Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/219 Esas
KARAR NO : 2023/478
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının davalı şirketlerde ortak ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davacının önce davalı şirketlere girmesinin engellendiğini, ardından temsil yetkilerinin kaldırıldığını, davacının davalı şirketlerdeki hisselerinin diğer davalı şahıslar tarafından haksız ve usulsüz olarak mal edinildiğini, davacının 2007 ve öncesi tarihli davalı şirketlerin genel kurul toplantılarına ilişkin hazirun cetvellerinde pay sahibi olarak yer aldığı halde 2008 ve sonrasında isminin yer almadığını, ortaklıktan kaynaklanan hak ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, davalı şirketlerden kâr payı alacağının tahsilini, davalı şahıslardan ise davalı şirketlerdeki hisselerinin tespiti ile hisselerin iadesini, olmadığı takdirde hisselerin bedellerinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacının daha önce aynı konuda açmış olduğu davalardan feragat ettiğini, feragat nedeniyle söz konusu davaların reddine karar verildiğini, bir kısım davalılar hakkında sahtecilik suçu nedeniyle yapılan şikayetlerden yine davacı tarafça vazgeçildiğini, davalı … ile yapılan boşanma protokolüyle davacının adı geçen davalıdan herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını mahkeme ve vekiller huzurunda beyan ettiğini, davacının davalı şirketlerde hissesinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DAVANIN AŞAMALARI:
Kapatılan—–. Asliye Ticaret Mahkemesinin —-esas sayılı dosyası, devrolunmak suretiyle—–Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esas sırasına kaydolunmuş,—-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esas sayılı dosyası devrolunmak suretiyle mahkememiz —–Asliye Ticaret Mahkemesinin ——- esas sırasına kaydolunmuş ve yargılamaya devam olunmuştur.
İLK KARAR : Mahkememizin 24/02/2016 tarih, —–esas, —— karar sayılı ilamıyla; “Uzman bilirkişi kurulunun tüm raporları özetleyen ve itirazları karşılayan gerekçeli, denetime elverişli son raporu mahkememizce de dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunarak aynen benimsenip hükme esas alınmıştır.Benimsenen bilirkişi raporu, kesinleşmiş mahkeme kararları ve tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde, davacının davasını kanıtlayamadığı davalıların savunmalarının yerinde olduğu kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
YARGITAY İLAMI : Yargıtay —–Hukuk Dairesinin 02/11/2017 tarih—– esas, —— karar sayılı ilamı ile davacı lehine bozulmuş, taraf vekillerinin ayrı ayrı karar düzeltme talebinde bulunmaları üzerine aynı Dairenin 19/09/2019 tarih, ——esas——- karar sayılı ilâmı ile davalılar vekilinin karar düzeltme istemlerinin tümden reddi ile davacı vekilinin yararına zamanaşımı defi yönünden düzeltilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce —–Hukuk Dairesinin 02/11/2017 tarih,—— esas, —– karar sayılı bozma ilâmı ile bu bozma ilâmının eki sayılmasına karar verilen Yargıtay —— Hukuk Dairesinin 19/09/2019 tarih, —–esas, —–karar sayılı karar düzeltme ilâmına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Dava, davacının davalı şirketlerdeki hisselerinin diğer davalı şahıslar tarafından haksız ve usulsüz olarak mal edinildiği iddiasına dayalı kâr payı alacağı, davacıya ait hisselerin iadesi, olmadığı takdirde hisselerin bedellerinin tahsili istemlerine ilişkindir.
2-Uyulan bozma ilâmı ve karar düzeltme ilâmına göre aşağıdaki hususlarda davacı yararına kazanılmış hak oluşmuştur.
a)Davacı ile davalılardan … arasında görülen boşanma davasına esas olarak düzenlenen “Boşanma Protokolü”nün eldeki davayla ilgili görülemeyeceği anlaşıldığından söz konusu boşanma protokolünün derdest dava yönünden feragat etkisini meydana getirmediği sonucuna varılmıştır.
