Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/679 E. 2020/883 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/679 Esas
KARAR NO : 2020/883
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA;
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 03/06/2016
KARAR TARİHİ : 15/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
ASIL DAVADA TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının alacaklı olduğundan bahisle müvekili davacıya—— dosyası ile icra takibi başlatmış olduğu iş, bu takipte tebligatın müvekkiline ulaşmayarak tebligat yasasına aykırı biçimde usulsüz tebligata istinaden takibin kesinleştiğini, müvekkilin davacı şirketin iş bu takipten —- yaptığı üçüncü kişilere 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesi üzerine haberdar olduğunu, usulsüz yapılan tebligatla ile ilgili yapmış oldukları şikayetin ——– sayılı kararı ile dosya üzerinden reddedildiğini, red kararının —- tarihinde temyiz edildiğini, işbu davayı açma nedenlerinin usulsüz tebligata şikayetin reddedilmiş olması olduğunu, zira müvekkilinin yapılan takipten haberdar olması burumunda dosya borcuna itiraz edecek olduğunu, çünkü müvekkilinin alacaklının iddia ettiği gibi bir borcu olmadığını, müvekkilinin alacaklı şirketin ortağı—–ayrılma kararı almış olduğunu,—- tarihi itibarıyla da tüm borçların ödenmiş olduğunu, alacaklı şirketin müvekkilini gayrikabili rücu olarak ibra etmiş olduğunu, makbuz ve ibranamenin ekte bulunduğunu, hatta daha sonra— tarihi itibariyle müvekkili —— olduğunu, şikayetin reddi ile zaten haksız yere bu takibe uğrayan borçlu müvekkili şirketin daha da mağdur edilmiş ve edilmeye de devam edilmekte olduğunu, takibe konu fatura bedellerinin alacaklıya ödenmiş olduğunu, alacaklının hem bu şirket hem de ayrıca yaptığı—— takibindeki alacak içinde müvekkilini ibra ettiğini, eski ortak olan alacaklının piyasada müvekkilinin itibarını zedelemek için senelerdir bu tarz kötü niyetli takip vs. yapmakta olduğunu, bu konuda taraflarınca daha önce de —– şikatet edildiğini, bu takipten dolayı müvekkilinin borcu olmadığı halde piyasada ticari itibarının üçüncü kişilere ve bankalara gönderilen haciz ihbarnameleri ile ağır biçimde zedelendiğini belirterek, davacı müvekkilinin alacaklıya ——- dosyasından borçlu olmadığının tespitine, öncelikle ivedi olarak icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haksız ve kötü niyetli alacaklı aleyhine % 40’tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davacı şirket aleyhine—- tarihinde icra takibi başlatılmış olduğunu, o dönemki yasal tebligat adresi olan ———— tarihinde işyerinin bahisle iade olmuş olduğunu ve akabinde yasal tebligat adresine taraflarınca TK.md 35’e göre ödeme emri gönderilmesine müteakip iş bu ödeme emrinin —– tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, normal şartlarda yapılan bu tebligat neticesinde icra takibinin kesinleştiğini, keza davacı tarafından o adresten taşındıkları hususunun da dava dilekçesinde ikrar edildiğini, tamamen iyi niyete dayalı olarak ve herhangi bir hak kaybına sebebiyet vermemek adına —— yeniden yapılan sorgulamada şirket adresinin——adresine taşındığının ve —- tarihinde tescil edildiğinin tespit edildiğini, —- bu adrese yeniden ödeme emri gönderildiğini, —- tarihinde tebligatın iade olduğunu, akabinde yeniden yasal tebligat adresine TK md.35’e göre tebligat yapıldığını ve —– tarihinde tebliğ edildiğini, takibin süresinde kesinleştiğini, normal şartlar altında kesinleşmiş olan icra dosyasından hak kaybına mahal vermemek adına yeniden tebligat yapmanın kötü niyet yerine bilakis dürüstlük ve iyi niyet kurallarına uyduğunun tartışmasız olduğunu, borçlunun tüzel kişi olduğunu, tebligat çıkarılan yerin borçlunun ticaret sicilinde gösterilen adresi olduğunu, bu adrese tebliğ işlemi yapılmasında yasaya uymayan bir yön bulunmadığını, keza davacının tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin yapmış olduğu itirazın da ———- dosyası ile hükme bağlandığını, huzurdaki davada ispat külfetinin davalı