Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/964 E. 2019/144 K. 12.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/964 Esas
KARAR NO : 2019/144

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2015
KARAR TARİHİ : 12/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı elektrik dağıtım şirketinin müşterisi olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete hizmet karşılığı aylık düzenli bedel ödediğini, davalı şirket tarafından davalı tarafından düzenlenen faturalarda kayıp kaçak bedeli adı altında ücretlerin kesildiğini, söz konusu ücretlerin haksız olarak tahsil edildiğini belirterek geçmişe dönük 10 yıllık süre içerisinde bu nam altında tahsil edilen bedellerin HMK 107. maddesi uyarınca belirlenerek şimdilik 1.000,00-TL’sinin davalıdan her bir ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket gibi elektrik piyasasında faaliyet gösteren lisans sahibi şirketlerin kullanıcılarına yansıtabilecekleri tarifelerin ——- tarafından belirlendiği, EPDK Kararlarının iptali hususunda mahkemenin görevli olmayıp, EPDK kararlarının iptali ilk derece mahkemesi sıfatıyla ——– tarafından gerçekleştirildiğini, bu hususun dikkate alınarak husumet ve yargı yolu dava şartı yokluğundan, bunun yanında davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ve hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiğini, ayrıca yapılan işlemlerin yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; elektrik abonesi olan davacıdan kayıp kaçak bedeli adı altında tahsil edilen bedellerin haksız tahsil edildiği iddiasına yönelik olarak davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık konuları tespit edilmiş ve deliller toplanmıştır.
Davalı şirket HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu itirazında bulunmuş ise de davacı vekilinin dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar ve davaya konu talepler ile tarafların sıfatı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu uyuşmazlığın adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından yargı yolu itirazı reddedilerek esas hakkında yargılamaya devam olunmuş yine davalı yanın husumet itirazı da Yargıtay —–. Hukuk dairesinin yerleşik hale gelen emsal niteliğindeki (3HD 08/10/2015 T. 2014/18311 E.; 2015/15438K.)kararları uyarınca; uyuşmazlığın elektrik abonesi tarafından satış/pazarlayıcı/tedarikçi firmaya yöneltilmesi mümkün olduğundan ve anılan tarafların davaya konu talepten müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlandığından husumet itirazı da yerinde görülmemiş son olarak yine davalı vekilinin HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince kısmi veya belirsiz alacak davası açılamayacağına ilişkin hukuki yarar dava şartı noksanlığına ilişkin itirazına yönelik olarak yapılan değerlendirmede dava konusu edilen bedellerin hesaplanmasının uzmanlık gerektirir olması ve davacı tarafça bilinebilecek durumda olmaması sebebiyle reddedilerek esas hakkında yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı yanın davanın zamanaşımına uğradığı yönündeki defi iddiası, alacağın sözleşmeye dayalı tahsil edilen bedellere ilişkin olması, geriye yönelik olarak 10 yıllık süre için talep edilmiş olmasıve BK. M.146 düzenlemesindeki, “Kanunda bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü ve sözleşme tarihi dikkate alınarak zamanaşımı def’i reddedilmiştir.
Davalı vekilinin talebi doğrultusunda dava————— ve ——– ihbar edilmiş, ihbar olunan şirketlerin vekilleri vasıtasıyla beyan dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Davacı tarafından dava konusu edilen hususlar ile davaya dayanak edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelendiğinde, iadesi talep edilen bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan davadan sonra ve yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 27945 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile 6446 sayılı Enerji Piyasası kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Madde de “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Madde de ise “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili yargılamanın 7. celsesinde huzurdaki dava ile talebin haksız tahsil edilen bedelin iadesini talep ettiklerini, EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi olmadığını, bu bedellerin hesaplama yöntemine de itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay ——.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş, —— tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine dava değeri dikkate alınarak vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Karar harcı olarak alınması gerekli 44,70-TL harcın peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile eksik 17,00-TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 55,40-TL ilk masraf, 236,00-TL tebligat ve müzekkere gideri toplam 291,40-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirildiğinden karar tarihinde geçerli olan ——‘deki esaslara göre belirlenen 1.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İlişkin olarak, davalı vekilinin yokluğunda, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.