Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/613 E. 2018/15 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/613 Esas
KARAR NO : 2018/15

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2016
KARAR TARİHİ : 16/01/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket farklı adreslerdeki işyerlerinde davalılardan elektrik satın aldığı, davalı şirketler müvekkilinin şirketten dava konusu tutarları tahsil ettikleri ve halen de talep etmekte oldukları, ilgili dönemlerde davalı şirketlerden elektrik enerjisi aldığı, müvekkili şirket faturalarında kayıp/ kaçak kullanım bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli ve TRT payı adı altında haksız tahsilatlar yapıldığı, yapılan bu haksız tahsilatlar sebebiyle şimdilik 1.000,00 TL avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUMA : Davalı ——A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete karşı açılan davanın, davacının iadesini talep ettiği tutarlar aslen müvekkili şirket nam ve hesabına tahsil edilmediği, muhattabın TEİAŞ olduğunu, müvekkilinin sadece üretim yapmakta olduğunu, kayıp kaçak bedellerinin tahsilinden sorumlu olmadığını, bu uygulamanında keyfi bir uygulama olmadığını, elektrik piyasasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin kullanıcılarına yansıtacakları tarifeler “Elektrik Piyasası Kanunu” gereği EPDK tarafından tarife uygulama tebliğleri ve elektrik piyasasında gelir ve tarife düzenleme kapsamında tabi hususlar ve raporlamaya ilişkin esaslar hakkında tebliğ hükümleri dikkate alınmasının belirtildiği, müvekkili şirketin elektrik dağıtım şirketi olmadığı, özel sektör mensubu elektrik satış şirketi olduğu, bu nedenle kendi adına tahsil etmediği, kayıp, dağıtım, iletim bedellerinin müvekkilinden talep ve tahsil edilmesinin mümkün olmaması, müvekkilinin sadece üretim yaptığı, elektrikteki ki kayıp ve kaçakta sorumluluğu bulunmadığını, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak, dağıtım ve iletim bedelleri mevzuat gereğince ve kapsamında tahsil edilmekte olduğu bu nedenle müvekkili adına açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı—- A.Ş. Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceği, 6446 sayılı yasanın 17. Maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı kanunun 21. Maddesi ve geçici 20. maddesi eklenen hükümler doğrultusunda davanın reddi gerektiği, ayrıca davacının tahsil edilen tutarları bildiği, bu sebeple belirsiz alacak davası açılamayacağı, davanın hukuki yarar yönünden reddinin gerektiği belirtilerek davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedelinin haksız tahsil edildiğine yönelik alacak davasıdır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık konuları tespit edilmiş ve deliller toplanmıştır.
Davalı —-A.Ş. vekilinin HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince yapmış olduğu hukuki yarar dava şartı noksanlığı itirazı, dava konusu alacağın hesaplama gerektirmesi ve hesabın teknik inceleme gerektirmesi sebebiyle ve dava açılırken davacının alacak miktarını tam ve net olarak bilemeyecek durumda olduğu değerlendirilerek reddedilmiş, yine her iki davalı tarafından yapılan husumet itirazı, Yargıtay 3. Hukuk dairesinin yerleşik hale gelen emsal niteliğindeki (3HD 08/10/2015 T. 2014/18311 E.; 2015/15438K.) kararları uyarınca; uyuşmazlığın elektrik abonesi tarafından satış/pazarlayıcı/tedarikçi firmaya yöneltilmesi mümkün olduğundan ve anılan tarafların davaya konu talepten müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlandığından husumet itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili huzurdaki dava ile benzer konularla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının neticesinin beklenilmesini karar verilmesini istemiş ve mahkememizce Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği kararın bekletici mesele sayılmasına karar verilmiş ise de sonraki celse başvurunun mahkememizce yapılmamış olması, Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 40 maddesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararını beklemeye mecbur olan mahkemenin altı ay süre zarfında somut norm denetimine giden mahkeme olduğunu ve henüz bu hususta bir karar verilmemiş olması da gözetilerek ara karardan rücu edilmesine karar verilmiş yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı tarafından dava konusu edilen hususlar ile davaya dayanak edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelendiğinde, iadesi talep edilen bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan davadan sonra ve yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 27945 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile 6446 sayılı Enerji Piyasası kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Madde de “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Madde de ise “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili yargılamanın birinci celsesinde, davalı tarafından tahsil edilen bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi talebi olmadığını, bu bedellerin hesaplama yöntemine de itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay 3.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş, AATÜ tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine dava değeri dikkate alınarak vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.ş hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili yargılamanın birinci celsesinde, davalı tarafından tahsil edilen bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi talebi olmadığını, bu bedellerin hesaplama yöntemine de itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay 3.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş, AATÜ tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine dava değeri dikkate alınarak vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

2-Karar harcı 35,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 29,20-TL harcın mahsubu ile eksik bakiye 6,70-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 1.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak davacı vekilinin yüzüne karşı diğer davalı vekillerinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/01/2018