Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/464 E. 2021/768 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/464 Esas
KARAR NO: 2021/768
DAVA: Alacak ( Hisselerin Reel Değeri Karşılığı )
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 08/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalının müvekkilinin babası olduğunu, davalının —- dava dışı ——– ilamına aynen alınan protokolün ——- hissedarlarından olduğunu, davacının —— yaşına gelmesi halinde tüm hisse senetlerinin intifa hakkını kendi adına muhafaza etmek kaydıyla kuru mülkiyetini oğlu davacıya devredeceğini, davalının taahhüdünü yerine getirmemesi halinde adı geçen ödeneceğinin belirtildiğini, müvekkilinin —- seneden fazla olduğunu, bu süre zarfında davalının hisse devir taahhüdünü yerine getirmediğini, yapılan araştırmada söz konusu şirket kayıtlı sermayesinin — olduğunun ve şirketteki — sermaye artırımı sonrası davalının hisselerinin kayıtlı değerinin —olduğunun tespit edildiğini belirterek davalının —-sahip olduğu hisselerinin tamamının kuru mülkiyetinin müvekkiline devredilmesini, bu talebin yerine getirilmemesi halinde davalının söz konusu şirkette sahip olduğu hisselerinin reel değerinin üçte birinin şimdilik——- davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davaya konu mülkiyetin devrinin defalarca talep edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu konuda herhangi bir talebin olmadığını, davacının protokolde —– öngörülmüş olmasına karşılık —-itibaren davalı babası ile ikamet ettiğini ve babasının desteğiyle — dışında sürdürdüğünü, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber seçimlik hak olması nedeniyle kuru mülkiyetin devrinin kesinlikle düşünülmediğini, davanın bundan sonra —üzerinden görüşülmesinin gerektiğini, boşanma protokolünün akdedildiği sırada şirketin—–gösterdiğini ve —- yıllarında yaşanan ekonomik krizden çok etkilenmiş olup batmaya yüz tutumuş bir şirket olduğunu, ancak protokolden sora hiç kimsenin öngöremeyeceği derecede büyüme ve gelişme sağladığını, bağışlama taahhüdünün yapıldığı sırada dava konusu hisselerin müvekkilinin mal varlığının küçük bir unsuru iken, yaşanan gelişmeler sonucu mal varlığının tamamını teşkil eder hale geldiğini, protokol ile ödenmesi kararlaştırılan hisselerin — değerinin, protokolün yapıldığı sırada —-etmezken şu anda —- — akdedilmesinden sonra ortaya çıkan öngörülemez değişiklikler sonucu hisselerin böylesine değer kazandığını, müvekkilinin mal varlığı itibariyle—- hisse bedeli ödemek için tüm hisselerin satılmak zorunda kalınabileceğini, yaşanan gelişmelerin işlem temelinin çökmesine neden olduğundan, —- protokolün yeni şartlara uyarlama ve iptali davası açıldığını ve o davanın huzurdaki dava için bekletici mesele sayılmasını, sonuçta huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, protokole dayalı öncelikle şirket hisselerinin kuru mülkiyetinin devri ,mümkün olmazsa hisselerin reel değerinin üçte birinin nakit olarak davacıya ödenmesi talebidir.
Davalı baba — dava dışı anne —- sayılı ilamı ile boşandığı ve boşanma ilamında alınan protokole göre;—hissedarındandır. —yaşına gelmesi halinde tüm hisse senetlerinin intifa hakkını kendi adına muhafaza etmek kaydıyla —— devredecektir.—–taahhüdünü yerine getirmemesi halinde adı geçen anonim şirkette kendisine isabet eden hisse senetlerinin reel değerinin üçte birini—- ödeyecektir.” şeklinde karar verildiğini, davacının —- geçmesine rağmen boşanma ilamında yer alan hisse devir taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle iş bu dava açılmıştır.
TBK 129 maddesi “Kendi adına sözleşme yapan kişi ,sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa ,edimin edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da ,tarafların amacına veya örf ve adete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilir. Bu durumda ,üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sona ,alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi ,borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez. “
Davalı baba ile dava dışı anne arasında boşanma protokolünün —– alan hükmün incelenmesi sonucu ,lehtarı yani davacının da ifa isteyebileceği tam üçüncü kişi yararına sözleşme yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin yapıldığı —-tarihinde davacı annesinin velayeti altında olup , onanmış boşanma protokolü ile davalı babanın edimini ifa etmemesi üzerine, davacının dava açmakta aktif husumet ehliyeti olduğu sabittir.
