Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/195 E. 2023/1054 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/195
KARAR NO : 2023/1054

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/03/2023
KARAR TARİHİ : 29/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkillerinin davalı şirket ortaklarından merhum ——- mirasçıları olup davalı şirket hisselerini TMK 596. madde hükmü gereğince miras yolu ile iktisap ettiklerini, davalı şirketin 1990 yılında muris —–babası—–ve kardeşi —– tarafından kurulmuş bir aile şirketi olduğunu, ilerleyen süreçte murisin, kardeşi ile arasında anlaşmazlıklar çıkması nedeni ile 2006 yılında hissesini kardeşine devretmek sureti ile ortaklıktan ayrıldığını, şirketin diğer ortağı ve murisin babası —-2007 yılında vefat etmesi ile muris —– diğer kardeşleri ile birlikte davalı şirkette tekrar pay sahibi olduğunu, bu tarihten itibaren muris—– ve kardeşlerinden oluşan azınlık pay sahiplerinin, aynı zamanda şirket müdürü olan hakim ortak kardeşleri —— hak ihlallerine ve hukuka aykırı işlemlerine maruz kaldıklarını, davalı şirketin 12.11.2007 tarihinden sonra yapılmış olan genel kurul toplantılarında alınan kararların büyük bir çoğunluğunun “yok hükmünde” olduğunun mahkeme aracılığı ile tespit edildiğini, alınan kararların kanunda ve esas sözleşmede belirlenen nisaplara uygun olmaması nedeni ile geçersiz olduğu tespit edilmesine rağmen davalı şirket müdürü yapılan genel kurullarda hukuka aykırı şekilde karar almaya ve işlem yapmaya devam ettiğini, davalı şirketin bir aile şirketi olması nedeni ile kurucu ortaklar tarafından azınlık pay sahiplerinin haklarını korumak amacı ile esas sözleşmeye “bir ortağın bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3’ünden fazlasına sahip olamayacağı” na ilişkin bir madde eklendiğini, davalı şirket müdürünün bugüne kadar aldığı tüm kararları esas sözleşmenin bu maddesine aykırı şekilde tesis ettiğini, esas sözleşmenin bu maddesini değiştirmek için büyük bir çaba sarf ettiğini, şirket ana sözleşmesindeki kısıtlamalar nedeni ile tek başına karar alamayan hakim ortağın 09.07.2012 tarihli genel kurulda ana sözleşmenin pay devri ve oy sınırlamasına ilişkin maddelerini değiştirdiğini, genel kurulda alınan bu kararın ana sözleşmede düzenlenen nisaplara uymaması nedeni ile geçersiz olduğunun —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin——. sayılı ilamı ile tespit edildiğini, ana sözleşmedeki oy sınırlamasına ilişkin maddeyi değiştirmeyi başaramayan davalı şirket müdürünün, bu kez de ilgili maddeyi işlevsiz hale getirmek amacı ile sahibi olduğu payların bir kısmını mal rejimi tasfiyesi adı altında eşi ——devrettiğini, bu devir sonrasında yapılan 03.04.2014 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısı ile ana sözleşmenin pay devri ve oy sınırlamasına ilişkin 15. maddesini tekrar değiştirdiğini, davalı şirket müdürü —– ve eşi arasındaki hisse devir sözleşmesinin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin —– Asliye Ticaret Mahkemesinin—– sayılı ilamı ile tespit edildiğini, kararın gerekçesinde “her iki davalının 30 yıldır kanuni mal rejimine tabi iken mal rejimini değiştirmelerini gerektirir haklı nedenleri açıklayamadıkları, 15. maddeyi bertaraf etmek için kullanılan ilk yolun mahkeme kararı ile 19.03.2014 tarihinde kapatıldıktan sadece iki gün sonra 21.03.2014 tarihinde bunu yapmaları karşısında şüpheli olduğu belirtilmiştir. Davalı taraf bunun aksini ispat edememiştir. Yine raporda belirtildiği üzere Mal ayrılığı sözleşmesinde malların ayrıldığı, her eşin kendi malına sahip olduğu belirtilmekte ise de; mal aynlığına tabi tutulan malların neler olduğu, hangi malın kime verildiği sayılmadığı, benimsenen bilirkişi heyet raporu ile hisse devir sözleşmesinin muvazaalı olduğu sonucuna varılmakla, dava dosyası bir bütün halinde değerlendirildiğinde bilirkişi heyet raporu ile de teyit edilen davacı tarafın iddialarının kabulü ile davalıların yapmış oldukları mal ayrılığı sözleşmesi esas alınarak diğer davalı —— yapılan hisse devir sözleşmesinin (muvazaa sebebi ile) geçersizliğinin tespitine karar verilmesi gerektiğini söylemiş ve —– Noterliği 21/03/2014 tarih —– sayı ile tanzim edilen “…” ndeki davalı—– hissesini aynı noterliğin aynı tarih —– ile yapmış oldukları mal ayrılığı sözleşmesi esas alınarak diğer davalı——yapılan hisse devir sözleşmesinin (muvazaa sebebi ile) geçersizliğinin TESPİTİNE” karar verildiğini ve söz konusu ilamın 26.09.2019 tarihinde kesinleştiğini, 03.04.2014 tarihli olağan üstü genel kurulda ana sözleşmenin oy sınırlamasına ilişkin maddelerinin değiştirmesine ilişkin alınan kararların ana sözleşmede düzenlenen nisaplara uymaması nedeni ile yok hükmünde olduğuna ilişkin —– Asliye Ticaret Mahkemesinin ——sayılı ilamı ile tespit edildiğini, dilekçenin —–numaralı ekinde sunulan tabloda, davalı şirketin 2007 yılından sonra yapılmış olan genel kurul toplantılarında alınan kararlara karşı müvekkilleri tarafından açılmış davaların