Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/560 E. 2023/1115 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2023/560 Esas

KARAR NO: 2023/1115

DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ: 06/12/2022

KARAR TARİHİ: 14/12/2023

Mahkememiz ——- Esas, ——– sayılı kararının ——-sayılı kararı ile bozularak mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması n açık yargılaması sonunda,

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:
Müvekkili tarafından ——– esas sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine kaparo alacağına dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının yasal süresi içerisinde icra takibine, ödeme emrine, asıl alacağa, borca ve faizleriyle birlikte tüm ferilerine itiraz ettiğini ve borcun zamanaşımına uğradığı iddiasında bulunduğunu, yapılan itiraz sonucu takibin durduğunu, itirazın haksız ve yersiz olduğunu, müvekkili tarafından “——–, ———” da bulunan gayrimenkulün 685.000,00 TL bedelle satın alınması için anlaşıldığını, ——– yetkilisi olduğunu beyan eden davalıya kaparo adı altında 15.000,00 TL elden nakit ödeme yapıldığını, 19/03/2015 tarihli kaparo alındı belgesi ve satış bedelini gösterir faturanın mevcut olduğunu, gayrimenkulün atışının gerçekleştiği sırada ödenen kaparo bedelinin satış bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini, ancak kaparonun satış bedelinden mahsup edilmediğini ve müvekkilinin satım bedelinin tamamı olan 685.000,00 TL’yi banka yoluyla göndermek zorunda kaldığını, müvekkilinin durumu araştırdığını ve ——– müvekkili adına “kaparo” adı altında yatırılan bir bedele rastlanmadığının görüldüğünü, müvekkilinin defalarca davalı tarafı aradığını ve kaparonun iade edilmesini talep ettiğini, davalı tarafından müvekkili şirket yetkilisine ——— üzerinden “hizmet bedeli” adı altında 15/12/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli faturanın kesilip gönderildiğini ancak müvekkilinin bu faturayı kabul etmediğini, hangi sebeple ve hangi gerekçelerle adına fatura kesildiği ve hatta davalı tarafın ne tür bir hizmette bulunulduğu anlaşılamadığını, faturanın kabul edilmemesi üzerine ikinci defa hizmet bedeli adı altında 31.05.2016 tarihli 15.000-TL bedelli faturanın tanzim edilip müvekkil şirket yetkilisine ——— üzerinden gönderildiğini, müvekkili tarafından bu fatura suretinin ——–Noterliğinin ——– yevmiye nolu ihtarname ile iade edildiğini, davalı tarafından alınan 15.000,00 TL’nin “Kaparo Alındı Belgesi”yle sabit olduğunu, davanın süresinde açıldığını, TBK m. 147/5 hükmünde “Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.” için 5 yıllık zamanaşımından bahsedildiğini, ancak davalının bu hükümde düzenlenen vasıflardan hiçbirine haiz olmadığını, ——– yetkilisi sıfatıyla takibe dayanak belgedeki kaparo alındı belgesini imzaladığını, bu nedenle 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açılan takip zamanaşımı açısından da usule uygun şekilde açıldığını iddia ederek; davanın kabulünü, davalının kötü niyetli olmasından dolayı üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesini, itirazın iptali ile takibin devamını, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle,
alacağın zamanaşımına uğradığını, iddia edilen alacağın 19/03/2015 tarihinde doğduğu iddia edildiğini, —— Noterliğinden ——- yevmiye numaralı ihtarname dışında takip tarihine kadar hiçbir işlem yapılmadığını, söz konusu ihtarnamenin tebliğ edildiğinin şüpheli olduğunu, gönderile ihtarnamenin TBK md. 154’de sayılan zamanaşımını kesen vakıaların hiçbirisini kapsamadığını, alınan bedele karşılık hizmet verildiğini, müvekkilinin ——– ile anlaşması olduğunu,, müşteri adaylarına verdiği hizmet bedeli alacakları ——— satış fiyatı içerisinden düşüldüğünü,——— kendi aldığı satış bedelinin karşılığına fatura kestiğini, müvekkilininde kendi verdiği hizmetin bedeline fatura kestiğini, davacıya iki defa hizmet bedeli şeklinde fatura kesilip gönderilmesine rağmen davacı her iki faturaya da itiraz ettiğini ve ——– Noterliğinden ——— yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiğini, onlarca satış gerçekleştirilmiş olup davacıdan başka herhangi bir itiraz yahut ücret iadesi talebi olmadığını, müvekkilinin söz konusu dairelerle ilgili olarak emlak danışmanlığı hizmeti vermek konusunda yetkili olduğunu, davacı yan bu hizmeti aldığını ve herhangi bir bedel ödediğine dair elinde bir belgesi olmadığını, faizin başlangıç tarihinin yanlış olduğunu, ——– Noterliğinden ——— yevmiye numaralı ihtarname müvekkiline tebliğ olmadığından temerrüt gerçekleşmediğini, faizin takip tarihi itibariyle işletilebileceğini savunarak; davanın reddini, davanın ——— ihbarını, davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep ve beyan etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağa ilişkin başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.
