Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/2370 E. 2018/1020 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/2370 Esas
KARAR NO : 2018/1020
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/11/2014
KARAR TARİHİ : 24/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından, müvekkili davacı aleyhine İstanbul Anadolu 7. İcra Müdürlüğü’nün….. E. sayılı dosya ile icra takibi yapıldığını, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle takibin kesinleştiğini, davacının. … ‘nin sahibi olup, müvekkiline ait şirket hisselerinin haczi için gönderilen yazının . tarihinde şirkete tebliğ olmasıyla icra takibinden haberdar olunduğunu, bunun üzerine İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesi ….. E. sayılı dosya ile tebligatın usulsüzlüğü konusunda dava açıldığını, davanın derdest olduğunu, imzası taklit edilmiş bono ile başlatılan icra takibi bir dolandırıcılık hikayesinin son parçası olup, var olan hukuki bir işlem kullanılarak, imza taklit edilmek suretiyle yeni bir hukuki işlem oluşturulmaya çalışılarak müvekkilinin borçlu gösterilmeye çalışıldığını, müvekkili ile dava dışı ……. arasında ve tanık olarak.’nun olduğu bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili tarafından 250.000,00 TL ödeme yapılıp karşılığında teminat senedi ile arsa alacağının kararlaştırıldığını, anlaşma gereği müvekkilinin 250.000,00 TL’yi …… hesabına gönderdiğini, gönderilen bu paraya karşılık müvekkilinin kendisini garanti altına almak için …. arsa satış vekaletnamesi ile birlikte bu kişiye ait araçların devrini aldığını, ancak verilen araçların ayıplı olmasından dolayı araçların ….. geri verilmesinin kararlaştırıldığını, bunun üzerine araçların devrine karşılık borç senedi istediğini, 250.000,00 TL miktarlı bono düzenlendiğini, imzalanarak müvekkiline verildiğini, davacıda bulunan araçların tekrar ….. iadesi için….. talimatı ile yanında çalışan ve/veya arkadaşı olarak bildiği …’a satış vekaletnamesi verildiğini,müvekkili ile davalı arasındaki tanışıklığın buradan başladığını, verilen bu satış vekaletnamesi ile birlikte aynı araçların ……satış yapılarak geri verildiğini, davacının …. yanında çalışan ve/veya arkadaşı olarak bildiği davalının buradaki tek görevinin evrak takibi yapıp gerekli işlemleri halletmekten başka bir şey olmadığını,müvekkili lehine düzenlenen bonodaki yazı şekli ile davaya konu senetlerdeki yazım şekli birbirine benzediğini, belli bir elin ürünü olan senetteki yazıların, yukarıda anlatılan hukuki işlemi taklit ederek fakat sahte imza atılarak yeni bir hukuki işlem tesis edilme yoluna gidildiğini, profesyonel dolandırıcılık söz konusu olduğunu, davalı tarafın icra takibine konu ettiği protokol ve bononun tamamen düzmece olduğunu, müvekkili tarafından imzalanmadığını, protokolün sahte bononun mahkeme nezdinde olası davalara karşı “ön alma”, bonoyu sebebe bağlamak için yapıldığının açıkça ortada olduğunu, müvekkilinin daha önce de yine aynı şekilde dolandırıcılık ile karşı karşıya kalıp, son anda işlem yapılmasına engel olduğunu, davalı tarafça İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …… E. sayılı dosyasında tanık olarak gösterilen ve kendileri tarafından düzenlenen gerek bono ve gerekse de protokol de tanık olarak …… göründüğünü, ancak yaklaşık olarak bir yıl önce, müvekkilinin bir tanıdığının kendilerine bir senet ulaştığı, bu senedin icra takibine konu yapılmak istendiği, söz konusu senette borçlunun … olarak gösterilmesinden dolayı senedi ilgili kişilerden zorla aldıklarını ve …’ye vermeyi uygun gördüklerini beyan ettiklerini. vadeli 175.000,00 TL ve yine aynı vade tarihli 200.000,00 TL miktarlı ve alacaklısı … olduğu senetlerin müvekkiline verildiğini, müvekkilinin aleyhine başlatılan ve dava konusu olan icra takibi gibi yeni bir dolandırıcılığın hazırlık aşamasında iken önüne geçildiğini, davaya konu senet ve protokoldeki el yazısı ile ……ait olan senetlerdeki el yazısının aynı olduğunu,
