Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/966 E. 2024/1 K. 02.01.2024 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/966 Esas
KARAR NO: 2024/1

DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/07/2019
KARAR TARİHİ: 02/01/2024

——— sayılı kararı ile yargı yeri olarak ——–Asliye Ticaret Mahkemesi belirlenmiş olmakla; mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan dosya incelemesi sonucunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:
Müvekkili ile davalı arasında 11/05/2017 tarihinde 5 yıllık sözleşme imzalandığını, müvekkilinin Diyarbakır-Bağlar semtinde şube açtığını, müvekkilinin açtığı işletme kapasitesinin yarısı kadar bile üye kazanmamışken ve bir yıllık bir zaman dilimini bile doldurmamışken açılıştan sonraki iki ay içinde davalı tarafından Fırat Bulvarı ve Otogar olmak üzere iki şube daha verildiğini, Mart 2018 ayında şube ile 2 km mesafede Diclekent tesisler mevkinde ve Seyrantepe Toplukonut Mevkinde birer şube daha açılacağı bilgisinin verildiğini, müvekkiline ait şubenin bulunduğu Bağcılar mahallesinde başka bir merkez daha açılacağı bilgisine ulaştıklarını, Bağcılar Mahallesi Havaalanı Mevkiinde açılan yerin şubeye sadece 1.5 km yürüme mesafesinde olmasından dolayı şubeyi son derecede olumsuz etkilediğini ve müşteri kaybına yol açtığını, şubenin yer aldığı Bağcılar Mahallesinin sosyo-ekonomik kapasitesinin yeni şubeyi kaldıramayacağını, müvekkilinin 08/01/2018 tarihi itibariyle şubeyi devretmek istediğini bu durumun davalıya yazılı olarak bildirildiğini, davalının bu talebe cevap vermediğini, davalının şube sahiplerinin iş yapıp yapamayacağına bakmaksızın yeni şubeler açtığını, imzalanan sözleşmede “Bölge Koruma” adı altında şubelerin 2 km yakını veya 25.000 nüfusundaki bölgelere B-fit açılamayacağı bilgisinin müvekkille paylaşıldığını ancak davalının bu kuralı ihlal ettiğini, müvekkilinin maddi zararlarından davalının sorumlu olduğunu iddia ederek; fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin ödediği faturalara karşılık şimdilik 2.00,00 TL, müvekkilinin tüm işletme masrafları için şimdilik 1.000,00 TL, mahrum kalınan kar karşılığı için 2.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL’nin her bir ödeme masraf veya mahrum kalınan tarih itibariyle işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı tarafa tebliğ olduğu, davalı vekilince süre uzatım talebinde bulunulduğu ancak cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşıldı.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
:Mahkememizce——-sayılı ilamla “davanın taraflar arasında çekişmesiz olan franchise sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiği iddiasından kaynaklanan tazminat davası olduğu, tarafların sözleşmenin 12. maddesinde yetki sözleşmesi yaptığı, tarafların tacir olması ve yazılı olması nedeniyle yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, bu sebeple süresi içerisinde yetki ilk itirazı yapılması durumunda davanın ancak sözleşmeyle belirlenen mahkemede açılabileceği, dava dilekçesinin davalı tarafa 08/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının yasal süresi içerisinde 22/07/2019 tarihli cevap süresi uzatım dilekçesinde geçerli bir yetki ilk itirazı ileri sürdüğü, tüm bu sebeplerle mahkememizin davayı görmekle yetkili olmadığı,——— Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğu” gerekçeleriyle yetkisizlik kararı verilmiştir. ——– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——– sayılı ilamı ile “Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları,

