Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/448 E. 2021/584 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/448 Esas
KARAR NO : 2021/584

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/07/2015
KARAR TARİHİ : 08/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalının mutabık kalarak imza altına almış oldukları——tarih ve—- testinden geçemediğini, söz konusu — testten geçememesi sonucunda müvekkilin belirli ve belgeli zararları gidermek zorunda kaldığını, test için yanlış gönderilen —-, yanlış—- yapılan numunelerin — gönderim — yapılan testlerin sözleşmede belirtilen standartları karşılamaması ve testlerin gecikmesinden kaynaklanan 33 günlük gecikmeli mal teslimi cezasının 6.722,00 TL olduğunu, müvekkilin davalının sözleşmeye aykırı niteliğe sahip mal tesliminden kaynaklı— numaralı ihtarname ile faturaya konu alacağa itirazlarının olduğunu, faturanın— numaralı ihtarname ile davalıya gönderildiğini, herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek davanın kabulüne, davalının sözleşemeye aykırı mal tesliminden kaynaklı ortaya çıkan ve müvekkilin 12.150,00 TL zararının davalıdan alınarak temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıya verilmesine talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil ile davacı arasında ihtilaf konusu olan —- tarihinde davalıya gönderildiğini, davalının itiraz etmemesi üzerine —davacıya teslim edildiğini, müvekkile kumaşla ilgili şikayetin 14/04/2015 tarihinde—-tesliminden yaklaşık yedi ay sonra bildirildiğini, müvekkile zararının tazmini hususunun — ile gönderilen bir mektupla bildirildiğini, —- tarihinde tebliğ edildiğini, bu tarihin malların numunesinin davacıya tesliminden neredeyse 8 ay sonra ve son parti malın tesliminden de beş ay sonra müvekkile ulaştığını, TTK madde 23 hükümlerine göre ihbar süresinin aşıldığını, zararın neye göre belirlendiğinin anlaşılamadığı, davacının üçüncü kişilere ödediğini ileri sürdüğü cezai şartlardan sorumluluğu bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği taraflar arasında imzalanan 12/09/2014 tarihli —– davalı tarafça davacı tarafa ——numaralı faturaya istinaden teslimi gerçekleşen —- ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak,—– için ödenen bedelin iadesi ve ——-yönünden uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış, usule ve yasal mevzuata uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında taraflarca talep edilen deliller toplanmış, yargılama sırasında——tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflarca bildirilen delillerin toplanmasından sonra uyuşmazlığın—– değerlendirmeyi gerektirmekle dosya mali müşavir, —– ve nitelikli hesaplamalar uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından kök ve ek raporlar düzenlenmiş, taraflarca raporlara ilişkin beyan ve itiraz dilekçeleri sunulmuş, düzenlenen üçüncü bilirkişi ek raporu sonrası taraf vekillerince yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın toplanan deliller kapsamında davacı tarafça davanın kabulü, davalı tarafça davanın reddi talep edilmiştir.
Taraf vekillerinin iddia ve savunmaları ile dosyada toplanan deliller, bilirkişi kök ve ek raporları birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle taraflar arasında 12/09/2014 tarihli sipariş formu kapsamında mal alım satım ilişkisinden kaynaklı ticari ilişki bulunduğu, davacının alıcı davalının ise satıcı olduğu, satış konusunu —- formunda belirtilen nitelikte özelliklere sahip —- oluşturduğu, —halinde davalı tarafından davacıya satımının ve tesliminin gerçekleştirildiği, nitekim dava dosyasına her iki tarafça da sunulan–numaralı fatura ve irsaliyelerden bu hususun açık olduğu, her bir faturaya konu satış bedelinin davacı tarafça davalı tarafa ödendiği hususu sabit olup nitekim bu hususta taraflar arasında bir ihtilafta bulunmamaktadır. Davacı taraf dava dilekçesindeki iddiasında, ilk teslimi gerçekleşen ———– karşılamadığını, bu durumun davacının üretim aşamasını sekteye uğrattığını ve gecikmeli olarak mal teslimine sebebiyet verdiğini, —- belirtilen nitelikte olmaması sebebi ile bu —- için davalıya ödenen bedelin iadesi ve —– gönderilmesi için ödenen—— altında kesilen bedelin davacı şirketin alacağından mahsup edilmesi sebebiyle uğranılan zararı talep etmiş ve iddiasını ——- 05/03/2015 tarihli tutanağa ve davalı ile arasında imzalamış olduğu sipariş formunda zarar ve ziyandan satıcı firmanın sorumlu olduğunun açıkça kararlaştırılmış olmasına dayandırmıştır. Dava öncesinde davacı taraf davalı tarafa ödenen bedel ve uğranılan zararların toplamı olmak üzere 10.04.2015 tarihli KDV dahil 12.150 TL’lik fiyat farkı açıklaması ile fatura kesmiş, ayrıca davalı tarafa bedelin ve uğranılan zararın ödenmesi 13.04.2015 tarihli yazı ile bildirilmiştir. Yazının tebliğine ilişkin belge bulunmamakla birlikte davalı tarafından yazının 14/04/2015 tarihinde teslim alındığı, faturanın ve faturaya konu taleplerin ve iddiaların kabul edilmediği, —— yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafa bildirilmiştir. (Nitekim davalının ticari defter ve kayıtlarında da dava konusu faturanın yer almadığı bilirkişi incelemesi ile sabit hale gelmiştir.) Akabinde davacı şirket tarafından da davalı şirkete —- numaralı ihtarnamesi ile cevap verilmiş ve uğranılan zararın tazmini talep edilmiş, akabinde huzurdaki dava açılmıştır. Davalı tarafın gerek ihtarnamesindeki itirazları gerekse davaya cevap ve sonraki yazılı ve sözlü savunmaları dikkate alındığında, öncelikle ayıba ilişkin süresinde ayıp ihbarının olmadığını, esas yönünden ise test için gönderilen —- davalı şirket tarafından gönderilen —— olup olmadığının, testin doğru ve yeterli olup olmadığının belli olmadığını, bu yönde davacı tarafça yaptırılan bir delil tespiti dosyasının bulunmadığı, yine dava dışı şirketler adına kesilen gecikme cezası ve test bedeli adı altındaki faturaların davalı şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını beyan etmiştir. Taraf iddia ve savunmaları kapsamında öncelikle taraflar arasındaki ticari ilişki satış sözleşmesinden kaynaklı olup, uyuşmazlığın çözümünde de Türk Borçlar Kanununun 207 ve devamı niteliğindeki hükümler ile ayıba ilişkin Türk Ticaret Kanunun 18. ve 23. Maddeleri göz önünde bulundurulmuştur. Her ne kadar davalı taraf uyuşmazlığa —- numune niteliğinde olduğunu cevap dilekçesinde belirtmiş, davacı tarafında da sonrasında sunulan cevaba cevap ve diğer dilekçelerinde numune— gönderildiği yönünde beyanda bulunulmuş ise de esasen taraflar arasında siparişe konu —- parça parça teslim edildiği, ilk teslim edilen kısım yönünden davacı tarafın ayıp iddiasında bulunduğu, diğer sipariş edilen —- ayıp iddiasında bulunulmadığı, yine uyuşmazlığa konu—– bedelleri için de fiyat belirlendiği ve faturalandırıldığı fatura bedelinin de davacı tarafça davalı tarafa ödendiği, davalı tarafça davacı tarafa davamız konusunu — — teslim edildiği ve başkaca bir — satışının olmadığı göz önüne alındığında uyuşmazlık numune üzerine satış şeklinde olmayıp, parça parça satışa konu —- yönünden ilk teslim edilen —– olduğu iddiasına dayalı olarak —- bedelinin iadesi ve bu —– yönünden uğranılan zararın tazmini kapsamında kalmaktadır. Davacının dava dilekçesindeki talepleri göz önüne alındığında ise özellikle satış bedelinin iadesini talep etmiş olmakla, Türk Borçlar Kanunu 229 maddesi göz önünde bulundurulduğunda, davacının bir kısım (15 metre) —- yönünden ayıp iddiasıyla bu kısım yönünden sözleşmeden dönme iradesinin olduğu görülmektedir. Türk Borçlar Kanunu 229 maddesinde,” Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi.2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi. 3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.” düzenlenmiştir. Dolayısıyla davacı satılan — bedelinin iadesi ve bu sebeple uğranılan zararları talep etmekle, talebinin Türk