Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/2222 E. 2020/741 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/2222 Esas
KARAR NO: 2020/741
DAVA: Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 13/10/2014
KARAR TARİHİ : 17/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ——– ile iştigal ettiğini, dava dışı —–firmasına ait —- almış olduğu bina/otel inşaatının beyaz çimentolu precast dış cephe panellerini imalat ve montaj işini yüklendiğini, davalı firmadan, —- yüklendiği işlerde kullanmak ve dış cephe panellerini katlara taşımak için —- numaralı fatura ile — kaldırma özelliği olan vinç ve —-uzunluğa sahip kaldırma zincirlerinden altı adet satın alındığını, alınan vinç ve zincirlerin direk —- şantiyeye ulaştırıldığını, müvekkil firmanın, davalı firmadan fatura mukabilinde almış olduğu —- metrelik zincirlerin karşılığı olarak toplam —-ödeme yapmayı kabul ettiğini, ödeme için ; — seri numaralı— keşideli —- seri numaralı —- seri numaralı — Şub. —- seri numaralı —- olmak üzere toplam —-bedelli çekleri keşide ederek teslim ettiğini, davalı firma dan alınan vinçler —- yapımı süren inşaata monte edilmiş ve vinçler ile birlikte verilen — çalışma esnasında — kaldırma kapasitesi verilen zincirler —- kaldırılması esnasında koptuğunu, kaldırma testlerini geçemediğini ve baklaları ayrıldığını, bu durumun müvekkilinin yüksek maliyetlerle yüklendiği inşaat işlerini geciktirdiğini, ek maliyetler çıkarttığını ve mağdur ettiğini, davalı firmanın müvekkile vaad ettiği özellikte zincir vermediğini, ayıplı oluğunu, davalı firma ile müvekkili arasında yapılan yazışmalarda davalı, kopan zincirlerin yerine yenilerini teslim ettiğini ancak yeni gelen zincirlerde kaldırma testini geçemediğini, test aşamasında —- ağırlığa sahip paneli kaldırma esnasında koptuğunu, testlere dair yerel raporlar ve inşaat asıl yüklenicisi —- tarafından tutulan tutanakların dosyaya sunulduğunu, davalı ile yapılan yazışmalar sonucu yeniden gönderdiği ve daha sağlam olduğunu iddia etiği yeni zincirlerin ise —- ağırlığı kaldırma testinde koptuğunu, davalının ayıplı mal satarak müvekkilini aldattığını, müvekkilinin satılanı redde hazır olup alım satımın feshini istediğini, uhdesinde bulunan ayıplı malları iadeye hazır olduğunu, yaptığı ödemenin istirdadını istediğini ve henüz vadesi gelmediğini, — ödeme günü olan iki adet çek için iik 72/2 maddesi gereği icra takibine konu edilmemesi ve çeklerin bankada karşılıksızdır şerhi işlenmesi için teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda müvekkilin, davalı ile yapmış olduğu alım satımın feshini, müvekkilin davalı firmaya borcunun olmadığının tespitini, ödenen çek bedellerinin istirdadını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin —- bedelli fatura ile davalı müvekkilden —- taşıma kapasiteli —- metre zincir satın aldığını, fatura içeriğinde yer alan malların —- tarihinde davacıya teslim edildiğini ve bir kısmı nakit ve bir kısmı çek olmak üzere davacı şirketten ödeme alındığını, teslim aldığı malların ayıplı olduğunu iddia eden davacı şirketin—– günlük sürelere riayet ederek teslim aldığı malları kontrol etmesi ve derhal davalı satıcıya ihbar etmesi gerektiğini, ancak bunu yerine getirmediğini, —- davanın reddi gerektiğini, davalı —- dava konusu fatura içeriğinde yer alan zinciri, dava dışı —- tedarik edildiğini, bu firmanın ürettiği zincirlerin sadece davacı firmaya değil, yüzlerce başka firmaya da satıldığını ve davacı dışındaki hiçbir alıcıdan şikayet alınmadığını, davacı şirketin, satım işleminden aylar sonra e-mail gönderdiği, e-mailde gönderilen zincirin —-taşıma kapasitesi bulunmadığını ve daha düşük bir