listelendiğini, görüleceği üzere davalı şirketin müdür seçimine ilişkin alınmış kararların tümünün geçersiz olduğunun tespit edildiğini, davalı şirket müdürünün kanunen yetkisiz olmasına rağmen despot ve bencil bir yönetim sistemi ile şirketi idare etmekte, azınlıkların yönetime katılma, kâr elde etme gibi haklarını ısrarla ihlal ettiğini, ana sözleşmenin 15. Maddesinde bulunan oy sınırlamasını kendi keyfiyetine uygun olarak uygulayan şirket müdürünün alınan kararların tamamının batıl olmasına neden olduğunu, tüm toplantılarda divan başkanı olan davalı şirket müdürünün tutanakları keyfi olarak düzenlemekte ve oylama esnasında kullanılan oyları da yine kendi çıkarları doğrultusunda bilerek ve isteyerek hatalı olarak hesapladığını, ekli tabloda da görüleceği üzere davalı şirketin genel kurulunda alınan her kararın, kanunda ve ana sözleşmede düzenlenen nisap oranlarına aykırı olarak alınması nedeni ile mahkeme tarafından yok hükmünde olarak tespit edildiğini, davalı şirketin 2007 yılından sonra yapılan tüm genel kurullarında olduğu gibi dava konusu 20.12.2022 tarihli genel kurulunda alınan kararların da kanunda ve ana sözleşmede düzenlenen nisaplara aykırı olarak alındığını, bu nedenle mahkeme huzurundaki iş bu davanın açılması zaruri olduğunu, davalı şirketin 20.12.2022 tarihli genel kurulunda gündemin 5, 7 ve 8 numaralı maddelerine ilişkin olarak; “2021 yılı bilanço, kâr/zarar hesaplarının okunması, müzakere ve tasdiki” başlıklı 5. Maddesinin oylanması sonucunda 52.470 ret oyuna karşılık 73.700 olumlu oy ile 2021 yılı bilanço ve gelir tablosunun tasdikine, “Kârın kullanım şeklinin, dağıtılacak kâr ve kazanç payları oranlarının belirlenmesi” başlıklı 7. Maddesinin oylanması sonucunda 52.470 ret oyuna karşılık 73.700 olumlu oy ile karın dağıtılmamasına ve “Bağımsız denetçi seçimi” başlıklı 8. Maddesinin oylanması sonucunda 52.470 ret oyuna karşılık 73.700 olumlu oy ile—–. unvanlı şirketin bağımsız denetçi olarak atanmasına karar verildiğini, alınan kararların ana sözleşme ve Türk Ticaret Kanunundaki toplantı ve karar nisaplarına uyulmadan alınmış olup kanunun emredici hükümlerine aykırı olması nedeni ile geçersiz olduğunu, 20.12.2022 tarihli genel kurul toplantısının hazirun cetveli pay defterine uygun olmadığı gibi gerçek ortaklık yapısını göstermediğini, dava konusu genel kurulda toplantı nisabı hatalı hesaplandığını, dava konusu 20.12.2022 tarihli olağan genel kurul tutanağında ve eki hazirun cetvelinde sabit olduğu üzere; davalı şirketin itibari değeri 20.000.000-TL olan 20.000 adet şirket payının 11.888 adedi asaleten, 729 adedi vekaleten olmak üzere toplam 12.617 adedi toplantıda temsil edildiğini, hazirun cetvelinin kayıtlara ve pay defterine uygun olduğunun şirket müdürü tarafından tasdik edilmek sureti ile imzalandığını, 20.12.2022 tarihli hazirun cetvelinde şirket müdürünün eşi —– pay sahibi olarak göründüğünü, arz ve izah edildiği üzere şirket müdürü —- arasındaki limited şirket hisse devir sözleşmesinin muvazaa nedeni ile —-Asliye Ticaret Mahkemesinin —– sayılı ilamı ile iptal edildiğini, söz konusu kararın kesinleşmesini müteakiben söz konusu ilamın pay defterine işlendiğini ve —–ait payların —– iade edildiğini, nitekim ilamın kesinleştiği tarih olan 26.09.2019 tarihinden itibaren yapılan tüm genel kurullarda hazirun cetvelinin pay defterine uygun olarak düzenlendiğini—– bu tarihten sonra yapılan genel kurularda pay sahibi olarak gösterilmediğini, hal böyle iken pay sahibi olmamasına rağmen—– 20.12.2022 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde yer alması, toplantı ve karar nisaplarının hatalı olarak hesaplanmasına neden olduğunu, bu hususun tüm kararların batıl olması için başlı başına bir neden olduğunu, 20.12.2021 tarihli genel kurulda alınan —- numaralı kararlar zorunlu karar nisabına uyulmadan alınmış olması nedeni ile yok hükmünde olduğunu, davalı şirketin 26.01.1990 tarihli 26.01.1990 tarihli —-gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinin 15. Maddesi “Her ortağın oy hakkı sermayesine göre hesap edilir. Her 500.000-TL bir oy hakkı verir. Ancak bir ortak bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3’ünden fazlasına sahip olamaz” hükmünde olduğunu, her ne kadar ana sözleşmenin bu maddesi şirketin 09.07.2012 tarih — numaralı ortaklar kurulu kararı ile değiştirilmişse de —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin—— sayılı kesinleşmiş ilamı ile söz konusu ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespit edildiğini, 03.04.2014 tarihli olağan üstü genel kurulda ana sözleşmenin oy sınırlamasına ilişkin maddelerinin şirket müdürü tarafından tekrar değiştirildiğini, alınan bu kararın ana sözleşmede düzenlenen nisaplara uymaması nedeni ile yok hükmünde olduğunun —- Asliye Ticaret Mahkemesinin —–sayılı ilamı ile tespit edildiğini, davalı şirketin, 26.01.1990 tarihli —– gazetesinde yayımlanan ana sözleşmesinin 15. maddesinde bulunan oy sınırlamasının halen geçerli ve genel kurul toplantılarında