b)Davacının—–Şirketi aleyhine, şirkette 11.885.150 adet hissesinin bulunduğunun tespiti talebiyle açtığı ve —–Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esasına kayıtlı davanın davacının feragati nedeniyle reddedildiği, yine davacının,—– Şirketi aleyhine, şirkette 71.650.000 adet hissesinin bulunduğunun tespiti talebiyle açtığı ve —– Asliye Ticaret Mahkemesinin—— esasına kayıtlı davanın davacının feragati nedeniyle reddedildiği, bu kararların kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacının eldeki davaya konu ettiği dava sebebinin feragatle sona eren davadakilerle aynı olduğu, feragatle oluşan kesin hüküm nedeniyle davalılar ——Şirketi hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak, bu şirketler yönünden davacının iddia ettiği şirket hisselerinin devredildiği kişilerin tespit edilip bu kişiler hakkında da feragat beyanının sirayetinin tartışılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bozulan Mahkememiz kararındaki diğer davalı şirketler yönünden davacının pay sahipliğinin tespiti talebiyle açtığı davaların varlığından söz edilmediğinden davalılar —— Şirketi dışındaki davalı şirketler yönünden feragat ile sona eren davalardan dolayı davacı ile davalı şirketler arasındaki pay mülkiyetinin aidiyetinin yeniden tartışılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
c)Hükme esas alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davalı şirketlerdeki hisselerin, davalı —– babasının ölümünden sonra miras yoluyla kazanılan hisseler olduğu ve davalı —— davalı şirketlerdeki hisselerinin bir bölümünün davacının davalı şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yapabilmesi ve/veya davalı şirketlerdeki kanunen belirlenen ortak sayısının tamamlanabilmesi açısından davacı adına şirket kayıtlarında gösterilmiş olabileceği, dolayısıyla bir “inançlı işlemden” söz edileceği kabul edilmişse de, ileri sürülen inançlı temliği ispata dair dosyada bir delil bulunmadığından davacının pay sahipliğinin inançlı temlike dayanmadığı, dolayısıyla hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
ç)Davacının davalı şirketlerde pay sahibi olduğu ve davalı şahıslarca haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan işlemlerle paylarının mal edinildiği iddialarının açıklanan hususlar nazara alınmak suretiyle ve davalı şirketlerin genel kurul kararları ile hazirun cetvelleri başta olmak üzere tüm defter ve kayıtları, yine Ticaret Sicil kayıtları incelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, böylece davacının davalı şirketlerdeki pay sahipliğinin belirlenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
3-Yine uyulan bozma ilâmı ve eki sayılan karar düzeltme ilâmına göre bozma nedenleri şu şekildedir:
a)Davacı ile davalılardan … arasında görülen boşanma davasına esas olarak düzenlenen “Boşanma Protokolü” başlıklı belge ile boşanma, nafaka ve tazminatlar, eşyalar, mal rejimi ve yargılama giderlerine ilişkin hususlarda anlaşma sağlanmış olup, söz konusu protokol boşanma ve ferilerine yönelik anlaşılan hususlara dair bulunmaktadır. Dolayısıyla adı geçen protokolde yer alan davacı tarafından ödenecek manevi tazminatın gösterilmesinden sonraki, bunun dışında tarafların karşılıklı olarak nafaka ve maddi, manevi tazminat taleplerinin bulunmadığı, bu hususlardaki doğmuş ve doğacak taleplerinden feragat ettikleri, birbirlerinden eşyalar, ziynet eşyaları konusunda talep ve dava haklarından feragat ettikleri, tarafların mal rejimi ve evlilik birliğinden kaynaklanan hiçbir hak ve alacakları bulunmayıp karşılıklı olarak feragat ettiklerine dair beyanların boşanma ve sonuçlarına yönelik ilişkiyi düzenlediği, eldeki davayla ilgi görülemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu suretle; söz konusu boşanma protokolünün derdest dava yönünden feragat etkisini meydana getirdiği değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
b)Davacının, —–Şirketi aleyhine, şirkette 11.885.150 adet hissesinin bulunduğunun tespiti talebiyle açtığı ve—– Asliye Ticaret Mahkemesinin —–esasına kayıtlı davanın davacının feragati nedeniyle reddedildiği, yine davacının, —– Şirketi aleyhine, şirkette 71.650.000 adet hissesinin bulunduğunun tespiti talebiyle açtığı ve —–Asliye Ticaret Mahkemesinin —— esasına kayıtlı davanın davacının feragati nedeniyle reddedildiği, bu kararların kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacının eldeki davaya konu ettiği dava sebebinin feragatle sona eren davadakilerle aynı olduğu, feragatle oluşan kesin hüküm nedeniyle davalılar —–Şirketi ile—— Şirketi hakkında açılan davanın reddine dair mahkeme kararı yerindeyse de bu şirketler yönünden davacının iddia ettiği şirket hisselerinin devredildiği kişilerin tespit edilip bu kişiler hakkında da feragat beyanının sirayetinin tartışılması gerektiği gibi, diğer davalı şirketler yönünden davacının pay sahipliğinin tespiti talebiyle açtığı davaların varlığından söz edilmediğinden davalılar —– Şirketi ile —— Şirketi dışındaki davalı şirketler yönünden feragat ile sona eren davalardan dolayı davacı ile davalı şirketler arasındaki pay mülkiyetinin aidiyetinin yeniden tartışılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
c)Hükme esas alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davalı şirketlerdeki hisselerin, davalı—- babasının ölümünden sonra miras yoluyla kazanılan hisseler olduğu ve davalı .—— davalı şirketlerdeki hisselerinin bir bölümünün davacının davalı şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yapabilmesi ve/veya davalı şirketlerdeki kanunen belirlenen ortak sayısının tamamlanabilmesi açısından davacı adına şirket kayıtlarında gösterilmiş olabileceği, dolayısıyla bir “inançlı işlemden” söz edileceği kabul edilmişse de, ileri sürülen inançlı temliği ispata dair dosyada bir delil bulunmamakta olup, bu hususa ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmaksızın davacının pay sahipliğinin inançlı temlike dayandığı, dolayısıyla hak sahibi bulunmadığı sonucuna varılması doğru olmamıştır.
ç)Davacının davalı şirketlerde pay sahibi olduğu ve davalı şahıslarca haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan işlemlerle paylarının mal edinildiği iddialarının açıklanan hususlar nazara alınmak suretiyle ve davalı şirketlerin genel kurul kararları ile hazirun cetvelleri başta olmak üzere tüm defter ve kayıtları, yine Ticaret Sicil kayıtları incelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, böylece davacının davalı şirketlerdeki pay sahipliğinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
3- Yargıtay ——. Hukuk Dairesinin bozma ilâmında aynen “Davacının davalı şirketlerde pay sahibi olduğu ve davalı şahıslarca haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan işlemlerle paylarının mal edinildiği iddialarının açıklanan hususlar nazara alınmak suretiyle ve davalı şirketlerin genel kurul kararları ile hazirun … başta olmak üzere tüm defter ve kayıtları, yine Ticaret Sicil kayıtları incelenmek suretiyle açıklığa kavuşturulması, böylece davacının davalı şirketlerdeki pay sahipliğinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı karar verilmesi de yerinde görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” denilmiştir. Yani Yargıtay hangi konularda inceleme yapılacağını tespit etmiştir. Dolayısıyla mahkememizce yaptırılacak bilirkişi incelemesinin de sınırlarını belirlemiştir.
