Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1143 E. 2018/1042 K. 06.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1143 Esas
KARAR NO : 2018/1042

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/10/2017
KARAR TARİHİ : 06/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 20/07/2012 tarihli taşeron sözleşmesi olduğunu, söz konusu sözleşmenin 14. Maddesinin c bendi uyarınca nakit ihtiyat kesintisi yapıldığını fakat geçici ve kesin kabullerin yapılmış olmasına rağmen anılan madde hükmünün tüm yasal unsurları gerçekleşmiş olmasına rağmen söz konusu ödemenin yapılmadığı, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul Anadolu ——– İcra Müdürlüğü’nün 2017/10837 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe kötüniyetli ve haksız şekilde itiraz ettiğini, zira her ne kadar takip talebine sözleşmenin tarihi olarak 27/04/2017 tarihi yazılmış ise de taraflar arasında bu tarihli bir sözleşmenin olmadığını davalının bildiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ayrıca alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davacı vekili yanıt dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki sözleşmede yetki sözleşmesinin bulunduğu ve ihtilafların —— Adliyesi icra daireleri ve mahkemelerinde çözülmesi gerektiği, bu sebeple mahkemece davanın reddine karar verilerek anılan mahkemelere yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının takip talebinde alacağına dayanak olarak 27/04/2017 tarihli taşeron sözleşmesini gösterdiğini, ancak taraflar arasında bu tarihli bir sözleşmenin bulunmadığını, bu sebeple takibe itiraz edildiğini, itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğunu, borcun sebebinin farklı gösterilmesine rağmen davada farklı bir sözleşmeye dayanılmasına muvafakat etmediklerini, davacı yanın da dava dilekçesi ile böyle bir sözleşmenin olmadığını ikrar ettiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına göre itirazın iptali davalarında alacağın sebebinin değiştirilmesine olanak bulunmadığını, bunun yanında imza edilen sözleşme kapsamında da nakit ihtiyat kesintisinin sona erme koşullarının oluşmadığını bu sebeple davanın reddine ve davacı aleyhine takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; eser sözleşmesine ilişkin ticari ilişki kapsamında sözleşme kapsamında yapılan nakit ihtiyat kesintilerinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup, dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra tensip ile icra dosyası celp edilmiş, usulüne uygun olarak ön inceleme duruşması yapılarak uyuşmazlık noktaları tespit edilerek dava sonuçlandırılmıştır.
İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu ———. İcra Müdürlüğü’nün 2017/10837 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 27/04/2017 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının dosyamız davacısı, borçlusunun dosyamız davalısı olduğu; takibin 27/04/2017 tarihli 134.452,00 TL tutarında borçlu şirket ile akdedilmiş taşeron sözleşmesinin 14. Maddesinin c bendi uyarınca 05/02//2014 tarihli teminat alacağı dayanak gösterilmek suretiyle 134.452,00 TL alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; örnek no:7 ödeme emrinin borçluya 02/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği; borçlu vekilince verilen 09/05/2017 tarihli itiraz dilekçesinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, icra müdürlüğünce 10/05/2017 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, huzurdaki davanın 19/10/2017 tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilince taraflar arasında imza edilen sözleşmenin ilgili maddesi gereğince her ne kadar oluşan uyuşmazlıklar ile ilgili olarak İstanbul Merkez Mahkemelerinin yetkili kılındığı ve HMK 17 maddesi uyarınca yetkili mahkemenin bu mahkeme olduğu yönünde itirazda bulunulmuş ise de anılan maddenin ve anılan yasal düzenlemenin genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmadığı değerlendirilerek yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; imza edilen alt yüklenici sözleşmesi kapsamında teminat alacağına ilişkin kesintinin ödenip ödenme koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı yanın takip talebinde dayandığı hukuki mesnedi dava ile değiştirip değiştirmeyeceği, bu kapsamda itirazın iptali ve icra inkar tazminatı kötü niyet koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. İİK m.67. hükmünde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür.
Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. Zira, aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötüniyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Diğer taraftan, İİK.nun 67.maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açamamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması halinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda takibe etkili itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğu, bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının itirazın iptali davası için bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır. İtirazın iptali davası itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınmak gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olup takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır.
Somut olayda alacaklı eldeki itirazın iptali davasını açarken takipte dayanak olarak göstermediği 20/04/2012 tarihli sözleşmeyi göstermiş oysa takip talebinde borcun sebebi olarak “27/04/2017 tarihli 134.452,00 TL tutarında borçlu şirket ile akdedilmiş taşeron sözleşmesi” olarak göstermiş davalı borçluda pek tabi ki taraflar arasında böyle bir sözleşmenin bulunmadığını belirterek borca itiraz etmiştir.
Alacaklının takip dayanağı yapabileceği güçteki belgeye takipte dayanmayarak, takip borçlusu ile imza edilmeyen bir sözleşmeye dayanıp, borçlunun bunlara yönelik itirazını bekledikten sonra itirazın iptali davasında bu belgeye dayanması itirazın iptali davasında genel hükümlere dayanılarak her türlü delille ispat olanağının kötüye kullanılması sonucunu doğuracaktır ki bunun hukuk düzeni tarafından korunması beklenemez.
Bir an için davacının takip talebinde maddi hata yapıldığı, davalı borçlunun da başkaca bir sözleşme bulunmadığını bildiği yönündeki beyanı dikkate alınsa bile davacının söz konusu icra takibine yapılan itiraz sonrasında dava açmak yerine davalıya doğru sözleşme tarihini dayanak göstermek suretiyle yeniden takip yapması ve ödeme emri göndermesi olanağı varken davalının doğru sözleşmeye ve alacak iddiasına ilişkin başkaca itirazlarını almadan doğrudan dava açması da usul ve yasaya uygun bulunmamış; sonuç olarak takip dayanağı belgelerde davalı/takip borçlusu taraf olmadığına, takibe ve itiraza konu alacağı ispata yönelik başkaca delil ileri sürülmemiş olmasına göre davalının savunmalarında haklı olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş, ancak davacının takip başlatırken kötüniyetli olduğu hususunda dosyaya yansıyan bir delil olmadığı için tazminat isteminin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Şartları bulunmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
3-Alınması gereken 35,90 TL karar harcının başlangıçta yatırılan 1.623,85 TL’den mahsubu ile 1.587,95 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan —————- hükümleri uyarınca 13.506,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.