Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1087 E. 2018/843 K. 19.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1087 Esas
KARAR NO : 2018/843

DAVA : Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 06/10/2017
KARAR TARİHİ : 19/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı …….’ye 53.395,86-TL cari hesap borcu varken bu borcun muhatabı …… olan 21/09/2012 keşide tarihli, 20.000,00-TL bedelli çek ile ibraz tarihinde yine muhatabı ……’ye ait 21/09/2012 keşide tarihli, 20.000,00-TL çek bedelinin ise 6.000,00-TL farkla 26.000,00-TL olarak Bursa …. İcra Müdürlüğünün 2012/12698 esas sayılı dosyasına, bakiye kısım için ise …… Şubesinin …… numaralı vadesiz hesabından dava dışı şirket ortakları davalıların ….. İstanbul ortak hesaplarına 14.000,00-TL gönderilmek suretiyle toplam 60.000,00-TL olarak ödendiğini, müvekkilinin bu borcu ödemesine rağmen dava dışı şirketin bakiye 13.395,86-TL alacağı için Bursa … İcra Müdürlüğünün 2012/13215 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bunun üzerine borçlu olmadığı yönünde Bursa … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/376 esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında 07/04/2015 tarihli karar ile davanın kabulü ile borçlu olunmadığının tespitine karar verildiği, ancak söz konusu kararın temyiz edilmesi neticesinde yüksek mahkemenin 09/03/2016 tarihli kararı ile hükmün bozulduğunu ve mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiğini, hükmün gerekçesinin ödeme yapılan kişilerin davalı şirket ortağı olmasının borcun alacaklı şirkete ödendiğini göstermeyeceği olarak gösterildiğini, söz konusu kararın onandığını davalıların yapılan ödeme sebebiyle sebepsiz zenginleştiğini belirterek TBK 77/1 maddesi hükmünce 14.000,00-TL’nni zenginleşme tarihi olan 11/06/2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile uğranılan zararlardan dolayı şimdilik 1.00,00-TL’nin yine davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin tacir olmadığını, davacınında dilekçesinde böyle bir iddiasının bulunmadığını, sadece davalıların dava dışı şirketin ortağı olmasından bahisle ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirterek davayı huzurda açtığını, ancak bu hususunun davayı ticari dava haline getirmeyeceğini belirterek öncelikle görevsizlik kararının verilmesini, yine davanın kısmi dava olarak açılamayacağını, bu sebeple davanın usulden reddi gerektiğini, alacak isteminin zamanaşımına uğradığını, dava konusu bedelin 11/06/2012 tarihinde havale edildiğini ancak huzurdaki davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını bu sebeple istemin zamanaşımına uğradığını, yerleşik içtihatlar uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini aynı zamanda yapılan ödeme sebebiyle müvekkillerinin sebepsiz zenginleşme iddialarının gerçeği yansıtmadığın belirterek esasen davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibariyle, banka havalesi ile gönderilen paranın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak iadesi istemiyle açılan alacak ve uğranılan zararın giderimi davasıdır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık noktaları tespit edilerek uyuşmazlık öncelikle dava şartları yönünden incelenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Bunun yanında Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedeceği gibi, yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. HMK.114/1.c.maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK.115. maddesi uyarınca dava şartlarının mevcudiyeti yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.
İncelenen tüm dosya kapsamına göre; somut olayda davacı tarafından dava dışı şirkete olan borcun ödenmesi amacıyla dava dışı şirketin ortakları olan davalılara yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme iddiasına dayalı olarak iadesi istemiyle davanın açıldığı, uyuşmazlığa konu temel ilişkinin sebepsiz zenginleşmeye dayandığı, davacı/alacaklı şirket olsa da davalıların tacir olmadığı; tarafların böyle bir iddiasının bulunmadığı, sadece davacının dava dışı şirket ile olan ticari münasebeti gereği davalılara yapılan ödeme dolayısıyla davanın mahiyetinin ticari olduğunu iddia ettiğini ancak bu durumun davayı ticari dava haline getirmediği, davacı tarafından dava dışı şirket aleyhine açılan davada verilen kararın Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin 2015/13102 esas ve 2016/4316 karar sayılı 09/03/2016 tarihli ilamında belirtildiği üzere ödeme yapılan kişilerin davalı şirket ortağı olmasının borcun alacaklı şirkete ödendiğini göstermeyeceği gibi söz konusu ödemenin huzurdaki davayı ticari iş haline de getirmeyeceği, dolayısıyla taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunmadığı, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya taraflarının tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili bulunması ya da 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinin 1.bendi uyarınca bu kanundan (TTK) yahut da bu kanunun TTK 4.maddesinin (1).b – b,c,d,e,f bendlerinde yazılı hükümlerinde düzenlenen hususlardan doğmasının gerektiği;bu koşulları taşımayan fakat bir ticari işten doğan hukuk davasının ticari dava olarak kabul olunamayacağı; malvarlığına ilişkin uyuşmazlıkların 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, tacir olmayan davalı hakkında yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemli davaların da genel mahkeme sıfatını taşıyan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin iş bu davada görevsiz olduğu HMK’nun 114-(1).c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olmasının dava şartlarından olduğu ve dava şartlarının da davanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınması gerektiğinden, davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davada mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK’nun 115-(2). maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın TTK 4, 5/3. ve HMK.114/1-c maddeleri uyarınca göreve yönelik dava şartı noksanlığı yönünden usulden reddine,
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.