uyulması zorunlu bir kural olduğunu, yukarıda arz ve izah edildiği üzere 20.02.2022 tarihli genel kurula katılan ortakları gösteren hazirun cetveli şirketin gerçek ortaklık yapısına ve pay defterine uygun olarak tanzim edilmediğini, bu nedenle toplantıda hesaplanan toplantı ve karar nisaplarının kanuna ve ana sözleşmeye aykırı olduğunu, —– arasında yapılan şirket hisse devri sözleşmesinin muvaazalı olduğunun—–Asliye Ticaret Mahkemesinin—-Esas —– Karar sayılı hükmüyle tespit edildiğini, konu kararın Yargıtay—–. Hukuk Dairesinin 26/09/2019 tarihli onanma kararı ile kesinleştiğini, muvazaa sebebine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının yenilik doğurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğunu, bu kararlara konu olan işlemlerin yapıldıkları tarihten itibaren geçersiz olup yapılmamış sayılacaklarını ve kararların geriye etkili sonuç doğuracağını, bu nedenle devir sözleşmesi imzalandığı ilk günden itibaren butlanla sakat olup yok hükmünde olduğunu, tüm bu nedenlerle pay defterindeki ve ticaret sicilindeki tescillerin de yok hükmünde olduğunun tartışmasız olduğunu, muvazaa sebebiyle iptal edilen pay devri baştan itibaren geçersiz sayılacağı için —– iptali talep edilen 20.12.2022 tarihli genel kurul toplantısında pay sahibi olmadığı ve sahip olduğu oyların —– tarafından kullanılmış sayılacağının tartışmasız olduğunu, bu nedenle toplantı ve karar nisaplarının da bu durum göze alınmak sureti ile hesaplanması gerektiğini, davalı şirketin pay defterine uygun olarak hazırlanmış gerçek ortaklık yapısını gösterir hazirun cetveli, ana sözleşmenin 15.maddesi gereğince paydaşların sahip oldukları oy adedi ve aynı maddede düzenlenen oy sınırlaması sonrasında paydaşların genel kurulda kullanabilecekleri en fazla oy sayısının ekli tabloda gösterildiğini, 1990 tarihli ana sözleşmenin 15. maddesine göre her 500.000-eskiTL 1 oy hakkı verdiğini, yani her 0,5-TL 1 oy hakkı verdiğini, Davalı şirketin ödenmiş sermayesinin 20.000.000-TL’sı olup ana sözleşmenin 15. Maddesi gereğince tüm ortakların sahip olduğu oy adedinin (20.000.000/0,5) = 40.000.000 olduğunu, ana sözleşmenin aynı maddesi ile bir ortağın yapılan oylamada kullanabileceği en fazla oy sayısının da (40.000.000/3) =13.333.333 olarak sınırlandırıldığını, Türk Ticaret Kanunun 620. maddesi “Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınır” hükmünde olduğunu, Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe Sözlüğünde salt çoğunluk “Oylamada, yarıdan bir fazla üye sayısının oyuyla sağlanan çoğunluk” olarak ifade edildiğini, ekli tabloda da görüleceği üzere 20.12.2022 tarihli ortaklar genel kurulu toplantısında toplantı nisabı (toplantıya katılan ortakların oy sayısı toplamı) 38.834.000, TTK 620.madde hükmü gereğince genel karar nisabı (toplantıya katılan ortakların salt çoğunluğu) ise [(38.834.000/2)+1] =19.417.001 olduğunu, iptali talep edilen kararların tamamında şirket müdürü —–dışındaki tüm hazirunların olumsuz oy kullandığını, buna göre dava konusu tüm kararların 13.333.333 olumlu oya karşılık 10.494.000 olumsuz oy ile alındığını, 09.12.2021 tarihli genel kurul toplantısının karar nisabı 19.417.001 olup salt —– sahip olduğu 13.333.333 adet oyun salt çoğunluğu sağlamadığını, bu nedenle ana sözleşmenin 15. maddesine ve TTK.’nun 620. maddesinde düzenlenen genel karar nisabına aykırı olarak alınan bu kararların yok hükmünde olduğunun tartışmasız olduğunu, nitekim Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda vermiş olduğu kararların da bu yönde olduğunu, toplantıya başkanlık eden şirket müdürünün toplantı ve karar nisabını kötü niyetli olarak yanlış hesapladığını, yukarıda arz ve izah edildiği üzere —– yapılan pay devrinin muvaaza nedeni ile iptal edilmiş olup paydaş olmayan —– hazirun cetvelinde yer almasının mümkün olmadığını, bu nedenle hazirun cetvelinde paydaş gibi gösterilen —– toplantıya katılmaması nedeni ile toplantı nisabının buna bağlı olarak da karar nisabının hatalı ve eksik hesaplandığını, şirket ana sözleşmesinin 15. Maddesinin şirketin ilk kurulduğu gün azınlık payların korunması amacı ile hazırlanmış bir madde olduğunu, iş bu maddenin amacının hakim ortağın keyfi karar almasını önlemek ve azınlık pay sahiplerinin oylamada söz hakkı olmasını sağlamak olduğunu, yapılan genel kurulda oy sınırlaması dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığını, bu durumun esas sözleşmenin lafzına aykırı olup oy sınırlandırmasına ilişkin 15. Maddeyi işlevsiz bıraktığını, oy hakkının ana sözleşme ile sınırlandırılması halinde ortakların, genel kurulda paylarından doğan oy haklarının yalnızca esas sözleşme ile tespit edilen sınırdaki kadarını kullanabileceğini, bu durumda karar nisabı toplantıya katılan ortakların sermayeye göre sahip oldukları oy sayısına göre hesaplanacak ancak ortakların sınırın üzerinde kalan oy hakları hukuken var olmasına rağmen oy sayısının sınırlandırılmasına ilişkin hüküm esas sözleşmede yer aldığı müddetçe oylamada sayılmayacağını, nitekim