Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/351 E. 2018/277 K. 13.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/351 Esas
KARAR NO : 2018/277

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/06/2015
KARAR TARİHİ : 13/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı tarafla olan ticari ilişkisi çerçevesinde 53.460,54 TL alacağının olduğunu, müvekkili tarafından davalı ile borcun ödenmesi konusunda yapılan görüşmelere rağmen borcunu ödemediğini, bu nedenle alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu— İcra Müdürlüğü’nün (Eski Üsküdar — İcra Müdürlüğü’nün)— E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalı tarafından icra takibine haksız ve mesnetsiz itirazda bulunulduğunu, bu nedenle icra takibinin durduğunu belirterek itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve alacığın % 40 oranında belirlenecek icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davadışı/— arasında, Üsküdar — Noterliği’nin 16.02.2009 tarih — yevmiye nosu ili düzenlenmiş olan “Sorumlu Yönetici Sözleşmesi” kapsamında pastane mamullerinin üretimine dair ticari ilişkisi mevcut olduğunu,—’ın annesinin davacı/… olduğunu, ticari ilişkinin, sözleşmenin tarafları arasında mevcut olup, davacı …’la müvekkil şirketin ticari ilişkisi bulunmadığını, söz konusu sözleşmede müvekkili tarafından sorumlu yönetici davadışı/— himayesine, üretimde gerekli araç ve gereçlerin sağlanacağı ve üretimin müvekkil şirketin sağladığı ekipmanlarla yapılacağının hüküm altına alındığını ancak müvekkili şirketin üretim amacıyla —’ın hizmetine sunduğu ekipmanların, yapılan incelemede yerinde bulunmadığını, bu hususta — Cumhuriyet Başsavcılığının — sor.nolu İcra Müdürlüğü’nün — E sayılı icra takibinin de mevcut olduğunu, alacağının davacı alacağı ile takas isteminde bulunduğunu savunarak davanın reddini ve takip konusu alacağın % 20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, cari hesap ilişkisi kapsamında oluşan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteminden ibarettir.
Dava ilk olarak mahkememizin — esas sayılı dosyasına kaydedilmiş ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda 05/11/2013 tarihinde davanın kısmen kabulü ile Üsküdar—İcra Müdürlüğünün — esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 53.247,94 TL üzerinden takip tarihinden itibaren değişen ve değişecek avans faiz oranları uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiş, söz konusu kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/570 esas ve 2014/16706 karar sayılı ilamı ile ön inceleme işlemleri yapılmadan tahkikat aşamasına geçildiği gerekçesiyle bozulmuş ve mahkememizce dosya yeni bir esasa kaydedilerek yapılan ilk duruşmada bozma ilamına uyularak bozma kararındaki esaslar doğrultusunda yargılama yapılmıştır.
Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususlar doğrultusunda HMK.140. maddesi uyarınca ön inceleme duruşmalı olarak yapılmış ve öncelikle dosya dava şartları ve ilk itirazlar açısından incelenmiş sonra uyuşmazlık noktaları tespit edilerek tahkikata geçilmiş, tahkikat aşamasından sonra deliller toplanmak ve taraf iddia ve savunmalarını tartışır ve karşılar bilirkişi raporları alınmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Davalı tarafın husumet itirazına ilişkin yapılan değerlendirme, dosya içindeki bilgi-belgeler, ceza dosyasındaki müşteki, sanık, şüpheli ve tanık anlatımları ve tarafların incelenen ticari defter ve kayıtları esas alındığında; dava dışı —- ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin davacıya ait şahıs firması üzerinden gerçekleştirileceği hususunun önceden davalı tarafından bilindiği, ticari ilişkinin yasal kayıtlar ölçüsünde davacı üzerinden gerçekleştiği, zira davalı şirkete bir kısım ürünler verildiği, verilen ürün bedellerinin davacı adına fatura edilerek davalıya teslim edildiğinin tarafların beyan ve kabulleri ile sabit olduğu, uyuşmazlığa konu ticari ilişkinin fiilen davadışı — ile davalı şirket arasında kurulduğu, ticari ilişkinin davacının fiili dahli olmaksızın gerçekleştirildiği söylenebilir ise de hukuk alanında sonuçlar doğuran boyutunun davacı üzerinden gerçekleştirildiği hususunun tarafların bilgisi ve oluru dahilinde olduğundan davalı yanca da inkar edilmeyen ticari ilişki kapsamında davalıya verilen ürünler nedeniyle ticari kayıtlarda varlığı görülen alacağı talep hakkının davacıya ait bulunduğu bu nedenle husumet itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın takas talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise dava dilekçesinin davalıya 02.07.