Tüm bu nedenlerle, Mahkememizce uyulan bozma ilâmı ve eki sayılan karar düzeltme ilâmına göre, yukarıda —– numaralı bentte belirtilen bozma nedenlerine göre—- numaralı bentte belirlenen davacının kazanılmış hak elde ettiği konulara uyulmak suretiyle mali müşavir bilirkişiler — ve —– ile inceleme yapılacak hususlarda mali müşavir bilirkişilere yol gösterecek ve pay hesabı yapabilecek nitelikte bilirkişilik bölge kurulu listesine kayıtlı nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişi Doç. Dr. ——oluşan kök ve davacının hangi davalı şirketteki payının hangi davalı gerçek kişiye geçtiğinin belirlenmesi hususunda ek rapor alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Her ne kadar, davalı tarafça dosyaya hukuki mütalaa konulmuş ise de, yukarıda belirtildiği üzere bozma ve karar düzeltme ilâmlarına mahkememizce uyulmakla, davacı açısından kazanılmış hak oluşmuş olup, hukuki mütalaada belirtilen hususlar uyulan bozma ve karar düzeltme ilâmlarında tartışılmıştır. Ayrıca davalılar vekilinin dosyaya sunduğu hukuki mütalaa uzman görüşü olup, teknik bir rapor değil, hukuki değerlendirme niteliğindedir. Bu nedenle, davalılar vekilinin sunduğu hukuki mütalaanın sonuca etkisi bulunmadığından ayrıca tartışılmamıştır.
Mahkememizin görevlendirdiği bilirkişi kurulunun düzenlediği kök ve eksik kalan hususta düzenlenen ek raporu Yargıtay bozma ve karar düzeltme ilâmlarına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülmekle teknik yönden hükme esas alınmıştır.
4-Davanın konusu, davacının, davalı şirketlerde pay sahibi olduğu ve davalı şahıslarca haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan işlemlerle paylarının mal edinildiği iddiasına, ortaklıktan kaynaklanan hak ve alacaklarının davalılardan tahsiline, davalı şirketlerden kâr payı alacağının tahsiline, davalı şahıslardan davalı şirketlerdeki hisselerinin tespiti ile hisselerin iadesine, olmadığı taktirde hisselerin bedellerinin tahsili talebine ilişkindir.Davalı taraf, davacı tarafın daha önce aynı konuda açmış olduğu davadan feragat ettiğini, feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini, davacı tarafın yargılama harçları ile gider avansını, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğunu, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen on bir davalıdan hangi şirketteki hangi hisse yahut işlem sebebiyle ne miktarda talepte bulunulduğunu açıkça belli edilmediğini, davacı tarafın —– Asliye Ceza Mahkemesinin —— kayıtlı “silahla tehdit” şikayetinin de yine davacı tarafın “silahla tehdit şikayetinin gerçeği yansıtmadığı” yolundaki beyanı üzerine o davada sanık … hakkında beraat kararı ile sonuçlandığını, davacı tarafın taleplerinin davaların açıldığı tarih itibariyle zamanaşımına uğradığını, özellikle de gerçek kişi davalıların davacı tarafından davaya dahil edilmeleri sebebiyle TTK m. 309 vd. hükümleri uyarınca zamanaşımının 2 yıl olduğunu, davacı tarafın —– 2009 yılında boşandığı eski eşi olduğunu, 29 yıl evli kaldığını, ——Hanım’ın eşi” sıfatıyla —– bünyesindeki şirketlerde değişik görevler aldığını davacının yirmi yaşlarında bir kadın ile gönül ilişkisine girdiğinin, tüm mal varlığını bu kadına hasrettiğinin öğrenildiğini, kendisine çok sayıda haciz geldiğini, bu nedenle kızı ve karısının evden taşınmak zorunda kaldığını, bu tutum ve davranışları sebebiyle davacının şirketlerdeki imza yetkisinin yönetim kurulu kararıyla kaldırıldığını, yönetim kurulu üyeliklerine son verildiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
5-Davalı şirketlerin yasal ticari defterleri bilirkişi aracılığıyla usul yönünden incelendiğinde;
a)… Bakımından; 2007-2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı,
b)——. Bakımından; 2007-2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı,
c)… Bakımından; 2007-2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, kapanış tasdiklerinin bulunmadığı,
ç)——- Bakımından; 2007 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, 2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı,
d)——- Bakımından; 2007 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, 2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı,
e)——Bakımından; 2007 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, 2008-2009-2010-2011 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı,
f)—— Bakımından; 2007 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, kapanış tasdiklerinin bulunmadığı, 2008-2009-2010 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı görülmüştür.
g)Davalılardan .—- kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 25.479.221,40 TL, 2008 yılında 24.967.601,88 TL, 2009 yılında 25.342.241,18 TL, 2010 yılında 25.395.538,85 TL, 2011 yılında 24.058.431,94 TL olduğu görülmüştür.
