Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/94 E. 2023/1065 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/94
KARAR NO : 2023/1065

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2017
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 2017/09/2017
KARAR TARİHİ : 30/11/2023

Mahkememiz —– Esas, —-sayılı kararı —–Bölge Adliye Mahkemesi ——.Hukuk Dairesi’nin—-Esas, —– sayılı bozma kararı ile mahkememize gönderilmiş olmakla;

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:
Müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki davaya konu borç, taraflar arasında akdedilen 14/01/2013 tarihli araç takip filo yönetim sistemi kiralama sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin sözleşme gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini buna karşın davalı şirketin ihtarlara rağmen sözleşme bedeline ilişkin faturayı ödemediğini, bunun üzerine borcun tahsili için—– İcra müdürlüğü’nün—– esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bu borca haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, bu alacağın 12/03/2014 tarihli —– nolu 8.880,02 TL bedelli kesilmiş faturadan kaynaklandığını, davalı şirketin itirazının alacağı geciktirmeye ilişkin olduğunu bu sebeplerle davalı şirketin itirazının iptali ile icra takibinin takip üzerinden talep edilen faiz oranı ile devamına, davalı taraf hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA
:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle,
Kiralama sözleşmelerinden kaynaklı davalara dava değeri ve taraflara bakılmaksızın görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin itirazlarında; davalı müvekkilinin aleyhine açılan davaya konu faturalara ilişkin müvekkil şirketin iddia edildiği gibi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu faturaları kabul etmediklerini, borca yönelik irsaliyenin bulunmadığını ve müvekkili olan şirketin imzasının da bulunmadığını ayrıca mahkememiz esasına kayıtlı —–esas ve—–esas sayılı dosyaların aralarında bağlantı bulunduğundan birleştirilmesi gerektiğini bu sebeplerle görev yönünden yaptıkları itirazlarda göz önünde bulundurularak görevsizlik kararı verilmesi ile davanın ve takibin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

BİRLEŞEN DAVADA (—— ESAS)
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki davaya konu borç, taraflar arasında akdedilen 14/01/2013 tarihli araç takip filo yönetim sistemi kiralama sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin sözleşme gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini buna karşın davalı şirketin ihtarlara rağmen sözleşme bedeline ilişkin faturayı ödemediğini, bunun üzerine borcun tahsili için —–İcra müdürlüğü’nün—— esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bu borca haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, bu alacağın 15/04/2013 tarihli—– nolu 3.334,15 TL bedelli,24/05/2013 tarihli —- nolu 3.334,15 TL bedelli,18/02/2013 tarihli —–nolu 384,05 TL bedelli, kesilmiş faturalardan kaynaklandığını, davalı şirketin itirazının alacağı geciktirmeye ilişkin olduğunu bu sebeplerle davalı şirketin itirazının iptali ile icra takibinin takip üzerinden talep edilen faiz oranı ile devamına, davalı taraf hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Kiralama sözleşmelerinden kaynaklı davalara dava değeri ve taraflara bakılmaksızın görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin itirazlarında; davalı müvekkilinin aleyhine açılan davaya konu faturalara ilişkin müvekkil şirketin iddia edildiği gibi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu faturaları kabul etmediklerini, borca yönelik irsaliyenin bulunmadığını ve müvekkili olan şirketin imzasının da bulunmadığını ayrıca mahkememiz esasına kayıtlı —- esas ve—– esas sayılı dosyaların aralarında bağlantı bulunduğundan birleştirilmesi gerektiğini bu sebeplerle görev yönünden yaptıkları itirazlarda göz önünde bulundurularak görevsizlik kararı verilmesi ile davanın ve takibin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA —– ESAS)
