Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/619 E. 2023/552 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/996 Esas
KARAR NO: 2023/504
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2021
KARAR TARİHİ: 30/05/2023
———– sayılı birleşen davası;
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2021
KARAR TARİHİ: 30/05/2023

———yetkisizlik kararı ile mahkememize gönderilen Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan), İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:şirketin 13.08.2019 tarihinde resen terkin edildiğini, şirketin ihyası için —— Esas sayılı dosyaları ile talepte bulunulduğunu, bu nedenle ilgili dava dosyalarında şirket ihyasına dair karar verilmesine kadar iş bu dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 16.01.2006 tarihli sözleşme ile bayilik ilişkisi kurulduğunu, sahibi olduğu şirket lehine şahsi kefil olarak 16.02.2008 tarihli senedi imzaladığını kurulan ticari ilişkinin davalı şirket tarafından—– numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı olarak feshedildiğini, fesih nedeni olarak—- verdiği çeklerin karşılıksız çıkması, mağazanın kapatılması sebepleriyle bayilik ——– Maddesine uymaması olarak gösterildiğini, şirketi adına —– numaralı cevabi ihtarnamesi ile—— cevap verildiğini verilen cevapta karşılıksız çıktığı iddia edilen çeklerin teminat amacıyla verildiği, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin cevaba konu ihtarname ile değil, iki taraf şirket yetkilileri arasındaki şifahi görüşmeler neticesinde —- Aralık ayında feshedildiğini, sözleşmenin feshinden sonra şirket adına tarafına teslim edilen tüm malların—– iade edilip kabul tutanakları alındığını, ancak — tarafından, ——– sayılı takip dosyası açılarak, tarafınca ———- üzerinden icra takibine konu edildiği, haciz tehdidinden kurtulmak için 12.10.2011 tarihinde, harçlar ile birlikte takip dosyasına toplam 395.849,10 TL yatırarak takip dosyasını kapattığını, ——– vekilinin, söz konusu takip dosyasından, ödenmesi gereken harçlar düşüldükten sonra 368.000 TL tahsil ettiğini, son olarak —– kararı ile —- tek taraflı feshinin haksız olduğu, — aldığı ve envanterimde olan malları —yetkilisine iade ettiği ve iade faturaları aldığı, teslim iade ettiğinin tespit edilerek hüküm altına alındığını, mahkeme ilamı——- Sayılı onama ilamı ile onandığını, mahkeme ilamının karar düzeltme süresi sonunda 14.07.2021 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenlerle, Sahibi ve yetkili müdürü olduğu şirketten fazladan tahsil edilen 368.000 TL Tutarındaki alacağın ödeme tarihi olan 12.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve ileride tutacağı avukata ait vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, davacının HMK 114. Maddesi uyarınca davacı sıfatına sahip olmadığını, davayı ikame eden ——yetkisiz temsilci konumunda olduğunu, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, açılan davanın derdest olması nedeniyle de reddi gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davaya ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davacının fazla ödeme yaptığı iddialarının asılsız olduğunu, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin incelendiğinde müvekkili şirketin alacaklı olduğunun sabit olacağını, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
——— Esas sayılı birleşen davası;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: borçlu davalının ——– sayılı takibe konu 368.000,00 TL tutarındaki alacağı ilişkin takibe yapmış olduğu tirazın iptaline borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen %16,75 oranında faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağı %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, 27.09.2021 tarihli cevap dilekçesi ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Mahkememizin —– sayılı asıl davası (yetkisizlik kararından önce —– dosyası) —– Esas sayılı sayılı takibine ilişkin itirazın iptali davasıdır.
——sayılı birleşen davası, aynı alacağa ilişkin (sebebi ve konusu aynı olan) alacak davasıdır.
