktarının belirli veya belirlenebilir olduğu, yasanın lafzı ve yerleşik içtihatlar uyarınca alacağın belirlenebilir olması halinde belirsiz dava açma hakkının bulunmadığı dolayısı ile davacı tarafından belirsiz alacak davası açılması usul ve yasaya aykırı bulunduğundan HMKnun 114/1-h maddesi gereği hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın hukuki yarar dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 35,90 TL harcın peşin yatırılan 170,78 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 134,88 TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … A.Ş. Kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’nin 7(2) mad. uyarınca takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
İlişkin olarak, davalı … Acenteliğinin yokluğunda, davalı … A.Ş. Vekili ile davacı vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/10/2018