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki davaya konu borç, taraflar arasında akdedilen 14/01/2013 tarihli araç takip filo yönetim sistemi kiralama sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin sözleşme gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini buna karşın davalı şirketin ihtarlara rağmen sözleşme bedeline ilişkin faturayı ödemediğini, bunun üzerine borcun tahsili için—-. İcra müdürlüğü’nün —— esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin bu borca haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini, bu alacağın 14/10/2014 tarihli —– nolu 10.744,01 TL bedelli, kesilmiş faturalardan kaynaklandığını, davalı şirketin itirazının alacağı geciktirmeye ilişkin olduğunu bu sebeplerle davalı şirketin itirazının iptali ile icra takibinin takip üzerinden talep edilen faiz oranı ile devamına, davalı taraf hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Kiralama sözleşmelerinden kaynaklı davalara dava değeri ve taraflara bakılmaksızın görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin itirazlarında; davalı müvekkilinin aleyhine açılan davaya konu faturalara ilişkin müvekkil şirketin iddia edildiği gibi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu faturaları kabul etmediklerini, borca yönelik irsaliyenin bulunmadığını ve müvekkili olan şirketin imzasının da bulunmadığını ayrıca mahkememiz esasına kayıtlı —-esas ve ——esas sayılı dosyaların aralarında bağlantı bulunduğundan birleştirilmesi gerektiğini bu sebeplerle görev yönünden yaptıkları itirazlarda göz önünde bulundurularak görevsizlik kararı verilmesi ile davanın ve takibin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Mahkememizin —– Esas sayılı asıl ve —-Esas sayılı birleşen ve —– Esas sayılı birleşen davaları taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan eser bedelinin tahsiline ilişkin başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali davalarıdır.Mahkememizce 12/03/2019 tarih —– Esas ve —– Karar sayılı ilamı ile “Yapılan yargılama sonucunda taraflar arasında araç takip ve filo yönetim sistemi kiralama sözleşmesinin akdedilmiş olduğu, davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu araç izleme kayıtları üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacının sözleşmeye konu hizmetin kapsamında; araç takip cihazları ve ek bileşenlerinin montajının gerçekleştirildiği, gerekli yazılım ve entegrasyonlarının yapıldığı, data hatlarının aktifleşirildiği ve sözleşme süresince aktif kaldığı, sözleşmeye konu olan araç takip hizmetinin başlatıldığı, bu hizmetin fiilen en ez bir yıl sürdürüldüğü, her ne kadar sözleşmenin ikinci yılında da hizmetin sürdürülüp sürdürülmediği konusunda sir bulguya rastlanmamış olsa da sözleşmenin feshedildiğine dair herhangi bir belgenin sunulmadığı, bu bilgiler ışığında davacının edimlerini yerine getirdiği anlaşılmıştır. Davacının; —–İcra müdürlüğünün —– Esas sayılı icra dosyasında 25.03.2014 takip tarihi itibarı ile 8.880,02 TL, —– İcra müdürlüğünün—–Esas sayılı dosyasında 19.06.2013 tarihi itibarı ile 7.052,32 TL—–. İcra müdürlüğünün —— Esas sayılı icra dosyasında 18.04.2016 tarihi itibarı ile 10.744,01 TL alacaklı olduğu (birleşen ——esas sayılı davanın kısa kararında her ne kadar “kısmen kabul” olarak ifade edilmiş ise de müddeabihin tamamı kabul edilmiş olması sebebiyle gerekçeli kararda bu maddi hata “davanın kabulü” şeklinde değiştirilmiştir), davacının davalıyı takip tarihinden önce temerrüte düşürdüğüne ilişkin dosya içerisinde herhangi bir ihtarnameye rastlanılmaması sebebiyle davalının takip tarihi itibarı ile mütemerrüt olduğu, davacının talep ettiği alacağın likit olması sebebiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, anılan hüküm —– Bölge Adliye Mahkemesi —–Hukuk Dairesi’nin—- Esas ve —— Karar sayılı ilamı ile “Yerel mahkemece, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar vermiş ise de davalı vekili tarafından istinaf dilekçesi ekinde tarafların arasındaki sözleşmenin 02.02.2013 tarihinde fesih edildiğine ilişkin yazısı, e-mail ile gönderildiği belirtilen taahhütname ve 30.01.2013 tarihinde ilave olarak yapıldığı belirtilen ek anlaşma belgeleri sunulmuş olup, sunulan belgelerin niteliği itibariyle borcu sona erdiren belgelerden olup olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edilip edilmediği, takip edilen bedellerin istenip istenemeyeceği hususlarında sözleşme ve sunulan belgeler ile dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur” gerekçeleriyle kaldırılmış, dosya yukarıda esas numarasını almıştır.
