Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/446 E. 2018/1018 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/446 Esas
KARAR NO : 2018/1018
DAVA : Maddi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİNİN 2016/1385 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Manevi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 19/12/2016
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİNİN 2017/153 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/02/2017
KARAR TARİHİ : 24/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda
DAVA:
Davacılar vekili asıl dava dosyasındaki dava dilekçesinde; davacı ….. günü davalı şirketin işletmesindeki özel hastanede …..adlı bebeği dünyaya getirdiğini, doğumun gece saat 03:00’da hemşireler tarafından gerçekleştirildiğini, doğumdan yaklaşık bir saat sonra bebeği muayene eden davalı hekimin bebeğin zatürre olduğunu ve boğazının balgamla dolu olduğunu, bu nedenle yirmi sekiz gün küvezde kalması gerektiğini söyleyerek bebeği küveze aldığını, yirmi sekiz günün sonrasında bebeğin küvezden çıkarıldığını, hastane odasında anne ve baba ile birlikte iki gün kaldıktan sonra bebeğin taburcu edildiğini, iki gün boyunca bebeğin gözlerinde sürekli bir çapaklanma ve sulanma olduğunu gören müvekkillerinin durumu davalı hekime bildirdiklerini, davalı hekimin bu durumun normal olduğunu söylediğini, müvekkillerinin eve dönüşünden bir müddet sonra bebeğin gözlerinin görmediğini farketmeleri üzerine 14/04/2009 tarihinde muayene için doğumun yapıldığı hastaneye götürdüklerini, muayene sonunda bebeğin katarakt olduğunu söylediklerini, bu teşhisten ikna olmayan müvekkillerinin başkaca hastanelere ve hekimlere bebeği muayeneye götürdüklerini, buralarda yapılan teşhislerle bebeğin küvezde kaldığı süre boyunca aldığı yüksek ışığa bağlı olarak pramatüre bebeklerin sık karşılaştıkları göz sorunu pramatürelik retinopatisi (rop) sonucunda görme yeteneğini kaybettiğini, bu rahatsızlığın olup olmadığının tespiti için ilk dört ila altı hafta arasında bir göz hekimi muayenesinin yapılması gerektiğini, erken teşhis halinde hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu, ancak geç kalınması nedeniyle tedavisinin mümkün olmadığını öğrendiklerini, bebekteki körlüğün davalıların kusuru neticesinde oluştuğunu, davacıların bu haberle yıkıldıklarını ve bu üzüntünün etkisi altında yaşadıklarını, umutsuz şekilde çare aramaya devam ettiklerini, tıp eğitimi almayan sıradan ilgili bir kişinin dahi internetten bilgi alma suretiyle bebeğin göz muayenesi yapılması gerektiği bilgisine ulaşabileceğini, davalıların ihmallerinin bu nedenle kabul edilebilir bir yanının bulunmadığını bildirmiş, bebeğin uzuv kaybı nedeniyle maruz kalınan maddi zarar ve tedavisi için yapılan ve devam eden harcamalar nedeniyle oluşan zarar için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın ve davacıların yaşadıkları üzüntü nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminatın 28/01/2009 gününden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin ….. esas sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde; bebek ….. davalıların kusurları neticesinde görme yeteneğini kaybetmesi ve süreç içerisinde ortaya çıkan beyinde hasar nedeni ile yüzde yüz bedensel iş gücü kaybına uğradığının, İstanbul Anadolu 5.ATM’nin….. esas sayılı dosyasında alınan adli tıp raporları ile tespit edildiğini, bu durumun dünyaya sağlıklı bir bebek olarak gelen küçüğün ömür boyunca acı çekmesine neden olacağını, bu nedenle küçük…. lehine İstanbul Anadolu 5. ATM’nin …… esas sayılı dosyasında hesaplanan maddi tazminat tutarlarının faiziyle ödenmesi konusunda bu davanın açıldığını bildirmiş, fazlaya ilişkin talep haklarını saklı tutarak İstanbul Anadolu 5. ATM’nin …. esas sayılı dosyasında küçük … yüzde yüz uzuv kaybı nedeni maluliyetinden dolayı maddi zararı için 505.502,24 TL, küçük . yaşanan bu durum nedeni ile ömür boyu bir bakıcının yardımına muhtaç olması nedeni ile 762.934,69 TL bakıcı gideri ile 750,00 TL tedavi giderinin olayın başlangıç tarihi olan….. beş hafta bir günlük olduğu rop ve diğer muayenelerinin yapılmamış olduğu 04/03/2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsil edilmek üzere davanın İstanbul Anadolu 5. ATM’nin ….. