Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/73 E. 2018/273 K. 13.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/73 Esas
KARAR NO : 2018/273

DAVA : Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/03/2015
KARAR TARİHİ : 13/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yüklenicisi olduğu işler kapsamında, yoğun bir biçimde elektrik tükettiğini, davalı şirketin ise, müvekkilin tüketim gerçekleştirdiği bölgede tedarikçi elektrik dağıtıcısı olduğunu, müvekkili şirket tüketiminden doğan borçlarını tam ve eksiksiz bir biçimde ödediğini, dağıtıcı firmanın, faaliyet bölgesinde elektrik iletim hatlarının eskiliği ya da başkaca sebeplerle meydana gelen elektrik kayıplarını ya da abonesi bulunan ancak tükettiği elektriği olduğundan farklı gösteren, değişik yol ve yöntemlerle kaçak olarak tüketen kişilerin bu tüketimlerinden kaynaklı zararları müvekkili şirkete yansıttığını, kayıp kaçak tutarlarının faturalandırılmak suretiyle müvekkil şirkete yansıtmasının kabul edilemez olduğunu bunun yanında sayaç okuma işininde davalının asli işi odluğunu ve bundan dolayı ücret talep edemeyeceğini, bu nedenle geriye dönük 10 yıllık süreçte ödenen kayıp kaçak bedeli ve sayaç okuma bedelinin belirlendikten sonra artırılması kaydı ile şimdilik 5.234,91 TL kayıp kaçak bedeli, 4,95 TL sayaç okuma bedeli olmak üzere toplam 5.239,91 TL’nin davalıdan tahsili ile ödenmesi talep edilmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı söz konusu bedeller için Danıştay’da dava açması gerektiğini, bu nedenle davanın görev yönünden reddi gerektiğini, müvekkil şirketin davacının taleplerinin muhatabı olmadığını, EPDK’nın belirlemiş olduğu ulusal tarifelerde (bir başka deyimle TEDAŞ tarifeleri ) belirlenen fiyatlarla elektrik tedarik etmek ve faturalandırmakla yükümlü olduğunu, dolayısıyla kayıp- kaçak bedellerinin muhatabı olmadığından davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, tarifeleri, uzun vadede kayıp kaçak hedeflerini belirleyenin EPDK olduğunu, müvekkilinin ise elektrik tedarik şirketlerinden olup kayıp kacak bedelleri müvekkil şirketin toptan elektrik aldığı ilgili kurumdan istenmesi gerektiğini, bu nedenle davanın dağıtım firması — Dağıtım A.Ş.ye ihbarını talep ettiğini, davacının davaya dayanak yaptığı Yargıtay içtihatları incelendiğinde de görüleceği üzere bu davaların tüketiciyle ilgili olup tüketici hukukuna dayandığını, ancak huzurdaki davada tarafların tacir olduğunu, sözleşme serbestisi ve basiretli tacir gibi davranmak yükümlülüğünde olan davacının tüketici hukukuna dayanması mümkün olmadığını, yine TBK 30 vd. yazılı irade fesadının şimdiye dek ileri sürülmemesi gerekçesiyle 1 yıllık süre de geçtiğinden artık ileri sürülemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; elektrik abonesi olan davacıdan kayıp kaçak bedeli ve sayaç okuma bedeli adı ile tahsil edilen bedelin haksız tahsil edildiği iddiasına yönelik davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık konuları tespit edilmiş ve deliller toplanmıştır.
Davalı bir kısım şirket HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince görev dava şartı noksanlığı itirazında bulunmuş ise de itirazın yargı yolu itirazı olduğu anlaşılmış ve davacı vekilinin dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar ve davaya konu talepler ile tarafların sıfatı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu uyuşmazlığın adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından yargı yolu itirazının yerinde olmadığı değerlendirilmiş, yine davalı tarafından yapılan husumet itirazı da Yargıtay 3. Hukuk dairesinin yerleşik hale gelen emsal niteliğindeki (3HD 08/10/2015 T. 2014/18311 E.; 2015/15438K.) kararları uyarınca; uyuşmazlığın elektrik abonesi tarafından satış/pazarlayıcı/tedarikçi firmaya yöneltilmesi mümkün olduğundan ve anılan tarafların davaya konu talepten müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlandığından husumet itirazı da yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin talebi doğrultusunda dava —-Dağıtım A.Ş. ile Enerji Piyasası Denetleme Kurumuna ihbar edilmiş, ihbar olunan Bedaş tarafından beyan dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Dosya taraf iddia ve savunmalar karşılar şekilde rapor tanzimi için bilirkişiye tevdii edilmiş ve elektrik mühendisi —- tarafından 08/08/2017 tarihli rapor dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekili huzurdaki dava ile benzer konularla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının neticesinin beklenilmesini karar verilmesini istemiş ise de, başvurunun mahkememizce yapılmamış olması, Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 40 maddesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararını beklemeye mecbur olan mahkemenin altı ay süre zarfında somut norm denetimine giden mahkeme olduğunu ve henüz bu hususta bir karar verilmemiş olması da gözetilerek talebin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davaya sonradan dahil olunması sebebi ile tüm dosya kapsamı bütünü ile mahkememizce yeniden değerlendirilmiştir.
Davacı tarafından dava konusu edilen hususlar ile davaya dayanak edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelendiğinde, iadesi talep edilen bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan davadan sonra ve yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 27945 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile 6446 sayılı Enerji Piyasası kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Madde de “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Madde de ise “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalılardan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekilinin dilekçelerinde davalı tarafından tahsil edilen bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi talebi olmadığı anlaşılmıştır.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay 3.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş A.A.T.Ü tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalılardan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

2-Karar harcı 35,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 89,49-TL harcın artan bakiye 53,59-TL harcın karar kesinleşip talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından 187,00-TL tebligat ve müzekkere giderinin davalıdan alınarak davacıy verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/03/2018