Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/462 E. 2019/371 K. 27.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/462 Esas
KARAR NO : 2019/371
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo senedinden kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/07/2009
KARAR TARİHİ: 27/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde: davalılardan hiçbirinin müvekkili ile bir alacak verecek ilişkisinin bulunmadığını, davalı … hariç diğer müvekkilinin diğer davalıları hiç tanımadığını, davalı …’yi ise annesinin avukatı olarak ve kendisine zorla senet imzalatması nedeniyle tanıdığını, davalı …’nin, 8 adet senedi 15.05.1998 tarihinde dört arkadaşıyla birlikte davacının evine giderek ve silahla korkutarak, baskı, tehdit ve zorla imzalattığını, davacıya her senette dört imzanın zorla attırıldığını ve yanına vekaleten yazısı yazdırıldığını, davalı … ———- üç numaralı senedin ödeme vadesini ———— olarak senedin icraya verildiği günlerde doldurduğunu, halbuki senedin icraya verilmeden 10 yıl önce hazırlanmış olduğunu, alacaklı olarak davalı …’nin yanında çalışan, telefona bakan çay ve yemek işlerini yapan işçisi olan ———- gösterildiğini, daha sonra senedin davalı …- talimatıyla davalı …’a ciro edildiğini, davalı …’ın …’nin eşi ———- öz dayısının torunu olduğunu, …’ın iyi niyetli hamil olarak gösterilmek istendiğini ve takibe başlandığını, davalı … ve ———-gerçek adreslerini gizleyip sahte adres verdiklerini, keşideci olarak görünen ————- senetten haberi olmadığını, 28.06.2007’de vefat ettiğini ve takibe daha sonra başlandığını, imzanın vekaleten olarak davacıya zorla attırıldığını, vekaleten senet imzalamanın ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senedin 15.05.1998 tanzim tarihinden ve puldan anlaşılacağı üzere 11 yılı aşkın süre önce düzenlendiğini, alacaklı ve vade tarihlerinin boş bırakılarak hazırlandığını, zamanaşımı iddiasını bertaraf etmek için vadenin 02.04.2007 olarak yazıldığını, 15.05.1998’de düzenlenen senedin vadesinin 2007 yılında olmasının hayatın akışına ve mantığa ters olduğunu, davacıya zorla imzalatılan senetlerden iki tanesinin ——– ve arkadaşlarına verildiğini, bunlar hakkında açtıkları davanın Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——– E. sayılı dosyasında derdest olduğunu, geriye kalan altı senedin davalı …’de kaldığını,— nolu senetlerin Bakırköy 11 ve 7. İcra M.’de icra takibine konulduğunu, 3 numaralı senedin ise bu davanın konusu olduğunu; davacının annesi ———28.06.2007 tarihinde vefatı üzerine tenkis davası açıldığını, davalı …’nin harekete geçerek kendi adına iki senedi 2007 vade tarihi yazarak takibe koyduğunu, davacının mallarını haczettirdiğini, bu iki takibin icra mahkemesi kararlarıyla durdurulduğunu, bunun üzerine dava konusu senet bakımından cirantanın iyiniyetli üçüncü kişi olarak görünmesi çabasına girildiğini ve keşidecinin——— ve cirantanın S. Yaşar olarak gösterildiğini ve Kadıköy 1. icra Müd.nün /——— E. sayılı dosyasından takibe konulduğunu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının————– soruşturma dosyalarıyla soruşturmanın devam ettiğini, müvekkili —————–resim yaparak karşılığında cüzi bir para alarak yoksulluk içinde yaşamakta olduğunu bildirmiş, dava konusu bono nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine ve bononun iptaline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Davalılar … ve ——-i vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ikamet nedeniyle Kadıköy mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili …’ın iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davacının iddialarının tamamıyla hayal ürünü olup, sağlam, inandırıcı, somut deliller ileri süremediğini, senedin sebepten mücerret olup yasal unsurların mevcut olduğunu, davacının imzaya itirazının bulunmayıp, takibin kesinleştiğini, bedelsizlik iddialarının yazılı delillerle ispatının gerektiğini bildirmiş, davanın yetki ve esas yönünden reddine ve davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalılardan …’ın ikamet adresi nedeniyle Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin taraf husumetinin bulunmadığını, müvekkilinin senetle bir ilgisinin bulunmadığını bildirmiş, davanın yetki ve husumet sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, icra takibine konu edilen bonodan dolayı davacının davalılara borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen yetkisizlik kararı sonrası mahkememizce yargılama yapılarak hüküm kurulmuştur.