Davacı, dava dilekçesinde davacı şirket tarafından, “——–, ———-” bulunan gayrimenkulün 685.000,00 TL bedelle satın alınması hususunda anlaşmaya varıldığı ve ——— yetkilisi olduğunu beyan eden davalı ——— kaparo adı altında 15.000 TL bedel elden nakit ödeme yapıldığı, ancak satışa konu edilen gayrimenkulün resmi satışı gerçekleştiği sırada ödenen kaparo bedelinin satış bedelinden mahsup edilmesi gerekir iken ödenen kaparo bedeli satış bedelinden mahsup edilmediği ve davacının satım bedelinin tamamı olan 685.000,00-TL’yi banka yoluyla göndermek zorunda kaldığı, bu sebeple davalının davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği iddia edilmiştir. Davalının dava dışı satıcı ——— ile arasındaki hukuki ilişkideki konum ve sıfatı yönünden;Uyuşmazlığın çözülebilmesi için öncelikle davalının dava dışı satıcı ——— ile arasındaki hukuki ilişkideki konum ve sıfatının, yani davalının ——– yetkilisi ya da bağımlı veya bağımsız tacir yardımcısı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davalı ile ——— arasındaki sözleşme aşağıdaki gibidir:”YETKİ BELGESİ ——– tarafından ——- Konutları kapsamında inşa edilmiş olanve satış işlemleri devam eden; Ek’teki 56 adet dairenin satılabilmesi için çalışmalaryapmak üzere 1/7/2014 Tarihinden itibaren 6 ay süre ile ——– tarafımızdan yetkilendirilmiştir. ——– DANIŞMANLIĞI tarafından yapılan çalışma sonucunda müşteribulunması halinde satış işlemleri ——— genel merkezinde, ——— çalışanlarıvasıtası ile gerekli prosedür tamamlanarak gerçekleştirilecek ve ödemeler de ——–hesabına yapılacaktır. ———, haricinde yapılmış olan satışlar veya yetkilendirilen——- DANIŞMANLIĞI vereceği taahhütler ——-bağlamamaktadır. Bu yetkilendirme, sadece yukarıda belirtilen dairelerin satışı içinMüşteri bulunması hususuna ilişkin olup, başka bir işlem, garanti veya taahhütiİçermemektedir. — ——— — yetkilendirilen ——–DANIŞMANLIĞI bulduğu müşteriye daireyi satıp satmama konusunda serbes olup,mutlak satış işlemini gerçekleştirme zorunda değildir. ———, bu yetkilendirmenedeniyle ——— DANIŞMANLIĞI Reklam masrafı, emlakkomisyonu vb. ad altında herhangi bir bedel ödemeyecektir. ——– DANIŞMANLIĞI , satış işlemleri için yapacağı çalışmalar nedeniyle,reklam masrafı, emlak komisyonu vb. ad altında ——— herhangi bir bedelistemeyeceğini baştan kabul ve taahhüt etmiştir.NOT :——– DANIŞMANLIĞI satışı yapılan dairelerle ilgili olarakmüşteriden en fazla satış bedelinin %2’sinc kadar komisyon alabilecektir.”Tacir yardımcıları, bağımlı yardımcılar ve bağımsız yardımcılar olarak sınıflandırılmaktadır. Bağımlı yardımcılar ticari temsilci (TBK 547), ticari vekil (TBK 551) ve pazarlamacıdır (TBK 448). Bağımsız yardımcılar ise acente (TTK 102 vd), simsar (TBK 520 vd) ve komisyoncudur (TBK 532 vd). Yukarıda ortaya konulan sözleşme incelendiğinde davacının dava dışı ——— yetkili temsilcisi olmadığı, yine bağımlı tacir yardımcısı sayılamayacağı kolayca anlaşılmaktadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 102. Maddesi uyarınca “
(1) Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.”Acentenin özelliği, tacirden bağımsız olması, ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme veya sözleşmeleri tacir adına yapması ve en önemlisi (diğer bağımsız tacir yardımcıların ayrılmasını sağlayan özellik olarak) sürekliliktir. Müvekkil tacir ile acente arasındaki ilişki süreklidir. Acente tek bir sözleşme veya sayısı önceden belli olan bir veya birkaç sözleşme için faaliyet göstermez. Eğer bir veya birkaç sözleşmenin tacirle yapılmasına aracılık söz konusu olur ise, acentelik değil, simsarlık faaliyeti söz konusu olur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 520. Maddesi uyarınca “(1)Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
(2)Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.(3)Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.”