alacaklıya ait olduğunu, ilamsız olarak yapılan icra takibinde takibin kesinleşmesinden sonra açılan menfi tespit davasında ispat yükünün davacıda olduğunu, menfi tespit davasım açan davacının —, davalının ——- varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirmek suretiyle başka bir nedenle bu hukuki ilişkinin geçersiz olduğunu ileri sürmekte olduğunu, MK md. 6. gereğince bu iddiayı ispat yükünün davacıya düşeceğini, davacının borcun sona erdiğini iddia ettiğini, menfi tespit davasında ispat yükünün ilamsız olarak yapılan icra takibinde takibin kesinleşmesinderi sonra menfi tespit davası açması halinde davacıda olduğunu, icra takibinden sonra açılan menifı tespit davasının ilamsız icra takibini kendiliğinden durdurmayacağı gibi, menfî tespit davasına bakan mahkemenin ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremeyeceğini, davacının mahkeme dosyasına koymuş olduğu makbuz ve ibranamenin sahte olduğunu, söz konusu belge üzerinde doğru olan tek hususun müvekkilinin imzası olduğunu, onun dışında olan yazı ve kaşelerin davacı şirket yetkilisi tarafından sonradan doldurulmuş olduğunu, yapılacak yazı incelemesi neticesinde bu hususun açıkça ortaya çıkacağını, taraflar arasında çekişmesiz olan tek şeyin bir dönem ortaklık yapmış oldukları olduğu, müvekkili şirket yetkilisi ——– görüşmeleri yapmak için şirket dışında olduğu dönemlerde şirketin para transferi işlemlerinin sekteye uğramaması için, şirket çalışanı ve davacı şirket sahibi —— bankadan para çekebilmesi adına— kağıdına imza atarak teslim etmiş olduğunu, bu şahsın da bankadan müvekkili —— imzasının olduğu evrakın üzerini doldurarak para çekme işlemini gerçekleştirmekte olduğunu, bu nedenle imzanın doğru olduğunu, ticari defterler incelendiğinde davacının müvekkili şirkete borcunun olduğunun açıkça ortaya çıkacağını, davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinin 5. maddesinde tüm borçların ödendiği hususunun beyan edildiğini, taraflar arasında ticari ilişki olmasından dolayı davacının fatura bedellerini ödediğini ispat etmesi gerektiğini ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının alacaklı olduğundan bahisle müvekili davacıya —— dosyası ile icra takibi başlatmış olduğunu bu takipte tebligatın müvekkiline ulaşmayarak tebligat yasasına aykırı biçimde usulsüz tebligata istinaden takibin kesinleştiğini, müvekkili davacı şirketin iş bu takipten —- yaptığı üçüncü kişilere 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesi üzerine haberdar olduğunu, usulsüz tebligata ilişkin yapmış oldukları şikayetin —– kararı ile dosya üzerinden reddedildiğini, red kararının taraflarınca temyiz edildiğini, işbu davayı açma nedenlerinin usulsüz tebligata ilişkin yaptıkları şikayetin reddedilmiş olması olduğunu, zira müvekkilinin yapılan takipten haberdar olması durumunda dosya borcuna itiraz edecek olduğunu, çünkü müvekkilinin alacaklının iddia ettiği gibi ;bir borcu olmadığını, zira taraflar arasında herhangi bir borcun bulunmadığım, müvekkilinin alataklı şirketin ortağı iken —— ortaklıktan ayrılma karan almış olduğunu, —–tarihli itibarıyla da tüm borçların ödenmiş olduğunu, alacaklı şirketin müvekkilini gayrikabili rücu olarak ibra etmiş olduğunu, makbuz ve ibranamenin ekte bulunduğunu, şikayetin reddi ile zaten hâksız yere bu takibe uğrayan borçlu müvekkili şirketin daha da mağdur edilmiş ve edilmeye de devam edilmekte olduğunu, takibe konu fatura bedellerinin alacaklıya ödenmiş olduğunu, alacaklının hem bu şirket hem de ayrıca yaptığı——- takibindeki alacak içinde müvekkilini ibra ettiğini, eski ortak olan alacaklının piyasada müvekkilinin itibarını zedelemek için senelerdir bu tarz kötü niyetli takip vs. yapmakta olduğunu, bu konuda taraflarınca daha önce de ———- şikayet edildiğini, bu takipten dolayı müvekkilinin borcu olmadığı halde piyasada ticari itibarının üçüncü kişilere ve bankalar gönderilen haciz ihbarnameleri ile ağır biçimde zedelendiğini beliterek, davacı müvekkilinin alacaklıya —– dosyasından borçlu olmadığının tespitine, öncelikle