Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/803 E. 2019/587 K. 07.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/58 Esas
KARAR NO : 2019/433

DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 15/01/2017
KARAR TARİHİ : 11/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait ——–plakalı ———markalı aracın davalı … tarafından 05/06/2012 tarih ve —–nolu kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığı, 02/09/2012 tarihinde aracı — ikametgahının önüne park ederek memleketine tatile giden müvekkilinin 12/09/2012 günü döndüğünde aracını park ettiği yerde bulamadığı, bunun akabinde ————– giderek şikayette bulunduğu, aracın bugüne kadar bulunamadığı, 12/09/2012 günü davalı … şirketine de aracın çalındığını bildirdiği, davalının—- tarihinde motorlu kara araçları kasko sigortası genel şartları zabıt/beyan uyumsuzluğu maddesi gereğince teminat harici olduğu şeklinde cevap verildiği ve sigorta bedelini ödemekten kaçındığı, davalı … şirketinin daha sonra 4/10/2012 tarihinde müvekkiline bildirimde bulunarak 22/10/2012 tarihi itibariyle poliçenin iptali edildiğini belirttiği, davalının poliçe gereğin müvekkiline ödemesi gereken kasko bedelini ödemediği, aracın değerinin tespit edilerek, davalı şirkete başvuru tarihinden itibaren faizi ile birlikte ödenmesi için işbu davayı açma zaruretinin doğduğu belirtilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, kasko sigorta poliçesinde yer alan bedelin sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı vekil tarafından sunulan 29/01/2013 tarihli cevap dilekçesinde usule ilişkin itirazlarda bulunduktan sonra özetle, dava konusu aracın müvekkili şirket nezdinde —- nolu Kasko Sigorta poliçesi ile sigortalandığı, hasarın müvekkili şirkete ihbar edilmesi üzerine —– nolu hasar dosyasının açıldığı, araştırma uzmanı tarafından hazırlanan raporda, olay yerinde hırsızlık olayını gören, duyan herhangi bir kişiye rastlanmadığı,sigortalının işsiz oludğu ve sürekli olarak ikametgahını değiştirdiği, sigortalı aracın daha önce ağır deredece (—–) olarak hasarlanmış ve sigortalı tarafından —- isimli tamirhanede toplma parçalar ile tamir ettirildiği, sigortalının — gittiğini söylediği otobüs firması yetkilileri ile görüşüldüğü ve ne gidiş ne de dönüş kayıtlarında sigortalının adına kesilmiş bilet bulunduğu, sigortalının da bu seyahatle ilgili bilet ibraz etmediği, anahtarları teslim edileceği belirtilmesine rağmen aracın anahtarlarının teslim edilmediği, sigortalının araştırma uzmanına verdiği miza ile noter satış senedindeki ve hırsızlık müracaatı sırasında verdiği ifade esnasında atmış oludğu 3 imzanın da birbirinden farklı olduğu, yapılan tüm araştırmalardan sigortalı aracın çalındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, en iyi ihtimalle kiralık olarak verildiği ve fakat aracın teslim edilen kişiden iade alınamadığı için bu şekilde hasar ihbarında bulunulduğunun düşünüldü, açıklanan nedenlerle dava konusu aracın çalınmadığı ve davacının iddialırının gerçeği yansıtmadığı tespit edildiği içni hasar başvurusunun olumsuz değerlendirildiği, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, aracın daha önce ağır hasar nedeniyle —————-olarak değerlendirildiği için—- piyasasındaki değirinin 23.000 TL civarında olduğunun tespit edildiği belirtilerek, davanın usulden reddi; davanın esasına ilişkin açıklamaları doğrultusunda suiniyetli bulunana talep nedeniyle davanın reddi ile masraf vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılması talep edilmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazinatın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce ——— Karar sayılı karar ile aracın anahtarla çalındığına dair ispat yükünün davacıda olduğu ve davacı tarafça bu hususun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, dosya davacı tarafça temyiz edilmiş, Yargıtay —–. Hukuk Dairesinin — tarih ve —- Karar sayılı kararı ile ispat yükünün davacıda olmadığı ve oluşan hasarın tamamının kasko poliçesi teminatı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davacı yararına bozma kararı verilmiştir.