Madde metninden de anlaşılacağı gibi simsar taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarın faaliyeti sürekli değil, sayısı önceden belli bir veya birkaç sözleşme yapılmasına ilişkindir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede, uyuşmazlığa hangi hükümlerin uygulanacağının tespit edilmesi gerektiği, bunun için de davalının, dava dışı satıcı ——– ile arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin tespit edilmesi gerektiği, ——– ile davacı arasındaki yetki belgesi başlıklı sözleşme incelendiğinde “——– tarafından ——— Konutları kapsamında inşa edilmiş olan ve satış işlemleri devam eden; Ek’teki 56 adet dairenin satılabilmesi için çalışmalar yapmak üzere 1/7/2014 Tarihinden itibaren 6 ay süre ——– DANIŞMANLIĞI tarafımızdan yetkilendirilmiştir.” ifadesi dikkate alındığında, taraflar arasındaki ilişkisinin süresi (6 ay) ve sayısı önceden belli (56 adet) taşınmazın satış işlemine aracılık edilmesine (sözleşme kurulması imkânının hazırlanması veya kurulmasına aracılık etmenin üstlenilmesi) dair olduğu, yukarıdaki açıklamalar da dikkate alındığında, davalı ile dava dışı ——— arasında simsarlık sözleşmesi bulunduğu, somut olaya simsarlık sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacının sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak iddiası yönünden;
Davacı tarafça yukarıda da belirtildiği gibi davalıya ödenmiş olan 15.000,00 TL kaparo bedelinin satış bedelinden düşülmemesi ve bu nedenle dava dışı ——– 685.000,00 TL satış bedeli ödenmiş olması nedeniyle davalının davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği iddia edilmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki kaparo alındı belgesi aşağıdaki gibidir:
Dava konusu taşınmaz ——– tarafından 685.000,00 TL bedelle davacıya satıldığı, satım işleminin tamamlandığı, davacının taşınmazı teslim aldığı yönünde herhangi bir tereddüt veya çekişme bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 521 Maddesi uyarınca “(1)Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. (…)”
Madde metninde simsarlık ücretini hangi tarafın ödeyeceği açık olmamakla birlikte, simsarın çabasının her iki tarafın da çıkarlarına hizmet ettiğinden, sadece müvekkil için faaliyet göstereceği kararlaştırılmadıkça, ücretin borçlusu olarak her iki tarafın da kabul edilmesi hakkaniyete uygun düşecektir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 522. Maddesi uyarınca “Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.”6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca “(1) Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, her ne kadar davacı tarafça yapılan 15.000,00 TL ödemenin kaparo olarak yatırıldığı, bunun da satış bedelinden düşülmediği iddia edilmiş ise de, somut olayda davalının yukarıda da açıklandığı gibi taraflar arasında sözleşme kurulması imkanının hazırlanması ve sözleşme kurulmasına aracılık etme faaliyeti ile simsar sıfatıyla hareket ettiği, bu faaliyet sonucunda taraflar arasında satımın gerçekleştiği konusunda tereddüt ve çekişme bulunmadığı, bu sebeple davalının simsarlık ücretine hak kazandığı, dava dışı ——- ile davalı arasındaki simsarlık sözleşmesinde “——– DANIŞMANLIĞI satışı yapılan dairelerle ilgili olarak müşteriden en fazla satış bedelinin %2’sinc kadar komisyon alabilecektir.” hükmü dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmenin yalnızca müvekkile yönelik faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, somut olayda davalının davacı menfaatine de hareket ettiği, bu sebeple simsarlık ücretinin ödenmesinden davacının da sorumlu olduğu ve bu ücretin yukarıda anlatılan yasal ve geçerli sebebe dayanarak ödendiği, bu sebeple sebepsiz zenginleşme teşkil etmediği, buna ek olarak davalının tacir olduğu (istinaf ilamı ile tacir olduğu kabul edilmiştir), bir iş veya hizmet görmüş bir tacirin ücret isteme hakkının bulunduğu, bu sebeple de ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme teşkil etmediği, ücretin miktarının ne olması gerektiği hususunda herhangi bir çekişme bulunmadığı, kaldı ki ücretin simsarlık sözleşmesine uygun olduğu, yine davanın tarafları arasındaki kaparo belgesinde taşınmazın değerinin 700.000,00 TL ile olarak belirlendiği, davacının ise taşınmazı 685.000,00 TL bedelle satın aldığı, satım sözleşmesinin taraflarının dava dışı ——– ve davacı olduğu, eğer simsarlık ücreti düşülmeden satım yapılmış ise bu hususun dava dışı ——- bağımsız olarak hareket eden ve satış sözleşmesinden ayrı bir hukuki ilişkiye dayanan davalıyı sözleşmelerin nisbliği gereği bağlamadığı, sebepsiz zenginleşme söz konusu olacaksa bunun taraflarının yalnızca dava dışı ——— ve davacı olabileceği, bu sebeple davacının davalıya ödemiş olduğu 15.000,00 TL’yi sebepsiz zenginleşme kapsamında geri isteyemeyeceği, yine davacının takip yapmakta kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmaması nedeniyle, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddinin gerektiği kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının dava açılırken peşin olarak alınan 387,86 TL harçtan mahsubu ile bakiye 118,01 TL’nin hükmün kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 25,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
7-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (22.711,64 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 3.120,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile ——— Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/12/2023