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin …. esas sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde; bebek. davalıların kusurları neticesinde görme yeteneğini kaybetmesi ve süreç içerisinde ortaya çıkan beyinde hasar nedeni ile yüzde yüz bedensel iş gücü kaybına uğradığının İstanbul Anadolu 5.ATM’nin….. esas sayılı dosyasında alınan adli tıp raporları ile tespit edildiğini, bu durumun dünyaya sağlıklı bir bebek olarak gelen küçüğün ömrü boyunca acı çekmesine neden olacağını, davacı anne ve babanın küçük …. ömür boyu bakıma muhtaç kalması nedeni ile diğer çocukları…. gerektiği kadar zaman ayıramayacağı gibi küçük …..küçük ….. ile aynı evde yaşamaktan manevi olarak olumsuz yönde etkileneceğini, …… esas sayılı asıl davada küçük . ve küçük .yönünden manevi tazminat talep etmediklerini, bu nedenle bu dosyada her iki küçük yönünden manevi tazminat talebinde bulunduklarını bildirmiş, küçük …… için 30.000,00 TL, küçük… için 250.000,00 TL manevi tazminatın tahsili ile dosyanın …. esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı …… vekili asıl davaya ilişkin cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğunu, bebeğin müvekkilinin çalıştığı özel hastanede 28/01/2009 tarihinde 33 haftalık ve 2.280 gram ağırlığında normal yol ile doğduğunu, doğumdan sonra hemen ağlayan ve aspiksi yaşamayan hastanın bebek odasındaki takiplerinde solunumun inlemeli ve çekinmeli olması kapiller kan gazlarında respiratuar asidozunun olması üzerine pramatüre ve rds ön tanılarıyla yeni doğan bakım ünitesine interne edildiğini, gerekli müdahale ve tedavilerin burada yapıldığını, teşhis ve tedavide herhangi bir kusur ya da ihmal bulunmadığını, 23/02/2009 tarihinde bebeğin yirmi yedinci günde sağlıklı olarak taburcu edildiğini, taburcu edilirken pramatüre nedeniyle tedavi edilen her hastanın ailesine beşinci haftada rop muayenesinin ve üçüncü ayda ise pediatrik nöroloji muayenesinin yapılması gerektiğinin anlatıldığını ve bununla ilgili olarak ailelerden imzalı belge alındığını, davacılara da bunlar hakkında bilgi verildiğini, hastanede rop muayene ve kontrollerinin yapılmakta olduğunu, bu muayenelerde problem saptanması halinde hastaların …. Tıp Fakültesi Hastanesine sevki sağlanarak gerekli muayene ve tedavilerinin yaptırıldığını, taburcu olduktan sonra bu muayenelerin aileler tarafından yaptırıldığını, bir aylık bebeğin gözlerinde sulanma ve çapaklanma durumunun normal olarak değerlendirilemeyeceğini, bu durumda ön planda viral veya bakteriyal konjonktivit düşünülüp buna yönelik tedavi verilmekte olup davacılar yönünden de bu tedavinin verildiğini, sonraki takiplerde de hem bebeğin hem de annenin ciddi konjonktivit atağı geçirip tedavi gördüklerini, daha sonraki takiplerinde önceleri gören bebeğin aile tarafından görmediğinin anlaşılması üzerine 14/04/2009 tarihinde hastaneye gelişinde yapılan muayene sonrası göz doktoru tarafından katarakt olduğu bildirilen hastanın ailesine bunun tedavisinin üniversite hastanelerinde, eğitim ve araştırma hastanelerinde mümkün olduğu söylenerek yönlendirildiğini, ropun retinayı ilgilendiren multifaktöriyel bir hastalık olup özellikle çok düşük doğum ağırlıklı prematüre bebeklerde görüldüğünü, etiyolojisinde pek çok faktörün suçlanmakta olup özellikle gestasyon haftası, doğum ağırlığı ve oksijen tedavisi süresi ile ilgili bulunduğunu, kuvözde gözlerin açık ya da kapalı olması ile uzaktan yakından alakası bulunmadığını, özellikle 1500 gramdan düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde görüldüğünü, …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 1999-2001 yılları arasında takip edilen ve doğum ağırlığı 680-2360 gram arasında olan 135 prematüre bebeğin rop muayene sonuçları üzerinde yapılan incelemede bebeklerin yalnız yüzde dördünde rop saptandığını, başarılı bir hekim olan müvekkilinin, bebek …… doğumu ve sonrasında yaşanan tıbbi sürece dair vermiş olduğu ve hastaya ait epikrizdeki bilgiler ışığında, dava dilekçesinde dile getirilen iddiaların gerçeğe aykırı, haksız, mesnetsiz ve soyut olup, müvekkili hekimin uygun teşhis koyma ve tedavi yükümlülüğü, aydınlatma ve rıza alma yükümlülüğü, özen yükümlülüğü gibi yükümlülüklerini tam ve gereği gibi yerine getirdiğini, prematüre nedeni ile tedavi edilen her hastanın ailesine yapıldığı gibi beşinci haftada rop muayenesinin ve üçüncü ayda ise pediatrik nöroloji muayenesinin yapılması gerektiği hususunda ayrıntılı biçimde davacıların aydınlatıldığını ve bu konuda kendilerinden imzalı