taraflar arasında görülen aynı konulu davaya ilişkin Yargıtay—–. Hukuk Dairesi 11.10.2011 tarihli, —–Esas —–Karar sayılı ilamında; %70.82 oranında pay sahibi ortağın, anasözleşme hükmü karşısında toplam payların 1/3 ü oranında oy kullanmış kabul edileceği, bu ortak dışında diğer ortakların karara katılmadığı, değişiklik için gerekli esas sermayenin yarısından bir fazlasını temsil eden ortakların karar lehinde oy kullanmadığı, karar nisabı hesaplanırken oy sınırlamasına tabi ortağın kullanamadığı oyların da hesaba dahil edileceği, başka bir anlatımla, karar nisabının, fiilen kullanılan oylara göre değil, toplam sermayeye göre tespit edileceği, bu haliyle kararın yok hükmünde olduğu dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. ” şeklinde hüküm tesis edildiğini, nitekim bu bozma kararı sonrasında davalı şirketin 25.03.2009 tarihli ortaklar kararının —– Asliye Ticaret Mahkemesinin —–. sayılı ilamı ile yok hükmünde olduğunun tespit edildiğini, konu kararın 12.08.2012 tarihinde kesinleştiğini, karar suretinin dilekçe ekinde olduğunu, arz ve izah edildiği üzere 20.12.2022 tarihli genel kurulda pay sahibi olmayan —–hazirun cetvelinde yer alması nedeni ile toplantı nisabının hatalı olduğu, hatalı toplantı nisabı dikkate alınarak, ana sözleşmenin oy sınırlamasına ilişkin maddesi uygulanmaksızın hesaplanan karar nisabının hatalı olduğunun tartışmasız olduğunu, tüm bu nedenlerle hatalı nisap ile alınan kararların da yok hükmünde olduğunun tespiti için mahkemeye başvurma zaruri olduğundan bahisle davalı şirketin 20.12.2022 tarihli genel kurulunda gündemin—–numaralı maddelerine ilişkin alınan kararların Türk Ticaret Kanununun 620. Maddesinde hükmedilen genel karar nisabına ve davalı şirketin 26.01.1990 tarihli —–gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinin 15. Maddesine aykırı olması nedeni ile yok hükmünde olduğunun tespitine, mahkeme tarafından genel kurulda alınan kararların batıl olmadığı yönünde bir kanaat oluşması halinde 20.12.2022 tarihli genel kurulunda gündemin —— numaralı maddelerine ilişkin alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olarak alınması nedeni ile iptaline ve tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,
Mahkeme huzurunda ikame edilen iş bu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, şöyle ki her ne kadar davacı yanca, davalı müvekkili şirket hakim ortağının türlü yöntemler kullanmak sureti ile ve de hakkında açılmış sayısız davaya rağmen ana sözleşme değişikliği yapmaya çalıştığını ileri sürmekte ise de, davacılarca sürekli dava ikame edilerek, davalı müvekkili şirketin işleyiş ve faaliyetine sekte vurulmak istendiğini, her ne kadar oy kısıtlamasının, azınlık pay sahiplerini koruma amacı ile ihdas edildiği ileri sürülmüş ise de, söz konusu kısıtlamanın genel sebebi ile, şirketin kuruluş tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan ana sözleşme hükümleri olup; davacılarca iş bu kısıtlama hükümleri adeta kötüye kullanılmak sureti ile şirket faaliyetleri engellenmeye çalışıldığını, nitekim davacılarca sürekli dava ikame edilmesinde yegane amaç da hakkın elde edilmesini sağlamaya yönelik olmayıp, tam aksine hakkın kötüye kullanılması sureti ile hakim ortakça karar alınmasını engellemeye yönelik olduğunu, davacılar tarafından liste halinde sunulan davalara rağmen; davalı müvekkili şirket faaliyetini sürdürmekte ve de tüm ortakların menfaatine işletilmekte olduğunu, liste halinde mahkemeye sunulmuş olan davalar incelendiğinde; davacılarca genel kurul toplantısında, alınan kararlara peşinen muhalefet edilmiş olduğunun açıkça görülebileceğini, nitekim davacılar tarafından her genel kurula karşı dava ikame edildiğinden 2019 Tarihli Genel Kurul iptali hakkında yine davacıların ikame ettiği davada, alınan bilirkişi raporunda davacıların peşinen muhalefet ettikleri ve de alınan kararların yok hükmünde olmadığı hususunda görüş bildirilmiş olup, anılan—– ATM,—–Esas sayılı dosyasının Mahkemece celbi talep olunduğunu, müvekkili şirket tarafından, genel kurul toplantısına usulüne uygun çağrı ile davet edilen davacıların toplantı öncesi hazırlanmış muhalefet şerhleri ile katılım gerçekleştirilmekte ve de peşinen hazırladıkları muhalefet şerhlerini tutanağa geçirilmesini talep ederek, alınan kararlara peşinen olumsuz oy kullanarak, muhalefet edildiğini, söz konusu hususun Türk Medeni Kanunu’ nun 2. maddesine açıkça aykırı olduğu açık olup, davacıların karar alınmadan, toplantı öncesinde hazırladıkları muhalefet şerhlerini ibraz etmek sureti ile alınan kararlara olumsuz oy kullandıklarını, işbu hususun dahi davacıların şirket işleyişini sürümcede bırakmak amaç ve iradelerini alenen ortaya koymakta olup; Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarında, peşinen muhalefet şerhinin verilmesinin mümkün olmadığını, muhalefet şerhinin ancak karardan sonra verilebileceğini kabul ettiğini, işbu nedenle davacıların hukuki yarardan yoksun şekilde işbu davaları ikame ettiğinin açıkça