Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1279 E. 2018/1007 K. 23.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1279 Esas
KARAR NO : 2018/1007

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/11/2016
KARAR TARİHİ : 23/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı aleyhine, davalı banka tarafından İstanbul Anadolu —————.İcra Müdürlüğünün 2016/14131 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının hukuk dışı borç yüklenmek suretiyle haciz tehdidi altında banka hesaplarına kendisinin ve oğlunun çeşitli mallarına haciz konması sebebi ile ödeme yapmak zorunda bırakıldığını,—————————-.’nin kullanmış olduğu banka kredisinde, davacının kefil olduğundan bahisle icra takibinde borçlu olarak gösterilerek takip başlatıldığını, ancak davacının takibe konu borcu doğuran kredi sözleşmesine taraf olmadığını, dava dışı şirketin taraf olduğu birden fazla kredi sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmelerin ilki olan 2007 düzenleme tarihli olanda davacının imzasının bulunduğunu, takibe konu borcu doğuran ve sonradan düzenlenen kredi sözleşmesinde davacının taraf olmadığını, imzasının bulunmadığını, ikinci (2010 tarihli), üçüncü (2014 tarihli) yada dördüncü (2015 tarihli) kredi sözleşmesi ile asıl borçluya verildiğini, icra takibi ile asıl borçluya yüklenen borcun davacı tarafından imzalanmış kredi sözleşmesinden sonraki sözleşmelerden kaynaklı ödemelere ilişkin olduğunu, zaten taraflarına keşide edilen hesap kat ihtarında temerrüt tarihinin 10.05.2016 olduğunun görüldüğünü yani ilk kredi sözleşmesi kapsamında hiç borç kalmamış iken yeni sözleşmeler aktedildiğini ve bu yeni sözleşmelere göre asıl borçluya yeni kredi tahsislerinin yapıldığını, bu yeni sözleşmelerde davacının ve oğlunun kefaletinin bulunmadığını, davacının önceki tarihli imzalamış olduğu ve borca esas olmayan kredi sözleşmesinin takibe dayanak gösterildiğini, davacının imzasının bulunmadığı geçerli olan kredi sözleşmesinden kaynaklı borç ilişkisi, sanki önceki tarihli sözleşmeden kaynaklanıyormuş gibi işlem yapılarak icra takibi başlatıldığını, davacının borçlu şirketteki hisselerini Bursa ———-. Noterliğinin 29.04.2010 tarihli, ———sayı ile tasdikli hisse devir sözleşmesi ile devrettiğini, bu hususun, 18.05.2010 tarihli, 7566 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanarak ilan edildiğini. dolayısı ile müvekkilinin işbu tarihten sonra, kişisel borçları haricinde, şirket ile ilgili borçlardan sorumluluğunun bulunmadığını takibe konu borcun doğumunun 5 yıl, muacceliyet tarihinin ise işbu devirden 6 yıl sonraya dayandığını, davalının kefil olduğu sözleşmeden kaynaklı tahsis ettiği bir kredi sebebi ile alacağı söz konusu değilken, sonradan yaptığı bir sözleşmeden alacağını haksız olarak ilk sözleşmeye dayanarak yansıtmasının ve icra takibi başlatmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile tahsil harcı dahil dosya borcuna ilişkin olarak ödemek zorunda kalınan 131.803,77 TL’nin ödeme tarihi olan 13.07.2016 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle müvekkili bankanın İçerenköy şubesi ile ———, arasında 16.08.2007 tarihinde Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, davacı ———— bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, borçlular tarafından borcun ödenmemesi üzerine borçlulara ihtarname gönderilerek borcun muaccel hale geldiğini ve ödenmesinin ihtar olunduğunu, ödeme yapılmaması üzerine İst. Anadolu ———-.İcra Müdürlüğünün 2016/14131 E. sayılı dosyasından genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığını, dosya kapsamında müteselsil kefil ——— tarafından yapılan ödemelerin, bu ödemelerin ve borç ilişkisinin mahiyetinin de bilinerek yapıldığının açık olduğunu, açılan takibe süresinde itiraz edilmeyerek takibin kesinleştiğini, buna göre itiraz süresi içinde takip konusu borcu kabul ederek ve ihtirazi kayıt ileri sürmeden ödeme yapan borçlunun yaptığı ödemelerin kendisini bağlayıcı olduğundan davanın kabulü için zorunlu yasal koşulların gerçekleşmediğini, öte yandan davalı firmanın borçlu firma ile yeni sözleşmeler yapmış olmasının, var olan eski sözleşmelerin sona erdiği anlamına gelmemekte olup söz konusu sözleşmelerin birbirinin devamı niteliğinde olduğunu, sözleşmenin 70.Maddesinde de ifade edildiği üzere, davacı tarafın kefaletinin asıl borçlu şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarına ilişkin olduğunu diğer taraftan şirket hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılma ile kefalet müessesesinin doğurduğu hukuki sonuçların farklı olduğunu, şirket ortaklığından ayrılmanın kefaleti ortadan kaldırmadığı gibi sona da erdirmediğini, kaldı ki davacının sözleşme ilişkisi devamınca da, bu kapsamda müvekkili bankaya ulaşan bir irade beyanı da bulunmadığını gerek taraflar arasında imzalanan sözleşmeler, gerekse yasa hükümleri gereğince de kefaletten tek taraflı rücu imkanı da bulunmadığını ileri sürerek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davalı banka tarafından kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle başlatılan takip konusu borcun borçlu olunmamasına rağmen ödendiği iddiası ile açılan istirdat davasıdır.
