Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/405 E. 2023/1019 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/405
KARAR NO : 2023/1019

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 07/06/2023
KARAR TARİHİ : 22/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili … eniştesinin merhum Prof. Dr. —- ile kız kardeşi —- vefatları sebebiyle, —–Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 25.11.2021 tarihinde kesinleşen —- Ve 20.10.2021 tarihli kararı ile yeğenleri … ile …vasi olarak atandığını, —–Sulh Hukuk Mahkemesi’nce tesis edilen 04.07.2022 tarihli ek karar ile çocukların babaları ve tüm dünyada tanınan merhum Prof.Dr.—–tüm telif haklarının da sahibi olan —–Limited Şirketinin tüm hisselerinin vesayet altındaki çocuklara devrine karar verildiğini, şirket hisse devrine yönelik bu ek kararın —–. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —–sayılı kararı ile kesin olarak onaylandığını, şirket hisse devirlerinin tamamının noter aracılığıyla yapılmasına rağmen —- Ticaret Odası Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce tescil işleminin “TTK 623 göre şirket ortaklarından en az 1 tanesi Müdür olmak zorundadır” gerekçesi ile yapılmadığını, işbu gerekçenin müvekkili vasiye belgeleri sunulması akabinde davacı müvekkilinin çocuklarla ve şirketin muhasebecisi ile beraber —- Ticaret Odası Ticaret sicil Müdürlüğüne giderek hukuk servisi ile şifai görüşme yaptığını ve şirket yetkilisi belirlenmeden tescil işlemi yapılamayacağından, kendisine vesayet Mahkemesinden izin ve yetki alarak basit yargılama usulüne tabi olan Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılacak ticari şirkete kayyım atanması talepli dava açması ve davanın kabulüyle beraber alınacak kararın müzekkere ile Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesi halinde ancak şirketin yasal organı oluşarak tescil işlemlerinin yapılabileceğinin bildirildiğini, vesayet altındaki çocukların 18 yaşından küçük ikiz kardeşler olduğunu, bu sebeple vesayet altındaki çocukların %50’şer hisseyle hak sahibi olduğu —– Şirketinde hisselerinin tescili için vesayet altındaki çocuklar reşit oluncaya kadar haklarının korunması ve en önemlisi şirketin organlarının tesisini sağlayabilmek için vesayet dosyasına müracaat ile davalı gösterilecek—- Şirketine vasi … kayyım olarak atanabilmesi için—–Asliye Ticaret Mahkemeleri nezdinde dava açabilmek için izin ve yetki verilmesine ve varsa lüzumu olan sair ek yetkilerin verilmesine dair ek karar verilmesinin talep edildiğini ve yetkinin verildiğini, davalarının kabulünü, müvekkili ..—–Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı davalı—-Şirketi’ne vasisi bulunduğu yeğenleri … ile … %50’şer hisselerinin tescilini sağlayabilmesi ve çocuklar reşit oluncaya kadar şirketin faaliyetlerini sürdürebilmesi için kayyım olarak atanmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı şirkete dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmiş, davalı şirket davaya cevap vermemiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, davalı limited şirkete hisse devrinin tescilini sağlamak ve çocuklar reşit oluncaya kadar şirketin faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için kayyım atanma isteğine ilişkindir.TTK’de kayyıma ilişkin hükümler sınırlı sayıda yer almıştır. Bununla birlikte, TTK’nin 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır.” denilmiştir. Böylece, Yasa Koyucu, TTK’da kayyım atanmasına dair ayrı hükümlere yer vermeyi gerek görmemiş, mükerrerlik ile karmaşa oluşturmamak için, genel bir yollama ile Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri ticaret şirketlerine, dolayısıyla bir ticaret şirketi türü olan limited şirketlere de uygulanmasına imkan tanımıştır. Nitekim, pratikte de, Anonim şirketlere kayyım atanması ağırlıklı olarak Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde talep edilmekte ve karara bağlanmaktadır.Kayyımlık müessesesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında düzenlenmiştir. TMK’nin 403’üncü maddesinde, kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı açıkça belirtilmiştir. Kayyımlık, TMK’da; temsil kayyımlığı, yönetim kayyımlığı ve iradi (isteğe bağı) kayyımlık olmak üzere üç başlık altında toplanmıştır.TMK’nin 426. maddesine göre; vesayet makamı, yani sulh hukuk mahkemesi, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atar:
a) Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,
b) Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
c) Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.
Maddede belirtilen ilk iki halle, Yasa Koyucu, küçük veya kısıtlıların menfaatlerinin korunması ve yasal temsilcinin haksız kazanç elde etmesini engellemek istemiştir. Bu nedenle, üçüncü hal olarak belirtilen yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel bulunmasının limited şirketlere daha uygun düştüğünü söylemek mümkündür. Nitekim, uygulamaya baktığımızda, mahkemece, hakkında fesih davası açılan ancak organsız kalan şirkete, davada şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atandığı hallere rastlayabilmekteyiz (Yargıtay —-.HD’nin 03/10/2012; Yargıtay —-.HD’nin 23/01/2014 tarihli kararları).TMK’nin yönetim kayımlığını düzenleyen 427. maddesine göre ise, vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar:
1. Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,
2. Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,
3. Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,
4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,
5. Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan toplanan para ve sair yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa,
Limited şirketlerde yasal olarak bulunması zorunlu olan organlar, genel kurul ve yönetim organıdır. Mülga 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’nun 540. maddesinde “Aksi kararlaştırılmış, olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.” hükmü yer almakta idi. Dolayısıyla, aksine bir düzenleme bulunmadığı takdirde, limited şirket müdürü olmak, kurucu ortaklar açısından her bir hak hem de bir yükümlülük idi. Ancak, eski kanun, şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararı ile şirketin yönetim ve temsilinin ortaklardan birine yahut birkaçına bırakılmasına da izin veriyor idi.