Yargılamanın devamı sırasında davacı tarafça takibe konu borçların ödendiği beyan edilmiş, beyan davalı tarafça doğrulanmıştır, asıl ve birleşen davalara konu takip borçlarının ödendiği hususun da çekişme bulunmamaktadır. Davalı ödemeyi haciz baskısı altında yaptığını, bu sebeple davanın konusuz kalmadığını, istinaf aşamasında sunulan belgeler dikkate alınarak davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 40. Maddesi uyarınca “(1)Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. (2)Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur. (…)”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, taraflar arasında asıl ve birleşen davalara konu borçların haciz baskısı altında ödendiğinden bahisle davanın konusuz kalıp kalmadığı hususunda çekişme bulunduğu, belirtildiği gibi eldeki asıl ve birleşen davaların itirazın iptali davası niteliğinde olduğu, dava konusu verilecek hükmün alacağın bulunmadığının tespiti durumunda davanın reddi veya alacağın tespit edilmesi durumunda itirazın iptali şeklinde olabileceği, davanın amacının takibin devamına yönelik olduğu, her ne kadar davalı haciz baskısı altında takiplere konu borcu ödediğini savunmuş ise de bu yönde ödeme sırasında koymuş olduğu bir ihtirazı kayıt bulunmadığı (bulunduğu ileri sürülmediği) gibi, ihtirazı kayıt olsa ve ödeme haciz baskısı altında yapılmış olsa bile, itirazın iptali davasına konu takip borçlarının ödenmesi ile davanın konusuz kaldığı, zira bu durumda davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların haklılık durumunun tespitinin mahkememizce yapılması gerektiği, bu durumda mahkememizce takip tarihi itibariyle davalının borçlu olup olmadığı/davacının alacaklı olup olmadığı hususunun tespitinin gerektiği (bu konuda aşağıda değerlendirme yapılacaktır), davacının haklı olduğunun tespiti durumunda haciz baskısı altında yapılmış olsa ve ödeme ihtirazı kayıtla yapılmış olsa dahi infaz ile takibin sona ermiş (ifa ile borcun sona ermiş) olacağı, davalının haklı olduğunun tespiti durumunda yukarıda atıf yapılan yasa hükmü uyarınca icranın iadesi gerekeceği, her halükarda itirazın iptali talebinin konusuz kaldığı kanaatine varılmış, Mahkememizin—– Esas sayılı asıl, —–Esas sayılı birleşen ve —–Esas sayılı birleşen davalarının konusuz kalmış olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu noktada çözümlenmesi gereken sorun esastan inceleme yapılacak davanın açıldığı tarih itibariyle haklılık durumunu tespit etmekten ibarettir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331/1 maddesi uyarınca “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.”