ğ)Davalılardan—— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 260.050,50 TL zarar, 2008 yılında 511.619,52 TL zarar, 2009 yılında 374.639,30 TL kâr, 2010 yılında 38.259,69 TL 244.739,28 TL, 2011 yılında 1.337.106,91 TL zarar ettiği görülmüştür.
h)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 16.679.044,36 TL, 2008 yılında 17.173.847,62 TL, 2009 yılında 18.682.917,26 TL, 2010 yılında 20.819.928,64 TL, 2011 yılında 24.363.659,05 TL olduğu görülmüştür.
ı)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 434.703,53 TL, 2008 yılında 494.803,26 TL, 2009 yılında 1.892.649,04 TL, 2010 yılında 1.714.311,07 TL, 2011 yılında 3.543.730,41 TL kâr ettiği görülmüştür.
i)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 2.852.487,71 TL, 2008 yılında -199.295,21 TL, 2009 yılında -924.069,96 TL, 2010 yılında 4.944.991,48 TL, 2011 yılında 4.762.428,78 TL olduğu görülmüştür.
j)Davalılardan ——-kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 9.772,40 TL zarar, 2008 yılında 3.051.782,92 TL zarar, 2009 yılında 724.774,75 TL zarar, 2010 yılında 413.795,64 TL kâr, 2011 yılında 182.562,70 TL zarar ettiği görülmüştür.
k)Davalılardan ——-kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 9.293.696,91 TL, 2008 yılında 9.813.973,11 TL, 2009 yılında 9.365.488,41 TL, 2010 yılında 10.372.437,33 TL, 2011 yılında 9.190.687,22 TL olduğu görülmüştür.
l)Davalılardan——- kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 957.241,45 TL kâr, 2008 yılında 620.712,75 kâr, 2009 yılında 448.484,70 TL zarar, 2010 yılında 88.372,58 TL zarar, 2011 yılında 1.181.750,11 TL zarar ettiği görülmüştür.
m)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 277.447,71 TL, 2008 yılında 330.014,21 TL, 2009 yılında 360.315,86 TL, 2010 yılında 390.717,51 TL, 2011 yılında 436.855,35 TL olduğu görülmüştür.
n)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 43.176,47 TL kâr, 2008 yılında 65.708,62 kâr, 2009 yılında 37.877,06 TL kâr, 2010 yılında 38.259,69 TL kâr, 2011 yılında 64.854,00 TL kâr ettiği görülmüştür.
o)Davalılardan ——-kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 2.383.274,05 TL, 2008 yılında 2.407.012,01 TL, 2009 yılında 2.414.394,55 TL, 2010 yılında 2.404.783,99 TL, 2011 yılında 2.328.092,21 TL olduğu görülmüştür.
ö)Davalılardan —— kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 21.003,67 TL kâr, 2008 yılında 29.732,67 kâr, 2009 yılında 9.681,36 TL kâr, 2010 yılında 9.610,56 TL zarar, 2011 yılında 75.233,83 TL zarar ettiği görülmüştür.
p)Davalılardan ——kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, öz kaynağının sırasıyla 2007 yılında 6.995.322,00 TL, 2008 yılında 6.975.240,30 TL, 2009 yılında 6.960.389,71 TL, 2010 yılında 6.956.826,39 TL, 2011 yılında 6.953.259,26 TL olduğu görülmüştür.
r)Davalılardan ——- kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde, 2007 yılında 11.390,65 TL zarar, 2008 yılında 20.081,70 zarar, 2009 yılında 14.850,59 TL zarar, 2010 yılında 3.563,32 TL zarar, 2011 yılında 3.567,13 TL zarar ettiği görülmüştür.
6-Davacının davalı şirketlerdeki pay sahipliğinin belirlenmesi:
a)——-
27.11.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 15.000.000TL
Toplam hisse adedi 1.500.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 716.500TL
Davacı hisse adedi 71.650.000 adet
b)——-
23.05.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 7.800.000TL
Toplam hisse adedi 78.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 31.200TL
Davacı hisse adedi 312.000 adet
c)——-
27.11.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 3.000.000TL
Toplam hisse adedi 600.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 150.000TL
Davacı hisse adedi 30.000.000 adet
ç)…
27.11.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 3.150.000TL
Toplam hisse adedi 315.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 118.551,50TL
Davacı hisse adedi 11.855.150 adet
d)——-
27.11.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 50.000TL
Toplam hisse adedi 1.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 500TL
Davacı hisse adedi 10.000 adet
e)——-
20.07.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 50.000TL
Toplam hisse adedi 10.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 656TL
Davacı hisse adedi 131.168 adet
f)———-
27.11.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetveli ve ticaret sicil kayıtlarına göre:
Şirket sermayesi 4.870.000TL
Toplam hisse adedi 487.000.000 adet
Davacı sermaye miktarı 194.800TL
Davacı hisse adedi 19.480.000 adet
Davacının tespit edilen bu pay oranlarının yukarıda yer verilen kurumlar vergisi beyannamesi ile uyumlu olduğu görülmektedir. 2007 yılında gerçekleştirilen genel kurullarda, davacının tespit edilen oranlarda davalı şirketlerde pay sahibi olmasına karşın daha sonraki genel kurul tutanaklarında pay sahibi olarak yer almadığı görülmektedir.Davalı taraf, bu şirketlerin paylarının hamiline yazılı olması sebebiyle davacı paylarının diğer ortaklara devredildiğini, bu sebeple 2007 yılından sonra yapılan genel kurullarda davacının pay sahibi olarak görünmediğini ifade etmektedir. Ancak dosya kapsamında bulunan evrak ve yerinde inceleme sırasında incelenen yönetim kurulu kararları ve sair şirket evrakı birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafın davacının sahip olduğu payların hamiline yazılı pay senetleri olduğu hususunu ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. 2008 yılında yapılan genel kurullardan önce alınmış, payların hamiline yazılı olarak düzenlenmesine ilişkin bir karar ve uygulamaya ilişkin evrak sunulmamıştır. Bu nedenlerle davacının yukarıda tespit edilen oranlarda halen daha davalı şirketlerde pay sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
TTK m.486 uyarınca:
(1) Şirketin ve sermaye artırımının tescilinden önce çıkarılan paylar geçersizdir; ancak, iştirak taahhüdünden doğan yükümlülükler geçerliliklerini sürdürür.
