Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/630 E. 2023/1023 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/630
KARAR NO : 2023/1023

DAVA : Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/08/2022
KARAR TARİHİ : 22/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil, 20.11.2019 tarihinde davalı şirket nezdinde “İnsan Kaynakları ve Kurumsal Operasyon Müdürlüğünde Müdür” olarak çalışmaya başlamıştır. Müvekkilin bu çalışmasını iş akdinin geçersiz ve haksız yere feshedildiği 18.08.2021 tarihine karar sürdürdüğünü, müvekkilin davalı nezdinde 15.06.2020 – 18.08.2021 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını, Dava dilekçe ekindeki ticaret sicil kayıtlarından da müvekkilin davalı şirket nezdinde yönetim kurulu üyeliği yapmış olduğunun anlaşılacağını, davalı şirket tarafından yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı, müvekkile ödendiği, Müvekkilimin hatırladığı kadarıyla 2020 yılı her ay için 6.860,00 TL, 2021 yılı her ay için 7.750,00 TL yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı bedellerinin müvekkile verildiğini, Müvekkili davalı nezdinde çalışır iken, çalıştığı müdürlüğünün lağvedilmesinden kaynaklı şeflik pozisyonuna düşürülmesi yönünde iş sözleşmesinde değişiklik yapılması istenildiğini, müvekkili kabul etmeyince iş akdi haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak feshedildiğini, bu konuyla alakalı —– İş Mahkemesi —– Esas —- Karar sayılı dosyasından karar verilmiş ve iş akdi feshinin geçersizliğine, müvekkilimin işe iadesine karar verildiğini, bu mahkeme dosyasından karar verilmiş ancak mahkeme ilamı henüz kesinleşmediğini, bu süreçten bahsedilmesinin sebebi ise, müvekkilimin iş akdinin sonlandırılmasından yaklaşık 10- 15 gün öncesinde davalı taraf yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklanan huzur hakkından feragat edilmesi yönünde müvekkilime baskı yaparak elinden feragat dilekçesi aldığını, bu feragat dilekçesi müvekkilimin gerçek iradesini yansıtan bir feragat beyanı olmadığı, müvekkilin iradesinin fesada uğradığını, diğer taraftan bakıldığında müvekkilimin belirtilen rakamları almaması da hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, belirtilen rakamlar ciddi miktarlar olup çoğu kişi için vazgeçilmesi mümkün olan bedeller olmadığını, Müvekkilin yönetim kurulu üyeliğinin sorumluluğunu aldığını ve sorumluluğunun karşılığından biri olan huzur hakkının kendisine verilmediğini, davayı açmadan önce zorunlu dava şartı olan arabuluculuk başvurusu yapıldığını, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığını, arz ve izah edilen sebeplerle işbu davayı açma gereğinin hasıl olduğunu, arz ve izah edilen nedenlerle resen göz önüne alınacak olan hususlara binaen, fazlaya ilişkin tüm dava, talep ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla; dava dilekçesinin kabulü ile davacı müvekkilin davalı şirket nezdindeki yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklı huzur hakkı istemlerinin şimdilik 30.000,00 TL’lik kısmının arabuluculuk tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkile verilmesine, her türlü yargılama gideri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının irade sakatlığı iddiasını kabul etmemekle, türk borçlar kanununda belirtilen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde de ileri sürülmemesi sebebiyle usulden reddi gerektiğini, zira; davacı yönetim kuruluna seçildiği dönem kendisinden sadır olan ıslak imzalı feragat dilekçesi var olduğundan haksız ve mesnedsiz iddialarına itibar edilmeyerek davanının hak düşürücü süre sebebiyle reddedilmesi kanaatinde olduğunu, amir hükümde de belirtildiği gibi, 1 yıllık bir süre olmakla ,davacının yönetim kuruluna seçilme aşamasında feragat dilekçesi verdiğinden 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, bu sebeple davanın usulden reddi gerektiğini, hukuki yarar yoksunluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, davacının yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesi ile bu görevine ilişkin tahakkuk edecek huzur hakkıyla alakalı kendi özgür ve hür iradesiyle vermiş olduğu feragat dilekçesinin var olması