Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/2156 E. 2018/798 K. 11.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/2156 Esas
KARAR NO : 2018/798
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2014
KARAR TARİHİ : 11/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlu şirket yetkilileriyle müvekkili … arasında kurulan hibe başvurusu akdi kapsamında 28/08/2012 tarihinde 14.270,00 Usd ve 12/10/2012 tarihinde 14.000,00 Usd olmak üzere diğer müvekkili … tarafından banka üzerinden ödeme yapıldığı, müvekkili tarafından ifaya hazırlık fiillerin yerine getirildiği, ancak davalının sözleşme gereği çeşitli bahaneler ileri sürerek edimini ifa etmediği, daha sonra müvekkillerinin söz konusu işten vazgeçtiklerini bildirdiğini, ancak bu sefer davalı tarafından 31/07/2013 tarihinde alelacele ürünün kargo yapılarak gönderildiği, söz konusu ürenen kargodan teslim alınarak kurulduğunu, ancak arıza yaşanması sebebiyle arızanın firmaya bildirilmesi neticesinde ürünün kargo olarak iade edildiğini, akabinde müvekkili … tarafından 26/12/2013 tarihli ihtarname ile borçlunun edimini düzgün ifa etmemesi gerekçesiyle sözleşmenin feshedildiğini ve ödenen paranın geri talep edildiğini bildirdiğini, bu kez davalı tarafından müvekkili … tarafından bedelin ödenmediği itirazında bulunulduğunu, buna mukabil bu kez müvekkili … tarafından 03/04/2014 tarihli ihtarname ile ödenen paranın iadesinin talep edildiği, yapılan görüşmeler kapsamında bedelin iadesinin gerçekleşmesi sebebiyle borçlu şirket aleyhine İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğünün ……… esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun icra takibine yetki itirazında bulunulduğunu, tarafların yapmış oldukları sözleşmede İstanbul mahkemelerini özel yetkili kılmadığını, borçlunun adresinin Üsküdar/ İstanbul adresinde olması sebebiyle icra müdürlüğünün yetkili olduğunu, bunun yanında borçlu şirket tarafından ihtarın müvekkili … tarafından gönderildiğini, takip alacaklısının ise … ile birlikte …’ın gösterilmesinin doğru olmadığını belirttiğini, müvekkilleri arasında adi ortaklık kurulduğunu, sözleşmenin imza edildiği kişiyle parayı ödeyen kişinin farklı olmasının aktif husumeti etkileyemeyeceğini belirterek icra takibine yapılan itirazın kötü niyetli ve haksız olduğu iddiasıyla itirazın iptaline, takibin devamına ve borçlunun %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiş;
Karşı davaya verdiği cevap dilekçesinde ise; teslimat adresinin gösterilmediği ve sözleşmeye konu ürüne uygun ortam hazırlanmadığı iddiasının yersiz olduğunu, müvekkillerinin 15/09/2012 tarihinde firma yetkililerinin talepleri doğrultusunda……. merkeze 12 km uzaklıkta ve merkeze göre 300-400 metre yükseklikte ve hava kirliliği olmayan bir villa kiraladığını, kira ödemelerinin yapıldığının bunun üzerine davalı firmaya bilgi verilerek onayının alındığını, davalı firma yetkilisi ……… 08/11/2012 tarihinde ……gelerek hazırlıkları yerinde gördüğünü ve …… otelinde konaklandığını, otel kayıtlarının celp edildiğinde söz konusu durumun ortaya çıkacağını, yaşanan gecikmeye sebebiyet veren davalı olduğunu, davalının …….adresinden gönderdiği 05/08/2013 tarihli e posta’da da haklılığının destekler nitelikte yazışma yapıldığını, sözleşme gereği öncelikle 150 lt canlı yosunun müvekkiline teslim edileceğini taahhüdünde bulunulduğunu, davalı firmanın hiçbir taahhüdünü yerine getirmediğini davalının 30 lt bakterinin müvekkiline gönderildiği iddiasının da yalan beyan olduğunu, gönderilen kargo bilgilerinde kargonun ağırlının yazdığını, paket ağırlının toplam 20 kg olduğunu, söz konusu ürünün bir ay kadar müvekkilinin yedinde bulunulduğunu ancak cihazın hava akışın sağlayan ekipman arızası sebebiyle randıman vermediğini, kusurun ve sözleşmeye aykırı davranışın davalıya ait olduğunu, yaptıkları araştırmada da davalının başka müşterileriyle de benzer sıkıntıları yaşadıklarının tespit edildiği, sözleşme gereği nakliye firmasınında müvekkilleri tarafından seçileceğine ilişkin hususunun yapılan yazışmalar da açıkça belli olduğu üzere davalının kusurundan kaynaklanan sebeplerle mümkün olmadığının, müvekkillerinin sözleşme gereği üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirdiğini, davalı karşı davacının yoksun kalınan kara ilişkin davasıyla tazminat talebinin reddi gerektiğini beyan etmiştir.
