Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/374 Esas
KARAR NO: 2023/1118
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 25/05/2023
KARAR TARİHİ: 14/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:
Müvekkilinin kuruluş aşamasından bu yana müvekkil şirketin ortaklarının Gönül Kurban Çelik ve Gökhan Arslan olduğunu, müvekkil şirketin kuruluş aşamasında KOSGEB desteği aldığını, İstanbul 14. İcra Müdürlüğü 2021/7535 Esas sayılı dosyasında alacaklı olan şirketin borçlu gözüken dava dışı Pac Tasarım Mobilya Yapı Mimarlık Ltd. Şti. ünvanındaki firma ile arasında -diğer müvekkil Gökhan Arslan’ın dava dışı borçlu Pac Tasarımdaki hissesini devretmesine rağmen- organik bağ bulunduğu iddiasıyla İstanbul Anadolu 17. İcra Müdürlüğü 2022/292 Talimat sayısı ile müvekkili şirketi adresinde fiili haciz işlemi uygulandığını, müvekkili şirket merkezinde 04.11.2022 günü İstanbul Anadolu 17. İcra Müdürlüğü 2022/292 Talimat sayılı dosyasından haciz memuru ve alacaklı vekilinin geldiğini, dava dışı Pac Tasarım’ın borcundan dolayı haciz işlemi uygulayacaklarını belirttiklerini, müvekkili şirket yetkilisi Gökhan Arslan’ın borçlu ile herhangi bir bağlarının olmadığını belirttiğini, haczedilmek istenen malların müvekkili Go Tasarım’a ait olduğuna ilişkin istihkak iddiasını ileri sürdüğünü ve ürünlerin Go Tasarım adına düzenlenen faturalarını da sunduğunu, bununla birlikte haczolunan malların müvekkil şirket demirbaşı olduğu da belirtildiğini, haciz memurunca yapılan evrak araştırmasında işyerindeki vergi levhasının müvekkili GO Tasarım firmasına ait olduğu tespit edildiğini, Gökhan Arslan tarafından Pac Tasarım’da kağıt üzerinde olan ortaklığının son bulduğunu gösterir hisse devir sözleşmesi ile yine aynı şekilde Rotakent firmasının ortaklığının son bulduğunu gösterir hisse devir sözleşmesinin sunulduğunu, ileri sürülen istihkak iddiasına rağmen icra memuru tarafından usulüne aykırı olarak haciz işleminin uygulandığını, mahcuz malların yeddiemin olarak müvekkili Gökhan Arslan’a teslim edildiğini, istihkak iddiasının değerlendirilmesi için dosyanın mahkemeye gönderilesine karar verildiğini, İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi 2022/1003 E. – 2022/198 K. nolu kararı ile kesin olmak üzere mahcuza müşterek bulunması nedeniyle takibin devamına ve istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişiye istihkak davası açması için 7 gün süre verilmesine karar verildiğini, kararın müvekkile tebliğ edilmediğini, 09.01.2023 günü aynı talimat dosyasından ikinci kez müvekkilin adresine gelinerek haciz işlemi uygulanmış olup, müvekkil İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi 2022/1003 E. – 2022/198 K. nolu kararını bu sırada öğrendiğini, haciz işlemi icra edilirken müvekkili şirket ortağı ve yetkilisi Gökhan Arslan’dan muhafaza yapılacağı baskısıyla şahsını ve müvekkil Go Tasarım’ı borçlandıracak şekilde protokol hazırlandığını, senet alındığını, müvekkilinin baskı altında protokolü okuyamadan imzalamak zorunda kaldığını, protokolün haciz günü olan 09/01/2023 tarihi değil, 10/01/2023 tarihi atılarak sanki haciz işleminden bir gün sonra imzalanmış gibi bir kurgu yaratılmaya çalışıldığını, müvekkilinin 09/01/2023 tarihinde “10/01/2023 tarihli protokol ve boş senetlerin” fotoğrafını çektiğini, daha sonra bu boş senetlerin protokole ve gerçeğe aykırı doldurularak kurguya uygun şekilde icra takibine konu edildiğini, müvekkili şirket ile İstanbul 14.İcra Müdürlüğü 2021/7535 esas sayılı dosyasında borçlu görünen şirketin hiçbir bağının bulunmadığını iddia ederek; 09.01.2023 tarihli protokol ile işbu protokole konu ve/veya işbu protokole istinaden düzenlenene lehtar kısmı sonradan müvekkilin bilgisi dışında doldurulup yeni bir icra takibine konu edilen, her biri 43.000,00 TL bedelli olmak üzere 20.02.2023, 20.03.2023, 20.04.2023 ve 20.05.2023 tarihli 4 adet senet sebebiyle İstanbul Anadolu 17. İcra Müdürlüğü’nün 2023/19326 E. Sayılı dosyası nezdinde müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitini, senet bedellerinin %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tedbiren İstanbul Anadolu 17. İcra Müdürlüğü’nün 2023/19326 E . Sayılı dosyası üzerinden devam eden icra takibinin öncelikle teminatsız, mümkün değil ise uygun bulunacak teminat mukabilinde İHTİYATİ TEDBİR kararı ile müvekkilleri yönünden durdurulmasını ve dosyadaki tüm hacizlerin kaldırılmasını, dosyaya gelen ödemelerin alacaklıya ödenmemesini, müvekkiline ait menkul ve gayrimenkul malların satışının durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle,
