Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/461 E. 2021/615 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2013/461 Esas
KARAR NO : 2021/615

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/11/2013
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —– —— içerisi için tek satıcılık sözleşmesi imzalandığını, davalının aynı bölgede sözleşmeye aykırı olarak başka şirket adı —– bu şirket ile—-satıcılık sözleşmesini yeni kurmuş oldukları —- iki şirket arasında muvazaa olduğunu, sahiplerinin aynı olduğunu, davalı şirket sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden dolayı davacı şirketin ellerindeki mallan satamadığını, sözleşmenin 4.1. maddesi gereğince bu malları iade alması gerektiğini, davalıların yeni bir—- anlaştıklarından sözleşmenin ihtar ve ihbar gerek kalmaksızın fesih olduğunu ve davalılann 30.000,00 TL cezai şart tazminatına mahkum edilmeleri gerektiğini, davalı emrine keşide edilen—-bedelsiz kaldığını, açıklanan nedenlerle —– portföy tazminatının, 30.000,00 TL cezai şart tazminatının sözleşmenin ihlal tarihi itibarı ile ticari reeskont faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı—— cevap dilekçesinde özetle; Diğer davalı ——-aralannda —–bağ bulunmadığını, davacı ile diğer davalı şirket arasında yapılmış olan sözleşmenin tarafı olmadıklarını savunarak davanın reddini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile yapılan sözleşmenin fesih edilmediğini, davacı elinde kalan ürünlerin iade edilmesi halinde bedelinin tanzim edilmesinin mümkün olduğunu, bilirkişi raporunda belirtilen ve son kullanma tarihi geçmemiş ürünler için, satılabilir durumda olduklanndan, davacının zarara uğradığı yönünde iddiasının yersiz olduğunu, diğer davalı —– bulunmadığını, davacı ile aralarındaki 09.03.2013 tarihinde imzalanan mutabakat metnine göre firmaların cari hesaplarının sıfır olduğunu, karşılıklı olarak ibra yapıldığını savunarak davanın reddini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, davacı ile davalılardan —— tarihli —— satıcılık sözleşmesinden kaynaklı sözleşmenin feshi iddiasına dayalı cezai şart talebi, davacının elinde kalan malların iadesi ile bedelinin ödenmesi ,—– çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Davacı taraf davalı şirketler arasında —— olduğu iddiasında bulunarak —- cezai şart ve elinde kalan malların iadesi ve bedelinin tahsili talebinden davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu iddiasıyla taleplerini her iki davalı şirkete yönlendirilerek davayı açtığı, menfi tespit talebini davalı—– yönelttiği anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, davalı şirketlere ait —– sözleşme, menfi tespite konu çekin görüntüsünü ve bilgilerini içerir banka kayıtları, marka devir sözleşmeleri mahkememiz dosyası arasına alınmış, davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde talimat yolu ile inceleme yapılması sonucu talimat raporu alınmış, yine davacı defter ve kayıtları ile tüm dosya kapsamında inceleme yaptırılarak bilirkişi kök ve ek raporları alınmış, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi ve 7251 sayılı yasa ile —- kadar olan davalarda yargılama usulünün basit yargılama usulüne dönüştürülmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilafın incelenmesinde, davacının davalılardan ——–sözleşmesi imzalandığı ve taraflar arasında sözleşme ilişkisinin çekişmesiz olduğu görülmektedir. Dolasıyla sözleşme hükümleri taraflar için bağlayıcı olmakla uyuşmazlığın çözümünde de sözleşme hükümlerinin irdelenmesi ve dikkate alınması gerekmektedir. Sözleşmenin imzalandığı — tarihi göz önüne alındığında sözleşmenin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun´unun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce imzalandığı açık olup, somut uyuşmazlıkta da yine 818 Sayılı BK Hükümlerinin de göz önünde bulunması gerekmektedir. Sözleşme hükümleri incelendiğinde, sözleşmenin 3. Maddesinde özetle ” davalı ——–tarafından davacı şirkete satın alınan ürünlere ilişkin —— olmak üzere satış ve dağıtım yetkisi verdiği, ticari ilişkinin devamına karar verilmesi durumunda ek protokol ile inhisarı olarak belirlenen faaliyet bölgesinin genişletilmesine karar verilebileceği” yine 7. Maddesinde ” —— tarihi itibariyle belirlenen —- içerisinde davacı şirkete sözleşme konusu ürünlerin münhasır satış hakkını tanıdığını ve taahhüt ettiğini, davacı dışında başkaca hiçbir 2. Kişi veya kurum ile benzer bir sözleşme yapmamayı taahhüt ettiğini” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Anılan sözleşmenin 4. Maddesinde ” sözleşme süresinin 2 yıl olduğu, sona ermesinden 30 gün evvel taraflar sözleşmenin uzatılması yönünde mutabık kalmadıkları taktirde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceği, karşılıklı olarak sözleşmenin feshinden itibaren 2 yıl içinde tarihi geçmiş malları geri alma, değiştirme veya para iadesinin ——sorumluluğunda olduğu ” düzenlenmesi mevcuttur. Sözleşmenin bu hükmü göz önüne alındığında sözleşmenin taraflarca mutabık kalınmadığı taktirde 08/02/2014 tarihinde kendiliğinden sona ereceği anlaşılmaktadır. Ve yine sözleşme fesh olup da 2 yıl içinde tarihi geçmiş mallar olursa bu hususa ilişkin seçenekli ——ise sözleşme maddesinden nasıl bir yol izleneceğinin açıkça anlaşılamadığı görülmektedir. Sözleşmenin 6. Maddesinde ” davacının satışını yaptığı tüm ürünlerin —– ile fikri ve sınai mülkiyet haklarının——- hakkının —– olduğunun bildiği.” düzenlemesi mevcuttur. 8. Maddesinde sözleşmenin feshi ve cezai şart düzenlemesi mevcut olup, anılan madde incelendiğinde ”davacının sözleşme konusu yükümlülüklerinden vazgeçmesi yahut mücbir sebep olmasızın hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde davalı—— ihtar veya ihbara gerek kalmaksızın sözleşmeyi tek taraflı ve tazminat borcu olmaksızın feshedebileceği” düzenlenmiş, aynı maddenin devamında —–belirtilene aykırı olarak davacı dışında başkaca bir —- vermeyeceği, tarafların belirlenen sorumluluklara aksi davranması halinde, aykırı hareket eden tarafın diğer taraf 30.000-TL cezai şart ödeyeceğinin” kararlaştırıldığı görülmüştür. Maddenin incelenmesinden tek taraflı fesih hakkının davalıya ait olduğu davacıya verilmediği görülmüştür. Ancak davalı tarafça davacı dışında başkaca bir firmaya satış veya dağıtım yetkisi verilmesi durumunda bu durumun fesih sebebi sayılmadığı davalının davacıya cezai şart ödeyeceği sözleşme maddesinden anlaşılmış olup, bu hususta 20/12/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda yapılan tespitler yerinde görülmüştür. Taraflar arasındaki ihtilafın incelenmesinde ise davacı taraf sözleşmenin imzalanmasından sonra davalının aynı bölgede —– yapmadığını, diğer davalı …üzerinden yapıldığını, davalı şirketler arasında —– olduğunu iddia etmiş ve iddiasını her iki davalı şirketin de aynı iştigal sahasında faaliyet gösterdiğini, davalı— Şirketinin kurucu ortaklarından ve yönetim kurulu—, şirketlerin — aynı adreste faaliyet gösterdiğini , davalı—ise —–mevcut olmadığını, her iki şirketin farklı tüzel kişiliğinin bulunduğunu, diğer davalı şirket ortağı— yevmiye numaralı noter sözleşmeleri ile satın alındığını, bağımsız bir şirket olma vasfı—- yapıldığını ve bu sözleşmenin davacı ile diğer davalı arasındaki sözleşmeden tamamen farklı ve bağımsız olduğunu, —–1/4 hissedar konumunda olup hiçbir temsil ve sorumluluğu ile yetkisinin bulunmadığını, şirket adreslerinin farklı olduğunu, marka devrinden sonra markanın üretim yeri olan—– adresindeki ———.şirketinin üretim yeri iken malzeme —- devralındığını ve davalı ——-geçtiğini daha sonra bu adresin kapatılarak yeni üretim yeri fabrikası ——güncellenmediği için —— eski adresin görüldüğünü savunmuştur. Diğer davalı ——vekili ise —– bulunmadığını, sözleşmenin fesih olunmadığını ve ayakta olduğunu , davacının taleplerinin yerinde olmadığını —- kayıtlı olduğunu , davacı adına —- ile davalı şirket arasında 09/03/2013 tarihli mutabakat imzalandığını ve şirketlerin karşılıklı olarak birbirlerini ibra ettiklerini savunmuştur.