—tarihli kararıyla —-Maddesi ile davalı baba ,davacı —- halinde tüm hisse senetlerinin intifa hakkını kendi adına muhafaza etmek kaydıyla kuru mülkiyetinin davacı oğluna devredecektir. Davalı babanın bu taahhüdünü yerine getirmemesi halinde şirkette kendisine isabet edecek hisse senetlerinin reel değerinin üçte birini davacı oğluna ödeyecektir. Davacı—— olup davalı baba seçimlik hakkını kullanmadığından davacının aktif husumeti bu tarih itibariyle sahip olduğu kabul edilmelidir.——– yaşına gelmesi halinde tüm hisse senetlerinin intifa hakkını kendi adına muhafaza etmek kaydıyla kuru mülkiyetini oğlu ——devredecektir ‘ maddesi davalı tarafından yerine getirilmediğinden borç muaccel olmasına rağmen davalı baba şirket hisselerinin kuru mülkiyetini devretmemiştir. —- uyarınca diğer seçimlik hak olan davalıya ait şirket hisselerinin — reel değerinin hesaplanması gerektiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından verilen —tarihli cevap dilekçesi ile de protokol gereği kendilerine seçimlik hakkı tanındığı ve kuru mülkiyet devrini kabul etmedikleri ,davanın —-üzerinden görüşülmesi gerektiği beyan edildiğinden davalı taraf seçimlik hakkını hisse senetlerinin reel değerinin—– bedelini ödenmesi yönünde seçimlik hakkını kullandığından talepler bu yönde incelenmiş ve hisse senetlerinin reel değerinin tespiti yönünde yargılama yapılmıştır.
—— değeri hesaplamaları yapılırken dosyaya sunulan mütalaalar bir bütün olarak değerlendirilip—–incelenmiştir. —- hesaplaması yapılabilmesi için her somut olayın ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. —— bulunduğu işletme sırları ve bilgileri ile oluşturduğu ve sahip olduğu patent ve diğer fikri mülkiyet hakları dolayısıyla aktiflerdeki artan işletme değeridir. Dava dışı şirket — etmekte olup, ——— şirketlerden alınan lisanslar ve ruhsatlarla çalıştığından , ——kendilerine ait fikri mülkiyet haklarına sahip olmadığından —- dışından aldıklarından bazen — şekilde yurt dışından ithal edilmesi, somut olayda işletmenin gerçek anlamda— edilemeyeceği , — yapılmasının nesnel ve gerçekçi olmayacağı anlaşılmakla dava dışı—— olmadığı tespit edilerek hesaplamada yer verilmemiştir.
TBK 117 maddesinde Borçlunun Temerrütü başlıklı maddesi —-alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer.
Borcun ifa edileceği gün ,birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse ,bu günün geçmesiyle ,haksız fiilde fiilin işlendiği ,sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüte düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır. “
Borcun ifa edileceği gün belirlenmiş ise bu günün geçmesi ile borçlu temerrüte düşmüş olur. Bir borcun muaccel olması için tutarın her iki tarafça kesin olarak belirlenebilmesi gerekmektedir. Miktarı ve tarihi kesin olarak belli ise ihtara gerek yoktur. Ancak somut olayda — gereği alacak miktarı kesin olarak belli olmadığı için muacceliyet dava tarihi olan — olarak tespit edilmiştir. Mahkememiz tarafından hisse senetlerinin reel değeri, davanın hem mucceliyet tarihi hem de temerrüt tarihi olan —kabul edilerek hesaplama yapılmıştır.
TBK 138 maddesinde yer alan —— yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ,borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları ,kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçluda borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu ,hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme ,bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir”
Davalı taraf ‘sözleşmeye bağlı kalınması halinde ekonomik olarak mahvına sebep olacağı ‘ savunmasında bulunmuştur. Protokolün yapıldığı — tarihinden sonra davalı tarafın hisse sahibi olduğu şirket olumlu yönde büyümüş ve hisse senetlerinin değerinin artığı alınan raporlar ile tespit edilmiştir. —- hakim tarafından olaylara uygulanabilmesi için sözleşme sonrasında durum ve şartlarda olağanüstü değişiklikler olması ,bu durumun taraflarca öngörülememesi ve sözleşmenin yerine getirilmesi durumunda taraflardan birinin mahvına sebep olmalıdır. Oysa somut olayda davalının sahibi olduğu hisse senetlerinin reel değeri kabul beyanı üzere —- artış gösterdiği, olumlu yönde ivme kazandığı ,maddi değerinin arttığı ,sözleşmenin yerine getirilmesi durumda davalı tarafın ekonomik olarak mahvına sebep olmayacağı aksine ekonomik olarak daha iyi durumda olduğu tespit edildiğinden TBK 138. Maddenin somut olayda uygulama yeri olmadığı anlaşılmıştır.
