Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1019 E. 2021/1212 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1019 Esas
KARAR NO : 2021/1212
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 20/09/2017
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekilinin—- tarihli dava dilekçesinde, özetle; davalı —- tarafından — davalı —-plakalı yolcu —- sıralarında sürücünün aracı sevk ve idaresi sırasında uyuması nedeni ile direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkıp, sağ tarafına aracın devrilmesi ile sonuçlanan tek taraflı trafik kazasının meydana geldiğini, bu kazada araçta biletli yolcu olarak bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, berberlik mesleği ile kazancını sağlayan davacının işbu kaza nedeni ile mesleğini yapamayacak hale geldiğini, meydana gelen maddi zararların karşılanabilmesi için davalı —- tarihinde yazılı olarak başvurulduğunu ancak herhangi bir tazminat ödemesi yapılmadığını belirterek, —tarihinde medyana gelen trafik kazası nedeni ile yaralanan yolcu davacı için; fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik; —- belgelendirilemeyen tedavi giderleri, — manevi tazminatın davalı —– diğer davalılar araç sürücüsü, maliki ve işleteninden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı —–vekilinin dava dilekçesine cevabında, özetle; dava şartının yerine getirilmediğini, davacı tarafından gereken tüm belgelerin sigorta şirketine tebliğ edilmeden davanın ikame edilmiş olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla,—-adına düzenlenen sözleşme dahilinde kişi başı azami —–sınırlı olmak üzere teminat altında olduğunu, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde olması nedeni ile öncelikle dava konusu olayda kusur durumunun ve oranlarının tespitinin gerektiğini, davacının müterafık kusurunun bulunup bulunmadığının tespitini, davacının maluliyetinin —- tarafından düzenlenecek raporla belirlenmesini, hesaplamanın poliçe genel şartları ekinde belirtilen usule uygun olarak —– faizle yapılması gerektiğini, sorumluluklarının davacının yalnız sürekli sakatlık zararı olabileceğini, geçici iş göremezlik ve tedavi giderlerinden ——sorumlu olduğunu, genel şartların A.5 maddesinde de ayrıca sağlık giderleri içine alındığını ve müvekkil sigorta şirketinden talep edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini ve manevi tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı —-dilekçesine cevabında, özetle; davaya konu sigorta poliçesi niteliği uyarınca sadece poliçede belirtilen teminat limiti ile sınırlı olarak, ——- tazminat hesabı yapılması gerektiğini, genel şartların 3.2. maddesinde “sigortalının kaza tarihinden itibaren iki yıl içinde sakatlığına yol açtığı takdirde, tıbbi tedavinin sona ermesi ve sakatlığın kesin olarak tespiti sonucunda, sakatlık tazminatı aşağıda belirtilen oranlar dahilinde kendisine ödenir” şeklinde söz konusu zorunluluğun düzenlendiğini, bu nedenle davacının sürekli sakatlık oranına göre tespit yapılamayacağını, genel şartlarda belirtilen oranlar dahilinde değerlendirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkil sigorta şirketine dava konusu ile ilgili talep edilen tazminatın hesaplanabilmesi için yapılan başvuruda ihtiyaç duyulan belgelerin tebliğ edilmemiş olması nedeni ile temerrütten söz edilemeyeceğini, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ——-tarihli dava dilekçesine cevabında, özetle; müvekkiline ait aracın tüm muayenelerinin ve tüm seyir evraklarının tamam olduğunu, kazaya neden olabilecek araçta bir sorunun olmadığını, sürücünün mola sonrasında geçirmiş olduğu ani bir sağlık sorunu nedeni ile kazanın meydana geldiğini, sürücünün kaza sonrasında hastanede yapılan kontrollerinde kan değerlerinde bir anormallik olduğunun görüleceğini, sürücünün fazla saat araç kullanmasının söz konusu olmadığını, —— şahıslarda meydana gelen zarardan sorumlu olmadıklarını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ——- davaya cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı —- tarihli trafik kazası nedeniyle, kazaya karışan — plakalı aracın trafik sigorta poliçesini düzenleyen —— geçici ve daimi maluliyete ve belgelenemeyen tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat talebinde bulunulmuş, aracın koltuk sigortacısı olan —— sigorta poliçesi kapsamında maddi tazminat talebinde bulunulmuş ayrıca aracın sürücüsü, maliki ve işleteninden manevi tazminat talebinde bulunulmuştur.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmış, yargılama sırasında—— tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesiyle 6102 sayılı T.T.K. nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek yargılama sonlandırılmıştır.