ivedi olarak icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haksız ve kötü niyetli alacaklı aleyhine % 40’dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davacı şirket aleyhine —- tarihinde icra takibi başlatılmış olduğunu, o dönemki yasal tebligat adresi olan —– adresine gönderilen ödeme emrinin —— tarihinde işyerinin bahisle iade olmuş olduğunu ve akabinde yasal tebligat adresine taraflarınca TK.md 35’e göre ödeme emri gönderilmesine müteakip iş bu ödeme emrinin —— tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, normal şartlarda yapılan bu tebligat neticesinde icra takibinin kesinleştiğini, keza davacı tarafından o adresten taşındıkları hususunun da dava dilekçesinde ikrar edildiğini, tamamen iyi niyete dayalı olarak ve herhangi bir hak kaybına sebebiyet vermemek adına ——- yeniden yapılan sorgulamada şirket adresinin —– adresine taşındığının ve —- tarihinde tescil edildiğinin tespit edildiğini, —-adrese yeniden ödeme emri gönderildiğini, —- tarihinde tebligatın iade olduğunu, akabinde yeniden yasal tebligat adresine TK md.35’e göre tebligat yapıldığını ve —— tarihinde tebliğ edildiğini, takibin süresinde kesinleştiğini, normal şartlar altında kesinleşmiş olan icra dosyasından hak kaybına mahal vermemek adına yeniden tebligat yapmanın kötü niyet yerine bilakis dürüstlük ve iyi niyet kurallarına uyduğunun tartışmasız olduğunu, borçlunun tüzel kişi olduğunu, tebligat çıkarılan yerin borçlunun ticaret sicilinde gösterilen adresi olduğunu, bu adrese tebliğ işlemi yapılmasında yasaya uymayan bir yön bulunmadığını, keza davacının tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin yapmış olduğu itirazın da —– dosyası ile hükme bağlandığını, huzurdaki davada ispat külfetinin davalı alacaklıya ait olduğunu, ilamsız olarak yapılan icra takibinde takibin kesinleşmesinden sonra açılan menfi tespit davasında ispat yükünün davacıda olduğunu, menfi tespit davasım açan davacının —-, davalının—– varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirmek suretiyle başka bir nedenle bu hukuki ilişkinin geçersiz olduğunu ileri sürmekte olduğunu, MK md. 6. gereğince bu iddiayı ispat yükünün davacıya düşeceğini, davacının borcun sona erdiğini iddia ettiğini, menfi tespit davasında ispat yükünün ilamsız olarak yapılan icra takibinde takibin kesinleşmesinderi sonra menfi tespit davası açması halinde davacıda olduğunu, icra takibinden sonra açılan menifı tespit davasının ilamsız icra takibini kendiliğinden durdurmayacağı gibi, menfî tespit davasına bakan mahkemenin ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremeyeceğini, davacının mahkeme dosyasına koymuş olduğu makbuz ve ibranamenin sahte olduğunu, söz konusu belge üzerinde doğru olan tek hususun müvekkilinin imzası olduğunu, onun dışında olan yazı ve kaşelerin davacı şirket yetkilisi tarafından sonradan doldurulmuş olduğunu, yapılacak yazı incelemesi neticesinde bu hususun açıkça ortaya çıkacağını, taraflar arasında çekişmesiz olan tek şeyin bir dönem ortaklık yapmış oldukları olduğu, müvekkili şirket yetkilisi —– iş görüşmeleri yapmak için şirket dışında olduğu dönemlerde şirketin para transferi işlemlerinin sekteye uğramaması için, şirket çalışanı ve davacı şirket sahibi — bankadan para çekebilmesi adına — kağıdına imza atarak teslim etmiş olduğunu, bu şahsın da bankadan müvekkili —- imzasının olduğu evrakın üzerini doldurarak para çekme işlemini gerçekleştirmekte olduğunu, bu nedenle imzanın doğru olduğunu, ticari defterler incelendiğinde davacının müvekkili şirkete borcunun olduğunun açıkça ortaya çıkacağını, davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinin 5. maddesinde tüm borçların ödendiği hususunun beyan edildiğini, taraflar arasında ticari ilişki olmasından dolayı davacının fatura bedellerini ödediğini ispat etmesi gerektiğini ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE: Asıl ve birleşen davalar, hukuki niteliği itibari ile İİK 72. Maddesi kapsamında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarıdır.
