Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/392 E. 2018/254 K. 07.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/392 Esas
KARAR NO : 2018/254

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 07/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirketin 10/08/2008 tarihli —-bankası— Şubesine ait— nolu 25.709,00 TL tutarlı ve 10/09/2008 tarihli —bankası —- Şubesine ait —nolu 25.709,00 TL tutarlı çekleri— Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye sipariş edilen yağlar için verdiğini, firmanın söz konusu çekleri almasına rağmen sipariş olarak aldığı yağları müvekkili şirkete teslim etmediğini ve ekonomik durumunun bozulmasından dolayı bu çekleri davalı şirkete devrederek bu şirketten kredi temin ettiğini, müvekkilinin gerçekte bu çekler ile ilgili borçlu olmadığını, müvekkilinin söz konusu çeklerin iptali için Kilis Asliye Hukuk Mahkemesi’nin — esas sayılı dosyası ile menfii tespit dava açtıklarını ancak davadan sonra el değiştiren çeklerin elinde bulunduranına davanın ihbarının mahkeme tarafından reddedildiğini ve bu davayı açtıklarını, müvekkilinin çekleri vermiş olduğu siparişe karşılık verdiğini ancak —‘nın sipariş aldığı yağları müvekkili şirkete göndermediği gibi çekleri de müvekkili şirkete iade etmediğini, tüm bu nedenlerle müvekkili şirketin dava konusu edilen çekler ile ilgili davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından açılan davayı kabul etmediklerini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın yetki yönünden reddinin gerektiğini, davacı vekilinin birleştirme talebinin de yerinde olmadığını, müvekkili şirketin dava konusu çeklerin yasal ve meşru hamili olduğunu, kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi gereği müvekkili şirketin keşideci ile cirantalar arasındaki borcun doğuş sebebini araştırmak ve kanıtlamak ile yükümlü olmadığını, şahsi def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, mevcut haliylede davanın reddinin gerektiğini, dava konusu çeklerin teminat olarak keşide edilmediğini, müvekkili şirketin çekleri yasal prosedüre uygun olarak belgeleri ile birlikte teslim aldığını, bu nedenlerle davacı yanın %40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin gerektiğini tüm bu nedenlerle öncelikle yetki itirazlarının kabul edilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin birleştirme talebinin reddine müvekkilinin yapmış olduğu işlemleri usul ve yasalara uygun olarak yapmış olduğu dikkate alınarak davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davacının dava konusu —-bankası — Şubesine ait — ve — nolu toplam 51.418,00 TL bedelli çeklerden dolayı davalıya 32.047,83 TL borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik davadır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla ,ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile , uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Talimat mahkemesinde alınan bilirkişi kurulu raporunda ” Factoring sözleşmesi alacak satışı ve alacağın temlikinden ibaret karma bir sözleşmedir. Temel ilişkide BK.nun alacağın temlikine ilişkin BK.m.162 vd. maddeleri hükümleri uygulanır. İkinci derecedeki hususlarda vekalet sözleşmesi ve cari hesap sözleşmesi hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir. Müstakbel alacakların temlikine bir engel yoktur, bu nedenle somut olayda olduğu gibi temel ilişkide henüz mal tesliminin yapılmadığı, sipariş edilen mallara karşılık peşinen verilen avans çeklerinin temliki, hukuken mümkündür. Şu var ki, böyle alacaklar bakımından temlikin etkisi, ancak alacağın fiilen ortaya çıkması, somut olayda sipariş edilen malın bayie (davacıya) teslimi ile söz konusu olur.
Temlik sözleşmesi, borçlunun durumunu ağırlaştırmamalıdır: Özel hukukta temel kural olarak, hic kimsenin tarafı olmadığı bir sözleşme ile hukuki durumunun eskisine oranla kötüleşmesine cevap verilemez. Alacağın temliki halinde borçlu, alacağı temlik -eden alacaklıya karşı ileri sürebileceği itiraz ve defileri, alacağı devralan yeni alacaklıya karşı da ileri sürebilmelidir. BK.m.167 hükmü bu kuralı öngörmektedir. Dolayısıyla somut olayda davacı, dava konusu çekleri teslim ettiği — A.Ş. ‘ye karşı ileri sürebileceği BK.m.81’den kaynaklanan akdin ifa edilmediği (ödemezlik) def’ini, dava konusu çekleri ve dolayısıyla alacağı —- A.Ş. ‘den devralan davalı … şirketine karşı da başarı ile ileri sürebilecektir.
