Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/894 E. 2022/844 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

ESAS NO:2022/894 Esas
KARAR NO:2022/844

DAVA:Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07.11.2022
KARAR TARİHİ:09.11.2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
İddia: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava dışı 3.şahıs durumunda bulunan —- davalı bankanın kredili müşterisi olduğunu, müvekkillerinin de söz konusu şirkete kullandırılacak krediler karşılığında adlarına kayıtlı taşınmazlar ipotek verilen kişiler olduklarını, müvekkiller adına davalı banka tarafından dava dışı 3. şahıs durumundaki şirkete kullandırılacak krediler karşılığında verdiği ipoteklerin ise; — numaralı bağımsız bölüm üzerinde tesis edilen 14/03/2014 tarih ve — yevmiye nolu 500.000,00 TL bedelli üst limit/teminat ipoteği ile;—- numaralı bağımsız bölüm üzerinde tesis edilen 09/01/2014 tarih ve— yevmiye nolu 500.000,00 TL bedelli üst limit/ teminat ipoteği olduğunu, davalı bankanın, kullandırılan kredilerin söz konusu borçlu şirket tarafından geri ödenmemesi üzerine kredi hesaplarını kat ettiğini ve müvekkilleri hakkında—- Esas sayılı dosyasıyla 1.860.000,00 TL bedel üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlattığını ve müvekkillerine bu dosyadan icra emrinin 26.04.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak müvekkillerinin davalı bankaya—- kullandırılan kredilerden dolayı herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkillerinden —-dava konusu taşınmazların her ikisi de kendi adına kayıtlı olduğu dönemde kardeşi olan—- adına kayıtlı taşınmazların ipotek verilmesi için vekaletname verdiğini, uzun zamandır yurt dışında yaşayan müvekkilinin vekaletnameleri verdikten sonra yurt dışına çıktığını ve iki yıla yakın süre yurda hiç giriş-çıkış yapmadığını, daha sonra — gelen müvekkilinin, adına kayıtlı olan taşınmazlardan — numaralı bağımsız bölüm numaralı taşınmazı diğer müvekkili —-satmak için tapuya gittiğini ve adına kayıtlı olan iki taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini öğrendiğini, adına kayıtlı olan taşınmazlarla ilgili olarak ipotek borçlusu olduğunu öğrenen müvekkilinin bu ipoteklerin verdiği vekaletnameye istinaden kardeşi —tarafından ipotek ettirildiğini sandığını ve bu sebeple usulüne uygun olarak tesis edildiğini düşündüğü ipotekler sebebiyle tapu dairesine herhangi bir itirazda bulunmadığını, aradan geçen süre zarfında davalı bankanın kredi ödemelerinin yapılmaması üzerine icra takibine giriştiğini, müvekkili —-mevcut icra takiplerine yaptığı itiraz ve takip dosyasını incelemesi neticesinde ipoteğin vekaleten değil kendisi tarafından asaleten verildiğini öğrendiğini, ancak müvekkilinin hiç bir zaman adlarına kayıtlı taşınmazların ipotek tesisi için tapu dairesine gitmediğini, bu sebeple anılan ipoteklerdeki müvekkili adına atılan imzaların sahte olması veya vekaleten tesis edilmesine rağmen ipotek senetlerinin sanki asıl imza etmiş gibi yanlış düzenlenmiş olması ihtimali bulunduğunu, ipotek senetlerinin asıllarının celbi ile imza karşılaştırması yapılması haline durumun tespit edilebileceğini, anılan imzalar müvekkili —– ait olsa veyahut müvekkilinin verdiği vekaletnamelere istinaden vekil kıldığı kişiler tarafından tesis edilmiş olsa dahi müvekkilinin davalı olan bankaya vermiş olduğu ipotekler sebebiyle bir sorumluluğu kalmadığını ve ipoteklerin fekki gerektiğini, davalı bankanın, söz konusu şirkete kredi kullandırırken şirkete ait taşınmazlar üzerinde de ipotek tesis ettiğini ancak kredi hesapları kat edilerek icra takibine girişilmeden öncesinde müvekkillerinin izni ve yazılı onayı olmaksızın asıl borçlu şirkete ait taşınmazların üzerindeki ipoteklerin kaldırıldığını, dava dışı 3.şahıs konumunda bulunan —- davalı bankadan kullandığı krediler karşılığında, şirket adına kayıtlı bulunan; —-nolu bağımsız bölümlerin de söz konusu şirkete kullandırılacak krediler karşılığında ipotek altına alındığını, söz konusu taşınmazlar üzerinde tesis edilen ipoteğin— 20.11.2013 tarih ve—- yevmiye nolu ipoteği olduğunu, yani kredilerin kullandırıldığı esnada kredi borçlusu şirkete ait ait — adet taşınmaz da davalı banka tarafından ipotek altına alındığını, müvekkillerinin de ileride kredilerin ödenmemesi ihtimaline karşılık yapmak zorunda kalacakları ödeme nispetinde kendilerinden önce verilen bu ipotekler üzerinden kredi borçlusu şirkete rücu edebileceklerine güvenerek kendi ipoteklerini verdiklerinin kabulünün ortada olduğunu, ancak davalı bankanın hukuka aykırı bir şekilde bu taşınmazların —- tanesinin üzerindeki ipotekleri müvekkillerinin rızası ve yazılı izni olmaksızın fek ettiğini ve müvekkillerinin sorumluluğunu ve olası neticelerini ağırlaştırdığını, anılan ipoteklerin davalı banka tarafından 20.10.2014 ve 29.04.2015 tarihlerinde kaldırıldığını ve bu taşınmazların —– tarafından başkalarına satıldığını, Borçlar Kanunu 592. maddesinin 1. fıkrası uyarınca alacaklı kefilin sorumluluğunun artmasına sebebiyet verecek şekilde mevcut alacağını güvence altına almak için ortaya konulan bir teminatı ortadan kaldırırsa, bu durumda