—-sayılı sayılı takibi incelendiğinde, alacaklısının—-borçlusunun —– olduğu, takipte 368.000,00 TL asıl alacak ve 479.894,68 TL (12/10/2011 ilâ 27/07/2021 arası) işlemiş faiz olmak üzere toplam 847,894,68 TL alacak tahsilinin talep edildiği, borcun sebebi olarak ——– dosyasına istinaden alacaklı —– yapılan fazla tahsilatın iadesi talebidir. (Borçlu —-vergi numaralı———-tarafından aktif ve pasifleriyle devralınmıştır. —– tarihli —–sayılı ilanı ile de yeni ticaret ünvanı ———- tescil edilmiştir.)” gösterildiği, borçlunun 30/07/2021 tarihinde borca itiraz ettiği görülmüştür. —– sayılı takip dosyası incelendiğinde, takip alacaklısının ——olduğu, borçlusunun — olduğu, borçlu —– tarafından 12/10/2011 tarihinde dosyaya 395.849,10 TL ödendiği görülmüştür.
a)—– sayılı birleşen davası davacısı Tasfiye Halinde——— taraf ehliyeti yönünden;Davacı Tasfiye Halinde —– dava tarihi itibariyle resen terkin edilmiş durumda olduğu, dava tarihinden sonra ———- Karar sayılı 23/02/2022 tarihli ilamlı ile ihyasına karar verildiği, tasfiye memuru olarak ——– atandığı, hükmün 31/03/2022 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.Davacının tarafının resen terkin edilmiş olması giderilebilir dava şartlarındandır (Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve emsal —- ilamı göz önünde bulundurularak davacı vekiline davacı şirketin haklarını kullanabilmesi için ihya davası açmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesi, süresinde dava açılmadığı taktirde dava da taraf olma ehliyeti bulunmadığından usulden ret kararı verilmesi, dava açıldığı taktirde sonucu beklenerek dava şartı eksikliğinin giderilmesi gerekir ————
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, her ne kadar birleşen dava davacısı Tasfiye Halinde ———-birleşen dava tarihi itibariyle hak (ve taraf) ehliyeti bulunmasa da, şirketin terkin edilmiş olması nedeniyle taraf ehliyetinin bulunmamasının yukarıda atıf yapılan emsal yargı içtihadı dikkate alındığında giderilebilir dava şartlarından olduğu, dava tarihinden sonra da olsa davacı şirketin ——– tarihli ilamlı ile ihyasına karar verildiği, tasfiye memuru olarak ——– atandığı, hükmün 31/03/2022 tarihinde kesinleştiği, bu sebeple davacının taraf ehliyetinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
b)Mahkememizin ——–sayılı asıl davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı yönünden;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi uyarınca “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, (…) öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. (…)”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1-3. maddesi uyarınca “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (…) (3) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (…)”
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda atıf yapılan yasa hükümleri uyarınca yalnızca ticari davaların zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve asliye ticaret mahkemelerinde görülebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava) veya TTK’da (veya maddede sıralanan) hususlardan doğması (mutlak ticari dava) gerektiği, eldeki davanın davacı———- ve davalı arasındaki kefalet sözleşmesinden kaynaklı olarak ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenmesi talepli itirazın iptali davası olduğu, bu sebeple mutlak ticari dava olmadığı, bu sebeple davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerektiği, bu sebeple ancak davacının tacir ve işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilmesi halinde davanın ticari dava olacağı, davacının tacir kabul edilebilmesi için ———Karar sayılı —— kararının atfı ile esnaf işletmesi için öngörülen Vergi Usul Kanunu’nun 177/1. maddesinin—-numaralı bentlerindeki nakdi limitlerin yarısını,———- numaralı bentteki nakdi limitin tamamını aşan düzeyde gelir sağlaması gerektiği, yine davacının—– kayıtlı olmasının ve bilanço esasına göre veya işletme hesabı esasına göre defter tutmasının da bu hususta karine teşkil edebileceği, birleşen dava davacısı (bayilik sözleşmesini akdeden taraf) şirket olması nedeniyle tacir olsa da, asıl dava davacısı—şahsen tacir olmadığı, şirket yöneticisi ve ortağı olmasının davacı —– tacir olduğu anlamına gelmediği, davacının tacir olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ve savunmanın da bulunmadığı, davacının şahsen ticari işletmesinin bulunduğu ve işletmesinin hasılatlarının ve iş hacimlerinin Vergi Usul Kanunu’nun 177/1. Maddesinin —- numaralı bentlerindeki nakdi limitlerin yarısını, —-numaralı bentteki nakdi limitin tamamını aştığı yönünde bir iddia ve delil de bulunmadığı, bu sebeple davacı ———– şahsen tacir, işletmesinin ticari işletme olarak kabul edilemeyeceği, tüm bu sebeplerle davanın ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı kanaatine varılmıştır.