ortada olduğunu, öncelikle davacılar tarafından her ne kadar 20.12.2022 tarihinde yapılan genel kurulda, hazirun cetvelinin pay defterine uygun olmadığı ve de gerçek ortaklık yapısını göstermediği, dava dışı ——hissedar olamayacağı ve buna rağmen hazirun cetvelinde adının bulunduğu ve işbu nedenle de alınan kararların nisabının da uygun olmadığı ileri sürülmüş ise de; öncelikle söz konusu hususun açıkça maddi gerçeğe aykırı olduğunu, hazirun cetvelinde dava dışı —-gösterilmesinin nedeni hali hazırda—–hukuken pay sahibi olması olup; dava dışı hissedarın hali hazırda ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin kesinleşmiş bir Mahkeme hükmü bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirketin hali hazırdaki duruma göre Genel Kurul yapmak zarureti altında olduğunu, bununla birlikte davacılarca her ne kadar muvazaalı şekilde mal ayrılığı sözleşmesi ile hisse devri yapıldığı ileri sürülmüş ise de, mahkemenin bu hususta yanıltılmak istendiğini, mahkeme tarafından celbi mümkün olduğu gibi—– Aile Mahkemesi’nin —–Esas sayılı dosyası ile muvazaa nedeni ile mal ayrılığı sözleşmesinin iptaline karar verilmiş ise de, Yargıtay—– Hukuk Dairesi’nin —– Esas sayılı ilamı ile bozma kararı ihdas edilerek, muvazaanın mevcut olmadığına ve de mal ayrılığı sözleşmesinin hukuken geçerli olup, davacıların muvazaa iddiasında bulunması hususunda hukuki yararın bulunmadığına hükmetmiş ve de Yerel Mahkemece de bozma ilamına uyularak karar ihdas edildiğini, davacılar tarafından hileli şekilde hisse devirleri yapıldığı ileri sürülmüş ise de, kesinleşmiş Mahkeme kararları ile sübuta ermiş hususlar Sayın Mahkemenize arz edilmeyerek, müvekkil şirket yetkilisi hakkında olumsuz yargı oluşturulmaya çalışıldığını, söz konusu iddiaların iş bu nedenle hukuken kabulü mümkün olmadığı gibi, iş bu ileri sürülen hususların davacıların hukuki yarardan yoksun şekilde, hakkın kötüye kullanması sureti ile hakim ortağı baskı altına almak niyet ve çabasında olduklarını ve de şirket işleyişini sekteye uğratmak amacında olduklarını açıkça ortaya koyduğunu, iptali talep edilen kararların bir kısmının oy birliği ile alınmış kararlar olmak ile birlikte yasaya ve anasözleşmeye uygun nisap ile alındığını, yine davacılar tarafından 20.12.2022 tarihinde alınan kararların nisap bakımından yok hükmünde olduğu ve de TTK md.620’de aranan nisabın sağlanmadığı ileri sürülmüş ise de, Türk Ticaret Kanunu’nun 620. Maddesine göre Kanunda veya şirket ana sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dahil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınacağı düzenlendiğini, davacılar tarafından her ne kadar ana sözleşmenin 15. Maddesi ile oy sınırlamasının söz konusu oluğunu ve de anılan ana sözleşme gereğince, oy sınırlaması gereğince Türk Ticaret Kanunu’nun 620. Maddesinde aranan karar yeter sayısına ulaşılamadığını ve de uygun nisapla karar alınmadığı ileri sürülmüş ise de, davacıların ana sözleşmede yer aldığını ileri sürdüğü 15. maddede yer alan oy sınırlaması, ana sözleşme değişikliği ile mülga edildiğini, şöyle ki; öncelikle, davalı müvekkili şirketin 12.06.2014 tarihinde —–Gazetesinde ilan edilen ana sözleşme değişikliği ile şirket ana sözleşmesinin 15. Maddesinde yer alan oy sınırlandırılmasına ilişkin hüküm değiştirilmiş olup; şirket ana sözleşmesinin 15. maddesi ”her ortağın oy hakkı sermayesine göre hesap edilir. Her 100 (yüz) TL bir oy hakkı verir. Oy hakkı Türk Ticaret Kanunu’nun 618. ve 619. maddelerine göre belirlenir.” şeklinde tadil edilmiş ve ilan edildiğini, işbu ana sözleşme değişikliğine ilişkin yapılan genel kurul kararı hakkında da davacıların iptal davası ikame etmiş olup, iş bu davada ana sözleşme değişikliğin ilişkin yapılan genel kurul kararının iptali yönünde bir hüküm ihdas edilmediğini, işbu nedenle kesinleşmiş bir ilam söz konusu olmadan, davalı müvekkili şirketin hali hazırda yürürlükte olan ana sözleşmeyi esas alarak karar alması gerektiğine şüphe bulunmadığı gibi, davalı müvekkili şirketin yürürlükte olan ve de iptali hususunda kesinleşmiş bir ilam bulunmayan ana sözleşmeye uygun hareket etmesi de zaruri olduğunu, nitekim iş bu nedenle davacı yanca açılan sayısız davada —–. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—–esas sayılı dosyasının akibetinin sair mahkemelerce de bekletici mesele yapıldığını, bunun yanı sıra; davacıların matematik hatası yaptıklarını, davacıların her ne kadar tüm iddialarını, eski ana sözleşmenin 15. maddesinde yer alan oy sınırlaması üzerine inşaa etse de, mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde ileri sürdüğü oy hesabının matematiksel olarak hatalı olduğunu, şöyle ki; davalı müvekkili şirketin ortaklık yapısı aşağıda hisse devrinden önce olduğu şekilde yani davacıların iddiası üzerinden hesaplama yapılsa dahi, alınan kararların yasanın aradığı nisaba uygun şekilde alındığını,
—- : %70.825
Davacı —- : %5,835
Davacı —– : %5.835
Davacı — : %5.835
Davacı –: %5.835
Davacı—–: %5.835 oy oranlarına sahiptir.
