Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/839 E. 2021/1144 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/839 Esas
KARAR NO: 2021/1144
DAVA: Şirket Müdürünün Azli ile Kayyımlık Talebi (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 20/07/2016
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —- sahibi olmak üzere ortak olduklarını, davalı —– tarihinde yapılan şirket —— şirkette sahip olduğu sermaye oranına dayanarak kendisini tek başına müdür olarak görevlendirmiş ve şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili kılmış olduğunu, böylece müvekkilinin müdürlük ve şirketi temsil ile ilzam yetkisinin elinden alınmış olduğunu ve o tarihten sonra müvekkilinin tamamen şirket dışına itilmiş olduğunu, müvekkilinin TTK.m.614. gereği hukuken hak sahip olmasına rağmen bilgi alma ve inceleme hakkı hiçbir şekilde kullandırılmamış olduğunu, davalı —–münferit tarihlerde şirkete borçlanma yasağına aykırı olarak, davalı şirketten kendi şahsi hesabına para aktarmış olduğunu, yönetim hakkının elinden alınmasının akabinde müvekkili —– ortağı olduğu davalı şirket bünyesinde kendisinin yokluğunda hukuka aykırı ve usulsüz olarak borçlandırma işlemleri yapıldığını öğrenmesinin ardından şirkete ait kayıt ve defterleri inceleme talebinde bulunmuş olduğunu, ancak davalı tarafın müvekkilinin bilgi edinme hakkını engellemiş olduğunu, bu nedenle müvekkilinin hukuki açıdan mağdur olmasının önüne geçilmesi amacıyla — kayıt ve defterlerinin ivedi olarak incelenmesi gerekmekte olduğunu, müvekkilin haricen edindiği duyumlar doğrultusunda, yaklaşık—- aydır şirket çalışanlarının maaş ve —— ödenmediğini tespit etmiş bulunmakta olduğunu, davalı şirketin çeşitli bankalardan çektiği ticari krediler bulunmakta olduğunu, bu kredilerin ödenip ödenmediği şirketin mali açıdan ne durumda olduğu da müvekkilince bilinmediğini, müvekkilinin söz konusu mali sıkıntıların var olup-olmadığı ve şirketin içerisinde bulunduğu durumun tespit edilmesi amacıyla yeminli bir mali müşavirlik şirketi ile —– tarihinde sözleşme imzalandığını, söz konusu sözleşmenin imzalanmasının akabinde müvekkilinin yeminli mali müşavirle birlikte — tarihinde ticari defter ve kayıtların incelenmesi için şirket merkezine gittiğini, ancak davalı —- inceleme ve denetim yapılmasına izin vermemiş olduğunu, bunun üzerine, davalı tarafın şirkete ait defter ve kayıtlarda inceleme yapılmasına engel olduğu hususuna ilişkin olarak, müvekkili ———- tarihli tutanak düzenlenerek imzalanmış olduğunu, davalı tarafın şirket adına kullanmış olduğu kredilerden şahsi hesaplarına usulsüz aktarmalar yaptığını, şirket adına çekilen kredileri kişisel harcamalarında kullandığını, yine aynı şekilde şirket adına çekilen kredilerin usulsüz transferler ile aktarılarak yurtdışında—-davalının kendi adına——- taşınmazlar satın almış olduğunun tespit edilmesi ile davalının önce sözlü olarak uyarılmış olduğunu, sonrasında ise müvekkili tarafından hem kendi adına hem de şirket adına keşide edilen ihtarnameler ile davalı tarafın şirkete olan borcunu ödemesi ve kötü yönetimine derhal son vermesi gerektiğinin bildirilmiş olduğunu, ancak ne sözlü ne de yazılı ihtarların davalı tarafın şirketi kötü yönetiminin önüne geçememiş olduğunu, mahkemece belirlenecek konusunda uzman bilirkişilerden oluşan heyet raporuyla da ortaya çıkacağı üzere —- özen ve bağlılık yükümü ile kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmiş olduğunun ortaya çıkacağını, aynı zamanda davalı şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmiş olduğunu belirterek; davalı —– ve temsil yetkisinin kaldırılarak müdürlükten azli; dava sürecinde ise müvekkilinin daha fazla mağdur olmaması, ileride telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla davalı şirkete ivedi olarak kayyum tayin edilmesi zarureti doğduğunu belirterek; davanın kabulü ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil … aleyhine daha önce de—–tarafları, dava konusu, gerekçeleri ve talepleri aynı olan —- tarihinde dava açılmış olduğunu, yapılan yargılama neticesinde yerel mahkeme tarafından “Dava tarihi olan —– tarihinde—– yapıldığı, davacının da bu toplantıya iştirak ettiği, toplantı sonucunda şirket müdürünün yeniden seçilmesine karar verildiği, davacı tarafından iş bu dava tarihinden sonra yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için ayrıca —- dosyası ile dava açtığı anlaşılmıştır. Bu durumda davamıza konu edilen davalının —-tarihli genel kuruldan önceki döneme ilişkin davalının temsil yetkisinin kaldırılmasına ilişkin konunun ortadan kalktığı anlaşıldığından konusu kalmayan davanın esası hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına ” şeklinde karar verilmiş olduğunu, —- tarihli karar ile davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddedilmiş olduğunu, iş bu davanın henüz kesinleşmemiş olduğunu ve halen derdest olduğunu, dolayısıyla huzurdaki dava ile tarafları, konusu, gerekçeleri ve talepleri aynı olan ——-karara çıkan işbu dava kesinleşmemiş olduğundan 6100 sayılı HMK madde 114 i kapsamında “ Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması “ hükmü uyarınca, müvekkil —-yönünden “dava şartları yokluğu” sebebi ile aleyhine açılan bu davanın esasa girilmeden reddi gerekmekte olduğundan öncelikle usulden reddini talep etmekte olduklarını, davacının da başından beri ortağı olduğu şirketin ——- tarihinde tescil edilerek kurulmuş olan bir şirket olduğunu, davacı ve davalının karı-koca olduğunu, —- yıldır bu şirketi birlikte yönetmiş olduklarını, aile birliklerinin devamı için gerekli olan tüm ekonomik geliri bu şirketteki kazançları ile karşılanmış olduklarını, aile reisi olan davalının ileride yargılamada da anlaşılacağı üzere aileye verdiği ekonomik desteği şirket gelirinden başka bir gelirle karşılanmasının mümkün olmadığını, yargılama sırasında defter kayıtlarının celbi, muhasebe ve yeminli mali müşavirlerinin tanıklıkları ile gerçeğin anlaşılacağını, dava konusu olayda tüm ortakların katılımı ile —– tarihinde yapılan genel kurul toplantısında TTK 630/1. Maddesinin genel kurula tanıdığı yetki kullanılarak şirket müdürü tayini yapılmış olduğunu, dolayısıyla davacının şirket dışına itildiği iddiası gerçekle bağlaşmamakta olduğunu, ayrıca davacı, davalı şirket dışındaki bir ticari oluşum ile o tarihte ortağı ve müdürü bulunduğunu, davalı şirket arasında aracılık yaparak TTK 613/2 maddesi hükmüne aykırı olarak ticari bir ilişkide bulunmuş olduğunu ve kendisine devamlı özel bir menfaat temin etmiş olduğunu, bu husus göz önüne alınarak kendisi yeniden şirket müdürü olarak seçilmemesinin bir nedeninde bu olduğunu, çalışanların maaşlarının zamanında ödenmekte olduğunu, ayrıca–primlerinin ödenmesi konusunda —– tarafından çıkarılan yasalar uyarınca prim borçları hususunda yapılandırma yapılarak sigorta primlerinin tamamı yasalara uygun olarak ödenmiş olduğunu, müvekkili —– müdürlük yaptığı bu dönemde şirkete ait tüm işletmelerde durum iyileşmiş ve müşteri potansiyelinin artmış olduğunu, hatta içinde bulundukları turizm sektöründeki kötü döneme rağmen şirkete bağlı turizm işletmelerinin müşteri kaybetmeksizin ticari faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu, şirket kurulduğundan bu yana emek yoğunluğu ile ve kredi destekleri ile şirket mevcut maddi varlığını bu şekilde sağlamış olduğunu, davacı taraf yıllarca birlikte şirket müdürü olarak görev yaptıkları göz önüne alındığında davalı şirket müdürünün dava dilekçesinde belirtilen şekilde kötü yönetimi söz konusu olmadığından davacı şirket müdürünün gerçek dışı iddialarda bulunması dürüstlük kurallarına aykırı bir davranış olduğunu, davacının TTK 630/3 maddesindeki hakkını açıkça kötüye kullanmış olması hukuk düzeni tarafından korunamayacağını, dava konusu olayda tüm ortakların katılımı ile ———– tarihinde yapılan genel kurul toplantısında TTK 630/1. Maddesinin genel kurula tanıdığı yetki kullanılarak şirket müdürü tayini yapılmış olduğunu, bu durumda davalı şirkette yönetim yetersizliği söz konusu olmadığından şirkete kayyumu talep edilmesinin yasaya uygun olmadığını ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, limited şirkette müdür olarak görev yapan davalılardan ——– azli ile davalı şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir.
Davacı ile davalının evli olduğu ve diğer davalı —- toplantısı ile şirket müdürü olarak davalı —– temsil ve izama yetkilendirildiği anlaşılmakla; davacı ortağın TTK 630/2 maddesi uyarınca haklı sebeplerin varlığı gerekçesi ile davalı şirket müdürünün azli talebi ve şirkete TMK’nun 427/4 Maddesi uyarınca yönetim kayyumu atanması talebidir.
