Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/984 E. 2023/320 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/984 Esas
KARAR NO : 2023/320

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2022
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili tarafından —-.İcra Müdürlüğü’nün —–esas sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine kaparo alacağına dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalının yasal süresi içerisinde icra takibine, ödeme emrine, asıl alacağa, borca ve faizleriyle birlikte tüm ferilerine itiraz ettiğini ve borcun zamanaşımına uğradığı iddiasında bulunduğunu, yapılan itiraz sonucu takibin durduğunu, itirazın haksız ve yersiz olduğunu, müvekkili tarafından “—–” da bulunan gayrimenkulün 685.000,00 TL bedelle satın alınması için anlaşıldığını,—–yetkilisi olduğunu beyan eden davalıya kaparo adı altında 15.000,00 TL elden nakit ödeme yapıldığını, 19/03/2015 tarihli kaparo alındı belgesi ve satış bedelini gösterir faturanın mevcut olduğunu, gayrimenkulün atışının gerçekleştiği sırada ödenen kaparo bedelinin satış bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini, ancak kaparonun satış bedelinden mahsup edilmediğini ve müvekkilinin satım bedelinin tamamı olan 685.000,00 TL’yi banka yoluyla göndermek zorunda kaldığını, müvekkilinin durumu araştırdığını ve —– müvekkili adına “kaparo” adı altında yatırılan bir bedele rastlanmadığının görüldüğünü, müvekkilinin defalarca davalı tarafı aradığını ve kaparonun iade edilmesini talep ettiğini, davalı tarafından müvekkili şirket yetkilisine —– üzerinden “hizmet bedeli” adı altında 15/12/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli faturanın kesilip gönderildiğini ancak müvekkilinin bu faturayı kabul etmediğini, hangi sebeple ve hangi gerekçelerle adına fatura kesildiği ve hatta davalı tarafın ne tür bir hizmette bulunulduğu anlaşılamadığını, faturanın kabul edilmemesi üzerine ikinci defa hizmet bedeli adı altında 31.05.2016 tarihli 15.000-TL bedelli faturanın tanzim edilip müvekkil şirket yetkilisine —– üzerinden gönderildiğini, müvekkili tarafından bu fatura suretinin —–yevmiye nolu ihtarname ile iade edildiğini, davalı tarafından alınan 15.000,00 TL’nin “Kaparo Alındı Belgesi”yle sabit olduğunu, davanın süresinde açıldığını, TBK m. 147/5 hükmünde “Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.” için 5 yıllık zamanaşımından bahsedildiğini, ancak davalının bu hükümde düzenlenen vasıflardan hiçbirine haiz olmadığını, ——yetkilisi sıfatıyla takibe dayanak belgedeki kaparo alındı belgesini imzaladığını, bu nedenle 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açılan takip zamanaşımı açısından da usule uygun şekilde açıldığını iddia ederek; davanın kabulünü, davalının kötü niyetli olmasından dolayı üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesini, itirazın iptali ile takibin devamını, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, alacağın zamanaşımına uğradığını, iddia edilen alacağın 19/03/2015 tarihinde doğduğu iddia edildiğini, —- Noterliğinden —– yevmiye numaralı ihtarname dışında takip tarihine kadar hiçbir işlem yapılmadığını, söz konusu ihtarnamenin tebliğ edildiğinin şüpheli olduğunu, gönderile ihtarnamenin TBK md. 154’de sayılan zamanaşımını kesen vakıaların hiçbirisini kapsamadığını, alınan bedele karşılık hizmet verildiğini, müvekkilinin —– ile anlaşması olduğunu,, müşteri adaylarına verdiği hizmet bedeli alacakları ——satış fiyatı içerisinden düşüldüğünü, —– kendi aldığı satış bedelinin karşılığına fatura kestiğini, müvekkilininde kendi verdiği hizmetin bedeline fatura kestiğini, davacıya iki defa hizmet bedeli şeklinde fatura kesilip gönderilmesine rağmen davacı her iki faturaya da itiraz ettiğini ve —–. Noterliğinden ——yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiğini, onlarca satış gerçekleştirilmiş olup davacıdan başka herhangi bir itiraz yahut ücret iadesi talebi olmadığını, müvekkilinin söz konusu dairelerle ilgili olarak emlak danışmanlığı hizmeti vermek konusunda yetkili olduğunu, davacı yan bu hizmeti aldığını ve herhangi bir bedel ödediğine dair elinde bir belgesi olmadığını, faizin başlangıç tarihinin yanlış olduğunu,—-Noterliğinden ——yevmiye numaralı ihtarname müvekkiline tebliğ olmadığından temerrüt gerçekleşmediğini, faizin takip tarihi itibariyle işletilebileceğini savunarak; davanın reddini, davanın —— ihbarını, davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