Her ne kadar yargılamaya davaların açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne uygun olarak oluşturulan tensibe istinaden anılan usul gereğince başlanılmış ve tahkikat yazılı yargılama usulüne göre yapılmış ise de; dava değeri dikkate alınarak; 7251 sayılı yasanın 58. Maddesi ile TTK.’nın 4/2. Maddesinde yapılan değişiklik gereğince yargılamaya basit yargılama usulü ile devam edilmesine karar verilmiş, bilirkişi raporu alınarak yargılama sonuçlandırılmıştır.
Asıl davada —; birleşen dava dosyasında ise —- tarihinde davacının ihtiyati tedbir istemi kabul edilmiş ve İİK 72/3 maddesi kapsamında ica veznesine yatırılan paraların davalıya ödenmesinin engellenmesi yönünde tedbir kararı verilmiştir.
İcra dosyası, İcra Mahkemesi dosyası, Savcılık soruşturması akıbeti, ———-kayıtları celp edilmiş, taraflarca dosyaya sunulan ibraname ve alacağa dayanak faturalar ile birlikte incelenmiştir.
——- dosyasının incelenmesinde; dosyamız davalısının alacaklı olduğu, yine dosyamız davacısının borçlu olduğu dosyada toplam– adet faturadan kaynaklı toplam —asıl alacağın tahsili için —– tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, süresi içerisinde itiraz edilmemesi üzerine dosyanın kesinleştiği görülmüştür.
—— dosyasının incelenmesinde; dosyamız davalısının alacaklı olduğu, yine dosyamız davacısının borçlu olduğu dosyada toplam — adet faturadan kaynaklı toplam —- asıl alacağın tahsili için —- tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, süresi içerisinde itiraz edilmemesi üzerine dosyanın kesinleştiği görülmüştür.
——akıbetine ilişkin yazılan — tarihli müzekkereye; söz konusu dosya hakkında takipsizlik kararı verildiği ve kararın mahkememize gönderildiği şeklinde cevap verildiği görülmüştür.
———-dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından icra dosyalarında taraflarına yapılan tebligatların usulsüzlüğüne ilişkin yapılan şikayet başvurusunda talebin reddine karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekili tarafından sunulan ibranamenin sahte olduğundan bahisle delil olarak bildirilen —yazılan yazı cevapları incelendiğinde davacının yeğeni olduğu belirtilen —- isimli şahsın davalı adına işlem yapmadığı anlaşılmıştır.