Davaya konu Kadıköy 1. icra Müd.nün———— E. Sayılı dosyasında 25/07/2008 tarihinde davalılardan … davacı ile davalılardan ——— ve dava dış———– hakkında davaya konu bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapmıştır. Davaya konu bono niteliğindeki senedin tanzim tarihi 15/05/1998 vade tarihi 02/04/2007 olup, bedeli ise 500.000 USD’dir. Senedin lehdarı——— olup, keşidecisi —— olmasına rağmen, adı geçene ait imza bulunmamaktadır. Davacının adı, keşideci adı altında müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer almış olup, adının yanında vekaleten ibaresi yazılıdır. Davacının pul üzerinde ve açıkta imzaları bulunmaktadır. Senet davalı ——— tarafından davalı …’a ciro edilmiş ve yetkili hamil sıfatıyla davalı … tarafından icra takibine konu edilmiştir.
Davacı taraf davaya konu senet dışında başkaca senetlerin de davalılardan … tarafından silah zoruyla ve tehditle boş olarak imzalattırıldığı, daha sonra bu senetlerin doldurulduğu, senette lehdar olan davalı ——–i ile hiçbir ticari ve hukuki ilişkisi bulunmadığı, senette lehdar olarak gösterilen kişinin davalı …’nin çalışanı olduğu, davalı …’ın da davalı …’nin yakını olduğu, senedin bu şekilde doldurularak senedi takibe koyan …’ın iyi niyetli 3. kişi olarak gösterilmeye çalışıldığı, senedin tanzim ve vade tarihi arasındaki 10 yıla yakın sürenin ve vekaleten ibaresinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu bu nedenlerle geçerli bir senet niteliği bulunmadığı iddiasındadır.
Davalı … menfi tespit davasında kendisine husumet yöneltilemeyeceği, davalılar ——- ve … ise iyi niyetli üçüncü kişi oldukları, davacının iddialarına ilişkin sağlam, inandırıcı, somut deliller ileri süremediği, senedin sebepten mücerret olduğu, davacının senetteki imzasını inkar etmediği, bedelsizlik iddialarının yazılı delillerle ispatının gerektiği savunmasında bulunmuşlardır.
Davacı tarafça davalılardan … hakkında dava açılmış ve takibe konu bonoda davalı … senedi zorla ve tehdit yoluyla tanzim ettiren kişi olarak dava dilekçesinde bildirilmiş olsa da, davalı …’nin davaya konu bonoda lehtar ya da ciranta sıfatıyla yer almadığı, davanın menfi tespit davası niteliğinde bulunduğu göz önünde tutularak davanın niteliği itibariyle davanın lehtar ya da ciranta sıfatlı kişilere karşı açılabileceği, buna göre davalı …’nin davaya konu bonoda bu nitelikte bir sıfatının bulunmadığı, bu nedenle bu davalıya husumet yöneltilemeyeceği dikkate alınarak, davalı … hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/03/2015 tarihli kararında vurgulandığı üzere Yargıtay kararlarında tecrübe, yaşam deneyimi kurullarına dayanmakta ve bu konuda genellikle “hayatın olağan akışı” kavramını kullanmaktadır. Somut olayda uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 599. maddesinde yasa kötü niyetin ispatına olanak tanımış ve bu konuda sınır koymamıştır. Dosya kapsamında taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde yetkili hamilin hayatın olağan akışına aykırı beyan ve eylemleri karşısında senedin iyi niyetle devralınmadığının bir başka deyişle kötü niyetle iktisap edildiğinin kabulü gerekir.
