Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/652 E. 2018/127 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/652 Esas
KARAR NO : 2018/127

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/05/2016
KARAR TARİHİ : 06/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketlerden elektrik hizmeti satın aldığını, davalılar tarafından tahakkuk ettirilen faturalar içerisinde her ay Kayıp Kaçak, İletim, Dağıtım, PSH Sayaç Okuma, Perakende Satış Hizmet bedelleri adı altında haksız ve hukuka aykırı bedellerin tahsil edildiğini, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikli içtihadında söz konusu bedellerin tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunun açıkça belirtildiğini kaldı ki söz konusu ücretlerin müvekkili şirketten tahsil edilmesine yönelik sözleşme hükümlerinin de TBK 20. Maddesinde düzenlenen genel işlem şartlarına da açıkça aykırılık teşkil ettiğini belirterek söz konusu ücretlerin iadesi yönünden her bir davalı yönünden ayrı ayrı olmak üzere HMK 107. Maddesi gereği şimdilik ve tespit edildiği takdirde artırmak üzere 1.000,00 TL nin her bir fatura tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkile şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketin eski ve yeni unvanlarını ayrı şirketler gibi göstererek dava açtığını müvekkilinin yeni unvanının — Satış A.Ş. olduğunu söz konusu hususun düzeltilmesini, bunun yanında davacının yargı yolu seçiminin hatalı olduğunu, faturalara yansımış söz konusu bedellerin EPDK tarifeler yönetmeliğine göre ilgili kurumca belirlendiğini, bu bedelleri iadesi için açılacak davaların ilgili işlem idari işlem niteliğinde olduğundan Danıştay’da görülüp neticelenmesini gerektiğini dolayısını husumetinde anılan kuruma yöneltilmesi gerektiğini, bunun yanında faturalara yansımış olan dava konusu bedellerin EPDK tarafından ilan edilen bedeller olduğunu, elektrik perakende ve toptan satış şirketleri tarafından uygulanmakta olan elektrik enerjisinin maliyet unsurları içinde kaldığını, müvekkili şirketin lisans sahibi olduğunu, EPDK tarafından belirlenmiş topladığı bu bedellerin, elektrik üretim şirketlerine ve elektrik iletim şirketlerine aktarmakta olduğunu; EPDK tarafından belirlenmiş faturalar aracılığı ile tüketicilerden topladığı bu bedellerin aracı sıfatı ile toplanarak diğer şirketlere aktarıldığını, EPDK tarafından belirlenmiş faturalar aracılığı ile tüketicilerden topladığı bu bedellerin tahsil edip etmeme gibi insiyatiflerinin bulunmadığını, kaldı ki davacı elektrik enerji kullanıcısı abonelik sözleşmesi tesis ederken, yukarıdaki yazılı mevzuatı kabul ve taahhüt ettiğini; EPDK’nın kararlarına istinaden bu bedellerin tahsil etmekte yetkili olduklarını; talep edilen kayıp kaçak…vs bedellerin iadesi için her hangi bir yasal dayanağın bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; elektrik abonesi olan davacıdan kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedelleri adı altında tahsil edilen bedellerin haksız tahsil edildiği iddiasına yönelik olarak davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık konuları tespit edilmiş ve deliller toplanmıştır.
Davalı şirket HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu itirazında bulunmuş ise de davacı vekilinin dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar ve davaya konu talepler ile tarafların sıfatı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu uyuşmazlığın adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından yargı yolu itirazı yerinde görülmemiş, yine davalı yanın husumet itirazı da Yargıtay 3. Hukuk dairesinin yerleşik hale gelen emsal niteliğindeki (3HD 08/10/2015 T. 2014/18311 E.; 2015/15438K.)kararları uyarınca; uyuşmazlığın elektrik abonesi tarafından satış/pazarlayıcı/tedarikçi firmaya yöneltilmesi mümkün olduğundan ve anılan tarafların davaya konu talepten müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlandığından husumet itirazı da yerinde görülmemiştir.
Davalı şirket HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince belirsiz alacak davası açılamayacağına ilişkin hukuki yarar dava şartı noksanlığına ilişkin itirazda bulunmuş, söz konusu itiraz dava konusu edilen bedellerin hesaplanmasının uzmanlık gerektirir olması ve davacı tarafça bilinebilecek durumda olmaması sebebiyle bu yöndeki dava şartı noksan olmadığı değerlendirilmiş ve esas hakkında yargılamaya devam olunmuştur.
Yine davacı vekili huzurdaki dava ile benzer konularla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının neticesinin beklenilmesini karar verilmesini istemiş, davacının bu talebi her ne kadar ön inceleme duruşmasında kabul edilmiş ise de; talep sonraki celse yapılan itiraz üzerine tekrar değerlendirilerek; başvurunun mahkememizce yapılmamış olması, Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 40. maddesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararını beklemeye mecbur olan mahkemenin altı ay süre zarfında somut norm denetimine giden mahkeme olduğunu ve henüz bu hususta bir karar verilmemiş olması da gözetilerek bekletici mesele sayılmasına ilişkin ara kararından rücu edilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Her ne kadar dava dilekçesinde davalı olarak— ve—gösterilmiş ise de söz konusu şirketlerin aynı şirket olduğu, unvanların eski ve yeni olması sebebiyle yeni unvan olan — Satış A.Ş.’nin tek davalı olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava konusu edilen hususlar ile davaya dayanak edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelendiğinde, iadesi talep edilen bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan davadan sonra ve yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 27945 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile 6446 sayılı Enerji Piyasası kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Madde de “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Madde de ise “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili yargılamanın ikinci celsesinde, davalı tarafından tahsil edilen bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi talebi olmadığını, bu bedellerin hesaplama yöntemine de itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay 3.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş A.A.T.Ü tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

2-Karar harcı 35,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 34,16-TL harcın mahsubu ile bakiye 1,70-TL harcın davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/02/2018