Taraf iddiaları kapsamında belirlenen ihtilaf noktaları gereğince ve delil olarak ticari defter ve kayıtlara dayanıldığından tarafların, — yılları arasındaki ticari defterlerinin incelenmesi için dosya mali müşavir bilirkişi — tevdi edilerek rapor alınmış, anılan bilirkişi tarafından sunulan — tahihli rapor içeriği, denetime elverişli görülerek hükme esas alınmıştır.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı tarafından fatura alacağı dayanak gösterilmek suretiyle başlatılan icra takiplerine konu borçtan davacının sorumlu olup olmadığı, davalının kaşe ve imzasını barındıran ibranamenin geçerli olup olmadığı, metnin davalı tarafından düzenlenip düzenlenmediği hususunun açığa imza ve basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü kapsamında değerlendirilmesi ve tazminat hüküm şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında mal satışına ilişkin ticari ilişki kurulduğu, davacı şirketin ortağı olan — daha önce davalı şirketin ortağı olduğu, taraflar arasında — tarihli ibraname imza edildiği, söz konusu ibranamede davalının davacıdan ve ortağı —- tüm alacağını tahsil ettiği, çek, senet ve fatura alacaklarına dair hiçbir alacağının bulunmadığını beyan ettiği, davalı her ne kadar ibraname altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ancak metnin kendisi tarafından doldurulmadığını beyan ederek savcılık şikayetinde bulunmuş ise de bu hususta yapılan savcılık soruşturmasında konunun hukuki ihtilaf olması sebebiyle takipsizlik kararı verildiği ve yapılan itirazın da Sulh Ceza Hakimliğince reddine karar verildiği, davalının iddiası kapsamında yapılan değerlendirmede söz konusu ibraname TBK 420 madde hükmünde yazılı şartları taşımıyor olsa da TBK 132 maddesi kapsamında tarafların şekle bağlı kalmaksızın ibra sözleşmesi düzenleyebilecekleri, bu kapsamda davalının imzası açığa atılmış olsa bile söz konusu belgenin kendi rızası hilafına düzenlendiğini yazılı delillerle ispatlaması gerektiği, bu yönde herhangi bir delil sunamadığı, yine davalı taraf davacı şirket ortağı ——- konusu belgenin banka, noterlik vs kurumlarda davalı adına işlem yapma yetkisi verilmesi sebebiyle iş bu belgedeki imzalı boş kağıdın verildiğini belirtmiş ise de celp edilen yazı cevaplarında anılan şahsın davalı adına herhangi bir işleminin bulunmadığı, çalışanı olmadığı, alınan bilirkişi raporlarında icra takiplerine konu — faturaların taraf şirketlerin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin sahibi lehine delil vasfını —- yılları ticari defterlerinin incelenmesinde takip tarihi itibari ile davalıya borcunun bulunmadığı, davalı şirketin ise — yılı ticari defterlerini sunduğu, davalının incelenen ve sahibi lehine delil vasfını — yılı ticari defterlerine göre davacıdan alacağının bulunmadığı, her ne kadar bilirkişi raporunda her iki takip dosyasına konu borçtan bakiye davalı alacağının ortaklar hesabına yapılan virman suretiyle kapatıldığı belirtilmiş ve davalı taraf bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bu hususun davacı tarafça açıklanması gerektiğini belirtmiş ise de alacaklı olduğunu ispat yükünün davalı tarafta olduğu, usulüne uygun ihtarata rağmen —-ticari defter ve kayıtlarını inceleme sırasında hazır etmeyen ve aksi durumu kendi ticari defter ve kayıtlarıyla dahi ispat edemeyen davalının sunduğu başkaca bir delil olmadığından bu iddiasını da ispat edemediği dolayısı ile toplanan deliller kapsamında davacının asıl ve birleşen davalar konusu icra takip dosyalarına konu borçtan dolayı davalıya borçlu olmadığı, davalının başlattığı icra takiplerinde haksız olduğu ve kendi ticari defter ve kayıtları ile aksi yazılı delil ile ispat edilemeyen ibraname bulunmasına rağmen takip başlatması sebebiyle başlattığı takiplerde kötüniyetli hareket ettiğini kanaatine varılarak aleyhine % 20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl Davanın kabulü ile davacının davalıya—– dosyasına konu borçtan sorumlu olmadığının tespitine,
2-Başlatılan icra takibinde davalının haksız ve kötüniyetli olduğu kanaatine varılarak İİK 72/5 maddesi uyarınca takip konusu borç miktarının takdiren % 20’si oranında hesaplanan —– tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Birleşen davanın kabulü ile davacının davalıya—– dosyasına konu borçtan sorumlu olmadığının tespitine,
4-Başlatılan icra takibinde davalının haksız ve kötüniyetli olduğu kanaatine varılarak İİK 72/5 maddesi uyarınca takip konusu borç miktarının takdiren % 20’si oranında hesaplanan—– tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar harcı — davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.672,60-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.017,88-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan— tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00 -TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.932,00-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Asıl dava yönünden davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli …Ü.T. deki esaslara göre her iki dava yönünden toplam belirlenen 6.210,08 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Birleşen dava yönünden davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli …Ü.T. deki esaslara göre her iki dava yönünden toplam belirlenen 14.863,94 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/12/2020