sebebiyle davacı taraf iş bu dava konusu talebinde haksız ve kötü niyetli olduğu için davanın hukuki yarar yoksunluğu sebebiyle ret edilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının mevcut olduğunu, Davayı ve alacağın varlığını kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının zamanaşımına uğradığını taleplerinin reddi gerektiğini, davacının özgür iradesiyle huzur hakkından feragat etmiş olmasına rağmen huzurdaki davayı ikame etmesi medeni yargılama hukukumuzun temelini oluşturan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, haksız ve mesnetsiz, kötüniyetle ikame edilmiş olan huzurdaki davanın reddi hukuk ve hakkaniyetin gereği olduğunu, Davacı, Müvekkil Şirkette 20.11.2019 tarihinde “İnsan Kaynakları ve Kurumsal Operasyon Müdürlüğünde Müdür” unvanıyla çalışmaya başladığını ve 18.08.2021 tarihinde 4857 Sayılı Kanun iş sözleşmesinin feshedildiğini, davacının, müvekkil şirkette çalıştığı dönemde müvekkilleri arasında bulunan belirsiz süreli iş sözleşmesine aykırı olarak; müvekkil şirkete bildirmeden —– Şirketinde müdür ve ortak olarak görev yaptığını, bu hususun davacının dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini göstermekte olup hukuk düzeninin bu durumu korumayacağının açık olduğunu, davacının iş akdi feshedildikten sonra e-mail üzerinden davacının müvekkil şirket ile iş ilişkisi devam ettiği esnada —– Limited Şirketi’nde ortaklık ve müdürlük görevlerinde bulunduğu tespit edildiğini, davacı ile müvekkil şirket arasında buulunan—–İş mahkemesi —–Esas ve—– Karar sayılı işe iade davası istinaf incelemesinde olduğunu, henüz kesinleşmediğini, bahse konu davada bilirkişi heyet raporu eksik inceleme neticesinde hukuka aykırı olarak oluşturulduğunu, kararın da işbu eksik rapor doğrultusunda verilmiştir. kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılma ihtimali kuvvetle muhtemel olmakla yerel mahkeme kararına itibar edilmemesini, bahse konu dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını arz ve talep ettiklerini, davacı tarafından işe iade için ikame edilen —–.İş Mahkemesi —–. Dosyası gerekçeli kararı özetle; “Feshin geçersizliğine ve davacının davalı —— ait işyerinde ki işine iadesine, davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde ise başlatmaması haline ödenmesi gereken 4 aylık tazminat miktarının brüt 72.688,00-TL olarak belirlenmesine,” şeklinde olup iş bu karar hukuka ve mevzuata aykırı olarak verilmiş olup istinaf incelemesi neticesinde işbu hukuka aykırı kararın kaldırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, zira; bilirkişi heyeti raporunun bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen bilirkişilerce gereğinin usulüne uygun bir biçimde yerine getirilmeyip e-posta yoluyla belgeler istenilerek dönüş yapılmadığından bahisle yokluğumuzda bilirkişi raporu tanzim edilmiş gıyabımızda raporun düzenlenmesi ayrıca delil listemizde davacının müvekkil şirket bünyesinde çalıştığı süreyle eş zamanlı olarak—– Şirketinde müdür ve ortak sıfatını haiz olmasının taraflar arasında var olan belirsiz süreli iş sözleşmesine aykırı olduğu itirazlarımıza rağmen Yerel Mahkemece bu durumun araştırılmayarak eksik inceleme sonrası; gerekçeli kararda her iki husustan bahsedilmeden usul ve mevzuata aykırı bir biçimde hüküm kurulduğunu, arz ve izah edilen ve mahkememizce resen nazara alınacak nedenlerle, hukuka, hakkaniyete aykırı olarak ikame edilmiş huzurdaki davanın usulden reddini, sayın mahkeme esasa girecekse,—–.İş Mahkemesi —– Esas dosyasının huzurdaki dava bakımından bekletici mesele yapılması sonrası davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Dosyanın nitelikli hesaplamalar uzmanı ve mali müşavirlere tevdi ile tarafların iddia ve savunmaları varsa davacının talep edebileceği huzur hakkı miktarının hesaplanmasının istenilmesine karar verilmiştir. Bilirkişiler ——28/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacının 20.11.2019 tarihinden 18.08.2021 tarihine kadar davalı şirkette çalıştığı, 15.06.2020 şirkette Yönetim Kurulu Üyesi olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin Yönetim Kurulu Üyelerine 2020 yılı 17.03.2020 tarihinden