Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/223 E. 2018/180 K. 20.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/223 Esas
KARAR NO : 2018/180

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/05/2014
KARAR TARİHİ : 20/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının arasında yaklaşık 20 yıllık bir dostluk olduğunu, müvekkili ile davalının tesadüfen bir araya geldiklerinde, yaptıkları konuşmada davalının emekli olduğunu ve bir iş yapmak istediğini müvekkiline söylemesi üzerine müvekkilinin de kendisine bir arkadaşının hissedarı olduğu —Hizmetleri A.Ş’ndeki %5 hissesini aracılık ederek müvekkiline satabileceğini söylediğini, davalının müvekkiline ricada bulunarak bu konu ile ilgilenmesini ve hisseyi alıp ortak olabileceğini ifade ettiğini, müvekkilinin de — Hizmetleri A.ş.’nin % 5 hissedarı olan ve hissesini satmak isteyen — ile irtibata geçtiğini, —‘ün hissesini 112.000,00,-TL’ye devir edeceğini belirtmesi üzerine, davalı ile müvekkilinin tekrar bir araya geldiğini, hisse sahibi —‘ün 112.000,00,-TL’lik hissesini davalıya devredebileceğini söylediğini, bunun üzerine davalının peyderpey toplamda 95.000,00,-TL hisse devri bedeline mahsuben müvekkiline 95.000,00 -TL’yi verdiğini, müvekkilinin ise “Dünyanın bin hali var, ne olur ne olmaz” diyerek tamamen iyi niyet ve dostluk çerçevesi içerisinde 95.000,00.-TL’lik bir senet imza ederek teminat olarak davalıya verdiğini, daha sonra davalının, —‘ten söz konusu şirketin %5’lik hissesini noter huzurunda satın aldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünde de kayıt ve tescilinin yapıldığını, bu şirketin hisse devri sonrasında davalının, müvekkilini dolandırıcılıkla suçladığını ve müvekkiline karşı yapmış olduğu savcılık şikayetine binaen açılan İstanbul Anadolu— Ağır Ceza Mahkemesinin —-E. Ve — K. Sayılı dosyasındaki ifadesinde “Kendisini ailecek tanınm ama 20 yıldır kendisiyle görüşmüyorduk, ben de önce 60.000,00.-TL sonra da 30.000,00.-TL verdim. Daha sonra da eşimin bileziklerini bozdurarak 5.000,00 TL verdim. Sonrasında şirketi devraldık. Bu paraları şirketi devralmadan önce verdim. Parayı verdiğimde ne olur ne olmaz diye bir hafta sonra bize senet verdi, kendisine çok güvenmiştik.” diyerek ikrarda bulunduğunu, bu beyanı ile bu senedin teminat olarak verildiğini kabul ettiğini, açılmış olan ceza davasında müvekkiline isnat edilen suçun, tacir ve şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı ve özel befgede sahtecilik olduğunu, müvekkilinin sonuçlanan davadan beraat ettiğini, müvekkilinin davalıya vermiş olduğu teminat senedini şirket hisse ve devir ve teslim işlemi yapıldıktan sonra defalarca şifahen tarafına teslim edilmesini istediğini, fakat bugüne kadar senedi iade etmediğini, bu davranışı ile müvekkilini tedirgin ettiğini belirterek davanın kabulü ile, davalının elinde bulunan senedin teminat senedi olduğunun tespitine, dava konusu senedin bedelsiz olduğuna,ilgili senede ilişkin borçlu olmadıklarına, dava sonunda dava konusu senedin bedelsiz olarak taraflarına iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmeslne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tarafların uzun yıllardır tanışmakta olduğunu, sohbet ettikleri bir gün davacı tarafın durumunun çok sıkışık olduğunu, eğer borç para alabilirse en kısa sürede ödeyeceğini, hatta bu para karşılığında aynı bedelde bîr senet verebileceğini söylediğini ve müvekkilinden borç para istediğini, müvekkilinin de elinde belirli bir miktar para olduğunu, ancak bu paranın kendisini ve ailesinin güvencesi olduğunu, dolayısıyla eğer bu borç parayı verecekse de bunun karşılığında mutlaka bir senet alması gerektiğini belirterek davacıya sırasıyla 60.000,00.-TL, 30,000,00.