Borçlar Kanunu 227,229 ve 230 maddeleri gereği özel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmış olup, bilirkişi ikinci ek raporunda genel hükümlere göre davacının tazminat talebinde bulunduğuna ilişkin değerlendirilmesi yerinde görülmemiştir. Bu doğrultuda yapılan incelemede, öncelikli olarak davacının ayıptan kaynaklı seçimlik haklarını kullanması için maddi ve şekli şartların mevcut olması gerekir. Türk Borçlar Kanununun 223. Maddesinde alıcının devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz ve bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır hükmüne yer vermiştir. Yine Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmeli açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olup, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır düzenlemesi mevcuttur. Somut uyuşmazlıkta, taraflar Türk Ticaret Kanunu 16. madde hükmünce tacir olduğundan—–Karar sayılı içtihadı ve bir çok içtihadında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının Türk Ticaret Kanunu’nun 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve Türk Ticaret Kanunu’nun 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak gizli ayıp olması halinde Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında belirtildiği üzere öğrenildiğinde derhal yapılması gerektiği gözetildiğinde, öncelikle davacının ayıp iddiasına dayalı taleplerde bulunması için usulüne uygun ve süresinde ihbarda bulunması gerekmektedir. Taraflar arasındaki süreç incelendiğinde, davaya konu ——– 18/09/2014 tarihinde davacıya teslim edildiği görülmektedir. Davacı iddiasında——-ortamının bulunmadığını,—gönderildiğini, ——- testten geçip geçmediğinin laboratuvar sonucuna göre belli olduğunu, uğranılan zararlar yönünden de test sonucuna göre dava dışı şirket ile aralarında tutanak tutulduğunu iddia etmektedir. Taraflar arasında imzalanan sipariş formunda— karşılaması gerektiği belirtilmekle birlikte bu testin nerede ne şekilde yaptırılacağı —-mümkün olup olmadığı hususunda bir hüküm bulunmamaktadır. Sipariş formunda da — karşılaması gerektiği davalı tarafça açıkça kabul edilmekte,— yaptırılmasının mümkün bulunup bulunmadığı hususu ise belirsiz olmakla birlikte davacı iddiası doğrultusunda —- yetkili olduğu kabul edildiğinde bile anılan laboratuvar tarafından 07/01/2015 tarihinde test için fatura bedelinin dava dışı —- kesildiği yine davacı tarafça laboratuvar sonuçlarına ilişkin sunulan beyan dilekçesi ekindeki belgelerden testlerin Aralık 2014 ve Ocak 2015 dönemlerinde yapıldığı görülmektedir. Uğranılan gecikme zararı ve test bedeli adı altındaki zarar kalemlerine ilişkin olarak da davacı ile dava dışı— arasında —- gecikme nedeniyle uğranılan 6772,30 TL fatura ve—- bedeli 1493,72 Euro karşılığı 4180 TL bedel olmak üzere toplam 10.952,3 TL’nin davacı şirketin —– alacağından mahsup edilecektir” tutanak tutulduğu görülmüştür. Davacının satılan malların ayıplı olduğunu ve zararını en geç 05/03/2015 tarihinde öğrendiği kabul edilse bile davalıya ilk olarak bu durumu 13/04/2015 tarihli yazı ile bildirdiği akabinde 05/05/2015 tarihinde ihtarname çektiği göz önüne alındığında, olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak nitelikte satılan kumaşlarda ayıp olduğu iddiasında bulunan davacının bu durumu gecikmeksizin yasanın 223. Maddesinde aradığı şekilde hemen davalıya bildirmediği, ihbar süresine uymadığı anlaşılmıştır. Bir an için aksi düşünüldüğünde ise davacının —– ayıplı olduğu, diğer bir deyişle iddiası doğrultusunda testten geçemediği, sonraki gönderilen — ile aynı özelliğe sahip olmadığı, teste tabi —- davalı tarafından gönderilen — olduğu hususlarını öncelikle ve devamında uğradığı zararları ispatlaması gerekmekte olup, kök ve ilk alınan ek raporda bilirkişilerce —-gönderilen —– davalı tarafından satılan — olup olmadığının ispatlanamadığı yönünde tespit ve değerlendirmede bulunulmuş, ikinci ek raporda kök ve ilk rapordan tamamen