Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/515 E. 2018/319 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2012/515 Esas
KARAR NO : 2018/319

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 27/04/2012
KARAR TARİHİ : 22/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden —-’ın eşinin, diğer müvekkillerinin anneleri —‘ın 02.06.2011 tarihinde davalı hastanede diğer davalı Op.Dr— tarafından hiçbir sağlık sorunu olmadığı halde yapılan ameliyat sırasında hastanenin yetersizliği, ameliyatı yapan cerrahın ve anestezi doktoru olan Uz.Dr.—-’nun tıbbi hata ve kusurları neticesinde,geride birçok soru işareti bırakarak hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin yakınlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan bu acı olay neticesinde davalıların şüpheli ölümde kusurlu olduklarını, müvekkillerinin yakınlarının ölmeden önce çok sağlıklı ve dinç bir insan olduğundan, sık sık çalışan kızının ve gelininin ev işlerine yardımcı olup,torunları ile ilgilenerek onlara da sürekli destek olduğunu, ölümü ile çocuklarının bu anlamda annelerinin maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıklarını, açıklanan nedenlerle fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalıların kusuru sebebiyle gerçekleşen ölüm nedeniyle, müvekkillerinden müteveffanın eşi için 50.000,00TL. maddi, 50.000,00TL.manevi, çocukları olan diğer müvekkillerimin her biri için ayrı ayrı 50.000,00’er TL. olmak üzere 150.00,00TL. manevi tazminatın, toplamda 50.000,00TL. maddi ve 200.000,00 TL.manevi tazminatın, davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek avans işlemlerine ilişkin reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; öncelikle husumet yönünden itirazları olduğunu, müvekkil şirketin üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmiş olup, dava konusu olayda herhangi bir eksiklik veya kusuru bulunmadığını, müvekkil şirkete ait hastanenin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırıldığını, her türlü altyapı ve teknik imkanlarla donatılmış bir hastane olduğunu, bu nedenle ortaya çıkan sonuçun hastanenin yetersizliğinden kaynaklanmadığını, ayrıca hastanede çalışan hekimlerin her birinin eğitimli, alanında uzman ve son derece tecrübeli hekimler olduğunu , bu nedenle adam çalıştıran olarak müvekkil hastanenin hekimleri seçmede ve talimat vermede herhangi bir hata, ihmal, kusur veya özen eksiklikliği söz konusu olmadığını, müvekkil şirkete ait edimlerin hekimleri aracılığıyla hastaya doğru teşhis koyma, bu teşhis doğrultusunda tedavi yöntemini uygulama, sadakat ve özen gösterme, yapılan işlemleri kayda geçirme (arşivleme) edimleri olduğunu, bu kapsamda dava konusu olayda müvekkil şirket hastanesi üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bu nedenle dava konusu olayda tazminat sorumluluğunun şartlarının mevcut olmadığını, müvekkil şirket hastanesinde görevli Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. —- ‘ın davacıların murisi —-‘ı daha önce çalıştığı başka bir sağlık kuruluşunda hastanın troid nodülü rahatsızlığından dolayı kendisini daha önce ameliyat etmesi nedeniyle tanıdığını, bu ameliyattan memnun kalan müteveffanın bu defa müvekkil şirket hastanesine gelerek Op. Dr. —-‘a muayene olduğunu, gerekli inceleme ve muayeneyi yapan Op. Dr. —‘ın , hastanın eksik olan tahlillerini yaptırıp ve hastaya sağlık durumu hakkında bilgi verdiğini, daha önceden şeker hastası olması nedeniyle safra kesesi taşının ameliyatla tedavi olacağı, fakat şeker hastası olması nedeniyle bir takım komplikasyonların ameliyat sonrasında oluşabileceğini belirterek hastayı aydınlattığını ve hasta ve yakınlarının kabulü ile ameliyat yapılmasının kararlaştırıldığını, ameliyat gününü tespit ettikten ve gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra müteveffanın şeker hastası olması nedeniyle kendisine öncelik tanınarak ameliyata alındığını, ameliyat öncesi bütün verilerin normal görülmüş, hastanın ilerlemiş yaşı nedeniyle açık ameliyat yapılmasının kararlaştırıldığını, ameliyatın son derece başarılı geçtiğini, bu esnada hastanın göbet fıtığı olduğunun görüldüğünü ve hasta yakınlarından onay alınarak göbek fıtığı ameliyatı da yapılarak operasyonun başarı ile tamamlandığını, daha sonra müvekkil şirket hastanesinde — ve Reanimasyon Uzmanı olarak görev yapan Uz. Dr. —-‘nun ameliyattan sonra hastayı uyandırdığını, hastanın normal olarak uyandığını, ileri yaşta olduğu için kendisine anestezi uzmanı tarafından bir süre refakat edildiğini ve maskeyle oksijen verildiğini, herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını, hastanın bir süre sonra nefes almakta zorlandığını söylemesi üzerine entübe edildiğini, daha rahat nefes alması için oksijen verildiğini, daha sonra