c)Mahkememizin—– sayılı asıl davasının hak düşürücü süre içerisinde açıldığı ve zamanaşımına uğramadığı yönünden;
Davalı vekili Mahkememizin ——sayılı asıl davasının 2004 sayılı İİK’nun 72/7 maddesi uyarınca istirdat davası olduğunu, ödemenin —- sayılı takip dosyasına —–tarihinde yapıldığını, davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını savunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72/7 maddesi uyarınca “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.”6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi uyarınca “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, her ne kadar davalı vekili tarafından Mahkememizin —- sayılı asıl davasının 2004 sayılı İİK’nun 72/7 maddesi uyarınca istirdat davası olduğu, ödemenin ——— tarihinde yapıldığı ve davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı savunulmuşsa da, davanın taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinden dolayı ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili isteminden kaynaklanan ——- sayılı sayılı takibine ilişkin itirazın iptali davası olduğu, davanın İİK’nun 72/7 maddesine dayalı olarak ve takip hukukundan kaynaklı olarak açılan istirdat davası olarak nitelendirilemeyeceği, bu sebeple davanın istirdat davalarının değil ancak itirazın iptali davalarının hak düşürücü süre kuralına tabi olduğu, davalı tarafından borca itirazın 30/07/2021 tarihinde yapıldığı, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edildiğine dair bir delil bulunmadığı, kaldı ki asıl davanın 26/08/2021 tarihinde bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yine sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın atıf yapılan yasa hükmünde öngörüldüğü üzere hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, aşağıda da ayrıntılı bir şekilde açıklanacağı üzere, davacının geri isteme hakkını —— Karar sayılı ilamının 14/07/2021 tarihinde kesinleşmesi ile öğrendiğinin kabulünün gerektiği, bu tarihten itibaren takip tarihine kadar alacağın zamanaşımına uğramadığı kanaatine varılmıştır.
d)——sayılı birleşen davası davacısı Tasfiye Halinde —— aktif husumeti yönünden;Dava (esas ve birleşen davalar), yukarıda da belirtildiği gibi asıl dava davacısı —— sayılı takip dosyası kapsamında 12/10/2011 tarihinde ödediği 395.849,10 TL’nin (bir kısmının faiziyle birlikte) sebepsiz zenginleşme nedeniyle geri istenmesine ilişkindir. —- incelendiğinde, takip alacaklısının —- olduğu, borçlusunun — olduğu, borçlu —— tarihinde dosyaya 395.849,10 TL ödendiği görülmüştür.Mahkememizce yapılan değerlendirmede, dava konusu alacağın Mahkememizin —— sayılı asıl davasının davacısı —– tarafından davalıya bizzat ve şahsen 12/10/2011 tarihinde ödenen 395.849,10 TL’nin (bir kısmının faiziyle birlikte) sebepsiz zenginleşme nedeniyle geri istenmesinden kaynaklandığı, bunun nisbi bir borç ilişkisi (alacak hakkı) doğurduğu, zenginleşen tarafın davalı, fakirleşen tarafın ise Mahkememizin —– sayılı asıl davasının davacısı ——olduğu, bu sebeple —- sayılı birleşen davası davacısı Tasfiye Halinde —– bu alacak yönünden borç ilişkisine dahil olmadığı ve usul hükümlerine göre aktif husumetinin de bulunmadığı kanaatine varılmış,——- birleşen davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
e)Mahkememizin —– sayılı asıl davasının esası yönünden;Davalı ile birleşen dava davacısı arasında 16/01/2006 tarihli bayilik sözleşmesi olduğu görülmüştür.
