Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/196 E. 2023/351 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/196 Esas
KARAR NO : 2023/351

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 21/03/2023
KARAR TARİHİ : 26/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- ile müvekkil kurum arasında,—- İş Mahkemesi’nin—–sayılı dosyasında görülen alacak davası esnasında davalı şirket kaydının sicilden terkin olduğunun anlaşıldığını, bu sebeple şirket ihyası zarureti hasıl olduğunu, —- tasfiye olmuş olması —- İş Mahkemesi’nin—- sayılı dosyada taraf teşekkülünün sağlanmasını ve bu sebeple müvekkil kurumun alacağına kavuşmasını engeller mahiyette olduğunu, İşbu sebeple mahkemenizden şirketin ihyasını talep etme zorunluluğu doğduğunu, izah olunan nedenlerle; —— ihyasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, müvekkil Kurum adına vekaleten talep ve dava etmişlerdir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğü, TTK.m.32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m.34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, Ticaret Sicili Müdürlüğü, Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki talepleri, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirir ve sonuca bağlar; yargı merci gibi hareket edemeyeceğini, “..Sicil müdürü tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği incelenir. Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır.” (TTK.m.32) Yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı vereceğini, aksi halde, tescil talebini gerekçe göstererek reddedeceğini, müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğünün resen terkin işlemi, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi” ve 30.12.2012 tarihli ve —– yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. Maddesi” kapsamında olup, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkillerinin Ticaret Sicili Müdürlüğüne —— ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan —— dosyasında yapılan incelemede, şirketin 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “(Anonim ve) Limited şirketlerin sermayelerini asgari tutara yükseltmeleri için son tarih olan 14.02.2014 tarihine kadar sermayesini artırmayarak infisah etmiş olduğu” nun tespit edilmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07.07.2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7’nci maddesi uyarınca, resen terkin kapsamına alınan şirketlerin, bu durumun kendilerine tebliğinden itibaren iki ay içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak buna ilişkin ispat edici belgeleri Ticaret Sicili Müdürlüğüne ibraz etmesi ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde, (Müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından) buna ilişkin yazılı beyanı Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkillerinin Ticaret Sicili Müdürlüğünce söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceğini, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirket yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, diğer yandan; işbu ilanın da, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici madde 7/f.4-a’da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiği hükme bağlandığından; müvekkil tarafından davaya konu şirkete yapılan ihtarın (bildirimin), dava konusu şirketin eline ulaşmadığı bir an için kabul edilse dahi, müvekkilin re’sen terkine ilişkin prosedürde bir eksik işlem yaptığından bahsetmek mümkün olamayacağını, gerçekten de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.7/f.4-a’da, “Kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirkete veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağını, yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere —– Ticaret Sicili —– Müdürlüğüne aynı gün gönderileceğini, İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinin otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri yerine yapılmış tebligat yerine geçer.” denilmek suretiyle, ilgiliye ihtarın ulaşmadığı durumlarda, —- Ticaret Sicili —— ilanının, ilan tarihinin otuzuncu günü itibariyle, 7201 sayılı Tebligat Kanununa uygun bir bildirim olduğu hususu vurgulandığını, buna göre de, mezkur hüküm gereğince, davacının kendisine, müvekkil Müdürlük tarafından yapılan bildirimler (ihtarın), dava konusu şirkete ulaşmamış dahi olsa, —-Ticaret Sicili —— ilanının Tebligat Kanuna uygun bir bildirim olduğunun kabul edilmesi gerektiği ve re’sen terkin sürecinde bir eksiklik bulunmadığının tespiti gerektiğinin açık olduğunu, buna göre de, ilanın bulunması karşısında, müvekkilin eksik bir işleminden bahis dahi mümkün olmadığını, dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği sırada hakkında derdest bir davası bulunsa dahi bu husus, başlı başına müvekkil Müdürlüğün kusurlu olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilmesine sebep teşkil etmediğini, gerçekten de, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede; bu hususta herhangi bir bildirimde bulunulmadığı, müvekkil Müdürlüğün re’sen terkin kapsamında yer