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, Mahkememizin —– Esas sayılı asıl ve —– Esas sayılı birleşen ve—– Esas sayılı birleşen davalarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan eser bedelinin tahsiline ilişkin başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali davası olduğu, yukarıda açıklandığı şekilde davaların konusuz kaldığı,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 219/1-d. maddesi uyarınca “(1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: (…) d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri. (…)”Basit yargılama usulüne tabi davalarda iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 319. Maddesi uyarınca “iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.”6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesi uyarınca “(1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.”Davalının —– Esas sayılı asıl, —– Esas sayılı birleşen ve —— Esas sayılı birleşen davalarında davanın esası yönünden cevap dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların “Davalı müvekkil aleyhine ikame edilen davaya konu faturalara ilişkin müvekkil şirketin iddia edildiği gibi bir borcu bulunmamaktadır, söz konusu faturaları kabul etmiyoruz. Her ne kadar davacı taraf, müvekkil şirketin sözleşmeden kaynaklı bedellere ilişkin borcunu ödemediği yönünde beyanlarda bulunmuş olsa da borca yönelik düzenlenen irsaliye bulunmadığı gibi müvekkil şirketin buna ilişkin imzası da bulunmamaktadır.” şeklinde olduğu görülmüştür.Mahkememizce yapılan değerlendirmede, basit yargılama usulüne tabi davalarda savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başladığı, yine davalının cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları açıkça yazması gerektiği, aksi takdirde (cevap dilekçesinin sunulmasından sonra) ileri sürülecek vakıaların savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına tabi olacağı, yine ispatın konusunu mahkeme önüne usulüne uygun ve süresinde getirilen çekişmeli vakıaların oluşturduğu, her ne kadar borcu sona erdiren vakıalar itiraz niteliğinde ve bunlara ilişkin delillerin mahkemece resen dikkate alınacağı gibi taraflarca her zaman ileri sürülebileceği mümkün olsa da, bu delillerin ancak bu vakıanın yargılamada yukarıda atıf yapılan yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alındığında ileri sürülmesi durumunda ispat vasıtası olabileceği, aksi takdirde yargılama sırasında ispatı istenen bir vakıa ileri sürülmemiş ise bunun ispatının tartışılmasının ve hükme esas alınmasının da usule aykırı olacağı, başka bir deyişle somut olayda davalının istinaf aşamasında sunmuş olduğu delillere ilişkin herhangi bir vakıa getirmediği, davalının savunmasına konu vakıaların “borca yönelik düzenlenen irsaliye bulunmadığı gibi davalı şirketin buna ilişkin imzası da bulunmamasından kaynaklı borcun bulunamaması” şeklinde olduğu, davalının dava tarihinden önce gerçekleştiği anlaşılan davacının edimini ayıplı ifa etmesi nedeniyle gerçekleştiği fesih beyanı veya sözleşmenin taraflarca sözleşme yapılarak sona erdirildiği yönündeki vakıaları cevap dilekçesi ile sürmediği, bu vakıaların savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına tabi olduğu, davacının bu vakıaların ileri sürülmesine açıkça muvafakat etmediği, bu sebeple bu yönde bir delil bulunsa bile bunların eldeki yargılamada tartışılmasının açıklanan sebeplerle usule aykırı olduğu, hal böyle olsa da istinaf ilamının mahkememiz açısından usulen bağlayıcı olması nedeniyle mahkememizce yine de davalı tarafından istinaf aşamasında sunulan belgelerin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi ve borcu sona erdirici nitelikte olup olmadığının tartışılması gerektiği, davalının borcunun sözleşmenin geçerli bir fesih (dönme) ile veya tarafların sözleşme ilişkisini ortadan kaldıran bir sözleşme (ikale sözleşmesi) ile sona erebileceği, davanın her iki tarafının da tacir olduğu, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiği (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 18/3), bir fesih (dönme) beyanının hukuken hüküm ve sonuç doğurabilmesi (sözleşmeyi ve eser bedeli ödeme borcunu sona erdirici etkiye sahip olabilmesi) için beyanın geçerli bir fesih/dönme sebebine dayanması, fesih/dönme prosedürünün takip edilmesi ve fesih beyanının şekle uygun olarak yönetilmesi gerektiği, somut olayda fesih/dönme beyanının ayıplı ifa sebebine dayandığı, davalı tarafça sunulan belgeler dikkate alındığında eserin en başta ayıplı ifa