belli bir yapının organize ettiği, daha önce denenmek istenip başarılmamış olan dolandırıcılığın, bu kez mahkemeler kullanılarak, üstüne yasal kılıf hazırlanarak bir oldu-bitti ile müvekkilinin haberi olmadan icra takibine girişildiğini, bu dolandırıcılık girişimi ile ilgili olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan hazırlık soruşturmasının devam ettiğini bildirmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davaya konu bonolardan dolayı müvekkili davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava konusu senetlerin ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın konusunun….TL’lik yazılı ödünç akdine bağlanmış asıl alacak bonosu olduğunu, bononun ….. tarihli yazılı protokole bağlandığını, borç senedi ile ödünç sözleşmesinde ve ceza-i şart bonosunda davacı borçlunun 6 ayrı imzası bulunduğunu, davacının ödünç aldığı 420.000,00TL’lik miktarın 70.000,00 TL’lik kısmının ödemesini bir adet …. Marka aracının satışı yolu ile yapmak üzere davalı-alacaklıya özel vekaletname verdiğini, vekaletnamede davacı-borçlunun fotoğrafı ve noter huzurunda atılmış imzasınının bulunduğunu, bu imzanın inkar edilmediğini, borç miktarından araç değeri düşüldükten sonra kalan 350.000,00 TL için bono tanzim edildiğini ve bu mutabakat çerçevesinde protokol düzenlendiğini, imzaların uzman görüşü ile davacıya aidiyetinin tespit edildiğini, hatta davacının aynı gün protokoldeki….. aracının satışı için ikinci kez noterde davalıya vekaletname verdiğini, her iki vekaletnamede de .. Plaka sayılı.. marka aracın satışına yetki verildiğini, davacının haksız ve kötü niyetli olup, aynı gün imzaladığı beş ayrı belge bulunduğunu, bu belgelerin ikisinin noterlikte tanzim edilen vekaletnameler olduğunu, diğer üç adi yazılı evrakın ise protokol, asıl borç bonosu ve ceza-i şart bonosu olup, bu belgelerdeki imzaların tümünün davacının eli ürünü olduğunu, noter evrakının içeriklerinin 20/06/2011 tarihli protokolün içeriğini doğruladığını, 350.000,00 TL’lik bononun neden düzenlendiğini protokolde gayet net biçimde açıklandığını, davacının noterde tanzim olunan vekaletnamenin sebebinin protokolün içeriğine dahil olabilmesini açıklaması gerektiğini, imza incelemesinin tüm uyuşmazlığı çözeceğini, davacının….. aleyhinde suç duyurusunda bulunmadığını, davacının noter tarafından düzenlenen belgelerdeki imzaları ile davalı ile olan ilişkisini maddi-hukuki gerçekliğe aykırı da olsa kabul ettiğini, aldıkları raporda imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirlendiğini, senedin sahte imza ile tanzim edildiğinin varsayılması halinde protokol ve ceza-i şart bonosunun tanzim edilmesinin bir anlamı bulunmadığını, altı ayrı belgede borçlu imzasının taklit edilmesinin hayat tecrübesine aykırı olup, hukuken buna ihtiyaç da bulunmadığını, ceza-i şart bonosu tanzim olunarak 350.000,00 TL’lik ikinci bir alacağın şarta bağlanmasının anlamı bulunmadığını, ayrıca ikinci vekaletnamede protokolün zikredilmemesinin de senedin sahte olmadığını gösterdiğini, ilk vekaletnamenin tanzim olunmasından sonra protokolün düzenlendiğini, ikinci vekaletnamenin yetkilerinin çok daha geniş olduğunu, davacının davalıyı bu vekaletnameler nedeniyle azletmediğini, davacının bu düzeyde bir yetkiyi borçlu olduğu için ve davalıya borcunu ödeyeceğinin güvencesini vermek için vekaletnameleri verdiğini, dava dışı üçüncü şahsa araç devrededilmesi halinde araç satın alma yetkisininin davalıya verilmesinin bir anlamı bulunmadığını, davacının davalı hakkında bir suç duyurusu olmayıp, davalıya iftira ettiğini bildirmiş, davanın reddine, davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı ve kesinleşen icra takibie konu bonodaki imzanın eli ürünü olmadığını, bir dolandırıcılık ürünü olarak bononun sahte olarak tanzim edildiğini, bu nedenle davalıya borcu bulunmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise bononun davacının eli ürünü olduğunu, bononun yazılı ödünç akdinden kaynaklandığını, prokotole bağlandığını, prokotole bağlı olarak cevap dilekçesinde dile getirilen davacı tarafın birçok işlem ve eylem gerçekleştirdiğini iddia etmiştir.