Davalı ile davacı —– arasında 16/02/2008 tarihli kefalet sözleşmesi olduğu, davacının bu sözleşme ile birleşen dava davacısı —– doğmuş doğacak borçlarına 300.000,00 TL limitle süresiz olarak müteselsil kefil olduğu görülmüştür. Davalının —– yevmiye numaralı ihtarnamesi bayilik sözleşmesini feshettiğine dair beyanını davacılara yönelttiği görülmüştür. —– sayılı dosyası incelendiğinde; davacısının ——-davalısının —- olduğu, Mahkemece————sayılı ilamla “Mahkememizce yapılan açık yargılama sonucunda; taraf beyanları, icra dosyası, alınan bilirkişi roporları ve ek rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu ipoteğin taraflar arasındaki sözleşmeden doğacak borçların teminatı için verildiği, dolayısıyla kesin bir borcun varlığını ortaya koymadığı, bu durumda davacının alacağını ispatlaması gerektiği, davacı tarafından iade faturalarına konu malların teslim alındığı halde davacı tarafça ticari defter kayıtlarına alınmadığı, bu kısım mahsup edilmeden dava konusu çeklerin toplam bedeli üzerinden takibe girişilmiş olduğu; taraflara ait tüm kayıt, defter ve dosyaya sunulan iade fatura örnekleri ile bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın sözleşmenin feshi dolayısıyla davalının kendisine borçlu olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verilmiş, ———- Karar sayılı ilamı ile “Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi hükmü uyarınca iptali istemine ilişkindir. Davacı yan,dava dilekçesinde davalı bayi ile aralarındaki bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, fesih nedeniyle ——– tazminat talebi ile birlikte davalıya verilen mal karşılığı ödenmeyen çeklerden kaynaklanan alacaklarının tahsili amacıyla icra takibinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Davalı yan ise çeklerin bayilik ilişkisinin teminatı için tesis edilen ipoteğin fekki için verildiğini ve teminat amaçlı olduğunu, ayrıca karşılıklı anlaşma sonucu bayilik sözleşmesinin sona erdirildiğini, alınan malların 33 adet iade faturası ekinde iade edildiğini, herhangi bir borcun bulunmadığını savunmuştur. Davalı yanın delil olarak dosyaya sunmuş olduğu uyuşmazlık konusu 33 adet iade faturasının her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı alınan bilirkişi raporlarıyla sabittir. Fatura konusu malların iade edildiğini ispat yükü davalıya aittir. Her ne kadar raporlarda 33 adet iade faturasından- adedinin arkasında ıslak imza bulunduğu tespit edilmiş ise de faturalar sevk irsaliyesine bağlanmamış olup, bu durumda fatura tebliğ edilmiş olsa dahi malların teslim edildiğine karine teşkil etmez. İade faturaları içeriği malların teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle ispatı gerekir. Diğer taraftan çek bir ödeme aracı olup çeklerin teminat amacıyla verildiğinin ispat yükü de davalıya ait olduğundan bu hususun göz önüne alınmaması da doğru görülmemiştir. Ayrıca, taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, bu bağlamda fesih haklı ise davacının tazminat talebi de tartışılmamıştır. Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığının tespiti ile sözleşme hükümleri gereğince davacının tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı, tazminat dışındaki alacak kalemi ile ilgili olarak yukarıda belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tarafların ayrıca varsa bu konudaki delilleri sorularak yapılacak inceleme ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece ——ilamla “Mahkememizce yapılan açık yargılama sonucunda, taraf beyanları, icra dosyaları, bilirkişi roporları ve ek raporu,——–sayılı kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı, davalı şirket ile arasındaki —-tarihli bayilik sözleşmesinin —- tarihli fesih ihtarnamesi ile feshedilerek 30.000 Avro tazminat ile birlikte karşılıksız kalan çeklerin ödenmesinin bildirildiği halde ödenmemesi üzerine söz konusu alacağın tahsili için taşınmaz maliki ile davalı asıl borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığını ileri sürerek davalı şirketçe takibe yönelik haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini dava etmiş,davalı cevap dilekçesi sunmayarak, 20.12.2011 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde alınan bilirkişi raporlarında davacının alacağının varlığını kanıtlayamadığı, çeklerin vadesi gelmeden davacıya mal iadesi yapıldığından herhangi bir borcu kalmadığı için ödenmediğini ileri sürerek davanın reddini istemiş, dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi hükmü uyarınca iptali istemine ilişkin olup, davacı, davalı bayi ile aralarındaki bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, fesih nedeniyle 30.000 Avro tazminat talebi ile birlikte davalıya verilen mal karşılığı ödenmeyen çeklerden kaynaklanan alacaklarının tahsili amacıyla icra takibinde bulunduğunu ileri sürerek,davalı ise çeklerin bayilik ilişkisinin teminatı için tesis edilen ipoteğin fekki için verildiğini ve teminat amaçlı olduğunu, ayrıca karşılıklı anlaşma sonucu bayilik sözleşmesinin sona erdirildiğini, alınan malların 33 adet iade faturası ekinde iade edildiğini, herhangi bir borcun bulunmadığını savunmuş, davalının delil olarak dosyaya sunmuş olduğu uyuşmazlık konusu 33 adet iade faturasının her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı alınan bilirkişi raporlarıyla sabit olup, fatura konusu malların iade edildiğini ispat yükü davalıya ait olduğundan, 33 adet iade faturasından 17 adedinin arkasında ıslak imza bulunduğu tespit edilmiş ise de faturalar sevk irsaliyesine bağlanmamış olup, bu durumda fatura tebliğ edilmiş olsa dahi malların teslim edildiğine karine teşkil etmeyeceğinden, iade faturalarının içeriğinin malların teslim edildiğinin davalı tarafça usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, taraflar arasındaki 01.01.2006 tarihli bayilik sözleşmesinin 15/a maddesine göre davalı bayiinin edimlerini süresinde yerine getirmemesi haklı fesih nedeni olsa da, davacının sözleşmenin 16/c maddesine göre sözleşmenin feshi ya da sona ermesi durumunda kesin hesabı çıkartıp davalı bayinin ödemesi gereken tutarı bildirmek yerine elindeki karşılıksız çekleri, teminat ipoteği belgesini ve şahsi kefaletnameyi takibe koyduğu,davalının kendisine bildirilmeyen kesin borç miktarını ödememesi nedeni ile sözleşmenin feshedilmiş olması haksız fesih olup,devam eden sözleşme süresince ödemelerin zamanında yapılmaması ve ödeme karşılığı verilen çeklerin karşılıksız çıkması durumunda çeklerin yenileri ile değiştirildiği ve vade farkı faturası düzenlendiği ayrıca sözleşmenin ——- maddesinde ödemede temerrüde düşüldüğünde mevcut gecikmelerde aylık gecikme tazminatı ödeneceğinin hükme bağlandığı, bu sözleşme hükmü ve taraflar arasındaki uygulamaya göre davalının borcunu ödememesi dosya kapsamında haklı fesih olmadığı kanaatine varılarak, taraflar arasında 16.01.2006 tarihli bayilik sözleşmesi dışında başkaca bir ticari ilişki