kefilin sorumluluğunu da ortadan kaldırılan güvence oranında azalacağını, asıl borçlu şirkete ait—- adet taşınmaz üzerindeki ipotekleri müvekkilinin rızası ve yazılı onayı olmaksızın kaldıran ve başkalarının satışının önünü açarak müvekkillerinin kredi borçlusuna rücu etmesi imkanını zorlaştıran bankanın sorumlu olduğunu ve müvekkillerinin bu sebeplerle borçtan kurtulduklarını, gelinen noktada kredi borcunun mevcut teminatların çok üstüne çıktığını, müvekkillerinin borcu ödemesi halinde ödedikleri nispette rücu edebilecekleri hiç bir taşınmaz kalmadığını iddia ederek, öncelikle tensip ile ile birlikte; sahtecilik iddialarına binaen; —- müzekkere yazılarak; —numaralı bağımsız bölüm, —-numaralı bağımsız bölüm numaralı taşınmazlar üzerinde tesis edilen ipoteklere ait ipotek senetlerinin asıllarının celbine, davalı bankanın kredi borçlusu şirkete ait taşınmazlar üzerindeki mevcut ipotekleri müvekkillerimizin rızası ve onayı olmaksızın fek ettiği iddiamıza esas olmak üzere—-nolu bağımsız bölümler üzerindeki ipoteklerin kaldırılıp kaldırılmadığının, kaldırılmış ise kaldırıldığına dair bilgi ve belgelerin istenilmesine; yapılacak yargılama neticesinde elde edilecek sonuca göre haklı davalarının kabulü ile müvekkili — numaralı bağımsız bölüm üzerinde tesis edilen 14.03.2014 tarih ve—– yevmiye nolu 500.000,00 TL bedelli üst limit/ teminat ipotek nedeniyle; ağır kusuruyla borçlu şirkete ait ipotekli güvenceleri elinden çıkaran davalı bankaya karşı sorumlu/ borçlu olmadığının tespiti ile söz konusu ipoteğin fekkine; müvekkili —-numaralı bağımsız bölüm üzerinde tesis edilen 09.01.2014 tarih ve—-yevmiye nolu 500.000,00 TL bedelli üst limit/ teminat ipotek nedeniyle ağır kusuruyla borçlu şirkete ait ipotekli güvenceleri elinden çıkaran davalı bankaya karşı sorumlu/ borçlu olmadığının tespiti ile söz konusu ipoteğin fekkine, basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğü altında bulunmasına rağmen kötü niyetli olarak hareket ederek icra takibine girişen davalı bankanın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ VE SONUÇ:
Dava, davalı banka tarafından kullandırılan kredilere istinaden davacıların davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespiti ile davacıların maliki bulunduğu taşınmazlar üzerine konulan ipoteklerin fekki ve kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı banka ile dava dışı —-arasında düzenlenen kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan krediler nedeniyle müvekkillerinin maliki bulunduğu taşınmazlar üzerinde ipotekler bulunduğunu, ilgili ipoteklerin başlatılan icra takibi sonrasında öğrenildiğini, ancak müvekkillerinin hiç bir zaman taşınmazların ipotek tesisi için tapu dairesine gitmediğini, ipoteklerdeki imzaların sahte olma olasılığının yüksek olduğunu, davalı bankanın söz konusu şirkete kredi kullandırırken şirkete ait taşınmazlar üzerinde tesis etmiş olduğu ipotekleri müvekkillerinin rızası ve onayı olmaksızın fek ettiğini, böylece müvekkillerinin sorumluluğunun ve olası neticelerinin ağırlaştırdığını, bir an için ipoteklerin müvekkilleri tarafından tesis edilmiş olduğu düşünülse dahi şirket adına kayıtlı taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin davalı tarafından fek edilmiş olması nedeniyle müvekkillerinin davalı olan bankaya vermiş olduğu ipotekler sebebiyle bir sorumluluğu kalmadığını ve ipoteklerin fekki gerektiğini beyanla, müvekkillerinin davalı bankaya karşı borçlu olmadıklarının tespiti ile müvekkilleri adına kayıtlı taşınmazla üzerindeki ipoteklerin fekkine, basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğü altında bulunmasına rağmen kötü niyetli olarak hareket ederek icra takibine girişen davalı bankanın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının— tarafından belirlenebileceği düzenlenmiştir.
Bu kapsamda —25.11.2021 tarih ve 1232 Karar sayılı kararı ile;
“1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. Maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. Maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, —Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere; —On veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde — numaralı—-asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına” ve “15.12.2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de iş verilmeye devam edilmesine” karar verilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden kaynaklanmakta olup, 15.12.2021 tarihinden itibaren gelen ve ticaret mahkemesinin görev alanına giren işlere bakma görevi yüksek — anılan kararı ile — Asliye Ticaret Mahkemelerine verildiğinden davaya bakma görevi anılan Mahkemelere aittir.Bu nedenle işbu dosyanın —-Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na iadesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıdaki açıklamalar ışığında;
1-İş bu dava dosyasının talebe bakmakla görevli —Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmek üzere —Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
2-Mahkememiz Esas kaydının bu şekilde kapatılmasına,
3-Yargılama giderlerinin ilgili mahkemece hükme bağlanmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.