Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/338 E. 2023/41 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/338 Esas
KARAR NO: 2023/41
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 23/03/2016
KARAR TARİHİ:19/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin —- önde gelen —— bünyesinde yer alan ve bütün ticari faaliyetlerini TTK hükümleri uyarınca basiretli bir tacir gibi sürdüren bir şirket olduğunu, davalılardan —– ise müvekkili şirket bünyesinde bir dönem çalışması bulunan ve müvekkil şirket sahibinin yeğeni olduğunu, müvekkili şirket tarafından ——- karar ile —– açılmasının karar altına alınarak işbu kararlar ile her iki şubenin yönetiminin ve Temsil/İlzamının Münferit İmza yetkisiyle davalılardan—–bırakılarak davalı—— her iki şubeye de Müdür olarak atandığını, ancak bir süre sonra davalı ——– şirketteki yetkilerini kötüye kullandığının fark edilmesi üzerine kendisine verilen Yetkilerin 27.04.2015 tarihinde alınan —- kararlar ile alınarak Müdürlükten azledildiğini, ancak Davalı —-şirketteki görev ve yetkisi sona ermiş olmasına rağmen müvekkili şirket adına—– Şubesinden verilme, ———Cirantalardan ——- sonra gelmek üzere müvekkili şirket adına ciro edip imzaladığını, daha sonra ise kendi adını yazıp imzalamak suretiyle diğer davalı— çeki teslim ettiğini, işbu—- olarak ——- Sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yapıldığını, müvekkili şirketin ne ——– bir alacağı, ne de davalı ——– borcu bulunduğunu, müvekkili şirketin her iki şirket ile herhangi bir ticari alışverişi olmadığı gibi cari hesabı da bulunmadığını iddia ederek, öncelikle —Sayılı dosyasının teminatlı veya teminatsiz olarak tedbiren durdurulmasına, müvekkili şirketin davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretlerinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın hükümsüzlüğe dayalı menfi tespit davası niteliğinde olduğunu, temsil yetkisinin bulunup, bulunmadığının senedin lehtara ya da ciranta tarafından ciro edilene verildiği ana göre belirlenmesi gerektiğini, davacı şirketin çeki öncelikle şirket adına daha sonra kendi adına ciro eden —– çek tarihi itibarıyla imzaya yetkili olmadığını iddia ettiğini, bu hususun davacının imza itirazı üzerine —— Sayılı dosyasında incelendiğini ve mahkemenin gerekçeli kararında; “Takip Konusu çekin keşide edildiği tarih itibarıyla —– şirket müdürü olarak şirketi temsil ve ilzam yetkisine sahip bulunduğunun” tespit edilerek davanın reddine karar verildiğini, takibe konu çeki ciro eden —— tarihleri arasında şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, çekin temsile yetkili şahıs tarafından ciro edildiği sabit olduğuna göre davacı şirketin çekteki cirosundan sorumlu olacağını, müvekkili şirketin diğer davalı —– şahsi cirosu ile hamil olduğu için davacı şirket bakımından iyiniyetli 3.şahıs konumunda olduğunu, işbu menfi tespit davsında çekin hukuki niteliğinin bir sonucu olarak davacının hem çek bakımından sorumlu olmadığını, hem de iyi niyetli 3.kişi olan müvekkilinin kötü niyetli olduğu iddiasını ispatla mükellef olduğunu, TTK.687 Maddesi ve istikrar kazanmış —– göre keşidecinin lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi defi ileri, senedi ciro yoluyla devralan diğer hamillere karşı ileri süremeyeceğini, çek dolayısıyla borçlu olunmadığı iddiasının sadece davalı —- ileri sürülebileceğini ve bu iddianın da davacı şirket tarafından kanıtlanması gerektiğini, illiyetten mücerret olan kambiyo senedinin — şahsi olarak ciro etmesiyle iyiniyetli 3.Kişi konumunda olan müvekkili şirkete karşı bu iddiaların ileri sürülebilmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, İİK 72/4 uyarınca davacı şirket aleyhine %20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretlerinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı ——– usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (çek) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı,——- sayılı dosyasına konu çek yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları incelenmiş, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilmiş, mahkememizin 25.03.2016 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş,—– sayılı icra dosyası, —- Esas sayılı dosyası, —-soruşturma sayılı dosyası ve —– üzerinden celp edilerek dosya içerisine alınıp incelenmiş, —— davacının ticari sicil kayıtları celp edilmiş, —– tarihli bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi tarafından düzenlenen —- tarihli raporunda özetle, —– türlü hukuki tavsif, nihai karar ve İcra Tazminatı taleplerinin takdiri Yüce Mahkeme’ye ait olmak üzere, dava ve icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile Davacı Şirketin HMK.222 Md. Hükümleri doğrultusunda sahipleri lehine ispat gücü ve delil olabilme niteliği taşıdığı kanaatine vardığımız ticari defterlerindeki kayıtları ve dayanağı belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucuna göre, Hesup İncelemeleri ve Değerlendirme bölümünde açıklanan nedenlerle; Takip ve İşbu Davaya konu edilen Çekin Davacı Şirket Kayıtlarında yer almaması ve Davacı Şirketin Ciro Silsilesi içinde yer alan Tüzel ve Gerçek Kişilerle Ticari İlişki içinde bulunmadığı tespit edildiğinden Davacı Şirket ile İhtilafa Konu ÇEK arasında herhangi bir İLLİYET BAĞI kurulamamış olup, açıklanan bu gerekçeler muvacehesinde, Davacı Şirketin Menfi Teşpit Talebinin; Davalılardan —— yerinde olduğu, Diğer davalı Takip Alacaklısı ——-yönünden ise, Davalı——-olup, olmadığı, Kambiyo Senetlerinin Mücerretliği(Soyutluğu) ilkesinden yararlanıp, yararlanamayucağı hususları Hukuki Mütalaa ve Değerlendirmeyi gerektirmekte olup, Uzmanlık alanım dışında kalan bu konuda takdirin Yüce Mahkemeye ait olacağı Hususlarındaki görüş ve kanaatimi bildirir…” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur ——–
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. ———-
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. ———-
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu davalılardan ——— temsil yetkisi olmadan dava konusu çeki cirolaması sebebiyle davalılara karşı borçlu olmadığını iddia ettiği ayrıca davalı ——- hamil olması ve birden fazla ciro bulunması sebebiyle çeki iktisapta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğu hususların davacı tarafça yöntemince ispat edilmesi gerekmekte olup, ispat yükü davacı taraftadır.
Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır. Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir. Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.——
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları, icra dosyası, şirketi temsile ve azile ilişkin yönetim kurulu kararları, ticaret sicil gazetesi örnekleri, dava konusu çek, çek tevdi bordrosu,—– kararı,—— Karar sayılı ilamı ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu çek üzerinde keşide tarihi —- tarihi olarak yazılı ise de 5941 sayılı Çek Kanunu’ nun geçici 3. Maddesinin 5. Fıkrasındaki ———- tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” şeklindeki düzenleme karşısında ileri tarihli çek keşide etmenin mümkün olduğu, çek tevdi bordrosu tarihi olan —– tarihinden önce davaya konu çekin keşide edildiği, çek tevdi bordrosu tarih itibariyle davalı ———— olarak görevinin devam ettiği, bu haliyle davalı ——— müdürlükten azledildikten sonra çeki ciro ettiği hususunun davacı tarafından yöntemince ispat edilemediği ayrıca davalı——kendisi ile işlem yapma yetkisi verilmediği iddiasının TTK’ nın 371/3. maddesi uyarınca davalı şirkete karşı ileri sürülemeyeceği, bunun yanı sıra davalı şirketin davaya konu çeki kötü niyetli ve/veya davacı şirketin zararına olduğunu bile bile çeki iktisap ettiği hususunun da ispatlanamadığı, davalı şirketin davalı —-tarafından çekin hem şirket adına hem kendi adına ciro edildiğini biliyor olmasının çekin davacı şirketin zararına kötü niyetli olarak iktisap ettiğinin ispata elverişli olmadığı, bu nedenle davalı—— eldeki davanın yerinde olmadığı, şirketle işlem yasağının TTK’ nın 395 maddesinde ——– için düzenlediği, davalı——-olmaması nedeniyle eldeki davada TTK’ nın 395. maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı, buna karşın davalı —- önce davacı —– cirolayıp sonra kendi adına çeki cirolamak suretiyle kendi işlemi ile davacı şirketten kambiyo alacaklısı haline geldiği, davalı —– kendi işlemi ile alacaklı hale geldiğinden temel ilişkinin varlığını ve bu sebeple alacaklı olduğunu ispatlaması gerektiği, bu yönde davalı tarafından sunulmuş bir delilin olmadığından davacının davalı—– çek nedeniyle borcunun bulunmadığına yönelik talebinin yerinde olduğu anlaşılmış, davanın kısmen kabulüne, davalı —– davanın esastan reddine, davacının davalı —– sayılı takip dosyasına konu ——— bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında —– uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır.———– Ayrıca İİK 72/V maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından davalı —- kötüniyetli olduğu ispat edilmediğinden davacının davalı—- yönelik şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. İİK 72/IV maddesi şartları oluştuğu anlaşılmakla davalı ——- lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
1-Davalı —- yönünden davanın esastan REDDİNE,
2-Davacının davalı —yönünden —- sayılı takip dosyasına konu ——– bedelli çekten dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
3-İİK 72/4 maddesi gereğince icra takibine konu asıl alacağın %20’si oranında tazminatının davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
4-Davacının davalı —- yönelik şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
5-Karar harcı 4.440,15-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.110,04-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.330,11‬-TL harcın davalı ——– tahsili ile hazine adına irat kaydına,
6-Davacı tarafça yatırılan 1.110,04-TL peşin harcın davalı —— alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından tarafından yapılan 29,20-TL başvuru harcı, 4,30-TL vekalet harcı, 339,9‬0-TL tebligat ve müzekkere gideri, 700,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.073,4‬0-TL yargılama giderinin davalı —– tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davanın kabul edilen kısmı için davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13. maddesindeki esaslara göre belirlenen 10.400,00-TL nispi vekalet ücretinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
10-Davanın reddedilen kısmı için davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13. maddesindeki esaslara göre belirlenen 10.400,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —- verilmesine,
11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
12-Davacı tarafça dosyaya yatırılan teminatın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 392/2 maddesi gereği yasal şartların oluştuğunda davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/01/2023