Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/925 E. 2021/216 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/925 Esas
KARAR NO:2021/216
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2015
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil ile davalı arasındaki sözleşmeye rağmen davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini tam ve gerektiği gibi yerine getirmemiş olması nedeniyle müvekkilin davalı şirkete herhangi bir borcu olmadığının tespiti ile belirtilen dava konusu olan vade tarihleri farlı —— senedin iptaline, dava konusu senetlerin ticari bakımdan tedavülde olması ile müvekkil aleyhine muhtemel icra takiplerinin gerçekleşebileceği nedeniyle müvekkilin telafisi imkansız zarara uğrayabileceği açık olduğundan öncelikle davaya konu senetlerin ödenmesini engeller mahiyette ve muhtemel icra takiplerini durdurulmasını mümkün kılacak nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı tarafa ödenmiş veyahut muhtemel ödemeler halinde ödenmiş olan ödeme bedellerinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasında imzalanan —– tarihli sözleşme kapsamında davacı tarafça davalıya verilen senetler /bonolar sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ile haciz baskısı altında ödemiş olduğu bedellerin istirdadı talebine ilişkindir.
Davacı, davalı ile —–tarihli gayrimenkul inşa ve imaline ilişkin sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamındaki ödemelerin davalıya —– ile ödemesi husunun kararlaştırıldığını, davalı tarafça sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerinin usulüne uygun yerine getirilmediğini, icra tehdidi altında bir takım ödemelerde bulunduğunu, davalıya sözleşme kapsamında ödemeyi taahhüt ettiği senetlerin davalının edimini usulüne uygun getirmemesi sebebiyle bedelsiz kaldığını, ödememiş olduğu senetler sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve ödemiş olduğu bedellerin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmadığı görülmüş olup, HMK 128. Maddesi gereğince davacının ileri sürmüş olduğu tüm vakıları inkar etmiş sayılmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, davacı ödeme bilgileri celp edilmiş, —-davalı şirketin —- tarihine kadar olan sicil kayıtları celp edilmiş, bilirkişi raporları alınmış, yargılama sırasında —- tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
—- tarihli bilirkişi raporunda özetle;”…Dosya kapsamının incelenmesinden taraflar arasındaki sözleşme gereği olarak davacı yan davalı yana kambiyo senedi keşide etmiştir. Kambiyo senedinin somut olayda keşide edilmesini gerektiren tek hukuki ilişki taraflar arasındaki —–tarihli sözleşmedir. Somut olayın incelenmesinden ve davalı yanın anılan sözleşmeden doğan borcunu yerine getirip getirmediğinin teknik olarak değerlendirilmesi neticesinde, davalı yanın dava tarihi itibari ile sözleşmeden doğan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmiş sayılabilmesi için —– mertebesinde bir harcamaya ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu olan kambiyo senetleri taraflar arasındaki ilişkinin anlaşmaya uygun olarak ifa edileceğini duyulan güven çerçevesinde keşide edilmekle birlikte meselenin teknik olarak incelenmesinden davalı yanın sözleşmeden doğan borcunu gereği gibi ifa etmediği de anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalı yanın dava tarihi itibari ile sözleşmeden doğan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebilmiş sayılabilmesi için —- mertebesinde bir harcamaya ihtiyaç duyulduğu da dikkate alındığında davacı tarafından verilen senetlerin bedelsiz kalmış sayılması gerekeceği mütalaa edilmiştir. Zira davacı tarafından keşide edilen senetlerin toplam değeri —-olmakla birlikte taraflar arasında sözleşmenin konusu oluşturulan işin yerine getirilebilmesi için —- mertebesinde bir harcamaya ihtiyaç duyulması karşısında söz konusu senetlerin bedelsiz kaldığı ve anılan senetlerden dolayı davacı yanın herhangi bir sokumluluğundan söz edilemeyeceği değerlendirilmektedir. —- bildirmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur ——
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.———-
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı, davalı ile aralarında sözleşme imzalandığını, davalının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşme borcu kapsamında davalıya 10 adet senet verildiğini, icra baskısı altında bahse konu senetlerden bir kısmını ödemek zorunda kaldığını beyan etmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki ; bono kambiyo senedi olup, sebepten mücerrettir. Senede taraflar arasındaki hukuki ilişkiye ilişkin kanunun cevaz verdiği sınırda bir takım kayıtlar düşülmediği taktirde, senet bir borcun ödenmesi karşılığında verildiğinin kabulü gerekir. Aksini iddia eden taraf bunu yazılı belge ile ispat etmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, eldeki davada davacının, menfi tespit talebine ilişkin senetlerin dosyaya konu —- tarihli sözleşme kapsamında verildiğini yazılı belge ile yöntemince ispat etmesi gerekmektedir. Ayrıca taraflar arasında imzalanan —-sözleşme bedelinin senet ile ödenmesi—— usulü kararlaştırılmış olup, davacı tarafça gayrimenkulün sözleşmeye uygun olmadığına ilişkin herhangi bir ihtar, bildirim olmadığı gibi dava konusu senetlerin sözleşme için veriliğine ilişkin herhangi bir delil bulunmamaktadır. Davacı tarafça menfi tespite konu senetlerin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında verildiği hususunun yöntemince ispat edilememesi sebebiyle, menfi tespit talebi yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça, istirdat talebine konu ödemelere ilişkin banka dekontlarının dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen tarafın ispat etmesi gerekir. —–Başka bir deyişle, eldeki davada davacının ödemeye konu havalelerin dava konusu senetler/sözleşme sebebiyle olduğunu yöntemince —– ispat etmesi gerekmektedir. Davacı tarafça ödemelerin dava konusu senetler için yapıldığı hususunda yazılı herhangi bir delil sunulmamıştır. Davacı tarafından dava dilekçesinde yemin deliline açıkça başvurulduğu anlaşılmış bu kapsamda davacı tarafa yemin delili hatırlatılmış verilen kesin süre içerisinde davacının yemin deliline başvurmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında davacının boçlu olmadığı yönünde görüş belirtilmiş ise de; alınan bilirkişi raporunun hukuki dayanaktan yoksun olup, bu kanıya nasıl varıldığına ilişkin herhangi bir açıklama olmadığından mahkememizce anılan bilirkişi raporu hükme esas alınmamıştır. Açıklanan nedenlerle davacının istirdat talebinin de yöntemince ispat edilememesi sebebiyle reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 996,99 TL harcın mahsubu ile artan 937,69 -TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/02/2021