Davalı …Ş.’nin dava konusu çeki temellük etmediği, ciro yolu ile iktisap ettiği, iyiniyetli hamil olduğu ve kıymetli evrakta mücerretlik ilkesinden yararlanması gerektiği, davacı ile —A.Ş. arasındaki temel ilişkiden doğan def’ilerin kendiisne dermeyan edilemeyeceği savunmasına hukuken itibar etmek mümkün görülmemektedir. —- ve — Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik madde 22/2 hükmüne göre faktoring şirketleri kambiyo senetlerine davalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilemeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler. Bu hüküm anlamında dava konusu çekin davalı … şirketine geçişi teknik anlamda bir ciro değil , BK m.162 vd.göre bir alacak temlikidir. Faktoring şirketi herhangi bir tacir gibi ciranta yada hamil olamaz. İmtiyazla kurulmuş bir finans şirketi olan davalı … şirketi , son hamil görünümü nedeniyle, kambiyo senetlerinde mücerretlik ilkesi ve iyiniyet karnesi gibi ilke ve karinelerden yararlanamaz.
Huzurdaki menfi tespit davasına konu olan senedin bir kambiyo senedi olması hukuki durumu değiştirmez. Kaldı ki davalı … şirketi temellük ettiği çekin avans ödemesi olduğunu bilmediğini hal ve şartlara göre ileri süremez; basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğundan , temellük ettiği çekteki alacağın müstakbel bir alacak olması nedeni ile hüküm ifade edeceği zamanın ancak davalı —A.Ş.nin davacıya mal teslimi ile baslayacağını bilmesi gerekmektedir. Bu hususta davalı … şirketi, çekte ifadesini bulan alacağı devir alırken, davacı ile gereken iletişime geçmemiş ve gerekli teyidi almamıştır ; karşılıklı edimlerin ifa edilip edilmediğini araştırmamıştır.
Sonuç olarak kurulumuz, davacının davalı—- A.Ş.’ye mal satın alma amacı ile peşinen verdiği dava konusu avans çeklerinin, mal teslimi olmaması nedeniyle bedelsiz hale geldiği ve çeklerin tahsil edilmek istenmesine karşı davacının ödemezlik defini başarı ile hem temel ilişkide —-A.Ş.ye ve hem de çek konusu alacağı — A.Ş den devralan davalı …Ş.’ye karşı BK.m.167 hükmü gereği ileri sürebileceği, davacının davalıya dava konusu çeklerin toplamı miktarında bir borcunun bulunmadığı ” görüşü bildirilmiştir.
Kilis Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/11/2012 tarih —- esas — karar sayılı kararı ile bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor çerçevesinde davacı tarafından —A.Ş. ‘ye mal karşılığı olmak üzere dava konusu çeklerin verildiği, ancak —i A.Ş. nin sipariş almış olduğu malları davacı şirkete teslim etmediği gibi dava konusu çekleri de iade etmeyerek bu çekleri davalı şirkete verdiği ve bu şirketten kredi kullandığından bahisle dava konusu çeklerden dolayı — A.Ş. ye sipariş aldığı malzemelerin teslim edilmediğinden davacının dava konusu çeklerden dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş,
Mahkemenin verdiği karar Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 02/04/2013 gün ve 2013/1867 esas 2013/5693 karar sayılı ilamı ile icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat davalarında yetkili mahkemenin İİK 72/son maddesi gereğince özel olarak düzenlendiği , bu itibarla icra takibinin başlatıldığı yer itibariyle yetkisiz mahkemede karar verildiğinden Kilis mahkemelerinin yetkisiz olduğundan kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun yargıtay bozma ilamına uyularak dosya mahkememize gönderildikten sonra yapılan yargılamada, dosya arasında bulunan 295.457,29 TL bedelli faturaların davacı tarafından dava dışı tasfiye halinde —A.Ş. lehine düzenlenen fatura bulunup bulunmadığı ve bu faturaların davacı defterlerinde yer alıp almadığı hususunda rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından alınan 11/04/2017 tarihli raporda ,”taraflar arasındaki ihtilaf bakımından bilirkişiye tevdi edilen görevde, dava dışı —. A.Ş tarafından finansman temini için davalı … şirketine tevdi edilen çeklere ait mal teslimini , ticari ilişkiyi tevsik eden 295.457,29 TL bedelli faturaların ve kayıtlarının incelenerek davacı tarafın dava dışı —A.