itibaren aylık net 6.860 TL, 2021 yılı için 29.04.2021 tarihinden itibaren aylık net 7.750 TL huzur hakkı ödenmesi yönünde kararlarının bulunduğu görüldüğünü, şirket ortakları, şirket müdürleri ve yönetim kurulu üyelerinin kanunlar açısından belirli sorumluluk ve yükümlülükleri bulunduğu, bu kişilerin aldıkları bu sorumluluk ve yükümlülükler nedeni ile karşı karşıya kaldıkları riskleri azaltmak amacı ile belirlenen maddi karşılığa huzur hakkı denildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 61’inci maddesine göre huzur haklarının ücret olarak nitelendirilmekte ve stopaj yoluyla vergilendirilmektedir ancak—– mevzuatına göre ise, huzur hakkı adı altında yapılan ödemelerin prime tabii olup olmadığı hususu sigortalıların statüsüne göre belirlenecek olduğu kişiler, huzur hakkı ödenen veya ödenecek yerde 5510 sayılı Kanunun 4-1/a maddesi kapsamında hizmet akdine bağlı olarak çalışıyorlarsa, bu kişilere yapılan huzur hakkı ödemelerinin sigorta primine tabi tutulması gerektiği, anılan kişilerin hizmet akdine bağlı olarak çalışmıyorlarsa yani 4-1/b kapsamında iseler huzur hakkı adı altında yapılan ödemelerden sigorta primi kesilmeyeceği, Anonim şirketlerde; somut olayda davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olan davacının 5510 sayılı Kanunun 4-V/a maddesi kapsamında yani hizmet akdine bağlı olarak, yönetim kurulu üyesi olduğu şirkette çalıştığı, bu nedenle davacıya yapılan huzur hakkı ödemelerinin sigorta primine tabi tutulması gerektiği ancak davacının bila tarihli feragat dilekçesi ile huzur hakkı alacağından feragat ettiğine dair davalı şirkete dilekçe sunduğu, TTK’da şirket yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkı ücreti 394.maddede düzenlendiği, Yönetim kurulu üyelerinin mali hakları madde 394- Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği, şirket idaresini yönetim kurulu vasıtası ile yöneten anonim şirketlerden, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı mali haklarından en önemlisi ücrettir. Ücret, üyelere hizmet, sorumluluk ve başarılarına karşılık verilen, günlük, aylık ve yıllık gibi bir zaman ölçüsüne göre hesap ve tespit edilen bir miktar olabileceği gibi, ikramiye kazanç payına katılma şeklinde de tespit edilebileceği, bu üyelere sağlanan mali haklardan birisi ise huzur hakkıdır. Huzur hakkı, yönetim kurulu üyelerine sağlanan, toplantılara katılım sağlarken harcadıkları zaman neticesinde bir anlamda temsil karşılığı, öte yandan da toplantıların düzenli icrası adına teşvik niteliğinde bir ücret olduğu, huzur hakkı şirket esas sözleşmesinde veya usulüne uygun yapılan genel kurul kararıyla belirlendiği, Şirket genel kurulu, yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkına karar verilmesi adına yetkili kılınmış organ olduğu, TTK’nın 408/(b) maddesinde Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleriyle, huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları ibaresi uyarınca yönetim kurulu üyeleri seçiminde ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkı tespitinde genel kurul yetkilendirildiğini, genel kurulun yetkisi, çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, devredilemez nitelikte olduğunu, Genel kurul toplantısında alınan huzur hakkı kararı, şirket karar defterlerine işlenerek şirket ortakları tarafından imzalanarak geçerlilik kazandığı, mahkememize konu somut uyuşmazlıkta, davacı taraf yönetim kurulu üyeliğinin başladığı 15/06/2020 tarihi ile yönetim kurulu üyeliğinin sonlandırıldığı 18/08/2021 tarihleri arasındaki ödenmeyen huzur hakkı alacağını talep etmiş, davalı yan ise davacının, genel kurul kararıyla ödeneceği kararlaştırılan huzur hakkı alacağından kendi hür iradesiyle feragat ettiğini, buna ilişkin şirkete yazılı olarak feragat dilekçesi verdiğini beyan ederek huzur hakkı alacağının oluşmadığını iddia ettiği, Feragat, hakkından kendi isteğiyle vazgeçme anlamına geldiği, mahkeme dosyasında yer alan ve davacının imzasını taşıyan bila tarihli belge incelendiğinde davacının, yönetim kurulu üyeliğinden dolayı tahakkuk edecek huzur hakkından feragat ettiğine dair şirket yönetim kuruluna dilekçe verdiği görüldüğü Feragat