Dava tarihi — dilekçesinin sonuç bölümünde—-şeklinde dava açılmıştır. — tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ‘nun ‘Zaman Bakımından Uygulama ‘başlıklı 448/1 maddesinde yapılan açıklama ile ‘Bu Kanun hükümleri,tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır ‘hükmünü içermektedir. Dava tarihi itibariyle 1086 sayılı HUMK ‘nun yürürlükte olduğu dönemde açıldığından somut olaya mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve dava harcının yatırılması ile dava açılmış sayılacağından ve dava tarihi —– olduğundan bu tarihte mülga 1086 sayılı HUMK hükümleri yürürlükte bulunduğundan somut olayda mülga 1086 sayılı HUMK uygulamak gerekmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 107 .maddesi ile hukukumuza giren ‘Belirsiz Alacak Davasının ‘ somut olaya uygulanma imkanı yoktur. Islah yolu ile dahi dava—– zamanında açılması nedeniyle ıslah yolu ile dahi HMK 107 maddesin uygulanması mümkün olamaz.——– Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutularak şimdilik kaydı ile dava açılması nedeniyle açılan dava ‘Kısmi Dava ‘ olarak kabul edilmiştir.
Kısmen ıslah yolu ile talep sonucunun attırılması mümkündür. Kısmen ıslah ile eski dava aynen muhafaza edilmekle birlikte yeni talep ve vakıalar eklenmektedir. Bu ek taleplerinde zamanaşımı içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Bir davanın açılması ile zamanaşımı kesilir ve kesilme tarihinden başlayarak yeniden işlemeye başlar. Kısmı dava açılması halinde zamaaşımı yalnız alacağın kısmi davaya konu yapılan miktarı için kesilir —— somut olayda açılan dava ‘Kısmı Dava ‘ olarak kabul edildiğinden dava açılması ile birlikte zamaaşımı kesilmiş olduğundan ek taleplerinde yine zamanaşımı içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. TBK 146 maddesi on yıllık genel zamanaşımı süresini düzenlemiş olup somut olayda da genel zamaaşamı uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Dava tarihi —-olup zamanaşımı süresi dava açılması ile kesilmiştir. Bedel arttırım tarihi ise —- olduğundan TBK ‘ da yer alan 146. Madde uyarınca on yıllık genel zamanaşımının dolmadığı tespit edilmiştir.
Dosya içerisine birçok hukuki mütalaa ile beş ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Mahkememiz tarafından en son —- tarihli raporlar arasında ki çelişkiyi gideren —- tarihli raporu esas alınarak karar verilmiştir. Bahse konu raporda bilirkişi heyeti tarafından yerinde yapılan tespitler sonucu —- itibariyle tesis-makineler toplamı, —- toplamı tespit edilmiştir. Yine bilirkişi heyeti tarafından şirkete ait —–şirketin ortaklık yapısı, gelir tablosu ve rayiç değere göre oluşturulan bilançosu tespit edilmiştir. Yine şirketi — tarihi itibariyle dönem ne karı belirlenmiştir. Heyet bilançoda —maddi ve maddi ——— edilmiştir ve sonuç olarak —- kar elde ettiği, şirketin rayiç değer bilançosuna göre aktif toplamı ile yabancı kaynaklar farkının — olduğu hesap edilmiştir. Ancak rayiç değerine göre hesaplanan sermaye üzerinden davalı —- sermaye payı olduğu, dolayısıyla davalının payının — oranına bölünmesi ile toplam pay üzerinden —-alacaklı olabileceği hesaplanmıştır. Yine bilirkişi heyete tarafından davalının maliki bulunduğu payın tespiti yapılmış ve toplam olarak sermaye payı ile değer artış payının —olduğu hesap edilmiştir. Bu bedelin —- dava dışı şirketçe yapılan sermaye artışlarına katılım bedeli olup tamamı davalı tarafından ödendiği kabul edilerek —- mahsup edilerek davacı oğlunun davalı babadan — itibariyle talep edebileceği alacak miktarı olarak toplam — protokol harici ödenen — mahsubu sonucu geriye kalan — oranına isabet eden —-olarak hesap edilmiştir.
Dava dilekçesinde faiz talep edilmemiş ancak —–talep edildiğinden faize bedel arttırım tarihinden faiz uygulandığından açılan davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Açılan davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda KISMEN KABULÜ İLE
— ıslah tarihi olan —–tarihininden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken —- harçtan indirilmesi ile geriye kalan —- harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça peşin yatırılan —- harç bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kabul edilen bölümü için; davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen—- vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın reddedilen bölümü için; davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 128.999,01 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle; davacı tarafça yapılan 17,15 TL başvurma harcı, 277,00 TL tebligat gideri, 94,00 TL posta ve müzekkere gideri ve 17.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 17.388,15 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı dikkate alınarak yapılan hesaplamada 7.613,27 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —— Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/09/2021