Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/900 E. 2023/174 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/900 Esas
KARAR NO : 2023/174

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 08/11/2022
KARAR TARİHİ : 01/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili—— ortaklarından olduğunu, anılan şirket, 6102 Sayılı TTK geçici 7.maddesi gereğince ticaret sicilinden 18.02.2015 tarihinde re’sen terkin edilmiş ve terkin işlemi 24.02.2015 tarihinde ——– sayılı ——-yayınlandığını, şirketin tüzel kişiliği sona erdiğinden tasfiye işlemlerinin gerektiği şekilde yapılamadığını, re’sen terkin dolayısıyla şirket adına kayıtlı malvarlığı tasfiye edilemediğini, şirket adına kayıtlı ——-plakalı iki adet araç bulunduğunu, araçların servis plakaları alarak satışını gerçekleştirebilmesi için ek tasfiye kararı gerektiğini, öncelikle belirtmek gerekir ki re’sen terkin edilen şirket servis taşımacılığı yaptığını, adına kayıtlı ve bilgisi verilen plakalar bulunduğunu, şirketin bu plakalar için 30.10.2020 tarihinde —— başvurarak servis plakası talep ettiğini, şirketten faaliyet belgesi istendiğini, ancak şirketin belirtildiği üzere re’sen terkin edildiği için faaliyet belgesi alamadığını ve bilgisi verilen plakalar için servis plakaları çıkarılamadığını, re’sen terkin edilen şirketin yasadan kaynaklanan servis plakası alma hakkını kullanamadığından hak kaybına uğradığını, hak kaybının giderilmesi amacıyla servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılması için ek tasfiye kararına ihtiyaç duyulduğunu, konuya ilişkin olarak —–15.5.2017 tarihli kararında; “Davacı vekili, müvekkilinin ——Şirketinin pay sahibi ve aynı zamanda müdürü olduğunu, şirketin 09.10.2014 tarihinde ——TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince ticaret sicilinden re’sen silindiğini, şirketin tüzel kişiliğinin Ticaret Sicilinden silinmesi ile sona ereceğini, ancak tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yerine getirilmesi gerektiğini, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmadığında ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakıldığında tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulünün mümkün olmadığını, şirketin üzerine kayıtlı dükkan vasfında taşınmaz ile araç mevcut olduğunu, şirketin tüzel kişiliğinin silme işlemi ile ortadan kaldırılmış olmakla taşınmaz ve araç hakkında işlem yapmanın mümkün olmadığını, şirketin silinmesi için gereken şartların oluşmamış olduğundan işlemin usulsüz olduğunu ileri sürerek ——- ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.”Mahkemece, idda savunma ve tüm dosya kapsamına göre ——- ihyasına karar verilmiştir.” “Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.” “Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince mahkemece, ihya (yeniden tescil) isteminin kabulüne karar verilmesi halinde, ek tasfiye işlemlerini yapması için son tasfiye memuru yahut memurlarının yahut da yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanıp, keyfiyetin tescil ve ilanına karar verilmesi gerekir” “—- davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” denildiğini, şirketin kamu borçları ile özel borçları bulunduğunu işbu borçların ödenmesi için ek tasfiye kararı gerektiğini, öte yandan şirketin kamu borçları ve özel borçları olduğunu, ek tasfiye kararı ile bu borçların ödenmesinin amaçlandığını, Konuya ilişkin olarak —– ve T.14.10.2020 tarihli kararında;
“Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi kapsamında re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkin olup, şirketin ortağı olan davacı, şirket üzerine kayıtlı bir adet araç olduğunu ve bu araçtan kaynaklanan birtakım borçları bulunduğunu ileri sürerek TTK’nın geçici 7/15. maddesi gereğince tasfiye yapılması hususunda talepte bulunmuş olup; mahkemece, TTK’nın geçici 7/15. fıkrası uyarınca şirket adına kayıtlı aracın borçlarının ödenmesi ve satışı ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilmiş, davalının istinaf istemi üzerine bölge adliye mahkemesince, yerel mahkeme kararı kaldırılarak şirketin aracın borçlarının ödenmesi ile sınırlı olarak ihyasına, ek tasfiye işlemlerinin yapılması için davacının tasfiye memuru olarak atanmasına ve davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiştir.Ancak, TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesini içermekte olup, davacının da anılan bu hükme dayanarak şirketin ihyası isteminde bulunduğu dikkate alındığında, mahkemece 6102 Sayılı TTK 7/15. maddesi uyarınca sicilden kaydı silinen şirketin ek tasfiye amacıyla ihyasına ve tasfiye işlemleri için şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile sadece araç borçlarının ödenmesi amacıyla sınırlı olarak ihya kararı verilmesi doğru görülmemiş; kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir” denildiğini, anılan sebeplerle ve sunulan yargıtay kararları doğrultusunda , 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi gereğince ——plakalı araçlar için servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılması ve şirketin kamu borçları ile özel borçlarının ödenmesi işlemleriyle sınırlı olmak üzere ek tasfiyesine karar verilmesini, müvekkilin ortağı olduğu ——- plakalı araçlar için servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılmasını, şirketin kamu borçları ile özel borçlarının ödenmesi ve de bu işlemleri bir avukat aracılığıyla sürdürebilmesi için vekaletname düzenlemesi ile sınırlı olmak üzere 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi uyarınca ek tasfiyeye tabi tutulmasını, tasfiye memuru olarak müvekkil——– atanmasını, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğünün, 6102 Sayılı TTK m. 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m. 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, Ticaret Sicili Müdürlüğü, Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki talepleri, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirir ve sonuca bağlar; yargı merci gibi hareket edemeyeceğini, “.—–Sicil müdürü tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği incelenir. Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır.” (TTK m. 32), yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı verileceğini, aksi hâlde, gerekçe göstererek tescil talebini reddeceğini, müvekkilin Ticaret Sicili Müdürlüğünün re’sen terkin işlemi, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi” kapsamında olduğunu, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını,müvekkilin Ticaret Sicil Müdürlüğüne ——– ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan ——-dosyasında yapılan inceleme neticesinde; dava konusu şirketin, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “vergi kaydının terkin edildiği” ve “sebebi ne olursa olsun aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantısının yapılmadığı” hususlarının belirlenmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince re’sen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 18.02.2015 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiğini,6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7’nci maddesi uyarınca, resen terkin kapsamına alınan şirketlerin, bu durumun kendilerine tebliğinden itibaren iki ay içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak buna ilişkin ispat edici belgeleri Ticaret Sicil Müdürlüğüne ibraz etmesi ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde, (Müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğünce bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından) buna ilişkin yazılı beyanı Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğünce söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi hâlinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceğini, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceğini ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirket yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Geçici 7’nci Maddenin 15’nci fıkrası, “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünün haiz olduğunu, Müvekkilin Ticaret Sicil Müdürlüğünün, mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, söz konusu şirketin ihyası istenmekte ise de; “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 16’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bu Tebliğ hükümlerine göre, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü gereğince, bu işlemin madde hükmünde de belirtildiği üzere ancak bu hususta mahkemeye başvurulmak suretiyle gerçekleştirileceğinin açık olduğunu, Müvekkil davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğü, “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti”nden sorumlu