Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/735 E. 2023/380 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/736 Esas
KARAR NO : 2023/374

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2022
KARAR TARİHİ : 04/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: —- plakalı araç ile müvekkiline ait —– plakalı araç arasında 08/09/2020 tarihli trafik kazasında müvekkilinin aracının hasar sonucu değer kaybına uğradığını, kazada—–plaka nolu araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğunu, müvekkilinin 10/09/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarına rağmen davalının ödeme yapmadığını, bunun üzerine 02/04/2021 tarih —– sayılı dosyası ile hasar tazminatı talep edildiğini, dosya 12/09/2021 tarih —– numarasıyla karar verildiğini, akabinde —–tarafından karara itiraz edildiğini, itiraz neticesinde —–karar numaralı kesin karar ile davalı —– sigortanın sorumluluğuna karşı hüküm kurulduğunu, müvekkilinin borcunu tahsil etmek amacıyla 10/09/2020 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 20/12/2021 tarihinde icar kanalı ile tahsil edebildiğini, ilgili yargıtay kararlarında ayrıntılı anlatıldığı üzere ülkedeki enflasyon alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınmasını, munzam zararın hesaplanması için dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi gerektiğini iddia ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davacının sigorta şirketine belirtilen evraklar ile müracaat etmediğini, dava konusu talebin belirsiz alacak olarak ileri sürülmesinin imkanının bulunmadığını, delillerin taraflarına tebliğini, dava konusu 08.09,2020 tarihli kazaya karıştığı belirtilen —–plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin sigorta tahkim komisyonu uyuşmazlık hakem heyeti yargılaması neticesinde yapmış olduğu ödemeler dolayısıyla munzam zararın söz konusu olmadığını, bakiye tazminat borcunun kalmadığını, tahkim yargılaması neticesinde yapılan ödemelerin amir genel mevzuata uygun olarak hesaplandığını ve bakiye tazminatı ve munzam zararın söz konusu olmadığını, munzam zararın hükmedilebilmesi için davacının zararını somut olarak kanıtlaması gerektiğini, aracın ağır hasar halinin olup olmadığının tespit edilmesini, aracın ağır hasar kaydı bulunması halinde değe kaybı talebinin reddedildiğini, —– plaka nolu aracın daha önce hasara uğrayıp uğramadığının tespit edilmesi gerektiğini, değer kaybı talebinin teminat dışı kaldığı hallerin mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiğini, bu hallerin mevcut olması halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, tahkim yargılaması neticesinde hükmün kesinlik kazandığını, mevzuata uygun ödemenin vaktinde gerçekleştiğini savunarak; Tahkim Yargılaması İtiraz Hakem Heyeti Kararı neticesinde yapılan ödemeler nedeniyle haksız davanın reddini, davanın usulden reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE :
—– Vergi Dairesi Başkanlığı, Sigorta Bilgi Ve Gözetim Merkezi Müdürlüğü, —— Başkanlığı, —– Kurumu, —– Başkanlığı, —- Tahkim Komisyonu, —– Noterler Birliği Başkanlığı’na müzekkere yazıldığı anlaşıldı.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, davacıya ait —– plakalı araç ile davalının ZMM sigortacısı olduğu —– plakalı aracın 08/09/2020 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle oluşan ve Sigorta Tahkim Komisyonu’nun —–başvuru tarihli ve sayılı ve 12/09/2021 —–Karar tarihli ve sayılı dosyasına konu olup, bu dosyada kesin hüküm ile tespit edilen alacağın davalı tarafından temerrüte düşülmesinden sonra ödenmesi nedeniyle davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükümleri uyarınca açtığı aşkın zararın tazminine ilişkin tazminat davasıdır.Her ne kadar davacı tarafça 12/01/2023 tarihli celsede ıslah için süre talep edilmiş ve mahkememize bu yönde süre verilmiş ise de davacının ara karar gereğince sunulan dilekçesinin ıslah dilekçesi niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi uyarınca “(1)Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. (2)Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.”2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.”2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.”6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca “(1)Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. (…)”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca “(1)Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. (…)”6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca “(1)Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. (…)”Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin —- Esas ve——Karar sayılı ilamında “Türk Borçlar Kanunu’nun 105. maddesine göre alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle mükelleftir. Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm, kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. İkinci bölüm, temerrüt faizini aşan (munzam) zarara ilişkin olup; temerrüt faizini aşan bir zararı olduğunu iddia eden, bu iddiasını somut delillerle ispat etmek zorundadır. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira davacı, para alacağını zamanında alması halinde bu parayı ne şekilde kullanacağını ispatlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu da ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve ispatlandığı anlamına gelmez. Davacı tarafından ispatlanması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin; alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını veya alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi, yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde geçekleşen kur farkı sebebiyle daha yüksek miktardan ödemek zorunda kalmayacağı gibi olguları kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. İstikrar bulmuş Yargıtay uygulamasına göre, davacı faizi aşan (munzam) zararını yukarıda açıklanan şekilde ispat etmeden bu yöndeki talebin kabul edilmesi mümkün değildir” şeklinde içtihat geliştirildiği görülmüştür (aynı yönde emsal Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin—– Esas ve —- Karar; —–Bölge Adliye Mahkemesi —-. Hukuk Dairesi’nin —-Esas ve —–Karar; —- Bölge Adliyesi —-. Hukuk Dairesi’nin —–Esas ve—– Karar, —–Bölge Adliye Mahkemesi —–. Hukuk Dairesi’nin—– Esas ve —— Karar).Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın davacıya ait —– plakalı araç ile davalının ZMM sigortacısı olduğu —-plakalı aracın 08/09/2020 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle oluşan ve Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 02/04/2021 —–başvuru tarihli ve sayılı ve 12/09/2021 – —– Karar tarihli ve sayılı dosyasına konu olup, bu dosyada kesin hüküm ile tespit edilen alacağın davalı tarafından temerrüte düşülmesinden sonra ödenmesi nedeniyle davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükümleri uyarınca açtığı aşkın zararın tazminine ilişkin tazminat davası olduğu, davacının aşkın zarar nedeniyle tazminat talebini sırf temerrütün gerçekleşmesinden sonra ödeme tarihine kadar olan müddette enflasyon oranının temerrüt faiz oranından fazla olması olgusuna dayandırdığı, talebin spekülatif olduğu, bunun dışında davalının temerrütü nedeniyle somut bir şekilde zarara uğrandığına dair herhangi bir iddia ileri sürülmediği, yukarıda atıf yapılan yargı içtihatları da dikkate alındığında ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. (yeni madde 122) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermeyeceği, tüm bunlara ek olarak somut olayda davacının davalıya karşı aşkın zararına dayanak alacağın trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi zararın sorumluluk sigortacısından tahsiline ilişkin olduğu, bu zararın haksız fiil temelli olduğu, her ne kadar davalı sigortacının temerrütü yukarıda atıf yapılan KTK 97 ve 99. maddeler uyarınca kanunen gerçekleşse de, davalının kanunen temerrüte düştüğü tarihte alacağın varlığı ve miktarının belirlenebilir olmadığı, davalının kanunen temerrüte düştüğü tarihte alacağın var olup olmadığı ve varsa hangi miktar için temerrüte düştüğünü dahi bilmesine imkan bulunmadığı, zira belirtildiği gibi alacağın dayanağının haksız fiil olduğu, haksız fiilde failin (dolayısıyla somut olayda davalı sigortacının) sorumlu olduğunun kabul edilebilmesi için kusurlu olması gerektiği yine bu kabul edilse bile yukarıda atıf yapılan yasa hükmü uyarınca tazminatın kapsamı ve ödeme biçiminin durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığı göz önünde bulundurularak “hakim” tarafından belirlenebileceği, dolayısıyla kusurun varlığının ve ağırlığının tespiti ve kusurun ağırlığına bağlı olarak tazminatın kapsamının tespiti hususlarının yargısal faaliyet olduğu, somut olayda belirtildiği gibi davalı kanunen temerrüte düşmüş olsa da, temerrüt tarihinde alacağın varlığı ve miktarı hususunda yargısal bir tespit bulunmadığı, bu işlemin Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 02/04/2021 —— başvuru tarihli ve sayılı ve 12/09/2021—– Karar tarihli ve sayılı hükmü ile yapıldığı ve bu hüküm ile alacak tespit edildikten kısa bir süre sonra (birkaç gün içinde) borcun davalı tarafından davacıya ödendiği, bu sebeple bu arada gerçekleşen süre içerisinde davalının (yukarıda açıklanan gerekçelerle de) aşkın zararının bulunduğunun kabul edilemeyeceği kanaatine varılmış, tüm bu gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 23,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
6-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (500,00 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 uyarınca hesaplanan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilmesi gereken 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.