(2) Paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine dağıtır. Yönetim kurulunun hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve ilan edilir, ayrıca şirketin internet sitesine konulur. Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır.
Somut olayda, davalı şirketlerin hamiline yazılı pay senedi basılmasına ilişkin Kanunda öngörülen prosedürü yerine getirdiklerine dair dosya kapsamında delil tespit edilememiştir. Yönetim kurullarınca hamiline yazılı pay çıkarılmasına dair karar bulunmadığı gibi, söz konusu payların çıkarılması sonrası pay sahiplerine teslim edildiğine dair teslim tutanakları da bulunmamaktadır. Bu şartlar altında 2008 yılında yapılan genel kurullardan önce payların hamiline yazılı olarak basılmadığı, bu sebeple bu payların devrine ilişkin alacağın temliki hükümleri çerçevesinde yazılı sözleşme şartının aranması gerektiği, dosya kapsamında bu tür bir devir sözleşmesi bulunmaması sebebiyle davacının tespit edilen paylar üzerinde hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay——Hukuk Dairesinin uyulan bozma ilâmında; “davacının eldeki davaya konu ettiği dava sebebinin feragatle sona eren davadakilerle aynı olduğu, feragatle oluşan kesin hüküm nedeniyle davalılar—–şirketi ile ——Şirketi hakkında açılan davanın reddine dair mahkeme kararı yerindeyse de bu şirketler yönünden davacının iddia ettiği şirket hisselerinin devredildiği kişilerin tespit edilip bu kişiler hakkında da feragat beyanının sirayetinin tartışılması gerektiği” ifadeleri ile davacının feragatine konu iki şirket payları bakımından inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu iki şirketin 2008 yılı hazirun cetvelleri incelendiğinde, bu payların ——- mülkiyetine geçtiği görülmektedir. Ancak yukarıda ifade edildiği üzere, payların hamiline yazılı pay olmadığı, yazılı bir devir sözleşmesinin dosyaya sunulmadığı dikkate alındığında, söz konusu pay devrinin hukuka uygun şekilde gerçekleştiği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği, bu durumda şirket paylarının devrinin feragatle oluşan kesin hüküm kapsamında olması için öncelikle geçerli bir devir sözleşmesinin olması gerektiği, böyle bir sözleşmenin bulunmaması sebebiyle feragat beyanının sirayetinden söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Feragat beyanı bakımından, Yargıtay kararında; “Davacının eldeki davaya konu ettiği dava sebebinin feragatle sona eren davadakilerle aynı olduğu, feragatle oluşan kesin hüküm nedeniyle davalılar … … Şirketi ile .——Şirketi hakkında açılan davanın reddine dair mahkeme kararı yerindeyse de bu şirketler yönünden davacının iddia ettiği şirket hisselerinin devredildiği kişilerin tespit edilip bu kişiler hakkında da feragat beyanının sirayetinin tartışılması gerektiği” belirtilmiştir.
Buna göre, davalı … Şirketi ile ——Şirketi bakımından; iki şirketin 2008 yılı hazirun cetvelleri incelendiğinde, bu payların—— mülkiyetine geçtiği, ancak payların hamiline yazılı pay olmadığı ve yazılı bir devir sözleşmesinin dosyaya sunulmadığı dikkate alındığında, söz konusu pay devrinin hukuka uygun şekilde gerçekleştiği hususunun ispata muhtaç olduğu, bu durumda şirket paylarının devrinin feragatle oluşan kesin hüküm kapsamında olması için öncelikle geçerli bir devir sözleşmesinin olması gerektiği, böyle bir sözleşmenin bulunmaması sebebiyle feragat beyanının sirayetinden söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Davacı tarafından söz konusu şirketlerdeki payların devredildiğine dair dosyada bir delil bulunmaması sebebiyle Yargıtay’ın işaret ettiği hususta Mahkememizce bir inceleme yapılamamış, sonuç olarak da feragat beyanının sirayet ettiği bir devrin bulunmadığı kanaatine varılmış ve sadece davalı .—– ve davalı —— karşı açılan davaların aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK.nun 114/1-i ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş, ancak her iki şirket hisseleri yönünden de davalı —- karşı açılan davanın kabulü ile davaya konu hisselerinin payı oranında davalı —– alınarak davacı .—- verilmesine karar verilmiştir.