TTK’nun 687. maddesi kapsamında bedelsiz senedin yetkili hamil tarafından kötü niyetle iktisap edildiği iddiasının her türlü delille kanıtlanacağının düzenlenmesi karşısında ve çoğu somut olayda işin doğası gereği davacının tanık delili ve yazılı delille kötü niyet iddiasını ispat edebilmesinin mümkün bulunmaması karşısında kötü niyete ilişkin ispatın Yargıtay kararlarında sıklıkla kullanılan “hayatın olağan akışı” kavramı ile tek başına olmasa da ancak bu kavramla birlikte örtüşen somut olayla ilgili toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucu gidilmesi gerekli ve zorunludur. Aksi takdirde yasa ile tanınan bu hakkın kullanılması ve kötü niyetin ispatı hemen hemen imkansız hale gelmektedir.
Davacının iddiaları ile ilgili Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin——– E. Sayılı dosyasında yargılama yapılmış, davalıların tamamı TCK’nın 148(2) maddesinin yollaması ile 149(1/c) maddesi uyarınca sanık sıfatıyla yargılanmış, yargılama sonunda davalıların mahkumiyetine gerektirir yeterli delil bulunmaması sebebiyle beraatlarına karar verilmiştir.
Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin ——– Esas sayılı dosyasında ise davacının müşteki ve katılan sıfatıyla davalılardan …’nin de sanık sıfatıyla yer aldığı ve davalının resmi belgede sahtecilik, nitelikli yağma ve görevi kötüye kullanma suçlarından yargılandığı davada 22.11.2011 tarihli kararla zaman aşımı nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmiştir.
Davacı, takibe konu bononun zorla ve tehdit yoluyla alındığının ispatı yanında davalı ——– yönünden herhangi bir hukuki ilişki nedeniyle bu davalıya borçlu olmadığını, bir başka deyişle davaya konu senedin bedelsiz olduğunu ve davalı … yönünden adı geçen davalının senedin bedelsiz olduğunu bilerek senedin yetkili hamili olduğunu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 599. (6102 sayılı TTK’nun 778. maddesinin yollaması ile 687. maddesi) maddesi uyarınca bonoyu iktisap ederken bilerek davacının zararına hareket ettiğini, davaya konu senedin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğunu, bir başka deyişle kötü niyetli hamil olduğunu ispat etmek zorundadır.
Her ne kadar Ağır Ceza Mahkemesi davalıların atılı suçlardan delil yetersizliği nedeniyle beraatına karar vermişse de, bu kararın mahkememizi bağlayıcı niteliğinin olmadığı içeriği ile bellidir. Dolayısıyla dosyada toplanan tüm deliller dikkate alınarak hükme ulaşılmıştır.
Davalı ——– dosyaya sunduğu 12/02/2013 tarihli dilekçesinde ve 29.03.2010 tarihli ifadesinde davacı ile davalı …’ı tanımadığını, davalı … ile tanışıklığı bulunduğunu, hatırlamadığı bir tarihte davalı …’nin senedin arkasına imza attırdığını, o tarihlerde …’nin yanında çay ve temizlik işlerine bakmak suretiyle çalıştığını, geçimini zor sağlayan bir kişi olup, kimseyle alacaklı-borçlu ilişkisinin olmadığını bildirmiştir. Davalının bu beyanları ikrar niteliğindedir. Bunun yanında davalı ————gerek davacı ve gerek annesi ile herhangi bir hukuki ilişkiye girdiğine dair bir iddiada bulunulmadığı gibi davaya konu senedin düzenlenmesini gerektirecek bir alacağının varlığına dair hiçbir delil ve belge de sunmamıştır. Bu nedenlerle davalı ———i açısından dava kanıtlanmıştır.