-TL ve 5.000,00 TL borç para verdiğini, bunun karşılığında da davacıdan dava konusu 25.04.2007 düzenleme tarihli senedi aldığını, davacının aynı dönemde müvekkilinin emekli olduğu İçin başka işler yapması gerektiğini, kendisinin de ortak olduğu —Hizmetleri’ne ortak olmasının iyi olacağı zira bu şirketin ileride çok kazançlı işler yapacağı vb. beyanlarla müvekkilinin bahsi geçen şirkete ısrarla ortak yapmak istediğini, ancak müvekkilinin şirkete ortak olmak için birikmiş bir parası olmadığını söylemesi üzerine de şirketin ortaklarından —‘ün hissesini zaten bedelsiz dahi olsa satmak ve ortaklıktan çıkmak istediğini, bunun çok güzel bir fırsat olduğunu ileri sürerek müvekkilini bîr şekilde kandırmayı başardığını, bunun üzerine müvekkilinin —-‘ün —-Hizmetleri A.Ş deki hisselerini 2007 yılının haziran ayında bila bedeller devralmak suretiyle şirkete ortak olduğunu, ilerleyen günlerde davacının,müvekkilinden aldığı borcu ödemediğini,kendisini sürekli bugün ödeyeceğim yarın ödeyeceğim diyerek oyaladığını, bu bedelin kendisine hiçbir zaman ödenmeyeceğini anlayan müvekkilinin ise bu senedi dava dışı — ‘a ciroladığı, —‘un ise senedi yine dava dışı —- isimli şahsa ciroladığını, Lehtar —‘nin ise senedin vadesinde ödenmemesi üzerine hem davacı hem de ciranta olan müvekkili ile — aleyhinde dava konusu senede istinaden Ankara — İcra Müdürlüğünün — E. Sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığını, davacının 20.01.2012 tarihinde Ankara İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde bu takibe, yetkiye, borca, imzaya itiraz ettiğini, davacının buradaki amacının borcu ödememek için süre kazanmak olduğunu, bu nedenle adresi doğru olmasına rağmen yetkiye, imza kendisine ait olmasına rağmen imzaya dahi itiraz ettiğini, dosyanın, yapılan yetki itirazı üzerine İstanbul Anadolu İcra Dairelerine gönderildiğini, halen İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğünün —E. Sayılı dosyası ile açık olduğunu, davacının sırf bu dosyadan haciz vb. işlemlere muhatap kalmamak için Sayın Mahkeme’yi yanıltmak suretiyle tedbir kararı almaya çalıştığını, davacının bu husustan dava dilekçesinde hiç bahsetmediğini, hatta sanki ortada icra takibi yokmuş gibi Sayın Mahkemeyi yanılttığını, senedin icraya koyulmasının önüne geçilmesi için ihtiyati tedbir talebinde dahi bulunduğunu, davacının borca itiraz dilekçesinde imzaya da itiraz ederek söz konusu İmzanın kendisine ait olmadığını, senedin kendisinin tasarrufu dışında tanzim edildiğini beyan ettiğini, huzurdaki davada ise, senedi bizzat kendisinin düzenlediğini ikrar ettiğini, bu durumunda davacının kötü niyetinin bir göstergesi olduğunu, davacının iddialarının doğru olmasının mümkün olmadığını, bu durumun hayatın olağan akışına da tamamen aykırı olduğunu, eğer ortada bir hisse devir bedeli olsa idi, müvekkilinin bu parayı konuyla hiç ilgisi olmayan …’ye değil hisseyi devreden— –‘e ödemesi gerektiğini, aynca dava dilekçesinde hisse devir bedelinin 112.000,00.-TL yazıldığının, müvekkilinin sözde ödediği bedelin ise 95.000,00.-TL olduğunu, bu hususun doğru olmadığını, eğer doğru olmuş olsaydı, —ün bakiye 17.000,00 TL’yi bugüne kadar müvekkilinden talep etmesi gerektiğini, ayrıca davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin dava şartlarından olan pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın görevsizlik ve pasif husumet yokluğundan reddine, davacı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davacı tarafından davalı lehine düzenlenerek verilen 95.000,00 TL lik senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik davadır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla ,ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile , uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan raporda ,” davalının, dava dışı — Hizmetleri A.