alan şirketlerden hangisinin derdest davası veya icra takibi bulunduğunu saptayacak sistemle entegrasyonu bulunmaması, bu hususu tespit etmenin hukuken ve fiilen mümkün olmaması karşısında ve son olarak aşağıda yer alan içtihatlar da gözetilerek müvekkil Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi hukuka ve nesafet kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, taraf teşkilinin sağlanması istenen, yani huzurdaki davanın sebebi olan dava da, saptadığımız üzere, şirket re’sen terk edildikten sonra tarihinde açılmış olduğu (—–. İş Mahkemesi’nin ——- Esas sayılı dosyası); kabul edilmemekle birlikte, re’sen terkin işlemi sırasında derdest bir dava veya icra takibi bulunmadığından; müvekkil Müdürlük tarafından, derdest davası bulunan şirketlerin silinemeyeceğine ilişkin düzenlemeye aykırı bir işlem yapılmadığını, Nitekim, Yargıtay içtihadı da, re’sen terk sonrası açılan davaların, Geçici 7. madde hükümlerine aykırılık teşkil etmediği ve müvekkil Müdürlük aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine yüklenemeyeceği şeklinde olduğunu, Mahkemece şirketin terkin tarihinden sonra açılan davada davalı konumunda olan terkin edilen şirketin haklı nedenle ihyası gerektiği kabul edilmiş, masraf ve ücreti vekaletin davalı … Müdürlüğüne yüklenilmesine karar verildiğini ancak ihya konusunda haklı sebep kabul edilen davacının açmış olduğu dava, Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nın geçici 7. maddesine göre derdest bir dava yokken yaptığı terkin işleminden sonra açılmış olduğundan davalı … Müdürlüğünün yargılama gideri ve ücreti vekaletten sorumlu olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirdiğini, Yargıtay —- Hukuk Dairesinin 23.01.2017 tarihli, ——sayılı ilâmı.”Davalı vekili, aleyhine hüküm verilen davalı Sicil Müdürlüğünün vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak, yasal hasım konumunda olan davalı Sicil Müdürlüğünün, şirketin terkin işlemlerinin yapıldığı tarihte, şirket hakkındaki derdest davadan haberdar olduğuna ve bu hususta bilgilendirildiğine dair dosyaya bir delil sunulmadığı gibi terkin işleminin usulsüzlüğüne dair başkaca bir sebep ve delil de ileri sürülmediğinden; yasal hasım konumunda olan ve davanın açılmasına sebebiyet vermediği anlaşılan davalının yargılama giderlerine mahkum edilmemesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.” Müvekkillerinin davanın açılmasına sebep olmamıştır, bu nedenle “yargılama giderleri” ve “vekalet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını, dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapılmadığını, resen terkin sürecinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7’nci maddesi ve “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” kapsamında, Ticaret Siciline kayıtlı şirketler bakımından belirli kriterlerin varlığı halinde uygulanan bir süreç olup, yukarıda da belirtilen gerekçelere dayanılarak bu kapsamda tesis edilmiş olan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, bu nedenle davanın açılmasında herhangi bir kusuru bulunmayan müvekkil, “yargılama giderleri”nden sorumlu tutulamayacağını, “Yasal hasım konumunda olan davalı Sicil Müdürlüğünün, şirketin terkin işlemlerinin yapıldığı tarihte, şirket hakkındaki derdest davadan haberdar olduğuna ve bu hususta bilgilendirildiğine dair dosyaya bir delil sunulmamıştır. Ticaret sicil müdürlüğünden gönderilen yazı cevabında, şirketin muamele adresine gönderilen tebligatın 07.07.2015 tarihinde tanınmaması nedeniyle iade edildiği, aynı şekilde şirketin yetkilisi olan … adına çıkarılan tebligatın da 10.07.2015 tarihinde adreste tanınmaması nedeniyle iade edildiği, şirketin terkin edileceğinin 07.07.2015 tarihli —– ilan edildiğini, bu durumda terkin öncesi şirkete ilişkin işlemlerin yapılması için şirket ve yetkilisine usulüne uygun şekilde tebligat gönderildiği ve davalı sicil müdürlüğünün yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği anlaşıldığını, Terkin işleminin usulsüzlüğüne dair başkaca bir sebep ve delil de ileri sürülmediğinden; yasal hasım konumunda olan ve davanın açılmasına sebebiyet vermediği anlaşılan davalının yargılama giderlerine mahkum edilmemesi yönünde karar verilmesi gerektiğini, arz ve izah edilen nedenlerle; müvekkilinin müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmişlerdir—– İş Mahkemesinin—– Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacısının —– Başkanlığı, birleşen dosya davalısının —— olduğu, davanın konusu alacak olup mahkemece davacı tarafa ihya davası açmak üzere süre verildiği görülmüştür.——ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, şirketin 6103 sayılı Kanunun 20. Maddesi gereği sermayesini arttırmadığından 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi ile 30.12.2012 tarih —– sayılı —— yayımlanan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin 5. Maddesinin 4.bendine göre resen terkin kapsamına alınarak, ihtar ve ilan prosedürlerinin tamamlanmasının ardından, sicil kaydının 07.07.2014 tarihinde resen terkin edildiği bildirilmiştir.

DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ :
Dava, ticaret sicilinden TTK’nın geçici 7. maddesine göre terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan limited şirketin ihyası istemine ilişkindir. TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi ile 30.12.2012 tarih—-sayılı —— yayımlanan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğin 5. Maddesinin 4.bendine göre resen terkin kapsamına alınarak, ihtar ve ilan prosedürlerinin tamamlanmasının ardından, sicil kaydının 07.07.2014 tarihinde resen terkin edildiği bildirilmiş olup terkin sebebi “sermayesini arttırmadığından” olarak belirtilmiştir.Davalı şirketin TTK. Geçici 7. maddesi uyarınca resen terkin işleminden itibaren 5 yıl geçmiş ise de Yargıtay —–. Hukuk Dairesinin içtihatlarında belirtildiği üzere yasada belirtilen usule uygun gerekli tebliğ ve ilan işlemleri yapıldıktan sonra şirket yetkilileri tarafından tebliğ ve ilanda belirtilen işlemler yapılmadığı takdirde şirketin resen terkin edilerek tescil ve ilan edilmesi gerektiği, şayet şirket hakkında herhangi bir dava veya icra takibi var ise ya da tebliğ ve ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamış ise şirketin ticaret sicil kaydının silinmesinin TTK. Geçici 7.maddesine aykırı olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre söz konusu olmayacağı, ticaret sicil müdürlüğünce TTK. 7. maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması için yapılan tebligata rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle dava konusu şirketin resen terkin edildiği ancak yasada belirtilen tebligatların şirket yetkililerine usulüne uygun yapılmadığı anlaşıldığından bu durumda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmasının söz konusu olmadığı, dava konusu şirketi derdest —–. İş Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyasında temsil etmek üzere şirketin ihyasına, zorunlu nedenlerden dolayı açılan ihya davalarında yasal hasım konumunda olan ticaret sicil müdürlüğünün yargılama giderlerinden (davada yapılan giderler, vekalet ücreti, yargılama harçları, HMK.m.323) sorumlu tutulamayacağı, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden resen terkin edilen şirketin ihyası için yasal koşulların oluştuğu, davacı tarafın ihya talep etmekte hukuken korunmaya değer haklı menfaatinin bulunduğu anlaşıldığından davacının davalı ticaret sicil müdürlüğü aleyhine açtığı davanın kabulüne dava konusu şirketin mahkeme dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına ve ticaret siciline tesciline karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davanın KABULÜ ile,
—– numarasında sicile kayıtlı iken sicilden resen terkin edilen —–İş Mahkemesi’nin ——Esas sayılı dosyası ve bu dosyada verilecek kararın infazı ile sınırlı olarak İHYASINA,
2)Kararın—— Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce TESCİL VE İLAN EDİLMESİNE,
3)Davacı taraf harçtan muaf olduğundan ve davalı da yasal hasım olduğundan aleyhine harca hükmedilemeyeceğinden harç alınmasına yer olmadığına,
4)Davacı tarafından sarf edilen 31,25 TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5)Davalı yasal hasım olduğundan aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6)HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.