Davalı tarafça iddia konusu inançlı temlik konusunda Yargıtay kararı; “bir “inançlı işlemden” söz edileceği kabul edilmişse de, ileri sürülen inançlı temliği ispata dair dosyada bir delil bulunmamakta olup, bu hususa ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmaksızın davacının pay sahipliğinin inançlı temlike dayandığı, dolayısıyla hak sahibi bulunmadığı sonucuna varılması doğru olmamıştır.” şeklindedir. Bu nedenle uyulan bozma ve karar düzeltme ilamları doğrultusunda inceleme yapılmış ve davalılar vekilinin savunması doğrultusunda inançlı temlikle ilgili davalı —— aile mahkemesinde açtığı davanın bekletici mesele yapılması talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle, davacının, davalı şirketlerdeki pay sahipliğinin 2008 yılı öncesi oranda devam ettiği kanaatine varıldığından, davacının payının davalı şirketin sonraki sermaye artırımı ve hisse devrinden etkilenmemesi için davacının davalı şirketlerdeki pay oranının ve davacının payının kime geçtiğinin tespiti gerektiği anlaşılmakla, bilirkişi heyeti aracılığıyla davacı—–katılmış olduğu en son genel kuruldaki pay ve hisse tutarı ile, ihtilafın başladığı 2008/Haziran ayından sonra yapılan ilk genel kuruldaki hisse durumunu gösteren Hazirun Cetvelleri dikkate alınarak karşılaştırma yapılarak;
a)Davalılardan —— genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı —– 27.11.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre ; toplam sermayede %4,78 ‘ye karşılık gelen, 716.500,00 TL sermaye karşılığı 71.650 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre davalılardan —– geçtiği tespit edilmiştir.
b)Davalılardan—– genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı —— 23.05.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre; ; toplam sermayede %0,04 (binde 4)‘e karşılık gelen 31.200,00 TL sermaye karşılığı 312.000 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 13.02.2009 tarihli hazirun cetveline göre diğer ortakların hisseleri ile birlikte davalılardan —– geçtiği tespit edilmiştir.
c)Davalılardan —— genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı —— 27.11.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre; toplam sermayede %5‘e karşılık gelen 150.000,00 TL sermaye karşılığı 30.000 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre davalılardan——-geçtiği tespit edilmiştir.
ç)Davalılardan—- genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı —— 27.11.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre; toplam sermayede %3,76‘ya karşılık gelen 118.551,50 TL sermaye karşılığı 11.855.150 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre diğer ortakların hisseleri ile birlikte davalılardan —–geçtiği tespit edilmiştir.
d)Davalılardan —–genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı —– 27.11.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre ; toplam sermayede % 1 ‘e karşılık gelen 500,00 TL sermaye karşılığı 10.000 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre davalılardan ——geçtiği tespit edilmiştir.
e)Davalılardan —– genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı—– 20.07.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre 656,00 TL sermaye karşılığı %1,31’ ine karşılık gelen 131.168 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre diğer ortakların hisseleri ile birlikte davalılardan—— geçtiği tespit edilmiştir.
f)Davalılardan —— genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinin yapılan incelemesinde; davacı—— 27.11.2007 tarihli genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre; toplam sermayede % 4 ‘e karşılık gelen 194.800,00 TL sermaye karşılığı 19.480.000 adet hissesinin bulunduğu, işbu hissesinin tamamının 05.06.2008 tarihli hazirun cetveline göre diğer ortakların hisseleri ile birlikte … geçtiği tespit edilmiştir.
Her ne kadar, davacı vekili 27.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna itiraz ve beyan dilekçesinde; davalı …—-davacıya ait olan ortaklık payının hatalı olarak %0,40 olarak belirtildiğini, ancak dosyada mübrez sair evraklarda ve davalı tarafça alınarak dosyaya sunulan 15.02.2016 tarihli uzman raporunda dahi —- müvekkiline ait olan ortaklık payının %3,3 olduğunun açıkça görüldüğünü, bu nedenle rapora itiraz etmiş ise de, davalı —— genel kurul hazirun cetvelleri ve kurumlar vergisi beyannamelerinin yapılan incelemesinde davacının hissesinin %0,40 olduğu, herhangi bir hatanın bulunmadığı görülmüş olup, davacı vekili 23/06/2021 tarihli duruşmada bilirkişi raporunda tespit edilen payı kabul ettiğini bildirmiştir.
Buna göre, davacının hisselerinin tüm davalı şirketlerde —— devrolunduğu, hiçbir davalı şirkette davalı ortaklar——-devrolunmadığı tespit olunmuştur.
Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davada taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Dava ehliyeti bir kişinin kendisi veya yetkili temsilcisi aracılığıyla bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemleri yapabilme ehliyetidir. Sonuç olarak davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler taraf ehliyetine sahip olsalar bile bu kişilerin o davada maddi hakka ilişkin olarak davacı ve davalı olmak sıfatlarının bulunması gerekmektedir. Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece re’sen göz önünde tutulması gereken hususlardandır.
Davacı, davalı şirketlerdeki hisselerini davalı şirketlerden ve ayrıca hisselerini devralan ortaklardan isteyebileceğinden, bu davada husumet davalı şirketler ile davacının hisselerini üzerlerine geçiren davalı ortaklar … ve .—– düşmektedir.