farklı şekilde —– ayıplı olduğu ve talep edilen bedellerin davalıdan istenebileceği değerlendirilmiş ancak —- davalı tarafından gönderilen — olduğunun neye göre belirlendiği yine talep edilen —- gecikme cezası —- neye göre talep edileceği şeklinde mahkememizin denetimine açık olacak şekilde hiç bir değerlendirme ve tespite raporda yer verilmemiştir. Bu hususun açıklığa kavuşturulması için tekrar bilirkişiye dosya tevdi edilmiş bilirkişi tarafından kimya mühendisinin yanında —-talep edilmiştir. —- ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın açık yahut gizli ayıp olup olmadığı teknik incelemeyi gerektirip mahkememizce tespiti mümkün bulunmamakla birlikte davacı tarafça sunulan laboratuvar sonuçları incelendiğinde birden fazla — için test yapıldığı görülmüş olup, bu — davalı tarafından davacı tarafa satışı yapılan — olduğu yönünde bir tespitin yer almadığı görülmüştür. Yine mahkememizin 02/03/2021 tarihli celsesinin ara kararına istinaden davacı vekili tarafından sunulan 19/03/2021 tarihli dilekçede test için gönderilen —–davacı şirkette bulunduğu belirtilmiş ve bu parça mahkememize ibraz edilerek kasaya alınmıştır. Hali hazırda davacı şirketin ödenen bedelin iadesine konu— parçasının bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca —- davalı tarafça satılan — olduğu, ayıplı olduğu ve davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmuş olması halinde de , davacının uğranılan zararlar adı altında 05/11/2014 tarihli 612,92 TL’lik faturaya istinaden kargo bedeli talep ettiği, ancak faturayı destekler ödemeye ilişkin belgenin dosyada yer almadığı görülmektedir. Taleplerine konu 1493,72 Euro (4.180 TL) test bedeli ve gecikilen gün için 6.722 TL ceza bedeline ilişkin olarak da davacının zarara uğradığına ilişkin dosyada yahut ticari defterlerinde bir kayıt yer almamakta, davacı iki talebi yönünden iddiasını dava dışı şirket ile tutulan 05/03/2015 tarihli tutanağa dayandırmaktadır. Ancak bu iki talep yönünden kesilen faturalar davacı adına olmayıp dava dışı şirket adına düzenlenmiştir. 05/03/2015 tarihli tutanağa ve gecikmeden kaynaklı zarardan davalının sorumlu olduğu yönündeki sipariş formuna istinaden davacı bu talepleri davalıya yöneltmiş ise de davacı vekili tarafından ibraz edilen 16/03/2021 tarihli dilekçede—- faturalarına istinaden henüz bir faturalandırma yapmadığı, bu ceza bedelinin karşılığı olan bedeli kesintili olarak hak edişini tahsil ettikten sonra davacı şirkete kesinti miktarı kadar eksik ödediğini, cari hesabın hala açık olduğunu ve dava sonucuna göre faturalandırılarak mahsup edileceğini beyan etmiştir. Davanın açılış tarihine göre değerlendirme yapılması gerektiği göz önüne alındığında ve davacının kesinti miktarı kadar eksik ödeme aldığı hususuna ilişkin de ispata elverişli bir delilin dosyada ve davacı tarafça ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı göz önüne alındığında davacının davalıdan uğranılan zarar adı altında — etmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmış, somut deliller ile desteklenmeksizin davacının — yönünde soyut beyanlara dayalı olarak düzenlenen ikinci bilirkişi raporundaki değerlendirmeler dosya kapsamına uygun ve elverişli görülmemiştir. Açıklanan gerekçeler ile davacının talepleri ve davanın niteliği göz önüne alındığında, ayıp iddiasına dayalı olarak talepte bulunan davacının öncelikle usulüne uygun ihbar yükümlülüğünde bulunması esas olup, yasanın aradığı şekilde davalı tarafa yasal süre içinde ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmakla, davalıdan ödenen bedel iadesi ve ayıp dolayısıyla uğranılan zararların tazminine ilişkin talebinin yerinde olmadığı anlaşılmış, açılan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın reddine,
2-Karar harcı 59,30-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 207,50-TL harcın mahsubu ile artan 148,2‬0-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.