Davalı … ceza dosyasındaki ifadesinde davaya konu senedin davacının annesinin arsa işine karşılık kendisine verildiğini bildirmiştir. Bu beyanın gerçek olmadığı senet metniyle bellidir. Zira davalı … senedi davalı ——— ciro yoluyla almıştır. Bu nedenle davalının bu beyanı tevilli ikrar niteliğindedir. Her iki davalı tarafından bu senedin cirolanmasını gerektirecek hiçbir hukuki ilişki tanımlanmadığı gibi, bu ilişkiye ilişkin hiçbir delil ve belge de sunulmamıştır. Gerek emlak komisyonculuğu karşılığı bu miktarda bir senedin verilmiş olması gerekse davalılar ——-ve … arasında hiçbir alacak verecek ilişkisi ve hukuki ilişki bulunmamasına karşın bu kadar yüksek miktardaki bir senedin davalı ——– tarafından davalı …’a ciro edilmesi ve bu ciro karşılığında herhangi bir ödeme yapıldığına dair bir delil ve belge sunulmaması karşısında yapılan işlem hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğu gibi, buna bağlı olarak bu durumun davalı …’ın bedelsiz olduğunu bilerek davaya konu senedi ciro yoluyla temlik aldığını açıkça göstermektedir. Bunun yanında davalı ——– … arasında bir tanışıklık bulunmamasına rağmen her iki davalının davalı … ile yakınlığının bulunması davalı …’ın kötü niyetle hareket ettiğinin bir başka delilidir. Ayrıca davalı …’ın bononun hizmetine karşılık verildiği iddiasına göre bononun tanzim tarihinin 15.05.1998 olup, vade tarihinin 02.04.2007 olarak düzenlenmesi nedeniyle, düzenleme tarihinden yaklaşık dokuz yıl vadeli olarak düzenlenmesinin hayatın olağan akışına da uygun olmadığı bellidir. Yine davalı … bononun tanzim tarihi ve öncesinde davacının annesine bonoda yazılı yüksek bedeli hakedecek ölçüde hizmet verdiğine dair bir delil ve belge sunmadığı gibi annesi yerine davacının bu kadar yüksek miktarda borçlanması da hayatın olağan akışına uygun bir durum değildir.
Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlerle dosyada toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davaya konu bononun davalı … tarafından davacıya hukuka aykırı yolla zor ve tehditle imzalattırılmasından sonra davalı … tarafından yanında çalıştırdığı işçi davalı ——- alacaklı gibi gösterilerek lehtar olarak senede adının yazıldığı ve olası menfi tespit davasını sonuçsuz bırakmak açısından iyi niyetli hamil olarak gösterilmek istenen yakını …’a ciro ettirilmek suretiyle takibe konu edildiği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmakla, buna göre davacı ile davalılar arasında takibe konu bononun düzenlenip verilmesini gerektirir bir borç ilişkisi ya da başkaca bir hukuki ilişki bulunmadığı gibi davalı …’ın kötüniyetli hamil olduğu bu nedenlerle davacının her iki davalıya borçlu bulunmadığı anlaşılmakla davacının, davalılar … ve ——- davaya konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-Davalılar ——–. hakkında açılan davanın kabulü ile;
Kadıköy 1. İcra Müdürlüğünün ———— esas sayılı icra dosyasında takibe konu edilen dava konusu 15/05/1998 keşide tarihli 02/04/2007 vade tarihli 500.000,00 USD bedelli keşidecisi ——–vekaleten ve müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile davacı, lehtarın davalı ——– olan bonodan dolayı davacının davalılar ——…’a borçlu olmadığının tespitine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 50.764,58 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 10.032,60 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 40.731,98 TL harcın davalılar ——–i ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili hazineye gelir kaydına,
4-Davacı taraf yararına AAÜT’nin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 43.676,00 TL vekalet ücretinin davalılar ——-…’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … yararına AAÜT’nin 7(1) maddesi uyarınca takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
6-Davalı … hakkında yapılan yargılama gideri indirildikten sonra geriye kalan ve davacı tarafça yapılan 148,00 TL on bir adet tebligat gideri, 18,85 TL bir adet posta ve müzekkere gideri, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.366,85 TL yargılama giderinin davalılar ———…’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar ———- … tarafından yapılan yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren on beş gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı ile davalı … ve … vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/03/2019