ağırlıkta koptuğunu, müvekkili tarafından davacıya verilen cevapta, aylar sonra böyle bir iddiada bulunmanın hukuki ve etik olmadığını, bu zincirlerin birçok kontrol ve testten sonra satışa sunulduğunu, zincirin kalitesine sonuna kadar güvendiklerini, buna rağmen ısrarcılarsa —– yükten daha az bir ağırlıkta koptuğunu iddia ettikleri zinciri göndermeleri gerektiğini, bağımsız ve resmi kuruluşlar tarafından test yaptırılacağını, yapılacak test neticesine göre hareket edileceğini, hatta nakliye masraflarının dahi kendileri tarafından karşılanacağını davacı şirketin buna yanaşmadığını, davacı, müvekkilinden yeniden ve aynı niteliklerde, —- metre zincir göndermesini talep etmiş ve davalı müvekkili de yeni bir fatura keserek yeni bir satış işlemiyle davalıya yeniden zincir sattığını, davacı şirket ikinci satış işleminden bir müddet sonra satın alınan zincirin —- altındaki bir yükte koptuğunu iddia ettiğini, davalı müvekkili ise sözkonusu zincirlerin gönderildiği takdirde test yaptıracaklarını ve çıkan sonuca göre harekete edeceklerini, sattıkları ürüne güvendiklerini, şayet ayıplı olduğu iddia edilen zincirler gönderilmeyecekse ancak ve ancak yeni bir satış işlemiyle yeni bir parti zincir gönderebileceklerini söylediğini, davacı tarafça yeni bir parti ürün talep edildiğini, davalı müvekkili de yeni bir fatura keserek, yeni bir satış işlemiyle davalıya yeniden zincir sattığını, her defasında —- diyerek ürünleri iadeden ve bağımsız kuruluşlar nezdinde yapılacak testten kaçıran davacının son derece kötüniyetli olarak hareket ettiğini, davalı müvekkilden sürekli yeni mal aldığını, parasını ödemediğini, —– tarihli fatura ile aldığı ilk parti ürün için verdiği çeklerin ödeme günü yaklaştığında bu davayı açtığını,
davacı şirketin, çeşitli periyotlarla müvekkili şirketten mal aldığını ve bu ürünlerin bedelini ödemediği gibi, önceden aldığı ürünlere ilişkin verdiği çekleri de ödemekten kaçındığını, davacının baştan sona kötüniyetli olduğunu, davacının haksız ve mesnetsiz olarak açmış olduğu davanın reddine, davacının %20’de az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmilline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava taraflara arasında sözleşme kapsamında alınan malların ayıplı olması sebebiyle yapılan ödemelerin istirdadı istemine ilişkinidir.
Davacı, davalı ile yapılan satış sözleşmesi sebebiyle alınan malların/zincirlerin ayıplı olduğunu, satış sözleşmesinde kararlaştırılan evsafta olmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmaması sebebiyle haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —-tarihli duruşmanın — nolu ara kararı ile dosya bilirkişilere tevdi edilerek bilirkişi raporu alınmış, bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmiş, bilirkişi raporu alınmış, davalı vekilinin itirazları kabul edilerek teknik yönden ek rapor alınmak üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi ek raporu alınmış, davacı vekilinin bilirkişi ek raporuna itirazları gözetilerek dosya ikinci kez ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, yargılama sırasında —- tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen —- tarihli raporda özetle,”…taraflar arasındaki uyuşmazlığın satım sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşme konusu ürünlerin ayıplı olduğu, dosya kapsamında ayıp ihbarının usulüne uygun bir şekilde yapıldığını gösteren bir delil yer almadığından davacı yanın satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna dayanarak sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağının tespit edildiğini belirterek hukuki değerlendirmenin mahkemede olduğu,” yönünde tespit yapılmıştır.