belge alındığını, tazminat sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için fiil, kusur, zarar ve uygun illiyet bağı koşullarının tamamının oluşması gerektiğini, davacılar vekilinin iddiasının aksine meydana geldiği iddia edilen zarar ile ilgili olarak müvekkilinin herhangi bir haksız fiilinin söz konusu olmayıp, özen yükümlülüğünü en küçük ayrıntıya kadar yerine getirdiğini, davanın haksız, hukuka aykırı ve iyi niyetten uzak olduğunu bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili asıl davaya ilişkin cevap dilekçesinde; görevli ve yetkili mahkemenin Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın küçük adına açılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinde yer alan iddia ve açıklamaların gerçek duruma ve olaya uygun olmadığını, hastane kayıtları ve epikriz incelendiğinde teşhis ve tedavilerde herhangi bir kusur ya da ihmalin söz konusu olmadığının görüleceği gibi davacılara rop muayenesi ve pediatrik nöroloji muayenesinin yapılması konusunda uyarı ve anlatımın yapıldığına dair imzalı belgenin oluşturulduğunu, gerekli tüm uyarıların yapılarak bebeğin davacılara teslim edildiğini, davacıların bebeğin göz muayenelerini zamanında yaptırmamaları ve ihmali sonucu bebeğin görme yeteneğini kaybettiğini, ropun retinayı ilgilendiren multifaktöriyel bir hastalık olup küvözde gözlerin açık ya da kapalı olması ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, hastane ile doktor ve çalışanlarına yüklenebilecek hiçbir kusur ve ihmalin söz konusu olmadığını, davacı tarafın maddi tazminat kalemleri miktarını açıklaması gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin …… esas sayılı dosyasında davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın doğumdan sekiz yıl sonra açılması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, her iki davanın taraflarının farklı olması nedeniyle birleştirme talebinin uygun olmadığını, küçük ….. için süresi içinde açılmış bir dava bulunmadığını, bu nedenle davacılar tarafından zamanaşımı süresi kaçırılmış olduğundan, açılan bu dava ile zamanaşımını bertaraf etme amacının müşahede edildiğini, gerek müvekkili hastanenin gerekse davalı doktorun hiçbir kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, tersine ebeveyn olan davacıların sorumlu olduklarını, davacı anne ve babanın bebek taburcu olurken bebeğin beşinci haftasında rop muayenesi olması gerektiğine ilişkin aydınlatılmış onam formu ile durumun izah edilmesine rağmen davacıların bu uyarıya aykırı hareket ettiklerini, asıl dosyada alınan….. tarihi Bilirkişi Heyeti Raporu ile davalı hastanenin ve doktorun kusursuz olduklarının teyit edildiğini, davacı yanın bu yeni davaya dayanak yaptığı Adli Tıp Kurumu raporlarının kesin ve bağlayıcı olmadığı gibi birçok yönden de hatalı inceleme içerdiğini, HMK 293.madde kapsamında alınan 08/02/2014 tarihli uzman mütalaasının müvekkil hastanenin ve doktorun kusurlu olmadığını açıkça teyit ettiğini, davacının iddia ve savunmanın tevsii yasağını ihlal eden iddialarına muvafakatları olmadığını, asıl davada yalnız görme kaybı iddiasında bulunulmasına rağmen bu davada davalıların kusurundan kaynaklanan nörolojik hasar olduğu, işitme muayenesi ve bebekte görülen yüksek ateşe rağmen nörolojik muayenenin yapılmadığı, beyin ultrasonu ve beyin MR’ının çekilmemiş olduğundan söz edilerek maluliyet gerçekleştiği şeklinde iddialarını genişletmeye çalıştıklarını, bu durumun iddianın tevsii yasağının ihlali niteliğinde olup, bu duruma muvafakat etmediklerini, Adli Tıp Kurumu raporları hatalı olduğundan kusur durumunun netleşmediğini, kusur durumunun netleşmesi için rop konusunda uzman üniversite öğretim görevlilerinden seçilecek bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, bu sebeple davacıların fahiş miktardaki maddi tazminat isteminin hiçbir şekilde yasal dayanağı bulunmadığını bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin ….. esas sayılı dosyasında davalı ….. vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin …… esas sayılı dosyasında davalı ….. vekili cevap dilekçesinde; birleşen davada …… lehine herhangi bir talepte bulunulmadığını, bu sebeple, birleşen davanın ……..yönünden talep yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbi olup, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin somut olayda herhangi bir kusuru, ihmali yahut özensizliği bulunmadığını, Adli