Mahkememizin 24.10.2017 tarihli celsesinde usul ve yasaya uygun görünen bozma ilamına uyulmasına karar verilerek , Yargıtay ilamında belirtilen şekilde yargılama yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Her ne kadar Mahkememizin 24.10.2017 tarihli celsesinde davacı tarafa bedel arttırım dilekçesi sunmak için süre verilmiş ve davacı tarafça da 03.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değeri 30.000,00 TL arttırılarak 40.000,00 TL tazminatın sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş ise de, Yargıtay——-. Hukuk Dairesinin 21/03.2019 tarih ve 2017/9176 Esas ve 2019/3718 Karar ,Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin 14/03/2019 tarih ve —— Karar sayılı kararlarında da belirtildiği gibi , Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. 04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı ve 06.05.2016 gün 2015/1 E. – 2016/1 K. İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca da soruşturma ve yargılama bitinceye kadar bir defaya mahsus olmak üzere ıslah yapılabilir. Yargıtayca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi ile mülga 1086 sayılı HUMK’nın 84. maddesi aynı doğrultuda olup ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği hükümlerini içermektedir. Son olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06/05/2016 Tarih, 2015/1 Esas ve 2016/1 sayılı kararında da bozma sonrası ıslah yapılamayacağı ve 1948 tarihli içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediği kabul edilerek; ilke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kesinleşmiştir. Bozmadan sonra ıslahın olanaklı olduğuna dair açık ya da örtülü bir hüküm kanunda yer almamaktadır. Dolayısıyla bozmadan sonra ıslah olmayacağından koşullarının varlığı halinde ancak ek dava açılabilir.
Her ne kadar somut olayda davanın niteliği belirsiz alacak davası olup, sunulan dilekçenin ıslah değil bedel arttırım dilekçesi olduğu dikkate alınsa da Yargıtay ——. Hukuk Dairesinin 2019/2374 Esas, 2019/6292 Karar sayılı kararında yerel mahkemenin belirsiz alacak davalarında ıslahın bozmadan sonra uygulanamayacağı yönünde bozmaya karşı direnme kararı vermiş olması ve Yargıtay ilgili hukuk dairesinin bozma kararının usul ve yasaya uygun olup; direnmenin yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 20/03/2019 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verdiği anlaşıldığından, mahkememizce somut olayda da ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra talep arttırımın da mümkün olmadığı sonucuna varılmasının zorunlu olduğu ve ek dava açılmasının mümkün olabileceği kanaati oluştuğundan ,davanın dava dilekçesinde talep edilen 10.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Her ne kadar davalı vekili tarafından Tüketici Mahkemeleri’nin görevli olduğundan bahisle görev itirazı , ıslaha ilişkin olarak zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de somut olayda, davanın, 6502 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 28/05/2014 tarihinden önce 09.01.2013 tarihinde açıldığı, kanunun geçici 1. Maddesi gereği kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davanın açıldığı mahkemede görülmeye devam edeceği dolayısıyla mahkememizin görevli olduğu , zamanaşımı itirazına ilişkin olarak da belirsiz alacak davasında, zamanaşımının yalnızca dava açılan kısım için değil tüm dava için kesildiği kaldı ki bozma sonrası ıslah yasağı gereği davanın açılışında talep edilen değer üzerinden hüküm kurulduğu göz önünde bulundurularak davalı vekilinin itirazları yerinde görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliler, Yargıtay bozma ilamı ve yukarıda açıklanan nedenler ve içtihatlar ışığında ,davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kısmen kabulü ile 10.000,00-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve davalı tarafa başvuru tarihinin dosya kapsamı itibariyle belli olmaması sebebiyle 15 günlük temerrüt tarihi başlangıcı olarak bilirkişi raporunun aksine ekspertiz raporunun düzenlendiği tarih değil davalı … şirketinin davacı tarafın talebini reddettiği tarih 21.11.2012 tarihi esas alınarak 15 günlük sürenin sonunda 07.12.2012 tarihi yasal faiz başlangıç tarihi olduğunun kabulü yönünde kanaat oluştuğundan aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla;
Davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL’nin, 07/12/2012 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin Reddine
2-Karar harcı 683,10 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,30 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan, 170,80 TL peşin nispi harc ve 513,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 683,8 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi sebebiyle davacı tarafından yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 230,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.254,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 563,50 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davanın kısmen reddine karar verilmesi nedeniyle davalı tarafından yapılan 150,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 112,50 TL sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına, –
6-Davanın reddedilen bölümü için, davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına karar tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. mad. uyarınca takdir edilen 3.600,00 TL- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. Maddesi gereği ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı asilin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.