Bu nedenle davalılar … ve ..—– işbu davada husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle bu davalılar açısından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
7-Davacının, davalı şirketlerdeki hisselerinin iadesi talepleriyle ilgili sonuç: Yukarıdaki tespitler doğrultusunda; şirket hisselerinin iadesi talepli davada;
A)… yönünden;
A-1)Davalı —–karşı açılan davanın, aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK.nun 114/1-i ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
A-2)Davalı —— karşı açılan davanın kabulü ile davaya konu—– hisselerinin %3,76’sına tekabül eden şirket payının davalı —– alınarak davacı—— verilmesine,
B)—–yönünden;
B-1)Davalı —— karşı açılan davanın, aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK.nun 114/1-i ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
B-2)Davalı —– karşı açılan davanın kabulü ile davaya konu —— hisselerinin %4,78’ine tekabül eden şirket payının davalı —– alınarak davacı—— verilmesine,
C)… Yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile,
C-1) Davaya konu—— hisselerinin %0,40’ına tekabül eden şirket payının davalı —— alınarak davacı … verilmesine,
C-2) Fazlaya ilişkin talebin reddine,
Ç)—–(eski ünvanı ——) yönünden açılan davanın kabulü ile davaya konu—— hisselerinin %5,00’ine tekabül eden şirket payının davalı ——alınarak davacı ——verilmesine,
D)——- yönünden açılan davanın kabulü ile davaya konu—— hisselerinin %1,00’ine tekabül eden şirket payının davalı ——- alınarak davacı ——- verilmesine,
E)——Yönünden açılan davanın kabulü ile davaya konu—– hisselerinin %1,31’ine tekabül eden şirket payının davalı—— alınarak davacı —— verilmesine,
F)—— yönünden açılan davanın kabulü ile davaya konu —— hisselerinin %4,00’üne tekabül eden şirket payının davalı .—— alınarak davacı —- verilmesine,
G-Davalılar … ve ..——karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
8-Kâr payı alacağı istemi ile ilgili davanın incelenmesi, değerlendirilmesi ve sonuç: Davacı, dava dilekçesi ve sonraki beyanlarında davalı şirketlerden olan kâr payının, davalı şirketlerden tahsilini talep etmiştir.Bilirkişi kurulunca yapılan incelemede; davacının davalı yedi şirkette 2011 yılı sonuna kadar nakit hareketlerinden kaynaklı borcunu ya da alacağını gösteren hesaplara rastlanmamıştır.
Davalı yedi şirkette de, ihtilafın yaşandığı 2008/Haziran ile 17.08.2011 dava tarihine kadar kâr dağıtımının yapılmadığı, aynı şekilde belirtilen dönemde bu şirketlerde nakdi sermaye artırımı yapılmadığı tespit edilmiştir.Davacının, kâr payı isteyebilmesi için davalı şirketlerin kâr payı dağıtması gerekir. Davalı şirketler kâr payı dağıtmamışsa davacı kâr payı isteyemez. Ancak kâr payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının iptali için dava açıp, genel kurul kararı iptal edilirse kâr payı dağıtılmasını isteyebilir.Bu nedenle, davacının, davalı şirketlerin kâr payı dağıtılmamasına dair genel kurul kararlarının iptaline yönelik bir dava olmadığından ve bu nedenle davacı, dağıtılmayan kâr payının hesaplanarak kendisine ödenmesini isteyemeyeceğinden, tüm şirketlere karşı açılan kâr payının tespiti ve tahsili davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
9-Yargılama giderlerinin paylaştırılması: İşbu davalı şirketlerdeki hisselerinin iadesi taleplerine ilişkin dava yedi şirketle ilgili davaların yığılması şeklinde açılmış yedi davadır.
Davalı hissedarlardan … ve——- karşı açılan davalar pasif husumet yokluğundan reddedilmiştir. Bu nedenle bu davalılar açısından ret sebebi tek olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 3/2 ve 7/2 maddesi uyarınca Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarı geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunmuştur.
Davalı şirketlere karşı açılan davalarda da, sorumluluk davalı şirkete ve ilk altı şirket açısından davalı —– davalı —– şirketi açısından şirkete ve davalı .—— aittir.
Davalı .—–. ve davalı ——- karşı açılan davalarda davalı şirketlerin sorumluluğu bulunmadığından sorumluluk diğer davalı ——– aittir. Bu nedenle bu iki şirket açısından davalı şirketler lehine yargılama gideri ve maktu vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
Davalı .——-yönünden ise dava gerek davalı şirkete ve gerekse davalı——- karşı kısmen kabul olunduğundan yargılama gideri kabul-ret oranında paylaştırılmış ve vekalet ücreti de kabul-ret oranında taktir edilmiştir.