tutulamadığını, nitekim aşağıda yer alan emsal içtihatlardan görüleceği üzere, müvekkil Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, her ne kadar dava konusu şirketin, TTK Geçici 7. madde kapsamında ticaret sicilinden terkin edilmişse de; iddia ve talep, dava konusu şirket adına kayıtlı bulunduğu iddia edilen taşınırların (araç) satışının yapılması hususuna dayandığını, bu nedenle taleple bağlı kalındığında olaya uygulanacak hukuk kuralı TTK m. 547 olduğunu, TTK m. 547 kapsamında ek tasfiyesine karar verilen şirketlere ilişkin davalarda müvekkil Müdürlük yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, nitekim yerleşik uygulamanında bu yönde olduğunu, “Mahkemece ihyasi istenen şirketin tasfiye dışında kalmış taşınmazlarının mevcut olduğu, dolayısıyla tasfiyenin henüz sonuçlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile——- sicil numarasında kayıtlı ——-ihyasına, yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmiştir. Kararın davalı vekilini temyiz ettiğini, Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesine uygun şekilde sicilden re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkin olduğunu, şirketin terkin işlemlerinde yasaya bir aykırılık saptanmadığını ve esasen talebin tasfiye amaçlı da bulunmasına göre, mahkemece şirketin tasfiye amacıyla sınırlı olarak ihyasına karar verilmesi ve 6102 sayılı kanunun 547/2. maddesi uyarınca şirkete tasfiye memuru atanması gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirdiğini, ——–sayılı ilâmın “Somut olayda, şirketin 07.07.2014 tarihinde kaydının silindiğini, şirket ortağı tarafından beş yıllık yasal süre geçtikten sonra 25.11.2019 tarihinde ihya talep edildiğinin açık olduğunu, ancak, yasal düzenlemeye göre on yıllık sürenin dolmaması nedeniyle şirkete ait aracın Hazineye intikal etmesi koşulunun gerçekleşmediğini, bu durumda, şirketin ortada tasfiyesi gerekli bir mal varlığı bulunduğundan yasa koyucunun amacı doğrultusunda uyuşmazlığın çözülmesi gerektiğini, bu açıklamalara göre, somut olaydaki uyuşmazlık yönünden bir kanun boşluğunun bulunduğunun ve bu boşluğun, TMK’nın 1. maddesiyle hakime verilen yetki kapsamında doldurulması gerektiğini, kanun boşluğunun doldurulmasında, TTK’nın geçici maddesine yansıyan kanun koyucunun iadesinin esas alınması uygun olacağını, kanun koyucu, mevcut düzenlemeyle, terkin edilen şirketlerin ortaya çıkacak mal varlıklarının on yıl sonra Hazineye intikal edeceğini kabul ettiğine göre, bu süre dolmadıkça, şirket ortaklarının bu mal varlığı üzerindeki haklarının devam ettiğini kabul etmiş durumda olduğunu, ortada bir mal varlığı bulunduğuna göre, bu mal varlığının tasfiyesi için şirketin ihyasına karar vermekten başka çözüm bulunamadığını, aksinin kabulünü, yasanın düzenlediği on yıllık sürenin anlamsız hale gelmesi sonucunu doğurduğunu, bu açıklamanın bir sonucu olarak, mal varlığının hazineye intikal süresi olan on yıllık süre doluncaya kadar ortaya çıkacak mal varlığının tasfiyesi amacıyla ihya talebinde bulunulabileceği sonucuna varıldığını, davalı——- sicil müdürlüğünün yasal hasım konumunda bulunduğunu ve kanuni görevini yapan davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını, ——- sayılı ilâmı. ”Bu kapsamda belirtmek gerekir ki, re’sen terkin prosedürü diğer bir ifadeyle, TTK Geçici 7. maddede kapsam dâhilindeki şirketlerin tasfiye edilmemiş olması, malvarlığının bulunması durumlarında ticaret sicilinden terkin edilmeyeceklerine dair bir düzenleme bulunmamaktadır (nitekim TTK Geçici 7. madde fıkra 1’de, kapsamda dâhilindeki şirketlerin terkini ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın yapılacağı düzenlenmiştir.), gerek re’sen terkin işlemlerinin Kanuna uygun olması gerekse de Geçici madde 7/2’ye aykırı bir durum da bulunmadığını, müvekkilin müdürlük aleyhine isnat edilebilecek bir kusur ve sorumluluk bulunmadığı gibi müvekkilin müdürlüğün davanın açılmasına sebep olduğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkilin Sicili Müdürlüğüne, dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, re’sen terkin sürecinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 7’nci maddesi ve “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” kapsamında, Ticaret Siciline kayıtlı şirketler bakımından belirli kriterlerin varlığı hâlinde uygulanan bir süreç