bulunmadığı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshinin davacı tarafından haklı nedene dayanmadığı bu nedenle davacının cezai şart talep edemeyeceği,çek bir ödeme aracı olup dava konusu çeklerin teminat amacıyla verildiğinin ispat yükünün de davalıya ait olduğu, dosya kapsamından incelenen taraf kayıtlarından davalı tarafından davacıya verilen ——- bedelli çekin teminat çeki olduğu, ———- bedelli çeklerin davalıya iade edilmesi gerekirken davacıda kaldığı ve bu çeklerden dolayı davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmadığı———- sayılı dosyasından 373.589,10-TL tahsilat yapıldığı, iade konusu malların davacıya teslim edildiği de davalı tarafça kanıtlanamadığından, bozma ilamı sonrası tüm dosya kapsamından alınan denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının 192.584,59-TL alacağı olduğu ve davalıdan 181.004,51-TL fazladan tahsilat yapmış olduğu, davacının davalıya söz konusu borcu olmadığı görülerek davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verilmiş, ———–Karar sayılı ilamı ile “Davalının temyiz itirazlarına gelince; mahkemece Dairemiz bozma kararından sonra alınan 06.09.2016 tarihli raporda yapılan inceleme sonuçlarına göre raporun sonuç bölümünün – Bendinde; davalı tarafından düzenlenen — adet iade faturasının — adedinde davacı şirket yetkilisinin bu faturaları teslim aldığı anlamına gelmeyen imzasının bulunduğu ancak, bu faturalarda yazılı malların teslimine ilişkin irsaliye olmamasına rağmen — adet faturanın içerdiği ürünlerle ilgili kontrol formunun davacı şirketin 5 yetkilisi tarafından imzalanmış olduğu ve davacı tarafından —-adet fatura ile ilgili olarak —- düzeltme belgesi verilerek —ödenmiş olduğu hususlarına ilişkin tespitte bulunduğu, buna göre 17 adet fatura konusu malların davacıya iade edildiğinin kabulü gerektiği bildirilmiş, davacının bu koşullarda davacının davalıdan 348.180,91 TL fazladan tahsilat yapmış olduğu tespitine varıldığı, ayrıca mahkemece 17 adet iade faturasındaki malların davalı tarafından davacıya iade edildiği kabul edilmez ise davacının davalıdan 181.004,51 TL fazla tahsilat yaptığı bildirilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporundaki 2 sonuçtan malların iade edilmemiş olduğu varsayımına dayalı 2. sonuç yeterli gerekçe gösterilmeden kabul edilmiş, —-iade faturasına konu malların davacıya iade edildiğinin kanıtı olan davacı tarafından düzenlenen kontrol formu ve iade faturalarına ilişkin —– verilen düzeltme beyannamesi ve —bedellerinin ödenmesi gibi olgu ve delillerin neden dikkate alınmadığı ve değer verilmediği üzerinde durulup bu konuda gerekli irdeleme yapılmamış ve bilirkişi raporunun sonucunda belirtilen malların iade edildiği varsayımına dayalı beyana neden itibar edilmediği açıklanmamıştır. Yapılan tahkikatın nasıl değerlendirildiğinin gerekçede gösterilmemesi doğru olmayıp bu eksiklik bir bozma sebebidir. Davalı da mahkemenin gerekçesine bu yönden itiraz ettiğinden kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir. Mahkamece yapılacak iş bilirkişilerin raporlarının değerlendirilmesi, açıklığa kavuşmayan bir husus varsa raporda 6. bentte yer alan tespitlerin dayanaklarını gösterecek ek rapor temin edilmesinden ibarettir” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece——- “Tüm dosya kapsamı, taraf beyanları, tanık beyanları, dosyaya getirtilen ve sunulan bilgi ve belgeler ve alınan bilirkişi raporları—– Bozma ilâmı birlikte