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 11.07.2012 tarihli dilekçe ile mahkemeye müracaatla davaya cevap süresinin uzatılması isteğinde bulunduğu, mahkemece 12.07.2012 tarihli karar ile “HMK 127. Maddesi gereği belirlenen iki haftalık sürenin bitiminden itibaren 1 aylık ek süre verilmesine” karar verildiği, iş bu kararın 26.07.2012 tarihinde davalıya tebliğ edildiği ve davalı tarafından 27.08.2012 tarihinde cevap dilekçesi verildiği, cevap süresi geçtikten sonra ve ön inceleme duruşmasından 4 gün önce 21.03.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile cevap dilekçesinin ıslah edildiğinin belirtildiği ve takas ve mahsup isteğinin dile getirildiği, def’i niteliğindeki takas isteminin cevap dilekçesinin ıslahı ile ileri sürülebileceği, davacı ile davalının alacaklı olduğunu ifade ettiği —- farklı kişiler olmasının yanı sıra aralarındaki temel ilişkinin de farklı olduğu, davalının “hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma” “güven ilişkisinin suistimali suretiyle maddi zarara uğratılma”, “devredilen işyerinin gelirinden kar payı”, “devredilen eşya bedeli” gibi değişik kalemler altında dava dışı —-’tan talep edebileceği alacakları davacıdan talep etme imkanının bulunmadığı, davalının, davacıya karşı; davadışı —- ’ın haksız eylemlerine bilerek iştirak etmek suretiyle kendisini zarara uğrattığından bahisle bir tazminat talep etme imkanından sözedibilir ise de bu durumun ispatı yargılamayı gerektirdiğinden, bu durumda TBK 139. madde hükmü karşısında, takas-mahsup talebi anında muaccel hale gelmiş iki ayrı alacağın varlığından söz edilemeyeceği bu nedenle davalının takas-mahsup definin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
İcra dosyası, İstanbul Anadolu —. Asliye Ceza Mahkemesi’nin —- esas sayılı dosyası ile İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğünün — esas sayılı dosyası celp edilerek incelenmiş yine taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir.
İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğü’nün (Eski Üsküdar — İcra Müdürlüğü’nün) — Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından borçlu aleyhine cari hesap alacağı dayanak gösterilmek suretiyle 53.460,54 TL asıl alacağın tahsili amacıyla takibe başladığı, borçlu tarafından süresi içerisinde yapılan itiraz sebebiyle takibin durdurulmasına karar verildiği ve itirazın iptali davasının süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu —- Asliye Ceza Mahkemesinin — Esas ve — Karar sayılı ilamında mahkemece sanık —-‘ın “…. Gerçekleştirmiş olduğu hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuna uyanı T.C.K. 155/2 maddesi uyarınca neticeten 10 ay hapis ve 500,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına..” karar verildiği, kararın gerekçesinde ise sanığın — Ltd. Şti.’nin —nde bulunan üretim imalathanesinde sorumlu müdür olarak görev yaptığı sürede, imalathane sorumluluğunun kendisine yüklendiği ve imalathanede bulunan üretim araç ve gereçlerin kendisine teslim edildiği, sanık tarafından — isimli şirketin işleri yürütülürken aynı zamanda annesi … adına kurduğu — isimli firmanın işlerininde aynı imalathanede katılanların bilgi ve rızası dahilinde devam ettirdiği, ancak işleri bozulan sağın imalathanedeki katılanların ortağı olduğu şirkete ait tüm üretim araç ve gereçleri alarak katılanların bilgi ve rızaları dışında imalathaneyi kapatarak işyerinden ayrıldığı belirtilmiştir.