Davadışı Pac Tasarım..Ltd.Şti hakkında İstanbul 14.İcra Müdürlüğü’nün 2021/7535 E sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, alacağın tahsili için 04/11/2022 tarihinde İstanbul Anadolu 17.İcra Müdürlüğü’nün 2022/292 Tal.sayılı dosyasıyla hacze gidildiğini, davacıların haciz işlemi sırasında istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiası üzerine dosyanın mahkemesine sevk edildiğini, İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/1003 E, 2022/1198 K sayılı dosyasından da takibin devamına karar verildiğini, takibin devamına karar verilmesi üzerine 09/01/2023 tarihinde aynı adrese tekrar gidildiğini, mahcuzların yerinde bulunduğunun anlaşılması üzerine başkaca hiçbir işlem yapılmadan haciz işlemine olduğu gibi son verildiğini, davacıların anlaşmak istemesi üzerine 10/01/2023 tarihinde protokol düzenlendiğini ve protokolle de davacıların İstanbul 14.İcra Müdürlüğünün 2021/7535 esas sayılı dosya borcuna katıldığını, davacılardan dosya borcuna mahsuben 4 adet bono alındığını, protokolde dava konusu bonoların 3.kişilerin nam ve hesabına işleme konulabileceği açıkça yazılı olduğunu, bono bedellerinin ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu 17.İcra Müdürlüğü’nin 2023/19326 E sayılı dosyasıyla müvekkil Suna YILMAZ DURAN adına icra takibine konu edildiğini, tedbir kararı nedeniyle tutarın icra dosyasından çekilemediğini, icra kasasında muhafaza edildiğini, haciz ve muhafaza baskısının bulunmadığını, ilk haciz işleminin 04/11/2022 tarihinde gerçekleştiğini, davacıların borca 10/01/2023 tarihinde haciz işleminden 2 ay sonra katıldığını, protokolün haciz tarihiyle aynı tarihte düzenlenmiş olması da protokolün haciz baskısı altında düzenlendiğini göstermeyeceğini savunarak; davanın reddini, %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME: ———- Cumhuriyet Başsavcılığı,
——— İcra Dairesi,
——— Asliye Ticaret Mahkemesi,
——– İcra Dairesi,
——– İcra Hukuk Mahkemesi’ne müzekkereler yazıldığı görüldü.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
:Dava, ———- Esas sayılı takibine konu 20/02/2023 vade tarihli 43.000,00 TL bedelli; 20/03/2023 vade tarihli 43.000,00 TL bedelli; 20/04/2023 vade tarihli 43.000,00 TL bedelli ve 20/05/2023 vade tarihli 43.000,00 TL bedelli senetler nedeniyle borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır.
Davacılar dava dilekçesi ile özetle
Taraflar arasında imzalanan 10/01/2023 tarihli protokolün haksız haciz işlemi nedeniyle haciz baskısı altında alınmış olması sebebiyle hukuken geçersiz olduğunu, kambiyo senetlerinin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, davacı ile davalı arasında hiçbir hukuki işlem bulunmaması nedeniyle senetlerin bedelsiz olduğunu ileri sürmüştür. Davacının protokolün geçerliliği iddiası yönünden;Taraflar arasında protokolün içeriği ve imzaların sıhhati konusunda çekişme bulunmamaktadır. Davacı protokolün zorla imzalatıldığını da iddia etmemekte, haciz baskısı altında imzalatılması nedeniyle geçersiz olduğunu savunmaktadır. İrade sakatlıkları Türk Borçlar Kanunu’nda hata, hile ve ikrah olarak düzenlenmiştir. Anılan kavramlara ilişkin şartların gerçekleşmesi durumunda bunlara dayalı olarak yapılan hukuki işlemlerin akıbeti iptal edilebilirliktir. Davacıların tacir olduğu daha doğrusu protokolün ticari iş kapsamında olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi uyarınca “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, Türk Borçlar Kanunu sisteminde irade sakatlıklarının hata, hile ve ikrah olarak düzenlendiği, somut olayın özelliğine göre protokolün imzalanmasında hata hükümlerinin söz konusu olamayacağı, yine davacının senedin kendisine zorla/tehdit yoluyla imzalatıldığı iddiasının da bulunmadığı, bu sebeple ceza soruşturmalarının eldeki davaya bir katkısının olmayacağı, yine davacıların tacir (ve yetkilisi) olması ve her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği dikkate alındığında, davacıların imzaladığı metni okumakla ve içeriğini anlamakla yükümlü olduğu, bu sebeple anılan protokolün içeriğinin ve hukuki sonuçlarının hile yoluyla davacılara kabul ettirilmesi gibi bir durum da söz konusu olamayacağı, yine protokolün haciz sırasında veya öncesinde ve sonrasında imzalanmasının haciz baskısı nedeniyle ikrah şeklinde tanımlanan irade sakatlığı olarak da kabul edilemeyeceği, çünkü haczin İİK ile alacaklıya tanınan yasal bir yol olduğu, İİK 96-99 kapsamında haciz icra edilmesinin tacir olan ve ticaretine ait her faaliyetinde basiretli hareket etmesi lazım gelen davacıların iradesini sakatlamayacağı, kaldı ki ilk haciz işleminin İİK 