Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/97
KARAR NO :2023/1055
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/02/2023
KARAR TARİHİ : 29/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,
Müvekkili aleyhine davalı şahıs tarafından —–İcra Müdürlüğünde —–Esas sayılı dosya ve —-. İcra Dairesinde —— Esas sayılı dosyalar ile takip başlatıldığını, yapılan takibin açıkça usule aykırı olduğu gibi davalı tarafından başlatılan söz konusu icra takiplerine konu alacakların kesinlikle hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, müvekkilinin davalıya karşı böyle bir borcu bulunmadığını, davalının müvekkilinin eski eşi olduğunu, senetlerin teminat mahiyetinde verildiğini, kesin hükümün söz konusu olduğunu, senedin metni müvekkili tarafından doldurulmadığını, borcun da senedin de zamanaşımına uğradığını, davalı tarafından senetlere dayanarak şu an için 2 adet icra takibi başlatıldığını, talep edilen meblağın yüksekliği ve bilhassa dava konusu yapılan bonoların suç mahsulü olduğunun dikkate alındığında İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin bahsi geçen senetleri boşanma davasındaki protokoldeki alacaklara istinaden teminat mahiyetinde verdiğini, başkaca taraflar arasında bir ticari iş ya da farklı bir durumun söz konusu olmadığını, halen dahi müvekkilinin davalının tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, davalının ticari bir iş yapan ya da bu kadar paraları müvekkiline temin edebilecek geliri olan biri olmadığını, müvekkilinin de bu paraları taahhüt edebilecek gelire sahip olmadığını, müvekkilinin eşi tarafından kandırıldığını, boş senede zorla imza attırılmış ve senetler akabinde davalı tarafından hukuka aykırı şekilde doldurulduğunu, buna bağlı olarak da müvekkilinin boşanma protokolündeki borçlarının tamamını ödemesini müteakip davalıya herhangi bir borcu kalmayacağını, zira bu ödemelerin de vadelerinin henüz gelmediğini, öncelikle İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalarının kabulü ile fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal hakları saklı kalmak kaydıyla açılan icra takipleri olan —– İcra Müdürlüğünde —-Esas sayılı dosya ve —– İcra Dairesinde —— Esas sayılı dosyalar kapsamında borçlu olmadıklarının tespitini, haksız ve kötüniyetli davalıların bono miktarının %40’ından aşağı olmamak üzere takdir olunacak tazminata mahkum edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle
, —–. İcra Dairesi —-Esas ve—- İcra Müdürlüğünün—— Esas sayılı dosyası ile davacı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatmış oldukları icra takibine karşı borçlu tarafından menfi tespit davası açıldığını, iş bu açılan dava hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve kötüniyetli olarak yapıldığını, davacının her ne kadar borcun olmadığına ilişkin menfi tespit davası açmış ise de söz konusu davayı açmada hukuki yararı bulunmadığını, davacının —–. İcra Hukuk Mahkemesi —– Esas sayılı dosyasında söz konusu takibe ilişkin borca itiraz davası açtığını, bu davanın halen görülmekte olduğunu, icra mahkemesince görülen davada henüz bir karar verilmemişken borcun olmadığına ilişkin menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmayıp aynı zamanda derdestlik söz konusu olduğunu, bu sebeple mahkememizde açılan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, karşı tarafın herhangi bir borcunun olmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, senetlerin teminat mahiyetinde verildiği iddiasıyla ilgili takibe konu senedin borca karşılık verildiğini, hiç bir şekilde teminat hükmü içermediğini, karşı tarafın kesin hüküm söz konusu olduğu iddiasının hukuka aykırı olduğunu, karşı tarafın senet metninin kendisi tarafından doldurulmadığı, senetlerin boş olarak verildiğini iddia ettiğini, bu hususun hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, tarafların borç miktarında mutabık olduklarından müvekkili tarafından, karşı tarafça verilen iki adet senedin sadece miktarları ve imzalarının incelendiğini, müvekkili tarafından senetler çıplak göz ile imzaya itibar etmesi ve miktarların doğru olması neticesinde alındığını, senetlerinin karşı tarafça yahut onun telkini doğrultusunda başkaca bir kişi vasıtası ile doldurulup doldurulmadığının müvekkilince dahi bilinmediğini, karşı tarafça açılan davanın ve tazminat talebinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.—–İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklısının …, borçlusunun … olduğu, 500.000,00 TL asıl alacak, 2.400,00 TL vekalet ücreti ve 476,30 TL harç masrafı olmak üzere toplam 502.876,30 TL bedelli alacak üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği, takibin dayanağının 500.000,00 TL Miktarlı 04/01/2021 Tanzim Tarihli, 14/01/2023 Vade Tarihli Senet olduğu görülmüştür.
—–. İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklısının …, borçlusunun … olduğu, 4.235.000,00 TL asıl alacak üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği, takibin dayanağının 4.235.000,00 TL Miktarlı 04/01/2021 Tanzim Tarihli, 11/01/2023 Vade Tarihli Senet olduğu görülmüştür.Davacı tarafı iddialarını ancak yazılı belgeyle ispat edebileceğinden yazılı belge sunması istenilmiş ancak sunmadığı görülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.Davacı taraf teminat olarak verdiğini iddia ettiği bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (——).Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (—gün ve—-).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6).
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/02/2019 tarih ve —–Karar sayılı kararı)Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Dava konusu bonoda davacı … keşideci, davalı … lehtar olup, ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır.Davacı taraf boşanma davasında taahhüt edilen maddi tazminatların teminatı olarak bonoların verildiğini ve taahhütler yerine getirildiğinden bahisle bonoların bedelsiz kaldığını iddia etmiş ise de, davacının icra takibine konu menfi tespit talep edilen senetlerin teminat senedi olduğuna dair iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği ancak mahkememize yazılı delil sunmadığı, sunulan —– yazışmalarında da dava konusu bonoların tüm özelliklerini yazacak şekilde bir yazışma bulunmamakta olup yazılı delil başlangıcı da sayılamayacaktır.Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, davacı bir hukuki ilişkinin varlığını kabul ettiğinden ispat külfeti de davacı borçluya düşmektedir. Davacı borçlu iddiasını ancak yazılı belgeyle ispatlamak zorundadır. Bu sebeple başkaca delil araştırmasına gidilmemiştir. Davacı taraf, ispat yükü üzerinde olmasına rağmen borcu olmadığını veyahut ödediğini ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL harç ve 80.740,30 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 80.920,20 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 80.650,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen 201,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 282.757,52 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde re’sen yatıran tarafa iadesine,Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere Davacı vekili ve Davalı vekili ve davalı …yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.