Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/105 E. 2019/573 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/105 Esas
KARAR NO : 2019/573
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/11/2015
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı banka vekili dava dilekçesinde: müvekkili banka ile dava dışı ———– arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmede müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek davalılara ihtarnamenin tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine icra takibine geçildiğini, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu bildirmiş, itirazın iptali ile takibin devamına davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde: Müvekkilinin borçlu———— ortaklarından Tamer Yavuztürk’ün eşi olup ev hanımı olduğunu, sözleşmedeki imzanın kefil olmak amacıyla atılmadığını, ipotek verme amacıyla bankaya gidildiğinde müvekkilinin imzasının kefil olarak alındığını, müvekkilinin tacir olmaması nedeniyle tüketici olup tacir gibi davranmak zorunda olmadığını, eşinin verdiği rıza tarihinin TBK’nun 584/f.1 hükmüne aykırı olduğunu, bu nedenle kefaletinin geçerli olmadığını, davacının borçlunun tüm borcunu ödemedikçe ipotekleri kaldırmaması gerekmesine rağmen ipoteklerin kaldırılması için tapuya yazı yazarak ipoteklerin kaldırıldığını, bu durumun bankanın tüm borcu tahsil ettiğini gösterdiğini, bu şekilde müvekkili nezdinde kefalet borcunun sona erdiği yönünde güven oluştuğunu, bankanın bundan sonra ihtar göndermesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, TBK’nun 492 maddesi uyarınca asıl borcun son bulması nedeniyle feri nitelikteki kefalet sözleşmesinin de son bulduğunu, TBK’nun 131(1) maddesi hükmününde bu nitelikte bir düzenleme içerdiğini, davacı bankanın müvekkiline takip yapabilmesinin ancak “asıl borçlunun ifada gecikmesi ve kendisine sonuçsuz kalan bir ihtarın yapılması” veya “asıl borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde” olması durumunda mümkün olduğunu, asıl borçluya ihtarnamede makul olmayan bir günlük ödeme süresi verildiğini bu nedenle ihtarın geçersiz olduğunu, buna göre asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğü içerisinde olduğundan bahsedilemeyeceğini, zira bankanın alacağını teminat altına alan bir ipotek bulunduğunu, önce bu ipoteğin paraya çevirilerek kalan borcun belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davalı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi için başlattığı takibi geç başlatması nedeniyle talep ettiği faizin fahiş olup miktarın doğruluğu ve hukukiliği noktasında şüphe yarattığını, müvekkilinin davacı bankaya her hangi bir borcu bulunmadığını bildirmiş, davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davacı ile dava dışı borçlular ve davalı arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi nedeni ile hesabın kat edilerek ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödenmeyen kredi borcundan kaynaklanan alacağı için davacı bankanın davalı ve diğer borçlular hakkında alacağın tahsili amacıyla yaptığı icra takibinde davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu icra dosyasında davacı banka, davalı ile dava dışı diğer borçlular hakkında kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için ilamsız icra yoluyla takip yapmış, davalının ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde borca ve ferilerine itiraz etmesi nedeniyle davalı hakkındaki takip durmuştur.
Toplanan tüm deliller ve mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen, gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki 25/02/2019 tarihli bilirkişi raporu ile taraflar arasında genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşmede asıl borçlunun davalı ———— olup davalının müteselsil kefil ve borçlu olduğu, her ne kadar davalı vekilince davalının kefil sıfatı ile imza atma niyetinin bulunmadığı iddia edilmiş ise de imzanın inkar edilmemesi karşısında bu nitelikteki soyut iddiaya yer vermenin mümkün bulunmadığı, davalının asıl borçlu şirketin ortağı ve yetkilisinin eşi olması nedeniyle TBK’nun 584. maddesi açısından eş rızası koşulunun aynı sözleşmede imzalarının yer alması ve davalının eşinin kredi sözleşmesinin borçlusu şirketi ortağı olması nedeniyle sözleşme ilişkisinin başından beri haberdar olması karşısında TBK’nun 584. Maddesine aykırılıktan söz edilemeyeceği, davalı vekilince ipoteklerin kaldırılmasının borcun tamamen ödenmesi anlamına geleceği iddia edilmiş ise de ipoteklerin kaldırılmış olmasının borcun tamamının ödenmesi anlamına gelmeyeceği, tarafların rızası ile borç ödenmeden de ipoteklerin kaldırılabileceği, borcun ödendiğinin davalı tarafça ispatının gerektiği, davalı tarafın kredi borcunun tamamının ödendiğine dair ödeme belgesi sunamadığı dikkate alındığında bu yöndeki savunmaya da itibar edilmesinin mümkün bulunmadığı, davacı tarafın hesabı kat ederek buna ilişkin ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği, ilk bilirkişi rapor ve ek raporunun hükme elverişli nitelikte sunulamaması nedeniyle alınan 25/02/2019 tarihli ikinci bilirkişi raporunun ayrıntılı, gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliğinin bulunması nedeniyle hükme esas alındığı, bu bilirkişi raporundaki hesaplamaların usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olup rapora göre davalının kefalet limitinin 3 Milyon TL olduğu, buna göre davaya konu alacağın kefalet limiti içinde bulunduğu, davacının takip tarihi itibariyle alacağının——— TL asıl alacak,——– TL işlemiş faiz, 1.140,03 TL %5 BSMV, 1.177,65 TL ihtarname masrafı ve 300,00 TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 203,547,42 TL olup davacı banka bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada daha az miktarda işlemiş faiz ve BSMV talep ettiği, işleyecek faizinde sözleşmeye ve yasal norma uygun oranda talep edildiği ancak faizin değişen oranlarda tahsilinin eksik bırakıldığı, davalının genel kredi sözleşmesinden doğan borç için sözleşmenin borçlusu ve müteselsil kefili sıfatıyla raporda belirtilen miktarlarda davacıya karşı sorumlu olduğu dikkate alınarak davanın kabulü ve davalının davaya konu icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalının takibe ve davaya konu borcun ödenmediğini bildiği halde borca itiraz ettiği alacağın likit nitelikte olup yargılamayı gerektirmediği dikkate alınarak asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ve davalının davaya konu İstanbul 8.İcra Müdürlüğünün———- Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin davalı yönünden devamına,
İşleyecek faiz yönünden 178.129,21 TL asıl alacak üzerinden yıllık %72 oranında TCMB tarafından bildirilecek azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’nin uygulanmasına,
2-178.129,21 TL alacağın %20’si oranındaki 35.625,84 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 13.793,19 TL karar ve ilam harcı ile 25,20 TL başvurma harcından oluşan toplam 13.818,39 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı yararına A.A.Ü.T.’nin 13(1) mad. uyarınca takdir edilen 18.065,23 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 227,00 TL yirmi bir adet tebligat gideri, 6,50 TL bir adet müzekkere ve posta gideri ile 1.350,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 1.583,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/05/2019