Taraf iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davacı şirketin portföy tazminatı, cezai şart, malların iadesi ve bedelin tahsili ile menfi tespit taleplerinin yerinde olup olmadığı incelenmeli ve akabinde taleplerden davalı şirketlerin birlikte sorumluğunun bulunup bulunmadığı davalılar arasında —bulunup bulunmadığı hususu irdelenmelidir. Bu doğrultuda yapılan incelemede; davacın menfi tespit talebi yönünden dava konusu keşidecisinin davacı şirket lehtarının—- bedelli çekten dolayı sözleşmenin ihlali sebebi ile malların satılamadığı ve çekin bedelsiz kaldığı iddiasında bulunulmuş olup, tedbir talep edilmiş, mahkememizce teminat karşılığı üçüncü kişileri kapsamayacak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmiş, yargılama esnasında çekin ciro edilerek dava dışı üçüncü kişiye verildiği ve takibe konulduğu ( —- ancak alacaklı tarafın takipten feragat ettiği görülmüş, davacı vekili tarafından mahkememize—- tarihli dilekçede ( ve sonraki yazılı dilekçeleri ile duruşmadaki sözlü beyanlarda) menfi tespit isteminin konusuz kaldığını, çekin davacıya üçüncü— tarafından iade edildiğini, çekin davacıda olduğunu ve tedbirin kaldırılarak teminatın iadesine karar verilmesini talep etmiş, mahkememizce de tedbir kararı kaldırılarak teminat davacıya iade edilmiştir. Yargılama sırasında davacı vekili menfi tespit istemine konu çekin davacıya iade edildiğini yazılı ve sözlü beyanlarıyla ikrar edilmiştir. Dolayısıyla 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda aksi yönde yapılan değerlendirmeler ve yeni vekalet sunan davacı vekili— tarihli beyan dilekçesi ile çekin davalılarda olduğuna ilişkin beyan ve talepleri yerinde görülmemiş, menfi tespit istemi yönünden konusuz kalan dava hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacının malların iadesi ve bedelinin tahsili talebi yönünden yapılan incelemede ; davacı taraf sözleşmenin fesh edilmesi sebebi ile tarihi geçen malların bulunduğunu ve sözleşme gereği bunların iadesi ve bedelinin tahsili talebinde bulunmuş olup, mahkememizce— tarihli rapor alınmıştır. Düzenlenen raporda özetle, ——- tüm ürünlerin son kullanma tarihinin dolmadığını, —– olduğunu belirtmiştir. Ancak raporda toplam ürün bedeli olarak hesaplama yapılmış olup, son kullanma——-olduğu bunların bedellerinin ne olduğu hususunda hiçbir tespite yer verilmemiş olup, nitekim davalılarca da bu yönde itiraz edilmiştir. Ancak ürün ve bedellerini ilişkin yeniden bir inceleme yaptırılmamış, davacı vekilinin sunmuş olduğu 28/11/2020 tarihli dilekçesinde de ürünlerin imha edildiğinin bildirildiği görülmüştür. Dolayısıyla karar tarihi itibariyle davacı elinde tarihi geçmiş ve iadesi talep edilebilecek hangi ürünler olduğu bedellerinin ne olduğu hususunda tespit yapılmasının mümkün olmadığı yine taraf ticari defter ve kayıtlarından da bu hususun açık ve net tespitinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca dava dilekçesinde davacının anılan talebi yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu 119/1-ğ gereği açıkça talep sonucu belirtilmemiş ve harç yatırılmamış, mahkememizin ——celsesinde bu yönde beyanda bulunması ve eksik harcı yatırması için davacı vekiline süre verilmiş, davacı vekili tarafından 28/11/2020 tarihli dilekçesinde 56.000 TL dava değeri belirtildiğini malların bedeline ilişkin aldırılan bilirkişi raporunda 105.167 TL hesaplandığını, aradaki 49.167 TL üzerinden harcın yatırıldığını belirtilmiş ise de 56.000 TL olarak belirtilen miktarın talep edilen diğer tazminat kalemlerine ilişkin olduğu, mal bedeli ve iadesi talebi olmadığı, nitekim mahkememizin24/11/2020 tarihli celsesinin ara kararlarının açık olduğu göz önüne alındığında davacı vekilinin mal iadesi ve bedeli talebi yönünden dava değeri yatırılan harç göz önüne alınarak 49.167 TL olarak kabul edilmiştir. Bu hususlardan önce sözleşmenin 4.1 maddesi gereği mal iade, değişim veya bedel iadesi yönündeki taleplerin değerlendirilmesi için sözleşmenin açıkça