Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/473 E. 2018/368 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/473 Esas
KARAR NO : 2018/368

DAVA : Tasarrufun İptali (TBK 19. maddesi uyarınca Muvazaa İddiasından Kaynaklanan Haciz ve Satış Yetkisi Verilmesi İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/08/2013
KARAR TARİHİ : 04/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (TBK 19. maddesi uyarınca Muvazaa İddiasından Kaynaklanan Haciz ve Satış Yetkisi Verilmesi İstemli)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında; davacı şirketin dava dışı—-Şirketinden yaklaşık 4.000.000,00 TL alacaklı olup, borçlu şirket hakkında icra takibi yaptıklarını, alacaklarını tahsil edemediklerini, borçlu şirket hakkında iflas yolu ile takip yaptıklarını ve mahkemece borçlu şirketin iflasına karar verildiğini, borçlu şirket adına kayıtlı taşınmazlara haciz koymak istediklerinde dava konusu taşınmazların muvazaalı olarak ve mal kaçırma amacıyla davalı — A.Ş’ye satışının yapıldıklarını öğrendiklerini, şirketlerin sicil kayıtları ve ortaklık paylarına göre ve yapılan işlemlerin niteliği itibarıyla satışların muvazaalı olarak yapıldığının açık olduğunu, Yargıtay kararları ve dosyadaki bilgi belgeler ışığında davaya konu satışların iptallerinin gerektiğini, satış bedeli ödenmiş olup İİK’nundan kaynaklanan iptal sebepleri oluşmamış olsa dahi taşınmazların devredilmesine rağmen borçlu tarafından kullanılmaya devam edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olup iptallerinin gerektiğini bildirmiş, dava konusu Karasu İlçesinde bulunan 830 ve 1015 parsel sayılı taşınmazlar ile Üsküdar İlçesinde bulunan 841 ada, 1 parsel sayılı taşınmazların muvazaalı, hileli, batıl ve geçersiz satış işlemi olduğunun tespiti ile TBK’nun 19. maddesi uyarınca satış işlemlerinin iptali ile borçlu müflis şirket adına tescili ile eski haline iadesine, taşınmazlar üzerindeki tesisler ile bu tesislerin mütemmümcüz eklenti ve teferruatlarına ilişkin devir veya örtülü devir olduğunun ve devrin geçersizliğinin tespiti ile her iki şirketin borçlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulüne, icra dosyasındaki alacaktan her iki davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu tutularak her iki davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı borçlu şirket iflas idaresi vekili dilekçesinde; hiç bir alacaklıya dava açmak üzere yetki verilmediğini bildirmiş, öncelikle davanın yasa gereği durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —Şirketi vekili cevap dilekçesinde; harcın ikmalinin gerektiğini, davacı tarafın taraf sıfatı bulunmadığını, davacı tarafın elinde aciz belgesi olmaması nedeniyle alacaklı sıfıtanı taşımadığını, borçlu şirketin iflasına karar verilmesi nedeniyle tüm hak ve alacaklıların iflas masasına intikal ettiğini ve dava açma yetkisinin iflas idaresinde olup, davacıya davayı açma konusunda yetki verilmemesi nedeniyle davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının davasını davacı şirketin mevcut hukuki durumunu olumlu ya da olumsuz anlamda değiştirebilecek nitelikte bulunmaması nedeniyle davayı açmada hukuki yararı bulunmadığını, tasarrufların borç doğumundan önce gerçekleştiğini, davacının alacağının önemli bir bölümü tahsil edip yalnız 291.054,00 TL alacağının kaldığını bildirmiş, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, TBK’nun 19. maddesi uyarınca İİK’nun 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaaya dayalı haciz ve satış yetkisi verilmesi istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/02/2016 tarih, 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/12/2016 tarih, 2016/16306 Esas ve 2016/12188 Sayılı kararlarında ve benzer süregelen kararlarında da vurgulandığı üzere TBK’nun 19. maddesi uyarınca İİk’nun 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davalarında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirlenmiştir.
Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde davayı TBK’nun 19. maddesi kapsamında muvazaa nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemli olarak tanımlamış ve bu tanıma uygun hüküm kurulması talebinde bulunmuş ise de, gerçekte dava; davacı tarafın iptalini talep ettiği sözleşmelerin tarafı olmayıp sözleşmenin satıcı tarafı olan borçlu şirketin alacaklısı olup dava tarihinde borçlu şirket hakkında yapılmış icra takibinde alacaklı sıfatının bulunması nedeniyle İİK’nun 283(1) maddesinin kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının davaya konu taşınmazların haciz ve satışını talep ettiğinin kabulünün gerektiği ve yargılama sonunda bu nitelikte hüküm kurulabilecek tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Her ne kadar Asliye Hukuk Mahkemesince davanın taraflarının ticaret şirketi olup, davaya konu uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşerek dosya mahkememize tevzi edilerek gönderilmiş ve mahkememizce esasa girilerek karar tarihine kadar yargılama yapılmış ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yukarıda açıklanan süre gelen kararları ile uyuşmazlığı çözmede mahkememizin görevli olmaması nedeniyle yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması mümkün bulunmamakla mahkememizin görevsiz olup görevin dava şartlarından olması nedeniyle HMK’ nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle ve olumsuz görev uyuşmazlığının doğduğu göz önünde tutularak mahkememizin görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde dosyanın yargı yerinin belirlenmesi açısından Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle:
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine
2-Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde mahkemeler arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın HMK ‘nun 21-(1) c. Maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı — vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/04/2018