Tıp Kurumu raporlarının pek çok maddi hatayı içinde barındıran, hatalı bir rapor olduğunu, müvekkilinin bebeğin dünyaya geldiği ilk dakikadan, hastaneden taburcu edilinceye değin hayatta kalması ve sonrasında da sağlıklı olarak yaşayabilmesi için her türlü tıbbi girişim ve desteği sağladığını, tüm mesleki bilgi ve becerisini ve hastanenin bütün tıbbi imkanlarını kullanarak ortaya koyduğunu, bu elim sonucun kendi mesleki hata veya ihmali sonucu olmadığını,33 haftalık ve 2280 gr olarak doğan …..bebeğin doğum parametrelerinin uluslararası …..tarama kriterlerinin dışında olduğunu, bebekte ….. (yenidoğan retinopatisi) gelişmesinin beklenemeyeceğini, fakat müvekkilinin oldukça düşük olan bu ihtimali göz önünde bulundurarak,…..bebeği, … muayenesine götürmeleri için davacılardan yazılı onam alıp, davacılara bu durumu önemle belirttiğini, … riski altında olan bebeğin 5. haftada … konusunda deneyimli bir göz doktoru tarafından muayenesinin gerektiğini, somut olayda ise anne ve bebeğin geçirmiş olduğu konjonktivitin mevcut ….. rahatsızlığı ile bir ilgisi bulunmadığını, hem anne hem de bebeğin konjonktivit nedeniyle tedavi gördüklerini,
23/12/2013 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunun 7’nci maddesinde belirtilenin aksine…. bebeğin yatış yaptığı bildirilen tarihlerde ayaktan muayenenin yapıldığını, ayrıca bu maddede ilgili tarihlere ait epikriz raporunda “prenatal bilateral katarakt” olduğu belirlemesinin hatalı olduğunu, bebeğe ilk kez katarakt ön tanısının 14/04/2009 tarihinde davalı sağlık kuruluşunda görevli göz doktoru tarafından konulduğunu, hastanın ileri tetkik, araştırma ve tedavi için üniversite hastanesine yönlendirildiğini, 04/03/2009 veya 18/03/2009 tarihlerinde bebeğe müvekkil tarafından konulmuş bir katarakt tanısı olmadığını, bu tarihlerde çocuk doktoruna kontrole gelen bebeğe konulan tanının “akut nazofarenjit (nezle)” olduğunu, raporun 8’inci maddesinde yapılan tespitin de hatalı olduğunu, 04.03.2009 ve 18.03.2009 tarihlerinde konduğu iddia edilen katarakt tanısının muhtemelen müvekkili aleyhinde değerlendirildiğini, oysa bu tarihlerde konmuş böyle bir tanı bulunmadığını, böyle bir tanı konulmuş olması halinde müvekkilinin mutlaka hastayı bir göz uzmanına yönlendirmiş olacağının, raporun sonuç kısmında iddia edildiği gibi hastanın 04.03.2009 tarihindeki muayenesinde mevcut “prenatal bilateral katarakt” tanısının bulunmadığını, bu tarihte bebeğin 36 günlük olup, 33 hafta ve 2280 gr. doğan bir bebeğin …. nedeniyle 36 günde katarakt olmasının mümkün olmadığını, ayrıca bu kadar sürede katarakt ile karışacak derecede ileri …… olmasının da mümkün bulunmadığını, hastaya 14.04.2009 tarihinde bu tanı konulduğunu, Adli Tıp Kurumu tarafından bu tarihte bebeğin gözünde katarakt veya kataraktla karışabilecek retinopatiye bağlı beyazlamanın olduğu değerlendirilmesine ilişkin olarak böyle bir durumun söz konusu olmadığını, bu tespitlere göre raporun maddi gerçeklerin tümüyle aksi yönünde maddi hata oluşturacak şekilde değerlendirmeler içermesi nedeniyle rapora itibar edilemeyeceğini, içinde Göz Hastalıkları Uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulundan alınan 30.04.2015 tarihli raporda; bebek Melek’e ilk kez katarakt tanısının 14.04.2009 tarihinde konulmuş olduğunun gerek davacı ve gerekse de davalı taraf ifadelerinden anlaşılmakta olduğu, …… tarihli epikrizlerde yer almakta olan “infantil katarakt ve prenatal katarakt” tanılarının aynen bebeğin yaşının yanlış olması gibi bir…. sistemi hatası olduğu, bu epikrizdeki bilgilerin geçerli bir niteliğinin olmadığı, daha sonra ….. tanısı konulmuş olan muhtelif hekim raporlarında da katarakt tanısından bahsedilmemekte olduğu, sonuç olarak müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığının mütalaa edildiğinin belirtildiğini, 15.12.2014 ve 08.02.2014 tarihli bilimsel mütalaaların savunmalarını destekleyip müvekkilinin ve hastanenin kusurlarının bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenlerle davanın ıslahla talep edilen tutar da dâhil olmak üzere reddinin gerektiğini, aksi kanaat halinde yeni bir rapor alınması gerektiğini, %100 oranında iş göremezlik oluştuğuna ilişkin belirlemenin hatalı bir değerlendirme sonucu olup, maluliyet oranının tartışmalı olduğunu, bu nedenle yeniden bu konuda tespit yapılması gerektiğini, talep edilen manevi tazminat tutarlarının dayanaksız