edildiğinin ve davalının davacıya süresi içerisinde ayıp bildiriminde bulunmuş olduğunun kabulünün gerektiği, ancak davacının eserdeki ayıbın giderilmesi halinde sözleşme ilişkisinin sona erdirileceği yönündeki taahhüdünden (22/01/2013günü) sonra ve fesih beyanından (02/02/2013 günü) önce ayıbın giderilip giderilmediği hususunda davalının bir savunması olmadığı gibi, bu yönde herhangi bir ihbar veya ispat faaliyetinin de bulunmadığı, bu sebeple fesih tarihi itibariyle eserin ayıplı olduğu hususunun davalı tarafça (ileri sürülmediği gibi) ispat da edilemediği, yine fesih beyanının yönetilmiş olup olmadığı anlaşılmadığı gibi fesih beyanının tacirler arasında kanunen öngörülen şekle uygun olarak yapılmadığı, bu sebeplerle fesih beyanının geçerli bir sebebe dayanmadığı ve kesin hükümsüzlükle butlan olduğu ve hukuken sözleşmeyi sona erdirici etki taşımadığı, yine taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sözleşme ile (ikale sözleşmesi) ile kaldırılmış olduğunun da istinaf dilekçesi ekinde sunulan belgelere göre kabul edilemeyeceği, bu hususta taraflar arasında birbiri ile uyumlu irade beyanından (icap ve kabul) bahsedilemeyeceği, zira davacının ayıpların giderilememesi halinde sözleşmenin sona erdirileceğini ve alacak talep etmeyeceğini taahhüt ettiği, taahhüdün şartlı olduğu (ayıbın giderilememesi şartı), şartın yerine getirilmediğinin belirtildiği gibi davalı tarafça (ileri sürülmediği gibi) ispat da edilemediği, tüm bu sebeplerle davalı tarafça sunulan belgelerin borcu sona erdirici nitelikte olmadığı, istinaf kaldırma ilamı önceki yapılan bilirkişi tespitleri ve mahkeme gerekçeleri dikkate alınarak davacının asıl ve birleşen davalarının açıldığı tarih itibariyle tamamen haklı olduğu, tüm bu sebeplerle davalının dava konusuz kalmış olsa dahi icra inkar tazminatına ve yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerektiği kanaatine varılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Mahkememizin—- Esas sayılı asıl, —– Esas sayılı birleşen ve —– Esas sayılı birleşen davalarının konusuz kalmış olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
2-Mahkememizin ——Esas sayılı asıl davası yönünden; 8.880,02 TL asıl alacağın %20 si oranında (1,776.04 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Mahkememizin —— Esas sayılı birleşen davası yönünden; 7.052,32 TL asıl alacağın % 20 oranında (1.410.464 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Mahkememizin —–Esas sayılı birleşen davası yönünden; 10.744,01 TL asıl alacağın % 20 oranında (2.148,802 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Mahkememizin—— Esas sayılı asıl davası yönünden;
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 106,45 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 163,40 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafça yapılan 142,45 TL dava açma masrafı, 25,60 TL vekalet harcı ve 4.672,00 TL bilirkişi/posta masrafından ibaret 4.840,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
8-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
9-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (8.880,02 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 8.880,02 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Mahkememizin—–Esas sayılı birleşen davası yönünden;
10-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 82,74 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 187,11 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
11-Davacı tarafça yapılan 118,74 TL dava açma masrafı ve 75,00 TL posta masrafından ibaret 193,74 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
13-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (7.052,32 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 7.052,32 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Mahkememizin —— Esas sayılı birleşen davası yönünden;
14-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 122,51 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 147,34 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
15-Davacı tarafça yapılan 158,51 TL dava açma masrafı ve 75,00 TL posta masrafından ibaret 233,51 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
16-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
13-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (10.744,01 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 10.744,01 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile—– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.