Yine mahkemeye işbu dilekçe eki ile sunulmuş olan hazirun cetvelinde de görüleceği üzere; şirket sermayesinin 20.000.000-TL olup, 20.000 hisse adedi bulunduğunu, davacıların iddia ettiği üzere dava dışı —–hissesinin mevcut olmadığı düşünülse dahi söz konusu hesaplama doğrultusunda —– ait pay adedinin bu takdirde ( artık pay dahil ) 14.170 olup; ——141.700 oy hakkı bulunduğunu, davacının iddiası üzerinden hesaplama yapıldığı takdirde dahi, alınan kararlarda kanunun aradığı salt çoğunluk sağlanmış ve de nisap yerinde olduğunu, nitekim davacılar tarafından eski ana sözleşmenin 15. Maddesine atıf yapılmak sureti ile ‘’Şirket sözleşmesinin 15. maddesi, “Her ortağın oy hakkı sermayesine göre hesap edilir, her 500.000.- TL’ye bir oy hakkı verilir. Ancak bir ortak, bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3’den fazlasına sahip olamaz.” hükmünü içerdiği ve iş bu nedenle —– bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3 den fazlasına tekabül edecek şekilde oy kullanamayacağı ileri sürüldüğünü, söz konusu durumda da, —–oy hakkının en fazla 66.666 olduğu vurgulandığını, iş bu kabulde dahi Türk Ticaret Kanununda aranan karar yeter sayısı sağlandığını, davacılar karar alırken oy sınırlaması gerektiğini ileri sürmekte ancak toplantıya katılan ve temsil edilen oyların sayılmasında oy sınırlaması kuralını hiçe sayarak hesaplama yaptıklarını, Türk Ticaret Kanunu’nun 620. Maddesi ise “Kanun veya şirket sözleşmelerinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dahil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınır.” şeklinde olup; toplantıda temsil edilen oyların hesaplanmasında eski ana sözleşmede yer alan kısıtlama sebebi ile 200.000 adet hisse tam olarak temsil edilmemekte, 200.000 adet hisseden; sadece 66.666 ( —–oy hakkı ) + 58.300 ( davacıların temsil ettiği oy hakkı ) olmak üzere toplam 124.966 oy hakkı temsil edildiğini, işbu nedenle, davacının iddiası üzerinden ilerlenmesi halinde; 66.666—– oy hakkı ) + 58.300 ( davacıların temsil ettiği oy hakkı ) 124.966 oy hakkının temsil edildiği açık olduğunu, temsil edilen oy hakkının salt çoğunluğu ise 124.966/2 = 62.483 + 1 olup; davalı müvekkil şirket hakim ortağının oy hakkı ise 66.666 olduğundan davacının iddiası üzerinden hesaplama yapılması halinde dahi Türk Ticaret Kanunu’nun 620. maddesinde yer alan düzenlemeye uygun nisapla karar alındığının sabit olduğunu, nitekim Türk Ticaret Kanunu’nun 618. Maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yasal hükümden ayrılarak şirket sözleşmesinde yapılan düzenleme ile birden fazla paya sahip ortakların oy hakları sınırlandırılmış ise, bu kapsama giren sermaye paylarının dikkate alınmayacağı düzenlendiğini, işbu nedenle davacıların alınan kararın nisap yönünden yok hükmünde olduğu yönündeki iddiası yerinde olmayıp, alınan kararlar gerek yürürlükte olan ana sözleşmeye, mevcut pay sahipliğine ve de gerek ise davacılar tarafından dayanak gösterilen eski ana sözleşmede yer alan ve de TTK 620’ye hukuka ve yasanın aradığı nisaba uygun olup; davacıların hukuki yarardan yoksun iş bu davalarının reddi gerektiğini, yine davacıların mahkeme huzurunda ikame etmiş olduğu iş bu dava ile 20.12.2022 tarihine yapılan Genel Kurulun —– no’ lu kararların butlan ve iptaline karar verilmesi talep olunmuş ise de; alınan kararların nisaba uygun olmasının yanı sıra; söz konusu kararların bir kısmı davacıların da dahil olduğu üzere oy birliği ile alınmış kararlardan olduğunu, nitekim Genel Kurulun 7. Gündeminde şirket kâr dağıtımı yapılması hususunda karar alınması tartışılmış olup; kâr dağıtımı hususunda toplantıya katılan tüm ortaklarca olumsuz yönde ancak oy birliği ile karar alındığını, söz konusu hususun ise dava dilekçesinde; hakim ortağın reddetmesi sebebi ile reddedildiği şeklinde açıklanmış ise de, kâr dağıtımı hususunda da olumsuz oy kullanan davacıların iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı, iş bu davaların ikamesinin amacının kişisel husumet güdülmesi ve de hakkın kötüye kullanılmasından ibaret olduğu, gerçek amaçlarının şirket işleyişini ve faaliyetlerinin devamlılığını engellemek olduğunun açık olduğunu, yukarıda izah ettiğimiz sebeplerle, davacıların hukuki yaradan yoksun, asılsız ve mesnetsiz iddialara dayalı olarak ikame etmiş olduğu iş bu davanın reddi gerektiğinden bahisle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
Dava, davalı şirketin 20/12/2022 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan —- numaralı gündem maddelerinde alınan kararların butlanı ve iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler —— tarafından sunulan 18/09/2023 tarihli raporda özetle; “A- Davalının Defterlerinin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Davalı şirkete ait 2017-2018-2019-2020, 2021 ve 2022 yıllarına ait ticari defterlerinin GİB onaylı beratlarının süresinde alındığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, B- Gündemin 5.Maddesi, bilanço/kâr zarar hesaplarının tasdikine İlişkin Değerlendirme: şirketin 2020 yılında 11.979.695,65 TL, 2021 yılında 70.836.065,50 TL kâr etmiş olduğu böylelikle şirketin bir önceki yıla (2020 yılına) göre 2021 yılında net satışlarının % 112,84 oranında