Davalı, davaya konu kaynaklanan alacağının tahsili için davaya konu bonoya dayalı olarak 06/05/2014 tarihinde kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapmış, davalı İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesinin ….. esas sayılı dosyasında tebligatın usulsüzlüğü ile bonodaki imzaya ve faiz oranlarına itirazda bulunmuş, icra mahkemesince itirazın süresinde yapılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş bozma sonrası yapılan yargılamada mahkememizde görülen davanın sonucunun beklenmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafın şikayeti ile Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada alınan bilirkişi raporunda davaya konu bonodaki imzanın davacının eli ürünü olduğu, imza ve yazıların davalı ile dava dışı …….. eli ürünü olmadığı bildirilmiş, rapora bağlı olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca davalı ile …..k hakkında sahtecilik yolu ile davaya konu bonoyu düzenlemek ve davacıyı dolandırmak suçlamalarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, davacının karara yaptığı itirazın reddine karar verilerek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar kesinleşmiştir.
Dava dosyasında 01/04/2016 tarihli ilk raporda bilirkişi …. bonodaki el yazılarının davacının eli ürünü olmadığını, imzaların davacının imzalarına benzediğini, ancak davacının eli ürünü olduğuna dair tespit yapamadığını bildirmiş, ardından Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 06/02/2016 tarihli raporda bonodaki ve protokoldeki imzaların davacının eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu bildirilmiş, itirazlar üzerine alınan Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Kurulunun 07/02/2017 tarihli raporunda da gerek davaya konu bono gerekse protokoldeki imzaların davacının eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu bildirilmiştir. Alınan tüm raporlarda imzanın davacının imzalarına benzerlik gösterdiği ve kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olduğunun belirlenmesine, çelişik bir rapor bulunmamasına rağmen varılan sonucun şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi yönünden bu kez ve son olarak akademisyen nitelikli üç uzman bilirkişiden oluşan ve bilirkişi kurulundan rapor alınmış, bilirkişi kurulu 16/02/2018 tarihinde sundukları raporlarında bono ve protokoldeki imzaların aynı elin ürünü olduğu, bonodaki ve protokoldeki yazıların davacının eli ürünü olmadığı, ancak her iki belgedeki imzaların motor hareketler, kalem izleri ile başlangıç ve bitiş açısından mukayeseye esas davacının imzalarının yer aldığı belgelerdeki imzalarla benzerlikler olduğu ve aynı el ürünü sayılabileceği bildirilmiştir.