ve fahiş olduğunu bildirmiş, gerek davanın ve gerekse de birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 7. ATM’nin ……. esas sayılı dosyasında davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğunu, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, usul ve yasaya aykırı olarak birleştirme kararı verildiğini, her iki davanın taraflarının farklı olması nedeniyle birleştirme kararına muvafakatları olmadığını, müvekkili hastane ile diğer davalı doktorun kusursuz olduğunu, davacı anne ve babanın bebek taburcu olurken bebeğin beşinci haftasında rop muayenesi olması gerektiğine ilişkin aydınlatılmış onam formu ile durumun izah edildiğini ve buna ilişkin yazının imza mukabilinde davacılara verildiğini, 30/04/2015 tarihi Bilirkişi Heyeti Raporu ile davalı hastanenin ve doktorun kusursuz olduklarının teyit edildiğini, davacı yanın bu yeni davaya dayanak yaptığı Adli Tıp Kurumu raporlarının kesin ve bağlayıcı olmadığı gibi birçok yönden de hatalı inceleme içerdiğini, HMK 293.madde kapsamında alınan 08/02/2014 tarihli uzman mütalaasının müvekkil hastanenin ve doktorun kusurlu olmadığını açıkça teyit ettiğini, davacının iddia ve savunmanın tevsii yasağını ihlal eden iddialarına muvafakatları olmadığını, asıl davada yalnız görme kaybı iddiasında bulunulmasına rağmen bu davada davalıların kusurundan kaynaklanan beyinsel hasar olduğundan söz edilerek maluliyet gerçekleştiği şeklinde iddialarını genişletmeye çalıştıklarını, bu durumun iddianın tevsii yasağının ihlali niteliğinde olup, bu duruma muvafakat etmediklerini, müvekkili hastane ile davalı doktorun somut olayda hiçbir kusuru bulunmaması nedeniyle tazminat talebinin yasal dayanağı bulunmadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının alenen fahiş bir rakam olduğunu bildirmiş, davanın görev, zamanaşımı ve tüm talepler yönünden reddine, birleştirme kararının usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle asıl davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil sigorta şirketi vekili dilekçelerinde; davalı hekimin sağlık uzmanları bireysel riskler sigorta poliçesi ile sigortalısı olduğunu, sorumluluklarının sigortalının poliçede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olduğunu, hastanenin sorumluluğunun HMK’nun 66. ve 116.maddeleri hükümlerinden doğduğunu, bu hükümler gereği hekimin yanında hastanenin de yapılması gereken tüm işlemleri yapmış olup olmadığı, gerekli özen ve dikkatin gösterilmiş olup olmadığının tespiti için gerekli kusur incelemesi ve araştırmanın yapılması gerektiğini, hekimin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için bir malpraktisin mevcut olması ve bu durumun araştırılması gerektiğini, malpraktisin hekimin hastanın standart tedavisini yaparken başarısızlığı, beceri eksikliği ya da ihmali nedeniyle zarar vermesi hali olduğunu, komplikasyonun malproktisten ayırt edilmesi gerektiğini, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerektiğini bildirmiş, müvekkili şirket hakkında hüküm tesis edilmemesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Asıl dava, davalı şirkete ait hastanede davalı hekimin gözetim ve tedavisi altında dünyaya gelen davacıların bebeğinin oluşan kalıcı maluliyeti nedeniyle davalıların kusurlu oldukları iddiası ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Birleşen ……. esas sayılı dava, asıl davada talep edilmeyen bebek …ile kardeşi ……. için manevi tazminat istemine ilişkindir.
Birleşen …… esas sayılı dava, bebek …… oluşan maluliyeti nedeniyle zararı ile bakıcı ve tedavi giderinden oluşan maddi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Asıl dava Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı sonrası mahkememize tevzi edilmiş, feri müdahil sigorta şirketi vekili davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesinin gerekmesi nedeniyle yapılan işlemlerin tamamının yok hükmünde olduğunu iddia etmiş ve davalı tarafların görevsizlik itirazı üzerine Asliye Hukuk Mahkemesince usul ve yasaya aykırı olarak görevsizlik kararı verilmiş ise de bu kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği, kararın verildiği tarihte Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında iş bölümü esasının geçerli olup mahkememizce resen görevsizlik kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı dikkate alınarak mahkememizin görevli olması nedeniyle yargılama yapılmıştır.