SAVUNMA : Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı karşı davalılardan …’ın 14/08/2012 tarihinde resmi hibe başvuru formu başlıklı bir sözleşme kurduklarını söz konusu sözleşme uyarınca müvekkili şirketin …’a yaklaşık fiziksel hacmi 20.000 lt kapasiteli bir adet mikro yosun yetiştirme makinesi, 150 lt mikro yosun kültürü, mikro yosunun yetiştirileceği 20.000 lt su ortamı için 150 kg kimyasal madde teslimi ile bir yıllık danışmanlık hizmeti ve yine bir yıllık laboratuvar hizmetlerinin yapılması karşısında 28.266,00 Usd alınması hususunda karşılıklı olarak mutabakata vardıklarını, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği satımı kararlaştırılan makinenin 45 gün içerisinde müvekkil şirket tarafından davacılara teslim edileceği hususunda hiç bir hüküm bulunmadığını, aksine sözleşme konusu cihazın 45 gün içerisinde üretiminin tamamlanılarak teslime hazır hale getirileceğinin belirlendiği, sözleşme konusu cihazın kargo ile gönderilebilecek nitelikte olmadığını, yaklaşık 20 tonluk makinenin ancak tır ile mümkün olduğu, bunun için de önceden davacının cihazın kurulumunun yapılabileceği fiziki şartları hazır etmesi gerektiğini, makinenin üretiminin sözleşmenin imzalanması akabinde 30. gün itibariyle tamamlandığını, ancak davacıların aralarında yaşamış oldukları kişiler anlaşmazlıklar nedeniyle uygun adresi bir türlü veremediğini nakliye için uygun aracı bildirmediklerini, müvekkili şirketin edimini ifada gecikmediğini, gecikmeye davacıların sebebiyet verdiğini, davacıların mikro yosun kültürünü yetiştirebilmeleri hususunda ön hazırlık yapabilmeleri için öncelikle 30 lt kadar canlı mikro yosun kültürü ile bunun için gerekli kimyasal madde ve kültürün çoğaltılması amacıyla bir adet laboratuvar cihazının kargo ile davacılara gönderileceği, söz konusu malzemelerin 31/07/2013 tarihinde ellerinde olacağı, bunun için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, aksi halde kültürün heba olacağı hususu davacılara 24/07/2013 tarihinde gönderilen e-posta da açıkça belirlendiği, yapılan tüm uyarılara rağmen canlı yosunların yaşamaya devam etmesi ve çoğalması için gereken ortamın ısısını ayarlamayı sağlayan cihazın kargo paketinden çıkartılmamış ve üretilen canlı yosun kültürlerinin ölüme terk edildiğini ve ürünlerin kargo ile iade edildiğini, bu hususta yapılan masrafı davacıların heba ettikleri, bu husustaki toplam zararın 32.438,00 Usd olduğunu, zayi sebebiyle söz konusu masraftan davacıların sorumlu oldukları, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacı tarafın kendi kusurundan kaynaklanan davranışları ve üstlendiği yükümlülüklerini ifa etmemesi sebebiyle müvekkil şirketi sorumlu tutarak sözleşmeyi sonlandırmasını ve sözleşmeyi hiç akdetmemiş gibi geriye dönük olarak ödediği parayı geri istemesinin hukuken mümkün olmadığı, itirazı iptali davasının reddinin gerektiğini talep etmiş;
Karşı davasında ise; taraflar arasında 14/08/2012 tarihinde akdedilen sözleşme uyarınca davacıların gerekli hazırlıkları yapmaması, cihaz kurulumu için uygun yer gösterilerek nakliye firmasının ayarlanması işlemlerinin yapılacağına güvenilerek fiziksel hacmi 20.000 lt kapasiteli bir adet mikro yosun yetiştirme makinesi 15 lt mikro yosun kültürü ve 20.000 lt kapasiteli su hortumu için 150 kg kimyasal madde üretimi gerçekleştirilmesi sonrasında karşı tarafın kusurlu hareketleri ile müvekkilinin yedinde kalarak atıl hale gelerek zarardan kaynaklı hakları için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 49.000,00 TL maddi tazminat ile güneydoğu bölgesinde yeni pazar oluşturmak amacıyla beklenen finansal hedeflere ulaşılamaması sebebiyle yine fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tutarındaki yoksun kalınan karın en yüksek ticari faiziyle hesaplanarak karşı tarafından tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Asıl dava hukuki niteliği itibariyle, sözleşmeden dönmeye dayalı olarak bedelin iadesi istemli olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali; karşı dava ise sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi sebebiyle oluşan zarar ile mahrum kalınan kara ilişkin