Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/152 E. 2018/9 K. 09.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/152 Esas
KARAR NO : 2018/9

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/03/2015
KARAR TARİHİ : 09/01/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin — müşteri abone numarası ile davalı şirketin elektrik abonesi olduğunu, davacı şirketin — dönemleri arasında ve farklı farklı dönemlerde davalı şirketten elektrik enerjisi aldığı, müvekkili şirket faturalarında kayıp/ kaçak kullanım bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli ve TRT payı adı altında haksız tahsilatlar yapıldığı, yapılan bu haksız tahsilatlar sebebiyle şimdilik 11.800,00-TL’nin tahsil edildiği tarihten itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın EPDK aleyhine Danıştay ilgili dairesinde açılması gerektiğini, dolayısıyla yargı yolu itirazında bulunulduğu, yine davanın EPDK aleyhine açılması gerektiğinden husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, bunun yanında faturalara yansımış olan dava konusu bedellerin EPDK tarafından ilan edilen bedeller olduğunu, elektrik perakende ve toptan satış şirketleri tarafından uygulanmakta olan elektrik enerjisinin maliyet unsurları içinde kaldığını, müvekkili şirketin lisans sahibi olduğunu, EPDK tarafından belirlenmiş topladığı bu bedellerin, elektrik üretim şirketlerine ve elektrik iletim şirketlerine aktarmakta olduğunu; EPDK tarafından belirlenmiş faturalar aracılığı ile tüketicilerden topladığı bu bedellerin aracı sıfatı ile toplanarak diğer şirketlere aktarıldığını, EPDK tarafından belirlenmiş faturalar aracılığı ile tüketicilerden topladığı bu bedellerin tahsil edip etmeme gibi insiyatiflerinin bulunmadığını, kaldı ki davacı elektrik enerji kullanıcısı abonelik sözleşmesi tesis ederken , yakarıdaki yazılı mevzuatı kabul ve taahhüt ettiğini; EPDK nın kararlarına istinaden bu bedellerin tahsil etmekte yetkili olduklarını; talep edilen kayıp kaçak…vs bedellerin iadesi için her hangi bir yasal dayanağın bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli. sayaç okuma ve TRT payı bedelinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve uyuşmazlık konuları tespit edilmiş ve deliller toplanmıştır.
Davalı şirket HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu itirazında bulunmuş ise de davacı vekilinin dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar ve davaya konu talepler ile tarafların sıfatı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu uyuşmazlığın adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından yargı yolu itirazı ile yine davalı yanın husumet itirazı da Yargıtay 3. Hukuk dairesinin yerleşik hale gelen emsal niteliğindeki (3HD 08/10/2015 T. 2014/18311 E.; 2015/15438K.) kararları uyarınca; uyuşmazlığın elektrik abonesi tarafından satış/pazarlayıcı/tedarikçi firmaya yöneltilmesi mümkün olduğundan ve anılan tarafların davaya konu talepten müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlandığından husumet itirazları yerinde görülmemiştir.
Yine davacı vekili huzurdaki dava ile benzer konularla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının neticesinin beklenilmesini karar verilmesini istemiş ve mahkememizce Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği kararın bekletici mesele sayılmasına karar verilmiş ise de sonraki celse başvurunun mahkememizce yapılmamış olması, Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 40 maddesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararını beklemeye mecbur olan mahkemenin altı ay süre zarfında somut norm denetimine giden mahkeme olduğunu ve henüz bu hususta bir karar verilmemiş olması da gözetilerek ara karardan rücu edilmesine karar verilmiş yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı tarafından dava konusu edilen hususlar ile davaya dayanak edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelendiğinde, iadesi talep edilen bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizde açılan davadan sonra ve yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 27945 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21. maddesi ile 6446 sayılı Enerji Piyasası kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasının a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Madde de “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Madde de ise “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatları EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların külli olarak haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiası ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili yargılamanın beşinci celsesinde, davalı tarafından tahsil edilen bedellerin EPDK tarafından belirlenen tarifelere uygunluk denetimi talebi olmadığını, bu bedellerin hesaplama yöntemine de itiraz etmediklerini beyan etmiştir.
28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı ve İBKve HGK’nun 17.03.1954 tarih ve 3/40-49 sayılı kararı gereğince; her dava açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeni ile davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda yargılamanın yapıldığı mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması devam ederken 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa ile 6440 sayılı yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca huzurdaki dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeni ile konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibari ile haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibari ile gerek YHGK gerekse Yargıtay 3.HD. emsal niteliğindeki kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu ve hukuki yararı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması da mümkün değildir.
Yukarıda açılan nedenler ve tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; Davacı yanın davanın açıldığı tarih itibari ile emsal yüksek mahkeme içtihatları uyarınca isteminde haklı olduğu, dava sırasında dava konusu bedeller ile ilgili olarak yasa değişikliğine gidildiği ve dava konusu bedeller ile ilgili olarak açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunun hükme bağlandığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş, AATÜ tarifesi 6/1 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davacı taraf lehine dava değeri dikkate alınarak vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

2-Karar harcı 31,40-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 201,52-TL harcın mahsubu ile artan 170,12-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/01/2018