Birleşen davalar yönünden davalı ve feri müdahil taraflarca görevsizlik itirazında bulunulmuş ise de her ne kadar birleşen davaların açıldığı tarih itibariyle Tüketici Mahkemesi görevli olmakla birlikte asıl davanın mahkememizde derdest olması nedeniyle birleşen davaların mahkememizde görülerek sonuçlandırılmasının HMK’nun 166.maddesinin gereği olduğu dikkate alınarak görevsizlik itirazları haklı görülmemiş, birleşen dosyalar hakkında da yargılama yapılmıştır.
Davalı taraflar birleşen dosyalar yönünden zamanaşımı itirazında bulunmuşlardır. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı tartışmasızdır. TBK’nun 147.maddesi (818 sayılı BK’nun 126.maddesi) gereğince vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi beş yıldır. Taraflar arasındaki vekalet ilişkisi meydana gelen maluliyet nedeniyle haksız fiili de içermektedir. TBK’nun 72.maddesinde (818 sayılı BK’nun 60(2)maddesi) zarar ve ziyan davasının ceza kanunları mucibince müddetinin daha uzun zamanaşımına tabi ceza içeren bir fiilden doğması durumunda şahsi davaya o zamanaşımının uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu maddenin uygulanması için eylemi işleyen hakkında ceza davası açılmış olması ya da mahkumiyet kararı verilmiş olması gerekli değildir. Yalnız eylemin suç niteliğini taşıması yeterlidir. Buna göre somut olayda Adli Tıp Kurumu raporları ile hekimin kusuru sonucunda bebeğin sürekli iş göremez hale gelecek şekilde yaralandığı, eylemin karşılığının TCK’nun 89(3/a) maddesinde düzenlendiği, buna göre TCK’nun 66(1/e) maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin sekiz yıl olarak öngörülmesi nedeniyle adli tıp raporları ile davalı hekimin davacı bebeğin göz hekimine muayene için yönlendirmemesine bağlı olarak haksız fiilin işlendiği tarihin 04/03/2009 olduğu gözönünde tutularak her iki davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, ayrıca davalı şirket vekili kendileri yönünden ceza zamanaşımı süresinin uygulama yerinin bulunmadığını iddia etmiş ise de davacı taraflar ile davalı şirket arasındaki ilişki hizmet sözleşmesi kapsamında olup bu davalı yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.maddesi ve TBK’nun 146.maddesi uyarınca davanın on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu dikkate alınarak zamanaşımı itirazları haklı görülmemiştir.
Her ne kadar dava ve birleşen davalar tüzel kişiliği ve buna bağlı olarak dava ehliyeti olmayan hastaneye karşı açılmış ise de davanın başlangıcından beri hastanenin bağlı bulunduğu şirketin vekili sıfatıyla davada temsil ettiği hastaneye karşı dava açılmasının HMK’nun 124 (3) maddesi kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve maddi hataya dayanan taraf değişikliği niteliğinde bulunduğu dikkate alınarak davacı tarafın taraf değişikliği istemi kabul edilmiş, şirketin davanın başından hüküm tarihine kadar davada vekili sıfatıyla yer aldığı, tüm dilekçelerin şirket adına sunulduğu göz önünde tutularak geçmişte yapılan işlemlerin geçersiz olmadığı dikkate alınarak tekrarına gerek görülmemiştir.
Davadaki temel uyuşmazlık noktaları bebekte hangi oranda kalıcı maluliyet oluştuğu ve bu maluliyetin oluşmasında davalıların kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflarca bildirilen tüm delillerin toplanmasından ve tanıkların dinlenmesinden sonra Adli Tıp Kurumunca verilen 21/03/2012 tarihli raporda küçük Melek’in %100 oranında meslekten kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı belirlenmiştir.
Adli Tıp Kurumunun 23/12/2013 tarihli raporunda ise doğumdan sonraki dördüncü haftada taburcu olan bebeğin beşinci haftada göz muayenesine götürülmesi için aileden bilgilendirilmiş onam alındığı, ailenin bebeği 04/03/2009 tarihinde tekrar götürülen çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının bebeğin özgeçmişinde prenatal bilateral katarakt olduğu ve akutnazofarenjit(nezle) tanısı konulduğu, bu nedenle bebeğin prematüre retinopatisi açısından acilen göz hekimine yönlendirilmesi gerektiği ancak yönlendirilmediği, ileri derecede retinopatide görülebilen gözde beyazlaşmanın katarakt ile karışabileceği cihetle aileyi yeterince bilgilendirmeyen ve gerekli göz hekimi muayenesi sağlamayan takip eden çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının bu yönden kusurlu bulunduğu oy birliği ile belirtilmiş, davalı tarafların itirazları üzerine Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 14/12/2017 tarihli raporda aynı mütalaa sonucuna oy birliği ile varılmıştır.