Dilekçeler teatisi tamamlanmış, usulüne uygun ön inceleme duruşması açılarak uyuşmazlık noktaları tespit edildikten sonra deliller toplanmış, icra dosyaları ve davacı banka kayıtları ile Bursa ———. Noterliği’nin 14852 yevmiye nolu ihtarnamesi celp edilmiş ve taraflarca dosyaya sunulan ödemeye ilişkin dekont sureti ile birlikte incelenmiş, tespit edilen hukuki ihtilaf noktalarında ve taraf iddia ve savunmalarını tartışır ve karşılar bilirkişi raporları alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
İstirdat istemine konu, İstanbul Anadolu ———- İcra Müdürlüğü’nün 2016/14131 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 29/06/2016 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının————– olduğu, ———–., ————————–ile dava dışı üç gerçek kişinin daha borçlu olarak gösterildiği, takip dosyası içerisinde davacıya ait g.menkule haciz işlemi yapıldığı görülmüştür.
Sunulan dekont örneklerinden, davacı tarafından davalı bankaya 13/07/2016 tarihinde 126.704,-TL; 14/07/2016 tarihinde ise 5.099,77-TL olmak üzere toplam 131.803,77-TL ödendiği görülmüştür.
Konunun uzmanlık gerektiren yönleri olması sebebiyle dosya, taraf iddia ve savunmalarını tartışır ve karşılar rapor tanzimi için bankacılık alanında uzman emekli babkacı ——————– tevdi edilerek rapor alınmış, anılan bilirkişi tarafından sunulan 08/02/2018 tarihli bilirkişi raporuna davalı vekilince yapılan itirazlar kapsamında aynı bilirkişiden ek rapor alınmış sunulan ek raporda da kök raporda bildirilen kanaatin aynısı bildirildiği belirtilmekle söz konusu raporlar HMK 282. maddesi uyarınca denetime elverişli görülmüş ve ilgili kısımları hükme esas alınmıştır.
Davacı tarafından icra takip konusu dosya borcu olan 131.803,77-TL’nin 126.704,00-TL’sinin 13/07/2016 tarihinde; 5.099,77-TL’sinin ise 14/07/2016 tarihinde ödendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafından dava dışı kredi borçlusu ————————– arasında imza edilen Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi kapsamında oluşan borca ilişkin olarak borçlu ile birlikte kefil olan davacı aleyhine başlatılan takip tarihi itibariyle davalı bankanın davacıdan kefil sıfatıyla takip konusu alacağı talep edip edemeyeceği, dava konusu borcun hangi kredi ilişkisine ait olduğu, davacının borca dayanak sözleşmeye kefil olup olmadığı, yaptığı ödemenin iadesinin talep edip edemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları ile icra takip dosyası içeriklerine göre; davacı banka ile dava dışı ——————-. arasında muhtelif tarihlerde çerçeve niteliğinde ve süresiz genel kredi sözleşmesi imza edildiği, davacının da bu sözleşmelerden 16/08/2007 tarihli genel kredi sözleşmesinde 30.000,00 TL, 04/04/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde 53.000,00 TL olmak üzere toplam 83.000,00 TL kefaletinin bulunduğu, 24/07/2014 ve 10/08/2015 tarihli sözleşmelerde kefalete ilişkin imzasının bulunmadığı, bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği üzere davacının kefil olduğu sözleşmeler nedeniyle verilen kredi borcunun kapatılmış olduğu bu suretle kefalet borcunun sonra erdiği, dava konusu takibe konu borcun davacının imzasının yer almadığı sözleşmelerden doğduğu bu nedenle davacının söz konusu sözleşmelere kefaletinin bulunmaması sebebiyle davacının bu sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu olmayacağı, her ne kadar davalı vekili tarafından genel kredi sözleşmesinin çerçeve niteliğinde sözleşme olduğunu ve imzalanan ikinci sözleşmenin de ilk sözleşmenin bir parçası olduğu, geçerli bir kefalet ilişkisi kurulduktan sonra kefilin tek taraflı olarak kefaletini geri alamayacağı, kefilin sorumluluğunun tüm krediler için söz konusu olduğu beyan dilmiş ise de davacının hisse devir sözleşmesine istinaden dava dışı şirketteki hisselerini devrettiği, devrin ilan edildiği ve bu durumu noter ihtarı ile takip öncesinde davalı bankaya bildirdiği, davalının herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi 6102 sayılı TTK 89 vd. maddelerine uygun bir cari hesabın varlığına ilişkin delil de sunamadığı bu nedenle davalının bu itirazlarının da yerinde olmadığı yerleşik içtihatlar uyarınca da (Yargıtay ———-. HD. 21/12/2015 t; 2015/13050 E.; 2015/17368 K., 2016/5063 E; 2016/9101 K.) davacının kefil olmadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulamayacağı dolayısı ile ihtilaf konusu olmayan ödemeleri ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan istirdatını talep edebileceği kanaatine varılarak davanın kabulü ile 131.803,77-TL davacı alacağının 126.704,-TL’sine 13/07/2016 5.099,77-TL’sine ise 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı her ne kadar tazminat talebinde bulunmuş ise de istirdat davasında tazminat hükmü kurulamayacağından yasal koşuları bulunmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarı da açıklandığı üzere :
1-Davanın kabulü ile 131.803,77-TL davacı alacağının 126.704,-TL’sine 13/07/2016 5.099,77-TL’sine ise 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Yasal koşuları bulunmayan tazminat isteminin reddine,
3-Alınması gereken 9.003,52 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.250,88 TL’nin mahsubu ile eksik 6.752,64 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarfedilen 33,50 TL ilk dava masrafı, 168,90 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 894,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahisili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —————— deki esaslara göre belirlenen 13.294,30 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.