DELİLLER……. ile sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesinin, davacının sözleşme gereğince üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalı şirketin aynı il ve bölgede dört adet başka şubenin açılışına izin vermesi sebebiyle davacının müşteri portföyünün azaldığı gerekçeleriyle davacı tarafından 30/11/2018 tarihli ihtarname keşide edilmek suretiyle haklı sebeple feshedildiği iddiası kapsamında davacının ödediği fatura bedellerinin, işletme masraflarının ve mahrum kalınan kar bedelinin davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişinin 27/07/2020 havale tarihli raporunda davacıya ait ticari defter ve belgelerin işletme defteri olduğunu belirttiği, yine yazılan müzekkere kapsamında celp edilen vergi sicil kayıtlarında davacının 2017 yılı vergi beyannamesinde yer alan ‘İşletme Hesabında Defter Tutanları İle Serbest Meslek Erbabına İlişkin Performans Bilgileri’ kısmında görüleceği üzere işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 63.437,57-TL gelir, 125.379,95-TL gider ile sonuç olarak 61.942,38-TL zarar bildirdiği, 2018 yılı vergi beyannamesinde ise işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 29.576,15-TL ile 86.033,69-TL gelir, 97.390,23-TL gider ile sonuç olarak 17.519,61-TL kar bildirdiği, davacının sözleşmenin tanzim edildiği ve devam ettiği süreçte beyan ettiği gelir ve gider miktarları ile işletme hesabına göre defter tutmakta olması ve sözleşme kapsamında daha çok bedeni çalışmaya dayalı olarak gelir elde etme amacı taşıdığı dikkate alındığında, tacir sıfatını haiz olmadığı, esnaf olduğu, davacının sıfatı tespiti bakımından ilgili kurumlara yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılarda yer alan bilgi ve belgeler ile davacıya ait ticari defter ve belgeleri inceleyen bilirkişi tarafından yapılan tespitler çerçevesinde davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, bu sebeple taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede yer alan yetki sözleşmenin geçerli olmadığı anlaşılmakta olup, dava konusu uyuşmazlığın çözümü açısından yetkili mahkemenin genel hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği, davaya konu tazminat kalemlerinin dayanağının taraflar arasında tanzim olunan ve imzalanan 11/05/2017 tarihli Francsihing Sözleşmesi olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi gözetildiğinde, davanın davalı şirketin merkezinin bulunduğu ”——– Mah. ——— Sok. ——— İş Merkezi No: ——- D:——– ———” adresinin bağlı bulunduğu yetkili mahkeme olan ——— Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açıldığı, mahkememizin iş bu uyuşmazlık açısından yetkili olmadığı anlaşılmakla” gerekçeleriyle yetkisizlik kararı verildiği görülmüştür. ———- sayılı ilamı ile “1. 6100 sayılı Kanun’un uyuşmazlıkla ilgili sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10 uncu maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilecektir. Aynı Kanun’un yetki sözleşmesi başlıklı 17 nci maddesine göre ise tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. 2. 6102 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesine göre bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Aynı Kanun’un 17 nci maddesine göre ise iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir. 3. 5362 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde, esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, ——– Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca 6102 sayılı Kanun’un 1463 üncü maddesinde de, önce 17 nci maddeye gönderme yapılarak, ——— bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17 nci maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. 4. Dosya kapsamından davacının beyan ettiği gelir ve gider miktarları ile işletme hesabına göre defter tutmakta olması ve sözleşme kapsamında daha çok bedeni çalışmaya dayalı olarak gelir elde etme amacı taşıdığı dikkate alındığında, tacir sıfatını haiz olmadığı, esnaf olduğu anlaşılmakta olup, sözleşmedeki yetkiye ilişkin düzenlemenin geçerli olmadığı, süresi içerisinde yetki itirazında bulunan davalının yerleşim yeri adresinin ———- olduğu ve davacı tercih hakkını bu yönde kullandığından uyuşmazlığın ——— Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” gerekçeleri ile mahkememiz yargı yeri olarak belirlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, (…) c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, (…) öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. (…)”6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1-3. maddesi uyarınca “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (…) (3) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (…)”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda atıf yapılan yasa hükümleri uyarınca bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve asliye ticaret mahkemelerinde görülebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava) veya TTK’da (veya maddede sıralanan) hususlardan doğması (mutlak ticari dava) gerektiği, eldeki davanın taraflar arasında çekişmesiz olan franchise sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiği iddiasından kaynaklanan tazminat davası olduğu, bu sebeple davanın mutlak ticari dava olmadığı , bu sebeple davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerektiği, bu sebeple ancak davacının tacir ve işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilmesi halinde davanın ticari dava olacağı, yukarıda da ortaya konulduğu gibi ——– sayılı ilamı ile “davacının beyan ettiği gelir ve gider miktarları ile işletme hesabına göre defter tutmakta olması ve sözleşme kapsamında daha çok bedeni çalışmaya dayalı olarak gelir elde etme amacı taşıdığı dikkate alındığında, tacir sıfatını haiz olmadığı, esnaf olduğu” tespitinin yapıldığı, bu sebeple davalının tacir, işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilemeyeceği, tüm bu sebeplerle davanın ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, tüm bu sebeplerle genel görevli mahkemeler olarak asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılmış, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE
,——– Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunun TESPİTİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca; görevsizlik kararının süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın ——— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yukarıda hüküm fıkrasında belirtilen süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair resen karar verilmesine,
4-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
5-Harç ve yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile ———- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 02/01/2024