Ş lehine düzenlenen fatura bulunup bulunmadığı, varsa adet ve tutarlarının tespiti ile bu faturaların davacı defterlerinde kaydının bulunup bulunmadığı olmasına rağmen, 22.11.2016 tarihli 6 celse nolu duruşma tutanağında, duruşmaya katılan her iki tarafın vekillerine huzurda 23/12/2016 tarihinde saat 10:30 da mahkeme kaleminde yapılacak defter & belge incelemesi tebliğ edildiği, davacının inceleme gününde ihtilafın yaşandığı 2008 yılı defter ve belgelerini ibraz etmediğinden incelenemediği, incelenen davalı defterlerinde ise, dava konusu keşideci davacıya ait çeklerin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dava dışı —-San. A.Ş’ den almış olduğu 25 adet 295.457,29 TL’ tutarlı temlik faturasını almış olduğu, davacının defter & belgelerinin ibraz edilmediğinden incelenememesi karşısında, menfi tespit iddiasının ispatı ile davalının dava konusu çeki temellük etmediği, ciro yolu ile iktisap ettiği, iyi niyetli hamil olduğu ve kıymetli evrakta mücerretlik ilkesinden yararlanması gerektiği, davacı ile —. A.Ş arasındaki temel ilişkiden doğan def ilerin kendisine dermeyan edilemeyeceği savunması hakkındaki hukuki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu “görüşü bildirilmiştir.
İncelenen tüm dosya kapsamına , tarafların iddia ve savunmaları , denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, açılan davada davacı dava dışı — San. Ve Tic. A.Ş. ‘ye sipariş ettiği mallar nedeniyle 2 adet çek verdiği, malların teslim edilmediğinin , çeklerin davalıya ciro edildiğini , davalının çekleri faktoring hizmetleri kapsamında aldığını, alacağın temliki hükümlerine göre ödemezlik def’inin ve itirazların davalıya karşı da ileri sürülebileceğini belirterek davacının bu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve çeklerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İptali istenen çeklerin incelenmesinde davacı şirketin — San. A.Ş. lehine 2 adet çeki düzenlediği ,bu çeklerin ciro yolu ile —San. A.Ş. adına ciro edildiği , her iki çekte de —-A.Ş. nin cirosunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde ilgili çeklerin — San. Tic. A.Ş. ‘ye kampanyalı yağ alımı için verilen siparişler için verdiğini, bu şirketin de çek karşılığı ürünlerin teslim etmeden ekonomik durumunun bozulması nedeniyle davalıya devrederek kredi temin ettiğini bahsetmiştir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi her iki çekte davacının belirttiği gibi — San. Tic. A.Ş. nin çekleri teslim aldığı belli olmadığı gibi çeklerde bu şirketin cirosu bulunmamaktadır. Davalı ile dava dışı —. A.Ş. arasında faktoring sözleşmesi yapılmıştır. Faktoring sözleşmesinde alacağın temlikine engel bir hal olmayıp sipariş edilen mallara karşılık peşin verilen avans çeklerinin temlikinin mümkün olduğu anlaşılmıştır. 14/09/2012 tarihli bilirkişi raporunun mali yönden incelenmesinde ,dava konusu her iki çekin davacı defterlerinde yer alan faturalarda ihtilafa konu çek karşılığı olup olmadığı yönünde bir sonuca ulaşılamadığı belirtilmiştir. Mahkememizce de mali müşavir bilirkişi ile davacı yanın iddiaları çerçevesinde dava dışı —San. A.Ş. tarafından finansman temini için davalı … şirketine tevdi edilen çeklere ait mal tesliminin karşılığı olarak bu ticari ilişki kapsamında ilgili faturaların karşılığı fatura bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yaptırılmış , ancak bu çerçevede davacı bilirkişi incelemesine konu olmak üzere 2008 yılı defter ve belgelerini ibraz etmediğinden bu yönde bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu çerçevede talep değerlendirildiğinde davacının ilgili çekleri teslim ettiği—San. Tic. A.Ş. nin çeklerde cirosunun bulunmadığı , davalı —A.Ş. nin de bahsi geçen kambiyo senetleri yönünden uyuşmazlığın tarafı bulunmadığı , keşideci ile lehtar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan şahsi defîlerin ileri sürülmesinde ,davalının davacının zararına hareket ettiğine dair hususun kanıtlanamadığından açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 35,90-TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 763,60 TL harçtan mahsubu ile artan 727,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.005,98 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi.07/03/2018