Ş’ne 08.05.2007 tarihinde “Anonim Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” ile şirket hissedarlarından —-‘e ait şirket sermayesinin %5 ine karşılık gelen 2.250 adet hisseyi 112.500,00 TL bedelle devir almak suretiyle ortak olduğu, ancak şirket karar defteri ibraz edilmediğinden hisse devir işleminin deftere ne zaman ve hangi karar ile işlendiği hususunda bir tespit yapılamadığı tarihli Olağan Genel Kurul Kararı (6 nolu karar île) şirket sermayesinin 1.500.000,00 TL’ den 2.250.000,00 TL’ye çıkarıldığı görülmekte ise de, arttırılan sermayenin 1/4 ünün sermaye artırımına ilişkin kararın tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde, kalanın ise 30.03.2010 tarihine kadar ödeneceği kararlaştırılmış olup taahhüt edilen bu sermayenin ortaklar tarafından ödenip ödenmediği hususunda herhangi bir tespit yapılamadığı, tarafların ceza mahkemesi kararlarına yansıyan beyanlarına göre ortak olunan şirket adı altında bir fizik tedavi merkezi açılmasının kararlaştırıldığı ancak bu tür bir işletmenin hiç açılmadığı ve faaliyet geçmediği, takibe konu senedin, teminat senedi olarak verildiğini gösterir taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin varlığı ileri sürülmediği gibi senet metninden de, takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiğinin yazılı bir belge ile kanıtlanamadığı , davacıya verilen 95.000 TL’nın dava dışı şirkete ortak olmak için verildiği anlaşılmakla beraber davalı emrine düzenlenen senedin bu hukuki ilişkinin teminatını teşkil etmek üzere düzenlenip verildiğini ispata yarayacak somut kanıtlar sunulmadığından takdir mahkemeye ait olmak üzere davaya konu senedin teminat senedi olarak değerlendirilemeyeceği, davacının dava konusu senedin bedelsiz olduğunun kabulü ile kendisine iadesine karar verilmesi isteğinde bulunmuş ise de, TTK 778. Madde göndermesiyle Bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 687/1. maddesi gereğince, takip alacaklısının kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilemediği gibi kendisine yöneltilen bir dava da bulunmadığından senedin iadesi yönündeki davacı talebinin yasal normlarda bulunmadığı “görüşü bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan ek raporda ,” Kök raporda da belirtildiği üzere; onaylı örneği incelenen senet üzerinde, teminat senedi olduğu ya da herhangi bir hukuki ilişkiye istinaden verildiği yönünde bir kayıt bulunmadığı, HGK.nun 14.03.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine 22.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararlan da gözetildiğinde senet metninden, takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiğinin yazılı bir belge ile kanıtlanamadığının görüldüğü, şekil unsurları itibariyle takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiğinin somut belgelerle ispatlanamadığı yönündeki görüşlerinin devam ettiği, kaldı ki bu husustaki yargısal içtihatlara göre senedin üzerine “teminat senedidir” açıklamasının yazılması dahi yeterli olmayıp “Dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun, yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılmasının zorunlu olduğu, açıkça atıf yapıldığının kabulü için de, senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerektiği”( 12. H. D.E. 2016/8891 K. 2017/540 T. 17.1.2017) ifade edilmekte olup senet metninden ve dosya içeriğine göre senede atıf yapan bu türden bir belgeye rastlanmadığı, davalının; İstanbul Anadolu — Ağır Ceza Mahkemesinin — esas sayılı dosyasında verdiği ifadesinde ve yine davalı vekili tarafından davacı aleyhine — Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan şikayet dilekçesinde “davacıya verilen 95.000,00 TL’nın, davacının ortağı bulunduğu — Hizmetleri A.