Davacı taraf davalıya yemin teklifinde bulunmuş ve yemin metnini dosyaya sunmuş ise de son duruşmada yemin teklifinden vazgeçtiklerini bildirmiş, yeniden bilirkişi kurulu oluşturularak rapor alınmasını talep etmiş ise de Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan rapordan sonra mahkememiz dosyasında alınan 01/04/2016 tarihli rapordan sonra Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 17/02/2017 tarihli raporda imzaların davacının eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel olduğunun belirtilmesine rağmen Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Kurulundan yeniden rapor alınmasına rağmen uzman öğretim üyelerinden oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulundan raporun alındığı, alınan raporlar arasında çelişkili bir rapor bulunmaması yanında alınan tüm raporlar ve özellikle son raporda belirtilen sonuç ve kanaat göz önünde tutularak usul, yasa ve dosya kapsamı yönünden yeni bir rapor alınması gerekliliğinin bulunmadığı, gerek birbirini teyit eden önceki tüm raporlar gerekse akademisyenlerden oluşan bilirkişi kurulunun protokoldeki ve davaya konu bonodaki imzaların emsal belgelerdeki imzalarla gösterdiği benzerlikler nedeniyle aynı el ürünü sayılabileceğine yönelik tespiti karşısında davaya konu bono ve protokoldeki imzaların davacının eli ürünü olduğu anlaşılmakla davacı tarafın bu yöndeki istemin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma dosyası ve bu dosyada alınan bilirkişi raporu, mahkememiz dosyasında alınan tüm bilirkişi raporları ile her ne kadar davacı taraf davalı tarafın dolandırıcılık eylemi kapsamında davaya konu bono sahtecilik yoluyla ürettiğini iddia etmiş ise de Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada alınan raporda davaya konu protokol ve bonodaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun bilirkişi raporu ile belirlenmesi yanında aynı raporda her iki belgedeki imza ve yazıların davalı ile …….eli ürünü olmadığının tespit edilerek buna bağlı olarak sahtecilik ve dolandırıcılık suçlaması ile yapılan soruşturma ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın kesinleştiği, yukarıdaki paragrafta ayrıntılı olarak açılandığı üzere mahkememiz dosyasında alınan tüm raporların birbirini teyit eder nitelikte olup Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi ile Genişletilmiş Uzmanlar Kuruluna ait her iki raporda, her iki belgedeki imzaların davacının eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel olduğunun tespit edilmesinden sonra bu raporlarla dahi yetinilmeyerek akademisyen uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda da belgelerdeki imzaların davacının eli ürünü sayılabileceği tespiti ile birlikte dava konusu edilen bono ile bu bononun dayanağını teşkil eden protokolde bulunan imzaların davacının eli ürünü olduğunun kabul edilmesi gerektiği ile birlikte dosyada toplanan diğer deliller, özellikle davacının dava konusu ettiği iddiaları yönünden yapılan soruşturmada verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleştiği davacı tarafça dolandırıcılık ve sahtecilik iddialarının kanıtlanamadığı birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine, teminat karşılığı takibin durdurulmasına karar verilmesi nedeniyle davacının davaya konu alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminat ile sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili duruşmada hükmün verilmesinden sonra uyap üzerinden sunduğu dilekçelerinde davanın reddi kararı ile birlikte tedbirin kalktığının gerekçeli kararda açıklanmasına karar verilmesini talep etmiş ise de İİK’nun 72(4) maddesinde davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde tedbir kararının kalkacağı, hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacağı düzenlenmesi gereği mahkememizin hükümde tedbirin kalktığının tespitine karar vermesi gerekmediği gibi kısa hükme aykırı olarak gerekçeli karar da bu nitelikte bir ilavenin yapılmasının mümkün bulunmadığı, gerekçeli kararda İİK’nun 72(4) maddesi hükmünü açıklayıcı bir anlatımda bulunması da gerekmediği, icra müdürlüğünce, mahkememizin kararına göre İİK’nun 72. maddesine aykırı işlemler yapılması halinde şikayet yolu ile icra hukuk mahkemesine başvurulabileceği dikkate alınarak gerekçeli kararda davacı vekilin istemi gibi bir açıklamaya yer verilmesine gerek görülmemiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kanıtlanamaması nedeniyle REDDİNE,
2-Dava konusu alacağın %20 oranındaki 93.085,13 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 35,90 TL harcın peşin yatırılan 7.948,35 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 7.912.45 TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı taraf yararına AAÜT’nin 13/1 maddesi uyarınca takdir edilen 32.567,02 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 167,80 TL on dört adet tebligat gideri ve 15,90 TL üç adet posta ve müzekkere giderinden oluşan toplam 183,70 TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/10/2018