Bozma öncesi alınan bilirkişi heyet raporunda davacının Ümraniye vergi dairesine —- vergi sicil numarasıyla kayıtlı olup — firmasının sahibi olduğu, davacının defter kayıtlarına göre 15/03/2010 – 18/02/2011 tarihleri arasında davalıya toplam 131.975,54 TL tutarlı 113 adet ürün satış faturası düzenlediği buna karşı 78.515,00 TL ödeme aldığı bakiye 53.460,54 TL alacağının bulunduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre ise davalının davacıya 78.515,00 TL ödeme yapıp 1.072,50 TL tutarlı borç kaydı düştüğü ve toplam ödemesinin 79.587,50 TL olduğu, buna karşılık davacıdan 132.721,11 TL tutarlı fatura aldığı, bakiye 53.133,61 TL borcunun bulunduğu, taraf defter kayıtları arasındaki 326,93 TL’lik farkın davacının defterine 31/03/2010 tarihinde yazılan 1.493,00 TL fatura bedelinin 212,60 TL noksanıyla davalı defterinde kayıtlı olmasından, davalının defter kaydında bulunan 186,00 TL, 119,00 TL, 767,00 TL tutarlı senet masrafından ve davalının 08/08/2010 tarihli kaydında davacı lehine alacak düşülen 959,94 TL den kaynaklandığı, davacının defter kaydında bulunan 31/03/2010 tarihli fatura sunulmadığından davalı defterindeki gibi bu alacağın 1.280,40 TL olarak kabul edilebileceği, davalı defterinde kayıtlı olan senet masraflarına ilişkin fatura düzenlenmediği için, davacıyı borçlandıracak unsur olarak kabul edilemeyeceği, 959,54 TL davacı lehine düşmüş kaydında dikkate alınamayacağı, 767,00 TL tutarlı farkın nereden kaynaklandığının ise davalı tarafından ispat edilemediği, bu durumda davacının davalı şirketten 53.460,54 TL – 212,60 = 53.247,94 TL alacağının bulunduğu, davalının ticari defterlerinde kayıt altına alınan ve kabul edilen borç miktarının — alacağı olarak kayıt edildiği, bu kaydın davalıyı bağlayacağı, …’ın davalı şirketi ve yetkililerini tanımamış olması ve — için işyeri açmak üzere kızı — adına vekaletname çıkarması, ticari faaliyetten kendisinin hiç haberdar olmamasının sonuca etkili olmayacağı zira davalının davacı …’tan mal aldığı ve kendisine 53.247,94 TL borçlu olduğunun kendi defterleri ile kabul edildiği tespit edilmiş, bozma sonrasında ise yeniden belirlenen hukuki ihtilaf noktalarında ve tarafların ticari defterleri üzerinde ve hukuki ihtilaf noktalarında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi Mali Müşavir —- ile Hukukçu — tarafından düzenlenen 05/09/2016 tarihli rapor ve aynı mahiyetteki 10/01/2017 tarihli bilirkişi kurul raporları HMK 282. Maddesi kapsamında denetime elverişli görülmüş ve hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, davacının davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı, davalının takas isteminin yerinde olup olmadığı, alacağı varsa davacının cari hesap ilişkisi bağlamında alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı hüküm koşullarının oluşup oluşmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporları içeriğine göre, davacının kızı dava dışı — ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin davacıya ait şahıs firması tarafından gerçekleştirileceği hususunun taraflarca önceden bilindiği, ticari ilişkinin yasal kayıtlara göre davacı üzerinden gerçekleştiği, bu kapsamda davalı şirkete bir kısım ürünlerin verildiği, verilen ürün bedellerinin davacı adına fatura edilerek davalıya teslim edildiği, ceza dosyasında verilen kararın gerekçesinde davalı ile hukuki ilişkinin tarafı konumundaki kişinin davacı olması sebebiyle husumet itirazının reddi gerektiği, takas istemine ilişkin ise davacı ile davalının alacaklı olduğunun ifade ettiği dava dışı —-‘ın farklı kişiler olmasının yanı sıra aralarındaki temel ilişkinin de farklı olması ve yargılamayı gerektirir olması sebebiyle bu isteminde yerinde olmadığı, tarafların ticari defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, HMK 222 ve T.T.K. 64 maddeleri uyarınca defterlerini yöntemince tastik ettirmeyen tacirin bu defterleri lehine delil olarak kullanamayacağı ancak aynı şekilde kanuna uygun tutulmayan ticari defterlerin içeriğinin sahibi aleyhine de delil sayılacağı, davacı tarafından davalıya kesilen ürün faturalarının defterlerde kayıtlı olduğu, davalı her ne kadar ürün bedellerinin verilen çekler ile ödendiğini ifade etmiş ise de buna ilişkin bir delil sunmadığı bu itibarla incelenen ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 53.247,94 TL alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğünün (Üsküdar — icra Müdürlüğü) — esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 53.247,94-TL yönünden iptaline, takibin belirtilen miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek değişen ve değişecek avans faizi oranları uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine davacı yan alacağının likit olması, itirazın haksız olması gözetilerek kabul edilen asıl alacağın takip tarihi itibariyle geçerli olan mevzuat uyarınca takdiren % 40’ı oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı yanın itirazın iptali istemi İ.İ.K. 67 maddesi kapsamında değerlendirilerek;
1-Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğünün (Üsküdar —icra Müdürlüğü) — esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 53.247,94-TL yönünden iptaline, takibin belirtilen miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek değişen ve değişecek avans faizi oranları uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davacı yan alacağının likit olması, itirazın haksız olması gözetilerek asıl alacağın takip tarihi itibariyle geçerli olan mevzuat uyarınca takdirne % 40’ı oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
3-Karar harcı 3.637,37-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 526,60-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.110,70-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 551,05-TL ilk masraf, 92,00-TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.643,05-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.636,55-TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 86,00-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 0,34-TL sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.207,37-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 212,60-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde Yargıtay Temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/03/2018