Ş.’ne ortak edilmesi ve bu şirketin sermayesinin %5 hissesine karşılık gelen payın devir alınması suretiyle şirkete ortak olmak için verildiğinin..” beyan ve kabul edildiği, dosyada mevcut ticaret sicil kayıtlarına göre de şirket hisselerinin —‘ten 112.500,00 TL bedelle devir alındığı görülmekte ise de, adı geçen kişiden hisse devir alınması karşılığında kendisine herhangi bir bedel ödendiği yönünde bir iddia ileri sürülmediği, dolayısıyla davalı ve vekilinin resmi merciler önündeki ifade ve beyanlarına göre, senet bedeli 95.000,00 TL’sının şirket payının devir alınması karşılığı olarak payı satın alınan kişi yerine davacıya verildiği, buna mukabil karşılığında takibe konu senedin düzenlenip verildiğinin anlaşıldığı, öte yandan dava dosyası içerisindeki bilgi-belgeler, Ağır Ceza Mahkemeleri karar içeriklerine göre davalının dava dışı şirkete ortak olmakla birlikte herhangi bir ticari faaliyette bulunmadıkları, ortak olunan şirket adı altında fizik tedavi merkezinin açılmasının konuşulduğu ancak bu sağlık merkezinin de açılıp faaliyete geçmediğinin görüldüğü, ceza soruşturma dosyaları ve mahkeme karar içerikleri ile davalı anlatımlarına göre davacının; yapılacak ticari faaliyet konusunda davalıya bu güvencelerde bulunduğu ve takibe konu senedin de bu güvencelere teminat olması bakımından düzenlenip verildiğinin anlaşıldığı, davalının ceza dosyası ve soruşturmalarına konu beyanlarına değer verildiğinde ve ayrıca devir alınan şirket hissesine karşılık hissesi devir alınan kişiye herhangi bir ödeme yapılmayıp sadece 95.000,00 TL’sinin davacıya verildiği göz önüne alındığında, senedin bedelsiz kaldığından söz edilebilecek ise de kök raporda da ifade edildiği üzere bu husustaki hukuki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu “görüşü bildirilmiştir.
İncelenen tüm dosya kapsamına , tarafların iddia ve savunmaları , denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, davacının davalı ile uzun süreden beri arkadaşlıkları bulunduğu , yaptıkları konuşmada dava dışı — Hizmetleri A.Ş. de %5 hisse payı bulunan —- ‘ün payını satması için aracı olduğunu, davalı ile davacının bir araya gelip — ‘ün hissesini davalıya devri konusunda anlaştıkları, sonrasında toplamda 95.000,00 TL miktarın hisse devri bedeline mahsuben davacıya peyder pey verildiği, davacının ise bu miktar karşılığı senet imza ederek teminat olarak davalıya verildiği , bahsi geçen payın davalı tarafından — ‘den alındığı, kayıt ve tescilinin yapıldığı, söz konusu senedin teminat senedi olduğundan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istenmiştir. Takibe konu ve dava edilen senedin teminat senedi olarak verildiğini gösterir taraflar arasında yazılı bir sözleşme mevcut değildir. Senet metninden de takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiği belirtilmemiştir. Her ne kadar davacı yana dava dışı şirkete ortak olmak için verildiği belirtilen 95.000,00 TL nin davalı tarafından peyder pey teslim edildiği anlaşılmış ise de, dava konusu senedin bu hukuki, ilişkinin teminatı olarak verilip düzenlendiği somut kanıtlarla ispat edilememiştir. Bu çerçevede TTK 778.maddesi kapsamında aynı kanunun 687/1 maddesi gereğince takip alacaklısının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığı ve neticeten senedin teminat senedi olduğu yukarıdaki gerekçe ile kabul edilmediğinden açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 35,90-TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.622,40 TL harçtan mahsubu ile artan 1.586,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 10.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/02/2018