beyanı, doğmuş haktan kendi isteği ile vazgeçme olduğundan ve huzurdaki uyuşmazlıkta davacı tarafın kendi isteğiyle huzur hakkı alacağından feragat ettiğinden davalı taraftan huzur hakkı talep edemeyeceği yönündeki nihai değerlendirmenin mahkemeniz takdirinde bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı,Tüm delillerin münakaşası, işlemiş faiz ile İİK md.67/2 kapsamına giren taleplerin takdiri, her türlü hukuki tavsif ve nihai karar tamamıyla mahkememiz ait olmak üzere, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler üzerinde, Davacının Huzur Hakkı Alacağı Talebi Yönünden; Feragat beyanı, doğmuş haktan kendi isteği ile vazgeçme olduğundan ve huzurdaki uyuşmazlıkta davacı tarafın kendi isteğiyle huzur hakkı alacağından feragat ettiğinden davalı taraftan huzur hakkı talep edemeyeceği yönündeki nihai değerlendirmenin Mahkememiz takdirinde bulunduğu,
Faiz Talebi Yönünden: Sayın Mahkeme’nin kısmen ya da tamamen davacı lehine hüküm kurması halinde; davacının asıl alacak bedeline TBK.md.117/1 uyarınca dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.Davacı vekilinin 05/10/2023 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Yargı yerinde görülmekte olan işbu dava dosyasında dosya bilirkişiye tevdi edilerek huzur hakkı ile ilgili olarak bilirkişi raporu alındığı, Dava dilekçesinde yer alan 30.000,00 TL huzur hakkı alacağını 69.671,66 TL genişleterek ıslah ettiklerini ve toplam 99.671,66 TL huzur hakkı talebinde bulunduklarını, dava dilekçesinde talep etmiş oldukları üzere huzur hakkı alacağına arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi uygulanarak hüküm kurulmasını talep ettiklerini, Fazlaya ilişkin tüm haklarını saklı tutuklarını, arz ve izah edilen sebeplerle işbu ıslah dilekçesini sunma gereği hasıl olduğunu, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle resen göz önüne alınacak olan hususlara binaen; Islah dilekçelirinin dosyaya kabulüne ve ıslah dilekçemizin karşı tarafa tebliğini, ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne verilmesini, her türlü yargılama gideri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava, huzur hakkı ödenmesi istemine ilişkindir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yönetim kurulu üyelerinin mali hakları başlıklı 394 ncü maddesi “(1) Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir.” hükmünü düzenlemiştir.Davacı taraf, 15.06.2020 – 18.08.2021 tarihleri arasında davalı şirketin yönetim kurulu üyeliğini yapmış, davalı şirket genel kurulu tarafından yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesine karar verildiği halde davacıya huzur hakkı ödenmemiştir.
Davalı tarafça, dosyaya sunulan feragat beyanına dayanılarak davacının huzur hakkından feragat ettiği savunulmuş ise de, söz konusu feragat namede imzalanma tarihi yazmadığından doğmamış haktan feragat edilemeyeceğinden geçersiz olduğu anlaşılmakla bu savunmaya itibar edilmemiştir.Bilirkişiler tarafından davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde hak ettiği huzur hakkı miktarı tespit edilmiştir. Davalı tarafça, bilirkişiler tarafından hesaplanan rakamlar üzerinden damga ve gelir vergisinin düşülmesi talep edilmiş ancak genel kurul kararında ödenecek huzur hakkının aylık net olarak belirtilmesi sebebiyle bu savunmaya da itibar edilmemiştir.Davacının hem Kanun hemde genel kurul kararıyla hak ettiği huzur hakkının ödenmediği, bilirkişiler tarafından hak ettiği huzur hakkı miktarının tespit edildiği anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KABULÜ ile,
1-99.671,66 TL’nin 27/06/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 6.808,57 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 512,33 TL harç ve 1.189,82 TL tamamlama harcı toplamı olan 1.702,15 TL’den mahsubu ile bakiye 5.106,42‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 4.065,75 TL posta ve bilirkişi masrafı ile 1.782,85 TL harç (peşin+başvurma) masrafı olmak üzere toplam 5.848,60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/1 uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde resen yatıran tarafa iadesine, Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.