Teknik bilirkişi tarafından düzenlenen —- tarihli raporda özetle, “…dava konusu iş yerinde kullanılmış ve kullanılmamış zincirler üzerinde gözle yapılan muayenede bazı zincirlerin baklalarında açıldığı ve bazılarının koptuğu görülmüş, —- kaldırma testlerinde — çok altında zincirlerin koptuğunun tespiti birlikte—– tarihli numune alma tutanağı ile davacı firmanın adresine gidilerek üç ayrı zincirden 1’er metre uzunluğunda parçalar alındığı, test etmek amacıyla ilgili yerlere gönderilmek üzere mahkeme kalemine teslim edildiğini, numunelerin üniversiteler gönderilmediği ve tekme testlerinin yapılamadığı, kök rapordaki tespitlerin aynen korunduğu sonuç ve kanaatini taşıdığı” yönünde tespit yapılmıştır.
— tarihli —-tarafından sunulan ön rapor ile numune parçaların testinin yapılabilmesi amacıyla —- yatırılması gerektiği bildirilmiş, davalı tarafça yatırılan masraf sonucunda numuneler —-laboratuvarımıza teslim edilen zincir numunelerinin —- çok üzerinde kopması sebebi ile istenen evsafı haiz ve ayıpsız olduğu kanaatine” varılmıştır.
— tarihli ek rapor ile —- ağırlıkta olması, kaldırma kapasitesinin —– yüke uygun olduğu, kök rapordaki tespitini değiştirmediği kanaatine” varılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Davacı, davalı ile aralarındaki satış sözleşmesi kapsamında alınan zincirlerin gerekli evsafta olmadığını, belirtilen ağırlıkları kaldıramayıp koptuğunu, zincirlerin ayıplı olduğunu belirterek, satış sözleşmesinden dönme ile malın aynen iadesine hazır olduğunu, davalıya ödenen satış bedelinin tarafına iadesini talep etmektedir. Eldeki dosya bakımından, davalı davacı ile aralarındaki satış sözleşmesini inkar etmemektedir. O halde davacının TBK ve TTK göre satış sözleşmesine konu malın/zincirin ayıplı olduğunu ve kanuni sürelere uyarak ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatla yükümlüdür. Dava konusu malın/zincirin ayıplı olduğunun ispat yükü davacı taraftadır.
Her ne kadar dosya kapsamında davacı tarafça sunulan belgelerden dava konusu zincirin koptuğu iddia edilmiş ve buna ilişkin fotoğraflar sunulmuş ise de; davacı ve davalının —tarihindeki mutabakatı ile alınan numuneler üzerinde yapılan laboratuvar ve bilirkişi incelemesi ile dava konusu zincirlerin satış sözlemesine konu olan—- ağırlığın çok üzerinde kaldırma kapasitesine sahip olduğu, dava konusu zincirlerin satış sözleşmesine uygun olup ayıpsız olduğu anlaşılmıştır. Başka bir deyişle; dava konusu zincirlerin ayıpsız olduğu —-tarihli kök rapor ve —– tarihli ek rapor ile sabittir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının, dava konusu zincirlerin ayıplı olduğuna yönelik iddiasını yöntemince ispat edemediği anlaşılmış, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır. ———- Ayrıca İİK 72/V maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından yukarıda belirtilen şartlar oluşmadığı (tedbir kararının —- tarihli tensip —– numaralı arar kararı ile reddedildiği) anlaşılmakla, davacı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafça talep edilen tazminat şartlarının oluşmaması sebebiyle REDDİNE,
3-Karar harcı 54,40-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 526,00-TL harcın mahsubu ile artan 471,60-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 4.943,40- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.620,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/11/2020