Davacını açtığı kâr payı alacağı davası yönünden, tüm şirketlere karşı açılan davaların tümden reddine karar verildiğinden yargılama masrafları ve vekalet ücretinin tümünün davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş ve davanın kısmen kabulüne dair mahkememizce verilen 29/09/2021 tarih, ——esas, ——- karar sayılı ilamıyla davacının, davalı şirketlerdeki hisselerinin iadesi taleplerine ilişkin davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, ilam davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay —— Hukuk Dairesinin 13/12/2022 tarih —– esas,—— ilamı ile; “Dava, davalı şirketlerdeki davacı hisselerinin diğer davalı şahıslar tarafından haksız ve usulsüz olarak mal edinildiği iddiasına dayalı, kâr payı alacağının tahsili ile, davacıya ait hisselerin iadesi, olmadığı takdirde hisselerin bedellerinin tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairemizin 02.11.2017 tarih ve ——-.sayılı kararı ile bozulmuş olup 25.12.2019 tarihli duruşmada, bozmaya uyan mahkemece, taraflara davalı şirketlerle ilgili dosyada bulunmayan belge ve kayıtlar var ise bunları bildirmeleri için süre verilmiş, verilen sürede davalılar vekilince 08.01.2020 tarihinde dosyaya sunulan belgeler Dairemizin bozma ilamının 5. bendinde yer alan “…inançlı temliği ispata dair dosyada bir delil bulunmamakta olup bu hususa ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmaksızın…”şeklindeki hükmüne dayalı olarak ibraz edilen ve dolayısıyla yeni delil mahiyetinde olmayan, davalıların başından itibaren hisselerin miras yolu ile intikalini ve sonradan iadesini öngören inançlı işlemin ispatına yönelik belgeler olup, işbu belgelerden ilki olan 14.04.1986 tarihli belge ——-vefat ettiği, 08.04.1986 tarihi itibariyle —— kurucusu ve ortağı olduğu şirketlerde adıma kayıtlı görünen hisselerin kayınpederim —— ait olduğunu, şirketlerin yönetim kurullarına seçilmek üzere bu hisselerin adıma kaydedilmiş olduğunu, kayın pederimin vefatı dolayısıyla bahsi geçen hisselerin mülkiyet ve tasarruf hakkının kızı ve mirasçısı eşim——- intikal etmiş olduğunu ve dilediği vakit kendisine bu hisseleri iade edeceğimi kabul ve beyan ederim” şeklinde, yine davacının imzasını inkar etmediği ve devamında her bir şirket için ayrı ayrı düzenlenen ve içerikleri —– adıma kayıtlı görünen hisselerin —— ait olduğunu, şirket yönetim kuruluna seçilmek üzere bu hisselerin adıma kaydedilmiş olduğunu kabul ve beyan ederim.”şeklinde 1986 yılından 2005 yılına kadar verilmiş belgeler olduğu, sunulan bu belgelerin gerçekliğine itirazı olup olmadığı hususunda kurulan ara karar sonrası ise davacı taraf belgelerin gerçekliğine itiraz etmeyip yeni delil olarak sunulmasına muvafakat etmediğine dair beyanda bulunmuştur. Bozma sonrası itiraz edilen belgelerin yeni delil olduğunun düşünülmesi durumunda ise, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece verilen sürede davalının söz konusu delilleri ibraz etmiş olması HMK md. 145. hükmünün ikinci cümlesi kapsamın da kabul edilmelidir. Belirtmek gerekirse mahkemece delil ibrazı için süre verildiğine göre anılan HMK hükmü uyarınca yeni delil ibrazının şartlarının bulunduğunun kabul edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Zira, —– nolu önceki bozma sebebinde, inançlı temliğe ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmaksızın davacının pay sahipliğinin inançlı temliğe dayandığı ve dolayısıyla hak sahibi bulunduğu şeklinde olup, araştırmayı işaret ettiğinden usuli kazanılmış hak oluşturmaz. Bu nedenle bozma kararının 5. bendindeki ifadenin, inançlı işlemin ispat edilemediği ve bu konuda delil bulunmadığı yönünden usuli müktesep hak oluşturduğunun kabulüyle, başkaca bir araştırma ve delil değerlendirmesi yapmadan karar vermek hem delillerin ibrazı sürecine ilişkin HMK hükümleri ve dosyanın fiili ve maddi durumuna aykırı olduğundan hem de davalının sunduğu belgeler ile davacının iddia ettiği şirket hisselerinin gerçek sahibinin davacı değil davalı … olduğunun açık ve anlaşılabilir olması karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, kararın davalılar yararına bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına,” gerekçesi ile bozulmakla mahkememize gelen dosya yeni bir esas numarası almış, bozma ilamına uyularak açık yargılama yapılmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ :
Dava, davalı şirketlerdeki davacı hisselerinin diğer davalı şahıslar tarafından haksız ve usulsüz olarak mal edinildiği iddiasına dayalı, kâr payı alacağının tahsili ile, davacıya ait hisselerin iadesi, olmadığı takdirde hisselerin bedellerinin tahsili istemlerine ilişkindir.
Davalı taraf, dava konusu şirket hisselerinin davalı —— ait olduğunu, anonim şirketlerde zorunlu ortak ve organ sayısını tamamlamak maksadıyla “inançlı işlemle” davacının ortak gösterildiğini savunmakla gerçekten de gerçekliğine itiraz olunmayan 14.04.1986 tarihli belge—— vefat ettiği, 08.04.1986 tarihi itibariyle —— kurucusu ve ortağı olduğu şirketlerde adıma kayıtlı görünen hisselerin kayınpederim——- ait olduğunu, şirketlerin yönetim kurullarına seçilmek üzere bu hisselerin adıma kaydedilmiş olduğunu, kayın pederimin vefatı dolayısıyla bahsi geçen hisselerin mülkiyet ve tasarruf hakkının kızı ve mirasçısı eşim —— intikal etmiş olduğunu ve dilediği vakit kendisine bu hisseleri iade edeceğimi kabul ve beyan ederim” şeklinde beyanı ve yine her bir şirket için ayrı ayrı düzenlenen ve içerikleri “.—— adıma kayıtlı görünen hisselerin ——ait olduğunu, şirket yönetim kuruluna seçilmek üzere bu hisselerin adıma kaydedilmiş olduğunu kabul ve beyan ederim.” şeklindeki beyanları göz önünde bulundurulduğunda önceki bozma kararının 5. bendinde ifadesini bulan inançlı işlemin ispat edildiği, davalının sunduğu belgeler ile davacının iddia ettiği şirket hisselerinin gerçek sahibinin davacı değil davalı … olduğunun açık ve anlaşılabilir olduğu anlaşıldığından davanın reddine, harçlandırılmış dava değeri üzerinden davacı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafından dava açılırken yatırılan 21.470,00 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 21.290,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davacı tarafından sarf edilen 17.584,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar tarafından sarf edilen 5.166,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 148.576,78 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5–HMK’nın 333. Maddesi gereğice bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalılar vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.