Her ne kadar davalılar vekilleri ile feri müdahil sigorta şirketi vekili, Adli Tıp Kurumu raporlarının hüküm vermek için yeterli olmadığı, sundukları uzman görüşlerinde hekimin ve hastanenin kusurunun bulunmadığının bildirildiğini belirterek rop konusunda uzman hekiminde aralarında bulunduğu uzman hekimlerden oluşturulacak bir bilirkişi kurulundan rapor alınması talebinde bulunmuşlar ise de Adli Tıp Kurumu raporlarında somut olaya uygun nitelikle hekimlerin görev aldığı, belirlenen hekim kusuruna ve eylemine göre raporun açık, anlaşılır, yeterli ve kurula katılan hekimlerin uzmanlık konularına uygun bulunduğu dikkate alınarak davalı ve feri müdahil tarafların yeniden rapor alınması istemleri haklı görülmemiş, birbirini teyit eden Adli Tıp Kurumu raporları dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmakla hükme esas alınmıştır.
Toplanan deliller ve hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporları ile davalı hekimin davacı bebeğin kalacı maluliyetinin oluşmasında raporda belirlenen kusurlu eylemi sonrasında görme yeteneğini bütünüyle kaybetmesinin yanında süreç içinde oluşan beyindeki hasar nedeniyle %100 oranında bedensel iş gücü kaybına uğradığını, her ne kadar davalı taraflarca davanın yalnız görme kaybının yitirilmesine ilişkin olarak açıldığı, iddianın genişletilmesine muvafakatlarının bulunmadığı beyanında bulunulmuş ise de birleşen 7. ATM’nin ….. esas sayılı dosyasında talebin yalnız görme yeteneğinin yitirilmesi nedenine dayalı olmayıp beyinde oluşan hasarından dolayı meydana gelen kalıcı maluliyetten doğan zararların talep edildiği dikkate alınarak davalı ve feri müdahil tarafların gerek bu konudaki itirazları gerekse maddi tazminat hesabı bilirkişinin raporuna yönelik itirazları haklı görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, Adli Tıp Kurumu raporları ile davacı bebeğin, davalı hekimin, raporlarda belirlenen ihmale dayalı kusuru nedeniyle görme yeteneğini kaybetmesinden sonra süreç içinde oluşan beyin hasarına bağlı olarak bedensel gücünün tamamını yitirecek şekilde kalıcı iş görmezlik halinin oluştuğu, davalı hekimin ihmali davranışı nedeniyle asıl dava ile birleşen davalarda talep edilen maddi ve manevi tazminat istemlerinden sorumlu olduğu, davalı hekimin davalı şirkete bağlı hastanede davalı şirketin çalışanı olması nedeniyle davalı şirketin de maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen maddi tazminat hesabı bilirkişisinin rapor ve itirazlar üzerine alınan ek raporu ile 505.502,24 TL sürekli iş görmezlik, 762.934,69 TL bakıcı gideri ve 750,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 1.269.186,93 TL maddi tazminattan davalıların sorumlu bulundukları Adli Tıp Kurumu raporu ile bebeğin davacı veliler tarafından 04/03/2009 tarihinde davalı hastaneye ve hekime götürülmesinde bu tarihte nezle tanısının konulmasından sonra bebeğin prematüre retinopatisi açısından acilen göz hekimine yönlendirilmesi gerektiği halde yönlendirilmemesi nedeniyle ihmale dayalı eylemin 04/03/2009 tarihinde işlenmiş olması nedeniyle bu tarihten itibaren maddi ve manevi tazminata ilişkin istemler için tahsil tarihine kadar avans faizi işletilmesi gerektiği, (ancak asıl davadaki manevi tazminat başlangıç tarihi maddi hata sonucu farklı bir tarih olarak yazılmış ise de hükmün değiştirilmesinin mümkün bulunmaması nedeniyle kısa karara uygun olarak gerekçeli kararda da aynı hüküm korunmuştur.) maddi tazminatın davacı bebek adına velileri tarafından velayeten talep edilebileceği davacı anne babanın doğrudan kendi adlarına dava konusu ettikleri maddi tazminatı talep edemeyecekleri göz önünde tutularak asıl davada kendi adlarına tazminat talebinde bulunan davacı velilerin maddi tazminat istemi yönünden taraf sıfatlarının bulunmaması nedeniyle maddi tazminat istemlerinin reddine, birleşen dosyada davacı bebek adına velayeten talepte bulunulması nedeniyle birleşen dosyadaki maddi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı bebeğin hekim kusuru nedeniyle bir ömür sürecek kalıcı maluliyeti nedeniyle gerek davacı bebeğin gerek davacı anne ve babanın gerekse davacı kardeşin acı ve üzüntü yaşayacakları açıklamaya muhtaç olmayan bir gerçek olup tüm davacıların manevi tazminat istemleri bu nedenle haklı görülmekle davacı bebeğin oluşan maluliyetinin niteliği, sağlıklı yaşayacağı bir hayatı bütünüyle yitirmesi ve ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç kalıp eğitim görmek, evlenmek, iş sahibi olmak ve bunlara bağlı tüm sosyal alanlardan mahrum kalacak bir hayata muhtaç kalması, tarafların sosyo ekonomik durumları, ülkemizdeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü ve davalı hekimin kusuru ile ortaya çıkan sonucun ağırlığı birlikte değerlendirildiğinde, davacı bebek için 200 Bin TL, davacı anne, baba ile davacı kardeş için 25 Bin’er TL manevi tazminat takdir edilmiş, buna göre takdir edilen manevi tazminat miktarları üstünde kalan istemler yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden;
a)Manevi tazminat isteminin KABULÜ İLE; her bir davacı için 25.000 TL olmak üzere toplam 50.000 TL manevi tazminatın 28/01/2009 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