96-97 maddesine uygun olarak 04/11/2022 tarihinde icra edildiği, istihkak iddiası üzerine ——— nolu kararı takibin devamına ve istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişiye istihkak davası açması için 7 gün süre verilmesine karar verildiği, alacaklı tarafından girişilen işbu yasal yollar sonucu protokol imzalanmış olmasının, protokol ister haciz öncesinde, ister haciz sırasında veya sonrasında imzalanmış olsun, irade sakatlığına yol açmayacağı kanaatine varılmış, protokolün geçerli olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılmıştır.Davacı ile dava dışı ——- Esas sayılı takip dosyasının alacaklısı ——— Şirketi arasında imzalanan protokolün hukuki niteliği Davacı ile dava dışı ——– Esas sayılı takip dosyasının alacaklısı ——- Şirketi arasında imzalanan protokol aşağıdaki gibidir:Protokol incelendiğinde görüleceği üzere ——– sayılı dosya borcunun karşılığı olmak üzere (bu alacak senetlerin altındaki temel ilişki olmak üzere) davacıların (dava konusu olan senetler ile) kambiyo taahhüdü altına girdiği, senetlerin ödenmemesi halinde anılan takibe tahsilde tekerrür olmamak üzere devam olunacağı kararlaştırılmıştır. Davacıların protokolü borca katılan sıfatıyla imzaladıkları görülmüştür. Yine senetlerin üçüncü kişi nam ve hesabına takibe konulabileceği hususu davacılar tarafından kabul edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 201. Maddesi uyarınca “(1)Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. (2)Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 129. Maddesi uyarınca “(1)Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. (2)Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.”
Üçüncü kişi yararına sözleşmede lehdar vaadedenden ifayı talep hakkına sahip ise üçüncü kişi yararına tam sözleşme söz konusudur. Üçüncü kişi yararına tam sözleşmelerde durum borç ilişkisinin nisbi niteliğine istisna oluşturur. Zira burada sözleşmeye taraf olmayan kişi alacak hakkı ve talep hakkı kazanmaktadır. Üçüncü kişi yararına sözleşmelerde lehdar belirli değil ise en geç ifa zamanında belirlenebilir olmalıdır. Aksi takdirde sözleşme hükümsüz hale gelecektir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda da ortaya konulduğu üzere taraflar arasındaki protokol ile ——– sayılı dosya borcunun karşılığı olmak üzere (bu alacak senetlerin altındaki temel ilişki olmak üzere) davacıların (dava konusu olan senetler ile) kambiyo taahhüdü altına girdiği, senetlerin ödenmemesi halinde anılan takibe tahsilde tekerrür olmamak üzere devam olunacağı, davacıların protokolü borca katılan sıfatıyla imzaladıkları, borca katılmanın mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşme olduğu, protokol ile alacaklı ve davacılar arasında tam da bu tanıma uygun bir sözleşme akdedildiği, zira kambiyo senetlerinin ödenmesi durumunda ——– Esas sayılı takibine konu mevcut borcun da sona ereceği, aksi takdirde tahsilde tekerrür olmak üzere senetlerin takibe konulabileceği, bu sebeple davacıların borca katılan olduğu, bu sebeple davacıların ——- Esas sayılı takibine konu borçtan dolayı asıl borçlu ile müteselsilen sorumlu olduğu, bu borç temel borç olmak üzere davacıların ayrıca kambiyo taahhüdü altına girdiği ve yine protokolde davacıların senetlerin üçüncü kişi nam ve hesabına takibe konulabileceği hususunu kabul etmiş olmaları nedeniyle protokolün bu yönüyle ayrıca üçüncü kişi yararına tam sözleşme niteliğinde olduğu, zira davacıların temel alacağa ilişkin kambiyo senetlerini üçüncü kişi tarafından takibe konulabileceğini (ifasının istenebileceğini) kabul ettiği, yine lehdar protokolün imzalanması sırasında belli olmasa da en geç ifa anına kadar (senetlerin takibe konulması anına kadar) senede lehdar olarak davalı ——- yazılmasıyla belirli hale geldiği, bu anlamda davacıların davalı ile hiçbir hukuki ilişkisi bulunmadığı ve senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve senedin bedelsiz olduğu iddialarının yerinde olmadığı, bu sebeple davalının takipte aktif husumetinin (yani davalılara karşı alacaklı) bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmış tüm bu gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının dava açılırken peşin olarak alınan 2.937,33 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.667,48 TL’nin hükmün kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 25,60 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (172.000,00 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 27.520,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile ——— Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/12/2023