Dava dilekçesinin incelenmesi sonucu; TTK 630/2 maddesi uyarınca müdürlük görevinden azil gerekçesi olarak; davalı şirketin iş alanın bir otel işletmeciliği olduğu, otelin maddi durumunun her geçen gün kötüleştiği, müşteri potansiyelinin düştüğü, müdür olarak davalının yeterince otelle ilgilenmediği, davalı şirket müdürünün çeşitli bankalardan kredi kullandığı, ödenip ödenmediğinin bilinmediği, şirketin mali durumunun ne olduğunun bilinmediğini, şirketin vergi borçlarının son yıllarda düzenli olarak ödenmediği, yüklü bir vergi borcunun olduğu, davalı şirket müdürünün şirket adına kullanmış olduğu kredilerden şahsi hesaplarına aktarımlar yaptığı, şirket adına çekilen kredilerden şahsi harcamaların yapıldığı gerekçe gösterilmiştir.
Mahkememiz tarafından dava dilekçesinde belirtilen hususların doğru olup olmadığı, davalı şirket müdürünün yetki sınırlarını aşarak diğer davalı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, şirket adına çekilen kredilerin şahsi harcamalarda kullanılıp kullanılmadığının tespiti için dosya içeresine heyet halinde kök rapor ile rapor alınmıştır. Dosya içeresine düzenli olarak kayyum raporları alınmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından davalı şirketin —– ticari defter ve kayıtları incelenmiş; açılış ve kapanış tasdiklerinin tam olduğu tespit edilmiştir.
TTK 630 (2) ” Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” (3) “Yöneticinin, özen ve bağımlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi halinde haklı sebep olarak kabul olunur.”
Somut olayda; davacı hisse sahibi şirket müdürü olan davalının —tarihinden sonra yapılan genel kurul toplantısında alınan karar sonrasında şirketi kötü yönettiği gerekçesiyle dava dilekçesinde belirtilen sebeplerden dolayı azlini talep etmektedir. Bilirkişi heyeti tarafından davalı şirketin — itibariyle mali tablo ve ticari defterleri incelenmiş ve — şirketin kaydi öz varlığının sermayesi içeresinde fazlasıyla mevcut olduğu, davalı şirketin— olduğu, kaydi öz varlığının — olduğu, kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamının — olduğu, gelir tablolarının incelenmesi sonucu; —— ticari defterlerindeki harcamaların incelenmesi sonucu; davalı şirket ortağının şirketten çektiği paraları ticari defterlerde ——- ismi ile kaydettiği, yaptığı şahsi harcamaları tek tek yazdığı tespit edilmiş olup, yapılan harcamaların her iki şirket ortağının da —— itibariyle karı-koca olduğu, aile şirketi içerisinde yapılan ödemeler olduğu, müşterek çocuklarının okul taksitlerinin ödendiği, davacı eşine bir takım ödemeler yaptığı, diğer ödemelerin cep telefonu faturası, market alışverişi, kredi kartı borcu ödemesi olduğu, rutin aile harcamaları dışında başka şirketi zarara uğratıcı bir harcamanın tespit edilemediği görülmüştür.
Yapılan yargılama sonucu; davacı ile davalının karı-koca oldukları ve—— ortaklı olarak davalı şirkette hisse sahibi oldukları, TTK 630/2 maddesi uyarınca haklı sebep olarak şirket çalışanlarının maaş ve — ödenmediği, davalı şirketin iştigal konusu olan ve———– yönetildiği, ekonomik durumunun kötü olduğu, müşteri potansiyelinin düştüğü, davalı şirket adına çekilen kredilerin olduğu ve ödenip ödenmediğinin bilinemediği, şirketin mali açıdan kötü durumda olduğu belirtilmiş ise de; bilirkişi heyeti tarafından alınan raporlar ve kayyum raporların bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu; davalı şirket müdürünün herhangi bir usulsüzlüğünün tespit edilemediği, şirketin karlılık durumunun —– yılında bir önceki yıldan daha iyiye gittiği, kaydi öz varlıklarının sermaye içinde fazla miktarda mevcut olduğu, şirketin herhangi bir birikmiş vergi borcunun olmadığı, yapılan harcamaların incelenmesi sonucu da karı-koca olarak —- ortaklı olarak kurulan davalı şirket gelirleri ile aile bütçesi içinde rutin harcamalar yapıldığı, müşterek çocuklarının okul taksitlerinin ödendiği, market alışverişlerinin yapıldığı, kredi kartı borçlarının ödendiği, cep telefonu fatura bedellerinin ödendiği ve yine davacı eşe bir takım nakit ödemeler yapıldığı tespit edilmekle; davalı şirket müdürünün şirketi zarara uğratıcı herhangi bir eyleminin tespit edilememesi ve şirketin karlılık oranının artarak devam etmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava dilekçesinde bahsedilen ve haklı neden olarak belirtilen sebeplerin hiçbirinin somut olayda mevcut olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE
2- Kayyımın görevlerinin verilen karar ile birlikte sonlandırılmasına,
3-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 30,10-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı —- tarafından yapılan 112,95 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
6-Davalılar yargılamada kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde geçerli …Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf/davacı vekillerinin vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———– Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 01/12/2021