b)Maddi tazminat istemine yönelik davanın REDDİNE,
2-Birleştirilen İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. esas sayılı dosya yönünden;
a) Davacı …. için 200.000 TL ve davacı …. için 25.000 TL olmak üzere toplam 225.000 TL manevi tazminatın 21/12/2016 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
b) Davacı tarafın ….. yönünden 50.000 TL,. yönünden 5.000 TL olmak üzere toplam 55.000 TL fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin REDDİNE,
3-Birleştirilen İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyası yönünden;
Davanın KABULÜ İLE; 505.502,24 TL sürekli iş görmezlik, 762.934,69 TL bakıcı gideri ve 750,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 1.269.186,93 TL maddi tazminatın 04/03/2009 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
4-Asıl davada;
a)-Harçlar yasası uyarınca maddi tazminat istemi yönünden alınması gereken 35,90 TL harcın peşin yatırılan 13,50 TL + 20.804,00 TL ıslah harcı = 20.817,50 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 20.781,60 TL harcın isteği halinde davacılara iadesine,
b)-Harçlar yasası uyarınca manevi tazminat istemi yönünden alınması gereken 3.415,50 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 675,00 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 2.740,50 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
c)-Davacı tarafça manevi tazminat istemi yönünden peşin yatırılan 675,00 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
d)-Maddi tazminat istemi yönünden davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13(1-2) maddesi uyarınca takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
e)-Manevi tazminat istemi yönünden davacı …… yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …. verilmesine,
f)-Manevi tazminat istemi yönünden davacı ….. yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …….. verilmesine,
5-Birleşen 2017/153 esas sayılı davada;
a)-Harçlar yasası uyarınca maddi tazminat istemi yönünden alınması gereken 86.698,16 TL harçtan peşin yatırılan 4.334,91 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 82.363,25 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
b)-Davacılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 62.025,60 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
c)-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 4.334,91 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
6-)Birleşen ……. esas sayılı davada;
a)-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 15.369,75 TL harçtan peşin yatırılan 956,34 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 14.413,41 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
b)-Davacı……yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 17.950,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı….. verilmesine,
c)-Davacı ……..yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ……verilmesine,
c)-Davacı ……davasının reddedilen bölümü için davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 10.750,00 TL vekalet ücretinin davacı ….n alınarak davalılara verilmesine,
e)-Davacı …. davasının reddedilen bölümü için davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13. maddeleri uyarınca takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacı ………’tan alınarak davalılara verilmesine,
f)-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 659,34 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-)a-Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davacı tarafça yapılan birleşen …… esas sayılı dosyaya ait 29,20 TL başvurma harcı, birleşen…… esas sayılı dosyaya ait 31,40 TL başvurma harcı, 13,00 TL bir adet tebligat gideri, asıl dosyada yapılan 15,60 TL başvurma harcı, 803,50 TL altmış sekiz tebligat gideri, 45,10 TL altı adet posta ve müzekkere gideri ve 1.950,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.887,80 TL yargılama giderinden 29/30’unun karşılığı olan 2.791,54 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, 1/30’unun karşlığı olan 96,26 TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
b-)Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davalı şirket tarafından yapılan 27,00 TL bir adet posta ve müzekkere gideri ve 60,00 TL tanık ücretinden oluşan toplam 87,00 TL yargılamada giderinin 1/30’unun karşılığı olan 2,90 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı şirkete verilmesine, 29/30 ‘unun karşılığı olan 84,10 TL yargılama giderinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
c-)Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davalı …..tarafından yapılan ve yalnız tanık ücretinden oluşan 60,00 TL yargılama giderinin 1/30’unun karşılığı olan 2,00 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı . . verilmesine, 29/30 ‘unun karşılığı olan 58,00 TL yargılama giderinin davalı .. üzerinde bırakılmasına,
8-)Davacı ve davalı taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından harcanmayan gider avansının HMK’nun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı ihbar olunan sigorta şirketinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/10/2018