TTK’nin 623. maddesi ise limited şirketin yönetiminin ve temsilinin şirket sözleşmesi ile düzenlemesini şart koşmuştur. Bu itibarla, şirket sözleşmesinde yapılacak düzenleme ile şirketin yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa ya da tüm ortaklara veyahut ortak olmayan üçüncü kişilere verilebilecektir. TTK, ayrıca, en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunmasını zorunlu kılmıştır. TTK’nin 616. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile de “müdürlerin atanmaları ve göreden alınmaları” genel kurulun devredilemez yetkileri arasına dahil edilmiştir. TTK, müdürlerin birden fazla olmaları durumunda ise onların bir kurul olduğu belirterek anonim şirketteki yönetim kuruluna özgü bir işleyiş kuralını hükme bağlamıştır. Buna göre, şirketin birden fazla müdürü bulunduğu takdirde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından “müdürler kurulu başkanı” olarak atanır (TTK, m.624/f.1).
Bu açıdan bakıldığında, TMK’nin m.427/4’de belirtilen “gerekli organlardan yoksun kalma” hali, limited şirketin zorunlu organlarından yoksun kalmasını vurgular. Bu hale örnek olarak, genel kurulun uzun zamandan beri toplantıya çağrılamaması, genel kurulun müdürleri seçememesi, müdürler kurulunun toplanması için gerekli yeter sayıların sağlanamaması gösterilebilir.
Ortaklar arası uyuşmazlıklar veya farklı ilişkilerden doğan anlaşmazlıklar hiçbir şekilde kayyım tayinini gerektirmez. Ortakların her konuda aynı fikirde olmaları beklenemez. Kimisi bir yatırımı desteklerken, kimisi de karşı çıkabilir. Ancak bu tür fikir ayrılıkları kayyım atanmasını haklı göstermez. Örneğin müdürlerin şirketi iyi yönetmediği, temsil edemediği, ortaklığı zarara uğrattığı veya şirketin beklenen karlılığa ulaşamadığı iddialarında da kayyım tayin edilemez. Şirketin yönetim ve temsili müdürlere aittir. Ortaklar bu yönetim ve temsilden mutlu olmadıklarında TTK gerekli çareleri öngörür. Müdürler azledilerek yerlerine yenileri seçilebilir ve koşulları varsa müdürlerin sorumluluğuna gidilebilir. Ancak “yöntem beceriksizliği” kayyım atanması için haklı neden oluşturmaz. Ticari faaliyeti bulunmayan ancak tasfiye sürecine girmemiş bir şirket için de, organları iş başında olduktan sonra, kayyım tayini istenemez. TMK’nin 428. maddesi uyarınca da, isteğe bağlı kısıtlama sebeplerinden biri varsa, ergin bir kişiye kendi isteği üzerine bir kayyım atanabilir. İradi vesayet altına alınma hükümleri çerçevesinde kişi yaşlılığı, hastalığı, tecrübesizliği, nedeniyle şahsına bir kayyım atanmasını talep edebilir.
Her ne kadar TMK’nin 426. ve 427. maddelerinde, kayyımın, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesi tarafından atanacağı belirtilmişse de, kayyım atanmasına ilişkin dava, şirketi ilgilendirdiği için mutlak ticari dava sayılır. Bu nedenle, kayyım atanmasına ilişkin dava, asliye ticaret mahkemelerinde açılır. Görevli mahkeme şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Bu nedenle görevli mahkemenin Mahkememiz olduğu hususunda kuşku yoktur. Kayyım atanması davasında husumet mutlaka şirkete karşı da yönetilmelidir. Yargıtay kökleşmiş içtihatları ve yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Yargıtay —- Hukuk Dairesi 24.01.2008 tarih, —-esas, —- karar sayılı ilamı, Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin 11.09.2013 tarih, —-esas, —-karar sayılı ilamı, Yargıtay —- Hukuk Dairesi’nin 17.06.2010 tarih, —- esas, —- karar sayılı ilamı, Yargıtay —-HD’nin 28/11/2000 tarihli,—- sayılı; 24/03/2003 tarihli,—- sayılı; 26/06/2003 ta rih,—- sayılı; 22/01/2007 tarihli,—- sayılı kararları, Yine kooperatiflere ilişkin olarak Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin —- esas, —– karar sayılı, 16.04.2012 tarih, —- esas, —- karar sayılı,13.09.2012 tarih, —- esas, —— karar sayılı ilamları.). İşbu davada davacı vekili doğru olarak davayı şirkete yöneltmiştir.—-Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen yazı cevaplarının incelenmesinde; davalı ——Şirketi’nin hali hazırda münferiden yetkili müdürü bulunduğu, şirkette yönetim boşluğu veyahut menfaat çatışması bulunmadığı, şirkete kayyım atamak için TTK ve TMK’daki şartların oluşmadığı, ihtilafın Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36 veyahut 39 uncu maddelerine göre çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen 174,25‬ TL yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere Davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.