olduğunu, belirtilen gerekçelere dayanılarak bu kapsamda tesis edilmiş olan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, bu nedenle davanın açılmasında herhangi bir kusuru bulunmayan müvekkilin, “yargılama giderleri”nden sorumlu tutulamadığını, davanın açılmasına sebebiyet vermeyip de davanın niteliği gereği “Yasal hasım” konumunda bulunan müvekkillerinin aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, arz ve izah edilen nedenlerle; müvekkilin müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Taraf delilleri toplanmış ve gerekli incelemeler yapılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, ticaret sicilinden TTK’nın geçici 7. maddesine göre terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan limited şirketin ihyası istemine ilişkindir.—– gelen cevap yazısında; ——-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. Maddesine göre 18/02/2015 tarihinde resen terkin edilmiştir.Dava konusu şirketin TTK. Geçici 7. maddesi uyarınca resen terkin işleminden itibaren 5 yıl geçmiş ise de ——. Hukuk Dairesinin içtihatlarında belirtildiği üzere yasada belirtilen usule uygun gerekli tebliğ ve ilan işlemleri yapıldıktan sonra şirket yetkilileri tarafından tebliğ ve ilanda belirtilen işlemler yapılmadığı takdirde şirketin resen terkin edilerek tescil ve ilan edilmesi gerektiği, şayet şirket hakkında herhangi bir dava veya icra takibi var ise ya da tebliğ ve ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamış ise şirketin ticaret sicil kaydının silinmesinin TTK. Geçici 7.maddesine aykırı olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre söz konusu olmayacağı, şirket adına kayıtlı araçlar bulunurken tasfiyesine karar verilerek dava konusu şirketin resen terkin edildiği anlaşıldığından bu durumda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmasının söz konusu olmadığı, dava konusu şirket adına kayıtlı ——- plakalı araçlar için servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılması ile şirketin kamu borçları ve özel borçlarının ödenmesi ile bu işlemleri bir avukat/vekil aracılığıyla sürdürülebilmesi için vekaletname düzenlenmesi ile sınırlı olmak üzere Ticaret Siciline yeniden tescili suretiyle ihyasına, zorunlu nedenlerden dolayı açılan ihya davalarında yasal hasım konumunda olan ticaret sicil müdürlüğünün yargılama giderlerinden (davada yapılan giderler, vekalet ücreti, yargılama harçları, HMK.m.323) sorumlu tutulamayacağı, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden resen terkin edilen şirketin ihyası için yasal koşulların oluştuğu, davacı tarafın ihya talep etmekte hukuken korunmaya değer haklı menfaatinin bulunduğu anlaşıldığından davacının davalı —— sicil müdürlüğü aleyhine açtığı davanın kabulüne, dava konusu şirketin ——– plakalı araçlar için servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılması ile şirketin kamu borçları ve özel borçlarının ödenmesi ile bu işlemleri bir avukat/vekil aracılığıyla sürdürülebilmesi için vekaletname düzenlenmesi ile sınırlı olmak üzere ihyasına ve ticaret siciline tesciline, şirket adına kayıtlı araçların satışı konusunda şirketi temsil etmek üzere son müdür ——–şirkete tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
—— sicil numarasıyla kayıtlı iken resen terkin edilerek ticaret sicil kaydı terkin edilmiş olan —— plakalı araçlar için servis plakalarının alınarak araçların satışının yapılması ile şirketin kamu borçları ve özel borçlarının ödenmesi ile bu işlemleri bir avukat/vekil aracılığıyla sürdürülebilmesi için vekaletname düzenlenmesi ile sınırlı olmak üzere, Ticaret Siciline yeniden tescili suretiyle ihyasına,
2-Kararın—– tescil ve ilanına, ilan işlemlerinin davacı tarafından yapılmasına,
3-Davacı müdür ——– şirkete ek tasfiye memuru atanmasına, tasfiye memurunun resen terkin edilen şirketin müdürü olduğu anlaşıldığından ücret takdirine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 179,90 TL karar harcının davacı tarafından yatırılan peşin harç olan 80,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20 TL’‬nin davacı taraftan alınarak Hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı yasal hasım olduğundan aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde re’sen yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde——-Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.