feshedilip edilmediği hususunun da incelenmesi gerekmekte olup, sözleşmede yukarıda açıklandığı üzere feshetme hakkının davalı —— dava öncesi sözleşmenin feshine ilişkin taraflar arasında ihtar ve ya ihbar bulunmadığı, davalı ——- dilekçelerinde sözleşmenin hala ayakta olduğu yönündeki beyanları ve sözleşmenin 2 yıl süre içinde mutabakat olmaz ise kendiliğinden sona ereceğine ilişkin hükümler göz önüne alındığında sözleşmenin 06/11/2013 dava tarihi itibariyle ayakta olduğu anlaşılmış olup, davacının talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Aksinin kabulü halinde dahi malların imha edildiği, yine 10/03/2014 tarihli raporun hüküm için yeterli olmadığı ve karar tarihi itibariyle de talep yönünden inceleme yapılmasının mümkün bulunmadığı göz önüne alındığında davacı tarafın malların iadesi ve bedelinin tahsili talebinin ispatlanamadığı, ürünlerin yargılama sırasında davacı tarafça imha edilmesi sebebi ile ispatının mümkün olmadığı sonucuna varılacaktır. Dolayısıyla aksi yönde yapılan bilirkişi raporlarındaki hukuki değerlendirmeler ve hesaplamalar yerinde görülmemiştir. —— yönünden yapılan incelemede ; dava tarihi itibariyle sözleşmenin ayakta olduğu mahkememizce kabul edildiğinden, davacının———— talebinin yerinde olmadığı, aksinin kabulü halinde dahi ——- talep edilebilmesi için öncelikle Türk Ticaret Kanunu 122. Maddesinde öngörülen şartların birlikte gerçekleşmiş olması gerekeceği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu,———-kazandırdığı, müşterilerin kim olduğu, sözleşme devam ederken ne kadar satış yapıldığı, davalının davacının çabaları ile oluşturduğu müşteri portföyünün bulunduğunun kabulü durumunda dahi davalının sözleşme sonrası süreçte ciddi bir menfaat elde ettiği gibi hususların somut deliller ile ortaya konulmadığı anlaşılmakla, davacının talebini ispatlayamadığı sonucuna varılacaktır. Açıklanan gerekçeler ile aksi yönde bilirkişi raporlarında yapılan hukuki değerlendirme ve hesaplamalar mahkememizce yerinde görülmemiştir. Cezai şart talebi yönünden yapılan incelemede; dosyaya celp —– tarihinde —–devredildiği görülmektedir. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşme tarihi itibari ile ürünlerin marka hakları ——- aittir. Nitekim davalı ——— feshedilmediğini, başka bir şirkete veya diğer davalı ——- tanınmadığını beyan etmektedir. Gerçekten de davalı———— tanınmadığı, bu iki şirket arasında ticari bir ilişki kurulmadığı dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Dolayısıyla sözleşme lafzına göre, davalı ——-açısından cezai şart ödemeyi gerektirir bir durum olmamakla birlikte yine sözleşme —konusu— vermeyeceği taahhüdü altına girmiştir. Böyle bir taahhüdün altına girilebilmesi için, taahhüt tarihi itibariyle bu ürünler üzerinde bir hak sahibi olunması gerekmektedir. Dosyaya sunulan marka devrine ilişkin noter evrakları, davalı —– markalar üzerinde sözleşme tarihi itibariyle hak sahibi olunmadığını göstermektedir. Ancak davacı ile yapılan sözleşmede davalı—- bir hakka sahip imiş gibi hareket etmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinde düzenlenen ” Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” maddesi de göz önüne alındığında doğrudan üçüncü bir kişiye —— aynı sonucu doğuracak şekilde ruhsat devri yapılması ve devir konusu ruhsatların gerçekte ——- olduğunun gizlenmesi mahkememizce dürüstlük kuralına aykırı kabul edilmiş, sözleşmenin 8. maddesini dürüstlük kuralına uygun bir biçimde yorumlanarak, davacının —– borcundan sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmış ve bu yönde bilirkişilerce yapılan değerlendirmeler mahkememizce de benimsenmiş aksi yönde davalı—— vekili tarafından dilekçelerinde beyan edilen davacı tarafça marka hakkının ——öğrenilebilecek olması savunması taraflar arasındaki ticari ilişkinin süreci , sözleşme hükümleri, sözleşmenin yapılış amacı, Türk Medeni Kanunu 2. Madde hükmü bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkememizce yerinde görülmemiştir.