arttığı, dönem net kârının ise bir önceki yıla göre % 484,79 oranında arttığı görülmüştür. Davalı şirketin Şüpheli Ticari Alacaklar Kaleminin 2020 yılına göre 2021 yılında 134.021,17 TL tutar artışıyla birlikte % 1,02 oranında arttığı, verilen sipariş avanslarının bir önceki yıla göre 5.147.763,51 TL tutar % 96,15 oranında arttığı, alınan sipariş avanslarının bir önceki yıla göre 11.125.811,78 TL tutar % 400,39 oranında arttığı, satıcılara olan borçların bir önceki yıla göre 21.913.881,24 TL tutar % 936,98 oranında arttığı, borç senetlerinin % 100 azaldığı görülmüştür. Davacıların muhalefet şerhi 4’te belirttikleri hususların incelemesinin özel denetim marifetiyle incelenebileceği, somut tespitlerin bulunmamasına göre mali tabloların tasdikinin iptal edilmesine yönelik davacı taleplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. C-Kâr Dağıtılmamasına Yönelik Gündemin 7.Maddesinin değerlendirilmesi: Şirketin aktifinin ve kârlılığının her yıl düzenli olarak arttığı, borçlanmayı gösteren temel rasyoların (Cari Oran * Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Yükümlülükler, Likidite Oranı & (Dönen Varlıklar — Stoklar) / Kısa Vadeli Yükümlülükler) olması gereken ortalamaların üzerinde iyi düzeyde olduğu, şirketin dağıtılan 7 milyon TL kârın kaynağının 2011 yılındaki 6111 sayılı af yasasından faydalanarak stokların gerçek seviyesine artırılması sonucu öz kaynakların içindeki olağanüstü yedek akçelerden kaynaklandığı, bunun dışında asıl faaliyetiyle ilgili 2020 dönem net kârının (9.338.755,40) % 5’i oranında % 10 gelir vergisi stopajı düşüldükten sonra (443.590,88-44.359,09) = 399,231,79TL, 2021 dönem net kârının (54.611.880,45 TL) % 5’i oranında % 10 gelir vergisi stopajı düşüldükten sonra kalan (2.649,245,98-264,924,60) = 2.384.321,38 TL ortaklara kâr dağıtıldığı ve ödendiği, şirketin 2021 yılı faaliyet raporunda uzun yıllar kâr dağıtmamasının sebebi olarak şirketin faaliyetini sürdürmek için uygun arsa, depo ve bina araştırıldığı, bu araştırmanın en büyük sebebinin kiradan kurtulacak şekilde fabrika binası alınmasının gerekçe olarak gösterilmesine rağmen uzun yıllar kârın büyük bir kısmının (ort % 95) dağıtılmadığı halde gayrimenkul satın alınmadığı, devam eden şirket yatırımı bulunmadığı, 2021 yılında toplam borçların dönen varlıkların % 39’una karşılık geldiği (71,4/181,2), borçların likit varlıklara nazaran çok düşük seviyede olduğu, bu şartlarda kâr dağıtımının şirketin sermayesini tehlikeli bir şekilde azaltmayacağı, tüm bu hususlar topluca değerlendirildiğinde somut olay bakımından ortaklara kâr dağıtılmamasının davacı azınlık ortakların haklarının ihlali anlamında olduğu, davacı azınlık ortakların kâr dağıtılması taleplerinin yerinde olduğu, gündemin 5.maddesinin iptalini isteyebilecekleri, D- Gündemin 8.Maddesine bağımsız denetim şirketinin seçimine İlişkin Değerlendirme; Davacı ortaklar üst üste üç yıl aynı denetim şirketinin seçilemeyeceğini iddia etmişlerse de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 400’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, on yıl içinde aynı şirket için toplam yedi yıl denetçi olarak seçilen denetçi üç yıl geçmedikçe denetçi olarak yeniden seçilemez hükmü ile, Kamu Gözetim Kurumunun 19.01.2017 tarihli kararında bir şirkete art arda yedi yıl denetim hizmeti verilmesi halinde de yedi yıllık denetim süresinden hemen sonra denetime zorunlu olarak üç yıl kesintisiz ara verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Somut olayda üç yıl üst üste aynı bağımsız denetim şirketinin seçilmesinin iptalinin istenemeyeceği, E- Davalı .20.12.2022 tarihli olağan genel kurul tutanağı incelendiğinde yokluğu ileri sürülen m. 5, 7 ve 8 açısından şirketin ana sözleşmesinin 15.maddesinde; “…bir ortak bütün ortakların sahip olduğu oy sayısının 1/3’ünden fazlasına sahip olamaz…” hükmü gereği —– karara etki edebilecek oy sayısı 200.000/3 = 66.666,67 adettir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın temsil edilen oylar üzerinden salt çoğunluğun hesaplanması noktasında ortaya çıktığı, salt çoğunluk hesaplanırken 6102 sayılı TTK m. 620’nin (6762 sayılı ETTK’dan farklı olarak) toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğunu temel aldığı, bu bağlamda donan ve/veya sınırlandırılan oyların dikkate alınmaması gerektiği, dolayısıyla işbu raporumuzun 15.sayfasında Mali bilirkişinin yapmış olduğu hesaplama çerçevesinde karar yeter sayısının sağlandığının mütalaa edildiği” sonucuna varıldığı bildirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, davalı …’nin 20/12/2022 Tarihinde yapılan 2021 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 5, 7 ve 8 nci maddelerin butlanı ve iptali istemine ilişkindir.
Toplantının 5 nci maddesinde 2021 yılı bilanço ve gelir tablosu oylanmış, oy çokluğuyla kabul kararı verilmiş, davacı taraf olumsuz oy kullanmış ve karar nisabının ana sözleşmenin 15. Maddesine aykırı olarak hesaplandığından muhalefeti tutanağa geçirilmiştir.
Toplantının 7 nci maddesinde net kârın % 5 inin dağıtımı oylanmış, oy birliğiyle reddedilmiş, davacı taraf dağıtılması gereken oranın % 5 ten fazla olması gerektiğini belirterek muhalefeti tutanağa geçirilmiştir.
