Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/316 E. 2018/92 K. 30.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2013/316 Esas
KARAR NO : 2018/92

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 10/05/2013
KARAR TARİHİ : 30/01/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 12.03.2013 tarihinde kurulduğunu, ana sözleşmesinin — sinin 18.03.2013 tarihti — sayı nüshasında ve 692 ve 593. sayfalarda yayınlandığını, şirketin —adlı — uyruktu bir firma tarafından kurulduğunu, sermayesinin 1.000.000,00 TL olduğunu, Davacı müvekkilin Ingiltere merkezli — — Limited Şirketinin (—) Türkiye Distribütörü olduğunu, müvekkil ite —-un 01.05.2000 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzaladıklarını , müvekkilin 13 yıldır —- şirketini Türkiye pazarında temsil etmeye devam ettiğini , aradan geçen 13 senede taraftar arasında ihtilaf yaşanmaksızın distribütörlük sözleşmesinin uygulandığını, 31.03.2013 itibariyle müvekkil ile — arasında görüş aynlıkları ortaya çıktığını, davalının bunu fırsat bilerek kendisini — distribütörü olarak tanıtmaya başladığını, müvekkil şirketten haksız olarak iki eleman transfer ederek, müvekkilin yıllar içinde oluşturduğu çaba ve emeğin üzerine konmaya çalıştığını, bu konuda internet çıktılarını sunduklarını, müvekkilin — Türkiye distribütörlüğünün devam ettiğini, arada oluşan görüş ayrılıklarının sözleşmeyi sona erdirmediğini, Ankara —Sulh Hukuk Mahkemesi 05,04.2013 tarihli — D. iş sayılı karar ve bilirkişi raporunda — Limited Şirketinin resmi İnternet sitesinde müvekkilin distribütör olarak gösterildiğinin tespit edildiğini, ilgili karar ve raporda; “—- Limited Şirketine ait internet sayfasında distribütör bölümünde 05.04.2013 saat — tarihinde yapılan incelemede llkerier — ismi İle ——- adresinde faaliyet gösteren firmanın Türkiye distribütörü olarak gözüktüğü tespit edilerek” firmanın İnternet sayfasından çıkti alınarak rapor ekinde sunulduğunu, Ankara—- Sulh Hukuk Mahkemesi 03.05.2013 tarihli —- D. iş sayılı karar ve bilirkişi raporunda; —–Limited Şirketimin resmi internet sitesinde, müvekkilin distribütör olarak gösterildiğinin tespit edildiğini, ilgili karar ve raporda; “—- şirketine ait internet sayfasının belirtilen bölümünde Türkçe seçimi yapılması üzerine gelen sayfanın 04.05.2013 tarihi saat 13:19 da yapılan incelemesinde “—- ” adresinde yer aldığı belirtilen yetkili Türkiye distribütörünün —-Tic. A.ş. olduğu, kendileri ile temasa geçilmesi gereği belirtildiğini, ekte bir sureti bulunan internet sayfasının incelenmesinden, talep olunduğu üzere llkerier —-Şirketinin, —-Şirketinin Türkiye yetkili distribütörü olduğu tespit edilerek iş bu rapor tanzim edilmiştir.” dendiğini, Tespit davaların sonrasında da —- Motorlarının resmi internet sayfasının yakından takip edilerek her gün çıktılarının alındığını, ekte 13 sayfa olarak alınan çıktıların sunulduğunu, müvekkilin yanında 4 yıl çalışan —-‘in müvekkil ile imzaladığı Hizmet Akdini hiçe sayarak görevden ayrılmasından kısa bir süre sonra davalı şirkette işe başladığını, hizmet akdinin 6. bölümündeki Rekabet Yasağı ve Diğer Çalışma Şartlan başlığının C bendinde “Personel, işverenden yazılı izin almadan iş bu hizmet akdi süresinde veya dışında kendisi veya başkası adına bizzat veya dolaylı olarak işverenin ticari uğraş alanına giren bir ticari iş veya işlem yapamaz” hükmünün yer aldığını, d bölümünde ise “Personelin TTK’da belirtilen sırların korunması ve saklanması yükümlülüğü işbu sözleşmenin sona ermesinden itibaren 2 (iki) yıl süre iie devam eder. Personelin sırları koruması ie ilgili kasıt ve ihmalinden doğacak her türlü zarar ve ziyan tazmin ettirilir* hükmü olduğu, davalının web sayfasında —-olarak —-‘in gösterildiğini, davalının müvekkilin eski çalışanını işe alarak rekabet yasağı hükümlerine aykırı davrandığım, bunun 6102 sayılı TTK’nın 18. maddesinin (2)”Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretti bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir/ ilkesine aykırı olduğunu, müvekkilin Türkiye’deki nihai tüketiciler ile birebir görüşen, yaptığı iş ile ticari sır ve bilgilere sahip olan çalışanın davalı tarafından ayartıldığını, nihai tüketicilere tanıdık isim sunmak için internet sayfasında deklare edildiğini, bu duruma son verilmesi için —-‘e noterden ihtarname çektiklerini, aynı durumun müvekkilin başka çalışanı olan —-‘da da uygulandığını , bu duruma son verilmesi için —‘a noterden ihtarname çektiklerini, 6102 TTK 54. md.de Haksız Rekabet yasağına ilişkin olarak; “(1) Haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı, bütün katıtanlann menfaatine, dürüst ve bozulmarruş rekabetin sağlanmasıdır dendiğini, 55. maddede ise; sıralama yapılarak haksız rekabetin başlıca hallerinin belirtildiğini, somut olay bakımından Haksız Rekabetin meydana geldiğinin açık olduğunu, Md. 55/b.f2’de “Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, hak etmedikleri ve onlan işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak”, ve Md. 55/bT3’de “İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek hükmü bulunduğunu, acıklandığı üzere müvekkili eski çalışanları —- ve —-‘ın davalı şirket tarafından Rekabet Yasağı hükümlerine aykırı olarak ise baslattığı , müvekkil ile davalının aynı sektörde müvekkilin ticari ve üretim sırlarını davalı şirkette kullanmasının kabul edilebilecek bir durum olmadığını , davacının md. 55 e göre Haksız Rekabet Hallerinin gerçekleşmesi nedeni ile mağdur olduğunu, müvekkilin —- Motorları Ltd arasındaki distribütörlük sözleşmesi gereği satılan mallan için garanti ve tamir yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereği müvekkilin yükümlülükleri bulunduğunu, Kanunun garanti belgesi 13. maddesinde “Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde, gerek malzeme ve İşçilik gerekse montaj hatatanndan dolayı arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür. Tüketici onanm hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamamn süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı,bayi, acenta, imalatçı-üreticı ve ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.” dendiğini, yükümlülüklere aykırılık halinde idari para cezası verilebileceğini, Müvekkilin motor ve yedek parça sektöründe 50 yıldır faaliyette olan köklü bir şirket olduğunu, müvekkil ile —- Motorları Ltd. ile distribütörlük sözleşmesinin devam ettiğini, bir — şirketi olan davalının distribütör olarak kendisini lanse etmesinin müvekkile telafisi mümkün olmayacak zararlar doğurduğunu, sektörde yarattığı güven duygusunu zedelediğini, müvekkilin ticari itibarının yitirilmesine neden olacağını, bu durumun HMK 389/1’de yer alan İhtiyati tedbir karan verilmesi şartım sağladığını, Telafisi imkansız zarar doğmasının aşikar olduğunu, müvekkilin distribütörlük sözleşmesinde bulunan müvekkile satılan ürünlerin bakım, tamir ve garanti işlemlerini yerine getirdiğini, davalının kendisini —- Türkiye distribütörü olarak lanse etmesinin çok ağır ve telafisi mümkün olmayan durumların ortaya çıkacağını, müvekkilin Türkiye’de 13 yıl satış, tamir bakım ve onarımlar yaptığı, müvekkilin bayiler ve son tüketicilerde oluşturulan kafa karışıklığı nedeniyle mağdur olduğunu, Davalının kendisini distribütör olarak tanıtmasının müvekkilin distribütörlük sözleşmesine uygun tamir ve garanti yükümlülüğünü yapmasının engellendiğini, 4077 sayılı Tüketici Kanununa göre hukuki sorumlulukların doğduğunu, davalının Rekabet Yasağına aykırı olarak müvekkilin çalışanlarını işe alması ile müvekkilde çalışırken edindikleri ticari sır ve bilgileri öğrenerek uygulamaya geçmesi halinde, telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracağını, açıklanan nedenlerle HMK’riın ihtiyati tedbiri düzenleyen hükümleri 389 md. 1. fıkrasında; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir karan verilebilir” dendiğini ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için 2 neden olduğunu, ilkinin “mevcut durumda meydana gelen bir değişme”, ikinci neden olarak “gecikme sebebiyle bir sakınca” halinin varlığının olması gerektiğini, müvekkilin 13 yıldır distribütörü olluğu —- Motorlar Ltd. Şti.’nin resmi web sayfasında distribütörü olarak devam ettiğini, müvekkilin bayiler ve son tüketiciler açısından satılan malların tamir ve bakım yükümlülüğü açısından ihtilaflar çıkması ile, davalının davranışları neticesinde bayiler ve son tüketicilerin mağdur olma riski olduğunu, davalının tavırlarının müvekkilin saygınlık ve itibarını zedelediğini, Distribütör sözleşmesinin devam etmemesine rağmen müvekkilin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirememesinin ticari saygınlık, ekonomik bakımdan ağır durumların ortaya çıktığını, açıklanan nedenlerle; davalının fiilinin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’ine, davalının kusurlu davranışı nedeniyle meydana gelen zararın tespit ve tazminini, müvekkilin distribütörlük sözleşmesinin devam etmesinden 3. kişi konumundaki bayi ve son tüketicilerin mağdur olmaması için davalı — A.Ş.’nin Türkiye’deki distribütörlük faaliyetlerinin mahkemenin uygun göreceği teminat karşılığında ihtiyati Tedbir Kararı verilerek durdurulmasına, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesîne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin iddiasında — ile olan distribütörlük sözleşmesinin devam ettiğini, müvekkil şirketin bu nedenle distribütörlük yapamayacağından bahsedildiği, sözü gecen sözleşmenin fesih edildiğini, aksi durum olsa bile bu sözleşmenin davacıya tekel hakkı tanımayacağını, bu sebeplerden müvekkil ile — arasındaki anlaşmanın geçerli olduğunu, Türkiye’deki distribütörlük faaliyetini yürüttüğünü , davacı şirket ile — arasında yapılan sözleşmenin her iki tarafa fesih hakkı tanıdığını, sözleşmedeki 2.3 maddesi gereği “iş bu sözleşmenin 19. Maddesi uyarınca daha önce sona erdirilmediği sürece, iş bu sözleşme başlangıç Tarihinden itibaren başlangıç süresi olan 3 yıl boyunca yürürlükte kalacaktır. Başlangıç süresinin sonunda veya sonraki herhangi bir zamanda taraflardan biri en az 6 ay öncesinden yazılı fesih ihbarında bulunmadığı sürece (iş bu sözleşme) yürürlükte kalmaya devam edecektir.” dendiğini, davacının delil olarak sunduğu sözleşmenin tercümesinin hatalı olduğunu, aslının tercüme ekinde olduğunu, —’in davacı şirketi yetersiz görmesinden sözleşmesine son verdiğini, davacının — olan borcunu ödeyemediğini, bu sebepten — Türkiye’de talepleri karşılayamadığını, davacının —’ten aldığını iddia ettiği bilgilerin doğruluğunun tartışılır olduğunu, bunun ispatlanması gerektiğini, belirtilen miktarların düşük, diğer ülkelerde ve Türkiye’de sahip olduğu Pazar payına göre de hayli düşük olduğunu, —‘in sözleşmenin 2.3 md.sine göre fesih hakkını kutlanarak 21.09.2012 tarihli fesih bildirimi ve sözleşmeyi 6 ay önceden ihbar süresine uyarak 31.03.2013 tarihinde sözleşmenin kalkacağını bildirdiğini, davacının belirttiği 31.03.2013 tarihinde distribütörlük sözleşmesinin uygulanmasında —Motor ile aralarında görüş ayrılığı olduğunu belirtse de bu tarihin fesih tarihi olduğu , davacının gerçekleri saptırdığını, davacının bu ifade ile — ile arasında sorun olduğunu kabul ettiğini, —’in zaten bu sebeplerden sözleşmeyi fesih kararı aldığını, davacının bu durumdan haberdar olluğundan distribütödüğünü yaptığı —-ve — ile aynı sorunları yaşadığından şirketi yapılandırdığınn, Eylül 2012 tarihinden itibaren birçok işçinin işine son verildiğini, genel müdürlük görevine —- yerine — ‘in getirildiğini, davacının feshin geçerli olduğunu bilerek bundan personelini de haberdar ettiğini, davacının delil olarak —‘in internet sayfasına dayandığını, bunu bilirkişi vasıtasıyla tespit ettirdiğini, sunduğu 08.04.2013 talihli raporda 07.05.2013 saat — tarihindeki tespitte — Makine isminin —adresinde faaliyet gösteren firmanın Türkiye distribütörü olarak gözüktüğünün tespitinin yapıldığını, 07.04.2013 tarihli raporda nasıl 07.05.2013 tarihine tespit yapılabildiğini, —’in davacı şirketle distribütörlük anlaşmasını fesih ederek, davacının distribütör hesabını kapattığını, buna rağmen davacının sözleşmede ısrar ettiğini, —‘e Türk Mahkemelerinde İhtiyati tedbir talepli dava açtığını (İstanbul Anadolu —Asliye Mahkemesi — E.) bu davada davacının geçersiz fesihten dava açtığını ve tedbir talep ettiğini, davacı ile — arasındaki sözleşmenin 31.03.2013 tarihinde son bulduğunu, Davacı şirket ile — arasındaki distribütörlük sözleşmesinin davacıya tekel hakkı tanımayacağını, aradaki sözleşmenin 2.1 md.sinde “iş bu sözleşmedeki koşullara tabi olarak, şirket (—) distribütörü (davacı şirket), Bölge (Türkiye), distribütörlerinden biri olarak atamakta, ve distribütör bu atamayı kabul etmektedir.” denildiğini, buna göre: —’İn davact şirkete tekel hakkı tanımadıömı, sözleşme feshinin geçerli olup olmamasının müvekkilin Türkiye’de distribütör oiarak faaliyette bulunmasına engel olmayacağını, Müvekkilin —‘in 01.04.2013 tarihinden itibaren Türidve ‘deki yeni distribütörü olluğunu, bu durumun —‘in www.—-tr.com internet sayfasında ” Yerel destek için lütfen Türkiye’deki yetkili perkins distribütörü —San. ve Ticaret A.Ş. ile temasa geçiniz” dendiğini, ayrıca Türkiye’de yeni distribütör olduğunun ilan edildiği, —in Bölgesel Müdürü olan — tarafından mektup ile bildirildiğini, — ile — arasında 01.04.2013 tarihinde distribütörlük sözleşmesinin yürürlüğe girdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkilin Türkiye’de yeni distribütör olacağından haberdar olluğunu, bu nedenle davacı şirketin yeniden yapılanma yoluna gittiğini, ilk başlarda durumu davacının olgun karşılayarak Türkiye pazarına girişte yardımda bulunmayı teklif ettiğini, davalı şirketin davacının samimi olduğuna inanarak davacı şirketteki yetkili İlhan İlker ve diğer yetkililer ile görüşmeye başladığını, bunu ispat İçin tanık listesindeki tanıkların Sayın Mahkeme tarafından dinlenmesini talep ettikleri, davacının eski çalışanları —- ve — ‘ın — tarafından istihdam edilmesinin haksız rekabet halini oluştırmadığını, açıklanan sebeplerle müvekkilin Türkiye’deki distribütörlük faaliyetinin haksız fiili olmadığının , davacının taleplerinin yerinde olmadığını belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davacı —San. Tic. A.Ş. ile dava dışı — arasında distribitörlük sözleşmesi bulunduğu, davacı iddiasına göre bu sözleşmenin devamı sırasında davalı — Makina A.Ş.’nin dava dışı şirketin ürettiği malları piyasaya arzettiği, böylece haksız rekabette bulunduğu keza davacı şirkette çalışan 2 şahsın davalı şirklet bünyesinde istihdam edilerek şirketin zararına hareket edildiği bu itibarla haksız rekabetin tespiti ile bu tespit sonrasında uğranılan zararların tazminine yönelik davadır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla ,ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile , uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğünün — E sayılı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine kaynaklı icra takibine giriştiği, davalı borçlunun borcunun bulunmadığından dolayı itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan 29/09/2015 tarihli raporda ,”Davacı işletmenin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davalının 2013 yıllına ilişkin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz oluğu, davalının 2014 yılına ilişkin ticari defterlerinin ise noter açılış tasdiklerinin sürelerinde yapıldığı, inceleme zamanı itibariyle 2014 yılına ait ticari defterlerinin noter kapanış tasdiki yaptırılmasına süresinin bulunduğu, bu nedenle; 2014 yılına ait davalının ticari defterlerinin durumunun Mahkemenin takdirinde olduğu, davacının — satışlarının 