hastada siyonoze başladığını, nefes almakta güçlük çekmeye devam ettiğini, hastanın kalp sorunu açısından değerlendirmesi için doktor —-‘ın çağrıldığını ve kendisi tarafından da hastanın değerlendirildiğini, bu esnada, devamlı oksijen, kalp masajı ile gerekli ilaçlar verildiğini, 45-50 dk masaj ve tıbbi müdehalelere rağmen hastanın geri döndürülemediğini, bilindiği üzere tazminat sorumluluğunda, meydana geldiği iddia edilen zarar ile sorumluluğa neden olan gerçek durum arasında uygun illiyet bağı bulunması gerektiğini, aksi takdirde sorumluluktan söz etmenin mümkün olmadığını, bu çerçevede dava konusu olay değerlendirildiğinde müvekkil şirket hastanesinin müteveffanın ameliyatı ve takipleri esnasında herhangi bir kusurlu eylemi bulunmadığını, açıklanan nedenlerle hem esas ve hem de usul bakımından yasaya aykırı, haksız ve mesnetsiz olarak huzurda açılan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, hatalı tıbbi uygulama ve davalıların kusuru sebebiyle gerçekleşen ölüm nedeniyle, davacılardan müteveffanın eşi olan —için 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi, çocukları olan diğer davacıların her biri için ayrı ayrı 50.000 er TL olmak üzere 150.000 TL manevi tazminatın , toplamda 50.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili istemine yönelik davadır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla ,ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile , uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
Adli Tıp Kurumunun 24/12/2015 tarihli raporunda , ” 02/06/2011 tarihinde 2 yıldır süren göbekte şişlik, ağrı, mide bulantısı kusma şikayeti ile gittiği —- Hastanesinde aynı gün ameliyata alındığı, ameliyattan uyandırılma aşamasında kardiyak arrest geliştiği, yapılan CPR’a yanıt alınamayınca ölü olarak kabul edildiği bildirilen —- kızı 1945 doğumlu —hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bildirilen veriler Genel Kurulca tekrar değerlendirildiğinde;
A-Kişinin ölümünün kolesistektomi ve umbilikal herni ameliyatı sonrası ortaya çıkan komplikasyonlar sonucu meydana geldiğinin kabulü gerektiği,
B-02/06/2011 tarihinde — Hastanesine gittiği, göbekte şişlik, ağrı, mide bulantısı kusma şikayeti olduğu, bu şikayetlerinin 2 yıldır mevcut olduğu, özellikle yemeklerden sonra dışarı fırladığını belirttiği, Dr.—Sağlık tarafından yapılan değerlendirme sonucuna kolelithiasiz + umblikal herni tanısıyla genel cerrahi servisine operasyon için yatış verildiği, — tarafından ameliyat için muvafakat alındığı, öz ve soy geçmişinde, guatr ameliyatı olduğu (10 ay önce) genel durumu iyi, bilinç açık koopere oryante, solunum dolaşım ve nörolojik muayene normal olduğu, sistem muayenelerini TA: 120/80 mmHg, NDS: 78/dk, solunum dolaşım ve akciğer sesleri doğal olup Sl,S2’nin ritmik olup ek ses olmadığı,.kalp seslerinin düzenli olduğu, muayenelerinde umblikal herni, murphy (+) tespit edildiği, akciğer grafisinin normal olup USG tetkikinde kolelitiazis bulguları olduğu, 02/06/2011 tarihinde saat 11.25’te ameliyata alındığı, umblikal bölgede 2-2,5 cm lik defekt saptandığı, herniektomi + ağ örme onarımı yapıldığı, kolesistektomi yapıldığı, kanama kontrolünü takiben saat 12.10’da ameliyata son verildiği, anestezi değerlendirme formunda 0,5 mg atropin ve 12.5 de 3 ampul (0.5) neostigmin uygulandığı, ameliyathanede Dormicum, Pofal, Perlinganit, Dikloron, Hibor, Decort, Diltizem, Nitroderm, Prednol 250mg, İsolen 1000cc mai kullanıldığı, ameliyat bitiminde ekstübe edildiği, maske ile oksijen verildiği, ancak hastanın solunumu iyi olmadığından, ardından yeniden entübe edildiği, bradikardi ve kardiak arrest geliştiği, hastanın resusite edildiği ancak resusitasyona yanıt alınamayıp ölü kabul edildiği, anestezi ve cerrahi doktorunun ölüm nedenini tesbit edilebilmesi için hasta yakınlarına otopsi önerildiği ancak hasta yakınlarının kabul etmediğinin ifadelerden anlaşıldığı, ameliyat sırasında alınan doku örneğinde kronik kolesistit tanısı konulduğu dikkate alındığında kişiye konulan tanı ve uygulanan operasyon endikasyonunun tıp kurallarına uygun olduğu, kolelithiasiz ve umblikal herni nedeni ile kolesistektomi ve herniorafi yapıldığı, hastanın ameliyat öncesi gerekli tetkiklerinin yapıldığı, cerrahi ve anestezi açısından periop yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olmakla birlikte ameliyat sonrası anesteziden uyanma döneminde bronkospazm, sekresyon oluşması, pulmoner emboli v.s gibi nedenle solunum yetmezliği gelişebileceği, buna sekonder olarak kardiak arrest gelişebileceğinin bilindiği, gelişen kardiopulmoner arreste gerekli müdahalenin yapıldığı cihetle kişinin muayene, takip ve tedavisine katılan ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığı” yönünde görüş bildirilmiştir.