Davacıya ait hastane dosyaları, davalı —-nezdinde düzenlenen hasar dosyaları, —- sayılı soruşturma dosyası,—- tarafından düzenlenen sosyal ekonomik araştırma raporu getirtilerek dosya içine alınmış, davacıya meydana gelen trafik kazası nedeniyle —- tarafından bir ödeme yapılmadığı gelen cevap ile anlaşılmıştır.
Davalılardan aracın işleteni olan —— sayılı dosyasında iflasına karar verildiği, gelen müzekkere cevaplarından tasfiyenin adi tasfiye olarak yürütüldüğüne karar verildiği anlaşılmıştır.
—- nezdinde düzenlenen hasar dosyasının incelenmesinde, kaza tarihi itibariyle —– plakalı aracın karayolları yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesinin anılan davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiği, poliçenin kaza tarihini kapsadığı, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya dava tarihinden önce herhangi bir ödeme yapılmadığı, sigortalısının diğer davalı — olduğu, kaza anındaki sürücünün diğer davalı ——olduğu, aracın kullanım şeklinin ticari otobüs olduğu, tek taraflı trafik kazası olduğu ve davacının anılan araçta yolcu konumunda olduğu anlaşılmıştır.
Davalı —– tarafından mahkememizce hasar dosyasının gönderilmesi için yazılan müzekkerelere yargılama süresince cevap verilmediği ve hasar dosyasının gönderilmediği , mahkememizce en son anılan davalı vekiline hasar dosyasının sunulması için —- tarihli celsede gerekli ihtarları içerir kesin süre verildiği ancak hasar dosyasının sunulmadığından, hasar dosyası mahkememizce incelenememiş, ancak dosyaya toplanan belgelerden anılan davalı şirketin kazaya karışan ——- plakalı aracın trafik sigortasını düzenleyen şirket olduğu, poliçenin kaza tarihini kapsadığı, sigortalısının diğer davalı —–olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya dava tarihinden önce herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davanın trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının yolcu olarak bulunduğu yolcu otobüsünün tek taraflı olarak yaptığı kaza nedeniyle, otobüsünün işleteni, maliki, sürücüsü, —- sigortacısı ve koltuk ferdi kaza sigortacısına karşı birlikte dava açıldığı, bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmıştır. Taşıma Sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de——tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” 3/ı maddesinde ise tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. Somut olayda davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, dava konusu olayda davalı —— davacı arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesi olarak mahkememize ait ise de davanın taşıyan olan davalılara karşı da birlikte açıldığı, bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği göz önüne alınarak davaların birlikte görülmesi gerektiği, ayrıca davalı ——- davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesinin göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşeceği anlaşılmakla, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden incelenmesi gerektiği , bu hususta usuli kazanılmış haktan da söz edilmeyeceği göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüm yerinin Tüketici Mahkemesine ait olması ve mahkememizin görevli olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Nitekim benzer uyuşmazlıklarda,——sayılı kararlarında aynı gerekçeler ile ticaret mahkemesi tarafından verilen kararların kaldırıldığı, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğu belirtilmiş, yine —- sayılı kararlarında da aynı hususlar belirtilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli ——- TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak; hazır bulunan taraf vekillerinin yüzlerine karşı, diğer tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —————- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2021