Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/104 E. 2023/750 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/104 Esas
KARAR NO: 2023/750
DAVA: Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 13/02/2023
KARAR TARİHİ: 12/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı tarafından müvekkili aleyhinde———Sayılı takip dosyası ile kambiyo senetleri özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin takibe konu senet nedeniyle davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin geçmişte —- isimli iş yerinde çalıştığını, davalı şirketin ise———-ile cari hesap usulü çalışan başka bir firma olduğunu, müvekkilinin davalı tarafı çalıştığı iş yerinin mal alıp sattığı diğer firma olmasından kaynaklı tanıdığını, davacının 15/11/2016 tarihide bu iş yerinden ayrıldığını, 07/02/2018 tarihinde başka bir firmada işe girdiğini, ürün tanıtımı için daha önceden tanıdığı davalı firmanın iş yerine gittiğini, şirket yetkilileri tarafından kendilerine ile———– arasında cari hesap ödemesinin tamamlanmaması nedeniyle alacaklı olduklarını,——-cirosu olan bir çekin kendilerine verildiğini ancak çekin karşılıksız çıktığını, çek sahibinin bir kısım ödemeler yaptığını ancak alacağın devam ettiğini ve kendilerinin bu konuda mağdur oluğunu belirterek müvekkilinden zorla bono aldıklarını, müvekkilinin sadece çalışan oluğunu, davalı şirket ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, takip konusu senet üzerinde “malen” kaydı bulunduğunu, borcun bir mal veya hizmet alımından kaynaklandığının belirtildiğini, müvekkilinin davalı şirketten herhangi bir mal veya hizmet alımının olmadığını iddia ederek; davanın kabulünü, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı tarafa tebliğ olduğu, davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı görüldü.

İNCELEME: ——-İcra Dairesi’ne müzekkere yazıldığı anlaşıldı.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava,——– sayılı takibine konu kıymetli evrakın (bono) bedelsiz olması nedeniyle açılan menfi tespit davasıdır.
Davacının iddiası “Müvekkil geçmişte —– isimli iş yerinde çalışmaktadır. Davalı şirket ise, ——– ile cari hesap usulü çalışan başka bir firmadır. Müvekkil, davalı tarafı, çalıştığı iş yerinin mal alıp sattığı diğer firma olmasından kaynaklı tanımaktadır. Ardından davacı, 15/11/2016 tarihinde ——-isimli iş yerinden ayrılmıştır. Daha sonra 07/02/2018 tarihinde başka bir firmada işe başlamıştır. İş kolu olarak aynı yönde çalışmalar gösterdikleri için ürün tanıtımı yapmak amacıyla daha önceden tanıdığı davalı firmanın iş yeri adresine gitmiştir. Burada şirket yetkilileri tarafından kendilerine ile —– arasında cari hesap ödemesinin tamamlanmaması nedeniyle alacaklı olduklarını,——-cirosu olan bir çekin kendilerine verildiğini ancak çekin karşılıksız çıktığını, çek sahibinin bir kısım ödemeler yaptığını ancak alacağın devam ettiğini ve kendilerinin bu konuda mağdur olduğunu belirtilerek müvekkilden zorla bono almışlardır. Müvekkil sadece çalışan olup, davalı şirket ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmamaktadır. Bu hususun tespiti için gerekli görülmesi halinde davalı şirketin ticari defterleri de mahkeme tarafından incelenebilecektir. Kaldı ki, takip konusu senedin üzerinde ”malen” kaydı bulunmakla, borcun bir mal veya hizmet alımından kaynaklandığı belirtilmiştir. Oysa ki, müvekkilin davalı şirketten herhangi bir mal veya hizmet alımı olmamıştır.” şeklindedir.
Takip dayanağı bono incelendiğinde keşidecisinin davacı olduğu, lehtarının davalı olduğu, bono “bedeli malen alınmıştır” kaydının bulunduğu görülmüştür. Davacının bono altındaki imzayı inkar etmediği anlaşılmıştır. Davacı özetle taraflar arasında hukuki ilişki bulunmadığını, bu sebeple senedin bedelsiz olduğunu iddia etmektedir.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir ————
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer ————–. Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ———- Yine eğer taraflardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyor ise lehine olan senet karinesi çürümüş olacak bunun sonucu olarak iddiasının ispat yükünü üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelir.
Somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 645 maddesinde kıymetli evrak “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Kıymetli evrak olmasının yanında kambiyo senedi olan bono; Kanun’da öngörülen sıkı şekil şartlarına bağlı olarak düzenlenen, para borçlarını ödeme amacına özgülenmiş, yazılı ve soyut bir borç taahhüdüdür..
Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir neden/ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır —————–
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde -şart olmamakla birlikte- genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur.
Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgililerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmî ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır ———— Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd.) maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Borçlu hukuki ilişkiyi inkar etse de, bonoda malen kaybı varsa, davacı senedin ihdas nedenini talil etmiş sayılır. Malı teslim almadığını ve bononun bedelsiz olduğunu davacı ispatlama külfeti altındadır ———-
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın ———— sayılı takibine konu kıymetli evrakın (bono) bedelsiz olması nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğu, davacının bononun keşidecisi, davalının ise lehtarı olduğu, senet üzerinde “bedeli malen alınmıştır” kaydının bulunduğu, davacının taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi inkar ettiği, her ne kadar davacı hukuki ilişkiyi inkar etmiş olsa da, yukarıda yer alan ayrıntılı açıklamalar ve yargı içtihatları dikkate alındığında, senetten malen kaydının bulunması nedeniyle davacının hukuki ilişkiyi inkar etmekle senedin ihdas nedenini talil ettiği, bu sebeple senet karşılığında mal almadığını ve senedin bu sebeple bedelsiz olduğunu ispatlama külfetinin davacı üzerinde olduğu, davacının bu hususta herhangi bir ispat vasıtasına dayanmadığı, tüm bu sebeplerle davacının takip ve dava konusu bononun bedelsiz olduğunu ve bundan dolayı borçlu olmadığını ispatlayamadığı kanaatine varılmış, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile————-Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 12/09/2023