tazminat davasıdır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlanmış, HMK.140.maddesi uyarınca ön inceleme duruşmalı olarak uyuşmazlık noktaları tespit edildikten sonra tahkikat aşamasından sonra deliller toplanmış, taraf iddia ve savunmalarını tartışır ve karşılar bilirkişi raporu alınmış, dosyaya bu aşamadan sonra atanmamız sebebiyle dahil olunmuş ve davalı vekilinin yargılamanın 06/03/2018 tarihli 8 nolu celsesinde davacıların tacir olmadığı, dava konusu uyuşmazlığın mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceğini dolayısı ile davanın görev yönünden reddi gerektiği yönündeki itirazları da değerlendirilerek davacıların bağlı oldukları ticaret sicil ve vergi müdürlüklerine yazılar yazılmış, yargılamanın tüm aşamalarında re’sen dikkate alınması gereken dava şartlarından mahkememizin görevi öncelikle incelenmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/05/2015 tarih ve 2014/14664 esas 2015/9298 karar ile 06/02/2016 tarih 2015/9854 esas ve 2016/1152 karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere; bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nın 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı yasanın 2. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. 6100 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Görevin Belirlenmesi ve Niteliği başlıklı 1. maddesi gereğince görev kamu düzenindendir. Yine HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev, dava şartlarından olup, HMK.’nın 115/1 maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Asıl dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince davalının sözleşme gereği üstlendiği edimleri yerine getirip getirmediği, davacıların sözleşmeden dönme sebebiyle bedelin iadesinin mümkün olup olmadığı, bu kapsamda başlatılan icra takibine itirazın iptaline karar verilip verilmeyeceği, karşı dava yönünden ise davacıların sözleşmeden haksız döndüğü iddiasına dayalı olarak davacının maddi zarara uyğrayıp uğramadığı, oluşan zararın miktarı ile zararın tazminini talep şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Davacılar arasında imza edilen 15/09/2012 tarihli sözleşme incelenmiş, davacıların ileride kurulumu yapılacak limited şirket işlemleri ile ilgili faaliyetlerine ilişkin işlemler için adi ortaklık ve kar ortaklığı sözleşmesi imza ettikleri anlaşılmış ancak ……Ticaret Sicil Müdürlüğünün 664 sayı 27/03/2018 tarihli cevabı yazısında ise davacılardan …’ın sicil kaydının bulunmadığı, …’ın ise başka bir şirkette ortaklığının bulunduğu belirtilmiş, yine …..Vergi Dairesi Müdürlüğünün 02/04/2018 tarih, 4720 sayılı yazısında ise davacıların her hangi bir ticari faaliyetlerinin bulunmaması sebebiyle esnaf faaliyeti sınırını aşmadıkları hususunun tespit edilemediği bildirilmiştir.
Davacı vekili sunmuş olduğu 18/04/2018 tarihli dilekçe ile müvekkillerinin iş kolu değişikliğine gittiğini bu nedenle tacir sıfatlarına ilişkin olarak herhangi bir bilgi ve belge sunamadığını belirterek davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği görülmüştür.
Tüm bu anlatılanlar kapsamında asıl ve karşı davalarda uyuşmazlığa konu temel ilişkinin isimsiz sözleşmeye dayalı olarak taraflarca üstlenilen edimlerin yerine getirilmediği iddiasına dayalı olduğu; davacılar tacir olmadığı gibi uyuşmazlığın TTK’da düzenlenen veya TTK’da sayılan hususlara ilişkin de olmadığı dolayısı ile ticari dava niteliğinin bulunmadığı, davacıların aralarında yapmış oldukları adi şirkete dair sözleşmenin ise ileride kurulması planlanan sermaye şirketine ilişkin faaliyetleri kapsadığı ancak bu durumun davayı ticari dava haline getirmediği gibi davacıları da tacir yapmadığı dolayısıyla davanın genel görevli mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiği kanaatine varılarak davanın ve asıl dava ile birlikte görülmesi gereken karşı davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, davanın görevli Istanbul Nöbetçi Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın TTK 4-5/3. ve HMK.114/1-c maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığından reddine,
2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/09/2018