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında kümülatif olarak, karlılık oranının % 21,62 olduğu tespit edildiği, Dönem Net Karı veya Zararına göre, Davacının 2009, 2010, 2011, 2012 mali yıllarında – 397.216,81 TL zarar elde ettiği ve bu zararın ortalamasının ise (-397.216,81 TL / 4 =) – 99.304,20 TL olduğu, buna göre davacı —net kar veya zarar durumuna göre davalı —‘dan herhangi bir tazminat talep edemeyeceği, Faaliyet Karı veya Zararına göre, Davacı firmanın; 2009, 2010, 2011, 2012 mali yıllarında 23.877.669,34 TL faaliyet karı elde ettiği ve bu karın ortalamasının ise (23.877.669,34 TL / 4 =) 5.969.417,34 TL olduğu, sözleşmenin fesih edildiği 2013 yılında ise, davacı — faaliyet karının 4.902.783,87 TL olarak gerçekleştiği, bu tutarın faaliyet karı ortalamasından – 1.066.633,47 TL FARKLILIK arz ettiği, faaliyet karı veya zarar durumuna göre – 1.066.633,47 TL bir zararda olduğunun anlaşıldığı, tüm dosya kapsamında defter ve sunulan belgelerin incelemesinde; Kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamaları incelendiğinde rekabet yasağına ilişkin sözleşme yapılabileceği, ancak işçinin ekonomik geleceğini, hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar getirilemeyeceği ve süresinin özel-durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı belirtilmiş ve yine rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı kabul edilmiş olduğundan dosya açısından bu hususların gerçekleşmediği, Davacının, dosyadaki belgelere göre — firması ile sözleşmesinin sonlanmış bulunduğu ve davalı tarafın — firması ile yeni sözleşme yapmasından öncede mali kayıtlarının olumsuz bulunduğu, Yine davalı şirketin ayrı bir sözleşme ile — firmasının Türkiye sorumluluğunu aldığı ve faaliyetlerdi buna göre devam ettirdiği, esasen davacının’da bu konuda bir itirazının da bulunmadığı, Davacının haksız rekabete konu herhangi bir belge ve delile ulaşılamadığından haksız rekabet koşullarının bulunmadığına dair tespit ve kanaat ” ile görüş bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından alınan ek raporda da kök rapor doğrultusunda görüş bildirildiği görüldü.
İncelenen tüm dosya kapsamına , tarafların iddia ve savunmaları , denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, davacı şirketin incelenen mali durumu, haksız rekabet yönünden incelenen ticari defterleri ve dava dışı — Motor ile yaptığı sözleşmeden kaynaklı ticari ilişkileri de değerlendirilmiş, davalı şirketin benzer ürünleri satmaya (piyasaya sürmeye başladığı ) tarih ile sonrasındaki faaliyetleri / karlılığı değerlendirilmiş, keza iddiaya göre davalı şirkette çalışmaya başlayan 2 personelin durumu da değerlendirilmiştir. Buna göre yanlar arasındaki rekabet yasağı kaydının hakkaniyete aykırı olarak ticari sınırlamalara getirilemeyeceği , 2 yılı aşamayacağı ve hizmet ilişkisi çerçevesinde işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme, bu bilginin kullanılması ve zararına hareket edilmesi çerçevesinde haksız rekabetin gerçekleşmediğinin belirlendiği ; her ne kadar çalışan işçilerin ,yeni işin davacı şirketin çalışmalarının bir nevi devamı da olsa bu durumun haksız rekabet oluşturmayacağı keza iş sözleşmesinde rakabet yasağına aykırılığın ne şekilde tazmin edileceğine dair hükmün olmadığı gözönüne alındığında , davalı şirketin faaliyetlerinin haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği kanaati ile açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 35,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 24,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 11,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazine adına gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 135,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,

Dair; taraf vekillerinin yüüzne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Mahkemeleri İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karara verildi. 30/01/2018