Toplantının 8 nci maddesinde —– bağımsız denetçi olarak atanması oylanmış, oy çokluğuyla kabul kararı verilmiş, davacı taraf olumsuz oy kullanmış ve üç yıldır aynı bağımsız denetim şirketi tarafından denetim yapıldığını, değiştirilmesi gerektiğinden bahisle muhalefeti tutanağa geçirilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Genel kurul kararlarının iptali İptal sebepleri başlıklı 445 nci maddesi “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.”, İptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446 ncı maddesi “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.”, Butlan başlıklı 447 ncı maddesi “(1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.”, Kâr payı ve yedek akçeler başlıklı 608 nci maddesi “(1) Kâr payı, sadece net dönem kârından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabilir. Kâr payı dağıtımına ancak, kanun ve şirket sözleşmesi uyarınca ayrılması gereken kanuni yedek akçelerle, şirket sözleşmesinde öngörülmüş yedek akçeler ayrıldığı takdirde karar verilebilir. (2) Şirket sözleşmesi ile aksi öngörülmedikçe, kâr payı, esas sermaye payının itibarî değerine oranla hesaplanır; ayrıca yerine getirilen ek ödeme yükümlülüklerinin tutarı da kâr payının hesaplanmasında itibarî değere eklenir. (3) Şirket genel kurulu, kanun ya da şirket sözleşmesinde öngörülmeyen veya öngörüleni aşan tutarlarda yedek akçelerin ayrılmalarına sadece; a) Zararların karşılanması için gerekliyse, b) Şirketin gelişimi için yatırım yapılması ihtiyacı ciddi bir şekilde ortaya konulmuşsa, bütün ortakların menfaati böyle bir yedek akçe ayrılmasını haklı gösteriyorsa ve bu hususlar şirket sözleşmesinde açıkça belirtilmişse, karar verebilir.”, Şirketin Organları Genel kurul Yetkiler başlıklı 616’ncı maddesi “(1) Genel kurulun devredilemez yetkileri şunlardır: … e) Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi. …” ve Denetçi olabilecekler başlıklı 400 ncü maddesinin 2 nci fıkrası “(2) (Değişik: 26/6/2012-6335/19 md.) On yıl içinde aynı şirket için toplam yedi yıl denetçi olarak seçilen denetçi üç yıl geçmedikçe denetçi olarak yeniden seçilemez. (Değişik ikinci cümle: 28/3/2013-6455/81 md.) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve bu fıkrada belirtilen süreleri kısaltmaya yetkilidir.” hükmünü düzenlemiştir.
Davacı taraf pay sahibi olup toplantılarda hazır bulunduğu ve muhalefetini de tutanağa geçirttiğinden söz konusu kararların iptalini talep etme hakkına sahiptir.
Toplantının 5 nci maddesinde, 2021 yılı bilanço ve gelir tablosunun onaylandığı görülmüştür. Şirketin 2021 yılında kâr ettiği ve satışlarını büyük oranda artırdığı, iptali gerektirir somut bir veri bulunmadığı anlaşıldığından iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Toplantının 7 nci maddesinde, net kârın % 5 inin dağıtılmasının reddine oy birliğiyle karar verildiği görülmüştür. Davacı taraf net kârın daha fazlasının kâr payı olarak dağıtılmasını istediğinden ve başkada seçeneği olmadığından verilen red oyunun olumsuz oy kullanma olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Kâr payı dağıtımı konusunda yetkili organ genel kuruldur. TTK md. 616/1-e uyarınca kâr payı dağıtım yetkisi, genel kurulun devredilmez yetkileri arasındadır. Kâr payı dağıtımı hakkında özel bir karar nisabı öngörülmemiştir. Bu sebeple, şirket ana sözleşmesinde aksi öngörülmediği sürece, genel kurul kâr payı hususundaki kararını, TTK’nın 620. maddesi çerçevesinde, genel kurulda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alır. Limited şirkette ortakların kâr payı hesaplanırken, anonim şirketlerin finansal tablolar ve yedek akçelere ilişkin TTK’nın 514 ila 527. maddeleri uygulama alanı bulur (TTK m. 610). Ortağa ödenecek olan kâr payı, TTK md. 608 uyarınca “net dönem kârından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden” karşılanacaktır. Kâr payı hakkı nispi müktesep hak niteliğinde olduğundan sınırlandırılabilir, ancak kâr payı hakkının tamamen kaldırılması mümkün değildir. Bu nedenle, bu hak, aynı zamanda vazgeçilmez nitelikte bir haktır. Kâr payına ilişkin ortağın sahip olduğu hak, genel kurulda kâr dağıtılmasına karar verilmesi ile alacak hakkına dönüşmektedir. Şirketin 2021 yılı faaliyet raporunda uzun yıllar kâr dağıtmamasının sebebi olarak şirketin faaliyetini sürdürmek için uygun arsa, depo ve bina araştırıldığı, bu araştırmanın en büyük sebebinin kiradan kurtulacak şekilde fabrika binası alınmasının gerekçe olarak gösterilmesine rağmen uzun yıllar kârın büyük bir kısmının (ort % 95) dağıtılmadığı halde gayrimenkul satın alınmadığı, devam eden şirket yatırımı bulunmadığı, 2021 yılında toplam borçların dönen varlıkların % 39’una karşılık geldiği), borçların likit varlıklara nazaran çok düşük seviyede olduğu, bu şartlarda kâr dağıtımının şirketin sermayesini tehlikeli bir şekilde azaltmayacağı, tüm bu hususlar topluca değerlendirildiğinde somut olay bakımından ortaklara kâr dağıtılmamasının davacı azınlık ortakların haklarının ihlali anlamında olduğu değerlendirildiğinden sonucu itibariyle kâr payı dağıtılmamasına yönelik gündemin 7 numaralı maddesinin iptaline karar verilmiştir.
Toplantının 11 nci maddesinde, —— bağımsız denetçi olarak atanmasına karar verildiği görülmüştür. —– dördüncü kez bağımsız denetçi olarak atandığı, TTK’nın 400 ncü maddesi gereğince on yıl içinde aynı şirket için toplam yedi yıl denetçi olarak seçilebileceğinin düzenlendiği, genel kurul ve dava tarihi itibariyle—— bağımsız denetçi olarak atanmasının Kanun veya ana sözleşmeye aykırı olmadığı anlaşıldığından iptal talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KISMEN KABULÜ ile,
1-Davalı … 20/12/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı olağan genel kurulu toplantısında;
– Gündemin 7 numaralı maddesiyle alınan kâr payı dağıtılmama kararının İPTALİNE,
2-Davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 359,80 TL harç, 10.152,25 TL bilirkişi ücreti ve posta masrafı olmak üze genel toplam 10.512,05 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.