25-26 Mayıs 2017 tarihli —- Şırası Kararında ; dosyadaki bilgi, belge ve bulgular değerlendirildiğinde; kişiye kolelitiasiz ve umblikal hemi tanısıyla konulan ameliyat endikasyonu ile yapılan ameliyat tıp kurallarına uygun olduğundan Genel Cerrahi Uzmanı Dr. —’ın kusuru bulunmadığına, Hastanın ameliyat öncesi tetkiklerinde özellik saptanmadığı, genel anestezide kullanılan İlaçların nitelik ve dozlarının uygun olduğu, ekstubasyon sonrası solunum sıkıntısı gelişince hastanın entübe edildiği, klinik bulgularına göre yoğun bakım ihtiyacı olduğu için sevk edilmesi planlandığı, kişiye otopsi yapılmadığından kesin ölüm nedeni bilinmemekle birlikte ameliyat sonrası anesteziden uyanma döneminde bronkospazm, sekresyon, pulmoner emboli gibi nedenlerle solunum yetmezliği ve buna sekonder olarak kardiak arrest gelişebileceğinin bilindiği, kardiopulmoner arrestte gerekli müdahalenin yapıldığı dikkate alındığında —i ve Reanimasyon Uzmanı Dr. —-’nun kusuru bulunmadığı yönünde ” oy birliği ile görüş bildirilmiştir.
Açılan dava tıbbi kötü uygulamadan bahisle davalıların kusuru sebebiyle meydana gelen ölümden dolayı davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerine yöneliktir. Tıbbi kötü uygulamanın varlığı ve bundan dolayı davalıların kusurunun bulunup bulunmadığı yönünde yukarıda ayrıntıları ile belirtildiği üzere hem adli tıp genel kurulundan 24/12/2015 tarih ve— sayılı rapor alınmış , bu raporda neticeten ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığı mütalaası verilmiş olmasına rağmen ,mahkemece meydana gelen olayın vehameti davacıların üzüntüleri ve bu konudaki endişelerinin giderilmesi ve hakkaniyetli bir sonuca ulaşılması için bu kerre de Tıbbi kötü uygulama yönünden inceleme yapılması için dosya Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurası’na gönderilmiştir. Yüksek Sağlık Şurasının 25-26 Mayıs 2017 toplantı tarihli —- sayılı raporuna göre kişiye konulan tıbbi tanı ve neticesinde yapılan ameliyatın tıp kurallarına uygun olduğundan genel cerrahi uzmanı davalı Dr. — ‘ın kusuru bulunmadığı ve raporun devamında hastanın ameliyat öncesi tetkiklerinde özellik saptanmadığı , genel anestezide kullanılan ilaçların nitelik ve dozlarının uygun bulunduğu ameliyat sonrası anesteziden uyanma döneminde de gerekli müdahelenin yapıldığı dikkate alındığında anestezi ve reanimasyon uzmanı davalı Dr. —‘nun kusurunun bulunmadığına dair rapor verilmiştir.
Gerek Adli Tıp Genel Kurulunun ilgili raporu gerekse Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurası ‘nın hatalı tıbbi uygulama yönündeki raporları gözönüne alındığında davacı vekilinin bu kez üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek öğretim üyeleri vasıtası ile rapor alınması yönündeki talepleri reddedilerek davalıların neticeten tıbbi uygulama neticesi ortaya çıkan davacıların murisinin ölümünde kusurları bulunmadığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İspatlanmayan davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 35,90-TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 742,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 706,60 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 20.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacılar vekili ve davalılar vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/03/2018