——- sorumluluğunun bulunup bulunmadığı yönünde yapılan incelemede ise;—— tanımlanmamış olmakla birlikte ——— olan bir kavram olup; bazı durumlarda artık borçlarını ödeyemeyecek duruma —– ve borca batmış şirketin, alacaklarını ödemek yerine bir başka şirket üzerinden ticari faaliyetlerine devam etme ve—-bu işlem ile borçluların şirketi bu şekilde kaçırarak başka bir şirket üzerinden —– devam etmesi durumunda gündeme gelmektedir. Bu durumda şirket alacaklılarının alacaklarına kavuşmasını için bu iki şirket arasında —— olduğunu ispat etmeleri gerekmektedir. İki şirket arasında —– olduğunu tespit için — tarafından geliştirilmiş birtakım kriterler bulunmaktadır. Şirketlerin; —- ortaklarının aynı olması, —– aynı olması,—– etmektedirler. Yine— delil olarak gösterilebilecek en önemli unsurlar arasında işyerinin devredilmesi yer almaktadır. İşyerini— yeni şirketin ortaklarının—- şirket yetkililerinin — eski işyeri çalışanlarının devredilen ———- tarafından —-varlığını kanıtlayan hususlar arasında sayılmaktadır. Hatta —— adına gönderilmiş—– —–göstergeleri arasında kabul etmiştir. Ancak sadece iki —- olmasının ya da—- aynı alanda faaliyet göstermelerinin her zaman için—– sayılmamaktadır. ———- arasında —-olduğunu belirtmiş ve bu durumlarda daha somut olguların bulunmasını ve daha detaylı incelemelerin gerçekleştirilmesini gerekli görmüştür.—–belirttiği üzere alacaklılardan kaçmak için yapılan bu eylem; kanuna karşı hile, hakkın kötüye kullanılması,—- vermektedir. Bu durumda— tespiti için —- aralanması yoluyla — edildiğinde — şirketin —– kanuna ve alacaklılara karşı — kabul edilmektedir. Somut olaya dönüldüğünde ise davalı şirketlerin iştigal sahalarının aynı olması, davalı——– tarihinde kurulmuş olması—— tarihinden kısa bir süre sonra—— yetkilisi —– alındığında eş olan ortakların ticari faaliyetlerinden haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına aykırı olması, uyuşmazlığa konu markanın ——-marka hakkının bütünüyle davalı———–bu yerin kapatılarak——- anlaşılması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ————–somut olayda gerçekleştiği ve davalılar arasında —— bulunduğu kanaatine mahkememizce varılmıştır. Ancak sözleşme ile kararlaştırılan ve tarafları bağlayıcı cezai şart talebi yönünden—– talebini yöneltmesi cezai şartın niteliği göz önüne alındığında sadece sözleşmenin tarafını bağlayıcı olması açısından yerinde görülmemiş, —– reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan gerekçeler ile— yöneltmiş— menfi tespit talebinin konusuz kalması sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş,—— tarihli hesap — beyanı karşısında davanın açılış tarihindeki haklılık durumuna göre anılan talep yönünden davacı lehine vekalet ücreti taktir edilmiş, davalılar arasında ———- olduğu hususu kabul edilmekle birlikte açıklanan gerekçeler ile davacının—— iadesi ile zararın tazminine ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, cezai şart yönünden ise davalı—– – alınarak davacıya verilmesine, diğer davalı—— bir sorumluluğu bulunmadığı kanaatine varıldığından talebin anılan davalı şirket yönünden reddine karar verilmiş, vekalet ücreti yönünden davacının menfi tespit ve cezai şarta konu alacağının nispi vekalet ücretine tabi olması sebebi ile toplam miktar üzerinden tek vekalet davacı lehine hükmedilmiş, davalıların— ilişkin red sebeplerinin ortak olması göz önüne alınarak red edilen toplam miktar üzerinden davalılar lehine tek bir vekalet ücreti taktir edilmiş, cezai şart yönünden red sebebi faklı olduğundan—– ücretine hükmedilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davaya——— yönünden menfi tespit istemine ilişkin davası yönünden; çekin yargılama esnasında davacıya iade edildiği anlaşılmakla konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının davalılar hakkında açmış olduğu — tazminatı ve tarihi geçmiş malların iadesi ile bedellerinin tahsili talebine ilişkin davasının reddine,
3-Davacının —– tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı———yönünden talebinin reddine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan——– tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan —— alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından tarafından yapılan 24,30-TL başvuru harcı, 363,65-TL posta ve tebligat gideri, 4.950-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.337,95-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranları— hesaplanan—– ——alınarak davacıya verilmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına
7-Davalı ..—– tanık ve tebligat giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerl—- esaslara göre belirlenen 7.950,00-TL vekalet ücretinin davalı—– alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı taraflar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——esaslara göre belirlenen— davacıdan alınarak anılan davalılara verilmesine,
10-Davalı—— kendisini vekille temsil ettirdiğinden cezai şart talebinin anılan davalı yönünden reddine karar verilmesi sebebi ile karar tarihinde geçerli —-(7/2) esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; davacı ve daval—— vekilinin yokluğunda, davalı —-. vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.