—— Noterliği,—– Tapu Müdürlüğü, —–Şirketi Genel Müdürlüğü,—– İcra Dairesi, —— Vergi Dairesi Müdürlüğü’ ne müzekkereler yazıldığı görüldü.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. (…)”6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1-3. maddesi uyarınca “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (…) (3) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (…)”
Mahkememizce davacının uyuşmazlık konusu ve davanın açıldığı dönemdeki 21/07/2007 tarih ve —— Karar sayılı Bakanlar Kurulu kararının atfı ile esnaf işletmesi için öngörülen Vergi Usul Kanunu’nun 177/1. maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerindeki nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bentteki nakdi limitin tamamını aşan düzeyde gelir sağlayıp sağlamadığının bildirilmesi ve bunlara ilişkin tüm belgelerin davacının bağlı bulunduğu —– Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gönderilmesi istenmiş, verilen cevabın “Ödevlinin 31/05/2016 tarihinde —-Vergi Dairesi’nden Dairemize nakil geldiği, —–gayrimenkul acentelerinin faaliyetinde (gayrimenkulün ücret veya sözleşme temeline dayalı olarak satın alınması, satılması ve kiralanmasında aracılık, vb.) bulunduğu, 31/05/2017 tarihinde işini terk ettiği anlaşılmıştır. Ticari kazanç yönünden mükellefiyeti bulunan ——Dairemize verdiği 2016 – 2017 takvim yıllarına ait yıllık gelir beyannamelerinde işletme esasına göre defter tuttuğu görülmüş olup; ilgili dönem yıllık gelir beyannameleri yazımız ekinde tarafınıza gönderilmiştir.” şeklinde olduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda atıf yapılan yasa hükümleri uyarınca bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve asliye ticaret mahkemelerinde görülebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava) veya TTK’da (veya yukarıda atıf yapılan maddede sıralanan) hususlardan doğması (mutlak ticari dava) gerektiği, eldeki davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı başlatılan takibe vaki itirazın iptali davası olduğu, tarafların arasındaki hukuki ilişkinin Türk Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanmadığı, Türk Borçlar Kanunu’ndan kaynaklanan komisyon sözleşmesinden de kaynaklanmadığı, bu sebeple davanın mutlak ticari dava olmadığı, bu sebeple davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerektiği, bu sebeple ancak davalının tacir ve işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilmesi halinde davanın ticari dava olacağı, davalının tacir kabul edilebilmesi için 21/07/2007 tarih ve —— Karar sayılı Bakanlar Kurulu kararının atfı ile esnaf işletmesi için öngörülen Vergi Usul Kanunu’nun 177/1. maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerindeki nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bentteki nakdi limitin tamamını aşan düzeyde gelir sağlaması gerektiği, yine davalının Ticaret Sicil’ine kayıtlı olmasının ve bilanço esasına göre veya işletme hesabı esasına göre defter tutmasının da bu hususta karine teşkil edebileceği, davalı Ticaret Sicili’ne kayıtlı olmadığı gibi işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, ancak Vergi Dairesi cevabında açıkça da belirtildiği üzere işletmesinin hasılatlarının ve iş hacimlerinin Vergi Usul Kanunu’nun 177/1. Maddesinin 1 ve 3 numaralı bentlerindeki nakdi limitlerin yarısını, 2 numaralı bentteki nakdi limitin tamamını aşmadığı, bu sebeple davalının tacir, işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilemeyeceği, tüm bu sebeplerle davanın ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, davalının somut olaydaki uyuşmazlıkta tüketici sıfatıyla da hareket etmediği ve genel görevli mahkemeler olarak asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılmış, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, —— Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunun TESPİTİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca; görevsizlik kararının süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın —— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yukarıda hüküm fıkrasında belirtilen süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair resen karar verilmesine,
4-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
5-Harç ve yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.