Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/199 E. 2023/679 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/199
KARAR NO : 2023/679

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2023
KARAR TARİHİ : 13/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili firmanın, davalı yana hiçbir borcu bulunmadığını müvekkilinin ticari defterlerine işlenmediğini, hiçbir koşul altında karşı taraftan herhangi bir hizmet alındığına dair kayıt bulunmadığını, davalı yanın kötü niyetli olduğunu, —- İcra Dairesi’nin—–Esas sayılı dosyası ile fatura alacağı iddiası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatmasının davalı yanın kötü niyetini açık bir şekilde gösterdiğini, davacı müvekkilinin işbu icra tehdidi altındayken ticari hayatına devam etmesinin söz konusu olamayacağını, icra takibinin ivedilikle tedbiren durdurulması talebinin bulunmadığını, müvekkilinin davalı ile herhangi bir ticari veyahut hizmet akdi bulunmadığını, müvekkilinin davalı ile 448.400,00-TL değerinde herhangi akdi veya şifahi bir hizmet almamasına rağmen icra işlemlerine devam edilirse müvekkilinin ticari hayatının telafisinin güç şekilde etkileneceğini, müvekkilinin araçlarına haciz ve yakalama şerhi konulduğunu, iş yerine fiili hacze gidildiğini, iş bu vb. nedenlerle davanın kabulü ile müvekkilinin—– İcra Dairesi’nin —–esas sayılı dosyasına konu 484.400,00-TL borçlu olmadığının tespitini ve öncelikle teminatsız veya mahkemece uygun görülecek teminat karşılığında ıcra takıbının durdurulmasına yönelık ıhtıyatı tedbır kararı verilmesini,—– İcra Dairesi’nin ——esas sayılı dosyasındaki takibinin iptalini, % 20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında sadece dava konusu faturaya ilişkin bir ilişki olmadığını, danışmanlık hizmeti ile ilgili daha önce de müvekkili tarafından düzenlenen faturalara dayanarak davacı tarafından ödeme yapıldığını, dolayısıyla davacının müvekkilinden danışmanlık hizmeti almadığına dair iddialarının gerçek dışı olduğunu, sonrasında müvekkilinin takibe konu 11.01.2023 tarihli ve 448.400,00 TL. Bedelli faturayı davacıya tebliğ ettiğini, davacının bu faturaya süresi içinde bir itirazda bulunmadığını ve hizmeti kabul ettiğini, bu bedelin ödenmemesi üzerine faturaya istinaden —-. İcra Dairesi’nin——Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davacının bu icra takibine de itiraz etmediğini ve takibin kesinleştiğini, bu nedenlerle davanın reddini, davacının %20 den az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesini, yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davacılardan tahsiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.

DAVANIN VE GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır. 6335 sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar kanunda sınırlı sayıda sayılmış olup, nispi ticari davalar da her iki tarafın tacir olması ve ticari işletmelerine ilişkin olması şartına bağlı tutulmuştur. İşyeri olan her şahsın aynı zamanda tacir olduğu söylenemez. Esnaf olup olmadığının araştırılarak görev hususununu değerlendirmek gereklidir.Yargıtay —–HD 16/10/2017 Tarih—–Sayılı kararında;”…TTK’nin 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve —- sayılı —– yayımlanan, —– sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir. Dosya kapsamı itibarıyla itiraz edenin faaliyetinin esnaf faaliyetleri sınırında kaldığı, tacir olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge olmadığı, sadece gelir vergisi mükellefi olmasının tacir sayılmasını gerektirmeyeceği, bu nedenle yukarda açıklanan esnaf/tacir ayrımı konusundaki düzenlemeler doğrultusunda değerlendirme yapılmadan…” şeklinde karar verilmiştir.
Somut olayda; Mahkememizce —— Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığı’na müzekkere yazılarak davalı Davalı … esnaf kaydının olup olmadığı araştırılmış, verilen cevabı yazıda davalı …—- esnaf kaydına rastlanılmadığı beyan edilmiş, ——Ticaret Odasına yazılan müzekkere cevabına göre ise davalının gerçek kişi işletme kaydı bulunmadığı anlaşılmakla, nisbi yahut mutlak ticari dava niteliğinde olmayan davanın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.’nın 114(1)/c maddesinin yollamasıyla HMK.’nın 115(2). Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK.’nın 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli —–NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK.’nın 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 Sayılı HMK m.21 kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.