Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/180 E. 2018/548 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/180 Esas
KARAR NO : 2018/548

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/02/2016
KARAR TARİHİ : 30/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan …’ın davacı ile davalılardan …… Şirketi hakkında icra takibi yaptığını, bu takibe dayalı olarak Silivri …. Asliye Mahkemesinde tasarrufun iptali istemli dava açtığını, takibe dayanak senedin davalılardan tarafından sahte olarak düzenlenip takibin muavazalı olarak yapıldığını, bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın devam ettiğini, senedin ön yüzündeki boşlukların davalı ……. şirketi yetkilisi davalı … tarafından doldurulup ciro edildiğini, TTK’nun 776 ve 777 . Maddeleri uyarınca bu nitelikteki belgenin senet sayılamayacağını, davalı ……… hangi alacağına karşılık olarak senedi aldığını ispatlaması gerektiğini, bu kişinin senedi davalı …’a ciro ettiğini, …’ın senet bedelini ödeyecek maddi gücünün bulunmadığını, senedin beş yıl boyunca tahsil edilmemesinin garip olduğunu, davalıların birbirleriyle olduğunu iddia ettikleri ticari ilişkilerine ait beyanlarının birbiriyle çelişkili olduğunu, senedin geçek bir borçlu ilişkisine dayanmadığını davalıların senedi muavazalı olarak tanzim ederek takibe geçtiklerini, davacının davalı …….. Şirketin’den satın aldığı taşınmaz için Silivri ……. Asliye Mahkemesinin 2013/185 esas sayılı dosyada tasarrufun iptali davası açtıklarını, bu davada borçlu davalıların sessiz kaldıkları gibi davalı ……. Şirketinin icra takibine itiraz dahi etmediğini, senedin protesto edilmediğini, bu durumların normal sayılabilecek haller olmadığını bildirmiş, icra dosyasındaki işlemlerin hükümsüzlüğünün tespitine, senedin, takibin ve işlemlerin muavazalı olması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; senedin iptali isteminin ancak menfi tespit davasında talep edilebileceğini, muvazaya dayalı davada bu nitelikte talepte bulunamayacağını, davacı tarafın senedin ve takibin iptali yönündeki talebinin husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, bu davada dile getirilen iddiaların derdest olan tasarrufun iptali davasında ileri sürülebilecek ve görülebilecek konular olması nedeniyle davacının bu davayı açmakta hukuki bir yararının bulunmadığını, müvekkili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında aynı iddiaların davacı tarafça dile getirilmesine rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, davacı tarafın muavazalı alacak iddiasının gerçek dışı olduğunun alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, borçlu şirket yetkililerinin davacı ile birlikte hareket ederek müvekkili alacağının tahsilini engellemeye çalıştığını bildirmiş, davanın aktif dava ehliyeti ve hukuki yarar yokluğu ile esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ……. ile davalı …… Şirketi cevap dilekçesi sunmamışlar, duruşmalara katılmamışlardır.
İNCELEME VE GEREKÇE;
Dava, Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi uyarınca muvazaa nedeniyle İstanbul Anadolu ………. İcra Müdürlüğü’nün 2013/23643 esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinin ve dayanağı bononun iptali istemine ilişkindir.
Davalılardan …, davaya konu icra dosyasının alacaklısı olup, davalılardan borçlu……… Şirketi ile davacı arasında yapılan taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptali için Silivri ….. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/185 esas sayılı dosyasında dava açmış, yapılan yargılama sonunda 26/02/2015 tarihli henüz kesinleşmeyen karar ile tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/02/2016 tarih 2014/17-2389 esas ve 2016/129 karar sayılı ilamında gerek tasarrufun iptali gerekse TBK’nun 19. maddesi uyarınca İİK’nun 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davasının TTK’nun 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31/01/2017 tarih 2016/17785 esas ve 2017/831 karar sayılı ilamında ise Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi kapsamında açılan muvazaa iddialı davaların tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, iptali talep edilen takibin bonoya dayalı olmasının bu nitelikteki davayı ticari dava niteliğine dönüştürmediği, uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanununa göre değil Türk Borçlar Kanunununda düzenlenen muvazaalı işlem hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerektiği vurgulanmıştır.
İstem, Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi çerçevesinde davacının davalısı olduğu tasarrufun iptali davasının dayanağı olan icra takibinin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası ile icra takibinin iptali olup, davacının tacir olmadığı, buna bağlı olarak davanın nispi ticari dava niteliğinde bulunmadığı gibi somut davada takibin muvazaalı olarak yapıldığı iddia edilerek icra takibinin ve dayanağı bononun iptali talep edilmekle; davanın niteliği, uyuşmazlık konusu ve talep itibariyle uyuşmazlık konusunun davalı taraflar arasında yapılan muvazaalı işlemler ile icra takibi olduğu, davacının gerek iptali talep edilen icra dosyasında gerekse bu takibe dayanak bonoda herhangi bir sıfatla yer almadığı, bu nedenle uyuşmazlığın muvazaalı işlemler ve icra takibine yönelik olduğu gözönünde tutulduğunda dava mutlak ticari dava niteliğinde de değildir.
Yukarıda anlatılan nedenlerle TTK’nun 4 ve 5. maddelerindeki düzenleme nedeniyle davacı tarafın tacir olmadığı gibi davaya konu anlaşmazlığın ticari iş niteliğinde bulunmadığı, uyuşmazlığın mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı anlaşılmakla somut davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsiz olup, uyuşmazlığın mahkememizde çözümünün mümkün olmadığı, görevin dava şartlarından olduğu ve HMK’nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı ile davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer davalı tarafların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.