değerlendirildiğinde; dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takibe vaki itirazın İİK.m 67 gereğince iptaline ilişkindir. İlk bozma ilâmından sonra alınan 06/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere sözleşmenin feshi neticesinde kesin hesabın çıkartılmadığı dosya borçlusuna kesin borç miktarının bildirilmediği görülmüştür. Raporun sonuç bölümünün 6. Bendinde; davalı tarafından düzenlenen 33 adet iâde faturasının 17 adedinde davacı şirket yetkilisinin bu faturaları teslim aldığı anlamına gelmeyen imzasının bulunduğu ancak, bu faturalarda yazılı malların teslimine ilişkin irsaliye olmamasına rağmen 17 adet faturanın içerdiği ürünlerle ilgili kontrol formunun davacı şirketin 5 yetkilisi tarafından imzalanmış olduğu ve davacı tarafından 17 adet fatura ile ilgili olarak ——- düzeltme belgesi verilerek KDV’sinin ödenmiş olduğu belirtilmiştir. Buna göre 17 adet fatura konusu malların davacıya iâde edildiğinin kabulü gerekmiştir. Zira bu faturalar için düzeltme beyannamesi verilmesi, KDV ödenmesi ve davacı şirkette çalışan kişilerin ürünleri görmeden belgelere imza atmasının mümkün olmayacağından (Basiretli Tacir ilkesi) iâde faturasına konu malların davacı firmaya teslim edildiği kanaatine varılmıştır. Davacının bu koşullarda davacının davalıdan 348.180,91 TL fazladan tahsilat yapmış olduğu görülmüş bu nedenle ilgili ——– bozma ilâmı doğrultusunda karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verilmiş, ——— Karar sayılı ilamıyla “Davacı vekili, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davacı tarafça feshedilerek tazminat ile birlikte karşılıksız kalan çeklerin ödenmesinin bildirildiği halde ödenmediğini, söz konusu alacağın tahsili için taşınmaz maliki ile davalı asıl borçlu aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf yargılama aşamasında, davacının alacağının varlığını kanıtlaması gerektiği, dava konusu çeklerin vadesi gelmeden davacıya mal iadesi yapıldığını, davalının herhangi bir borcu kalmadığı için ödenmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının sözleşmeyi fesih sebebinde haklı olmadığı, savunmaya konu bir kısım çeklerin teminat olarak verildiği ve davalıya iadesi gerekirken davacı tarafça iade edilmediği, davalı tarafından emtianın iadesine yönelik 33 adet faturanın 17 adedinin içerdiği ürünlere ilişkin kontrol formunun davacı şirket çalışanları tarafından imzalanarak maliyeye düzeltme beyannamesi verildiği, ürünlere ilişkin ——— ödendiği, basiretli bir tacir olan davacı çalışanlarının fatura konusu emtiayı görmeden düzeltme beyannamelerine imza atmayacağının kabulü gerektiği, 17 adet fatura konusu malın davacıya iade edildiği, netice itibariyle davacının davalıdan fazladan tahsilat yaptığı gerekçesiyle davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir” gerekçeleriyle anılan ilamın onanmasına karar verilmiş, ilamın —— tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
—-sayılı dosyası incelendiğinde; davacısının —–Olduğu, Mahkemece—— sayılı ilamla “Her ne kadar davacı tarafından sözleşmenin haklı olarak feshi sebebiyle 30.000 Euro tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş ise de söz konusu haklı fesih ve feshe dayalı 30.000 Euro tazminatın ——- sayılı dosyasında da dava konusu edildiği ve sözleşmenin haklı nedene dayanmadığı ve cezai şart talep edilmeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verildiği, kararın ——— tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş olduğu, her iki davanın da davacısının aynı olduğu, her iki davaya dayanak yapılan bayilik sözleşmelerinin ve ihtarnamelerin de aynı olduğu, yalnızca davalılarının farklı olduğu, onanmak suretiyle kesinleşmiş Mahkeme kararına aykırı farklı bir karar verilmesinin hukuka uygun olmayacağı, bu itibarla söz konusu kararın Mahkememizce kesin delil olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmakla işbu davada da sözleşmenin haklı olarak feshedilmediği, bu itibarla da cezai şart talep edilemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle “davanın reddine” karar verildiği, hükmün istinaf incelemesinde olduğu, henüz kesinleşmediği görülmüştür. Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın yukarıda da belirtildiği gibi asıl dava davacısı ——— sayılı takip dosyası kapsamında 12/10/2011 tarihinde ödediği 395.849,10 TL’nin (bir kısmının faiziyle birlikte) sebepsiz zenginleşme nedeniyle geri istenmesine ilişkin olduğu, —— takip dosyası incelendiğinde, takip alacaklısının ——- olduğu, borçlusunun — olduğu, borçlu —– ödendiği, yukarıda da ayrıntılı şekilde ortaya konulduğu gibi ——— Esas sayılı dosyasında taraflar arasındaki tek ilişkinin bayilik sözleşmesi (ve dolayısıyla davacı yönünden kefalet sözleşmesi) olduğu, sözleşmenin davalı tarafından haksız bir şekilde feshedildiği hususunun tespit edildiği, bu tespitin —- ilamı ile de onanarak kesinleştiği, bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız bir şekilde feshedildiği (ve eldeki davanın davalısının davacıdan alacaklı olmadığı) tespit edilmekle bu hususta mahkememizin bir takdir hakkının bulunmadığı,—— Esas sayılı dosyasının bu anlamda kesin delil teşkil ettiği, bu durumda kefalet sözleşmesi ile teminat altına alınan rizikonun da gerçekleşmediği, bu kapsamda davacı tarafından davalıya ———- sayılı takip dosyası kapsamında 12/10/2011 tarihinde kefalet sözleşmesi nedeniyle ödenen 395.849,10 TL’nin davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açtığı, bu ödemenin herhangi bir geçerli hukuki sebebinin bulunmadığı, bu sebeple davacının bu miktarı sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri istenebileceği, davacının bu meblağın 368.000,00 TL’sini asıl alacak olarak talep ettiği, davalının ödeme tarihi olan 12/10/2011 gününde temerrüte düştüğü——- uygulanması gereken faiz türünün ticari temerrüt faizi olması gerektiği, zira her ne kadar davacı tacir olarak değerlendirilmemiş ise de takibe konu alacağın ticari işten kaynaklandığı hususunun tereddütsüz kabul edilebileceği, takip tarihi itibariyle davacının talep ettiği 368.000,00 TL alacağa işlemiş temerrüt faizinin 496.278,25 TL olduğu, (Faiz İşletilen Süre: 9 yıl 9 ay 15 gün, Faiz İşletilen Tutar: 368.000,00 TL, Faiz Oranı: %134,85821917808, Faiz Tutarı: 496.278,25 TL; Bilgi: 12.10.2011 ve 01.01.2012 arasındaki 81 gün için yıllık %15 faiz uygulanarak %3,3287671232877,
01.01.2012 ve 01.01.2013 arasındaki 366 gün için yıllık %17,75 faiz uygulanarak %17,798630136986,
01.01.2013 ve 01.01.2014 arasındaki 365 gün için yıllık %13,75 faiz uygulanarak %13,75,
01.01.2014 ve 01.01.2015 arasındaki 365 gün için yıllık %11,75 faiz uygulanarak %11,75,
01.01.2015 ve 01.01.2017 arasındaki 731 gün için yıllık %10,50 faiz uygulanarak %21,028767123288,
01.01.2017 ve 01.07.2018 arasındaki 546 gün için yıllık %9,75 faiz uygulanarak %14,584931506849,
01.07.2018 ve 01.01.2020 arasındaki 549 gün için yıllık %19,50 faiz uygulanarak %29,330136986301,
01.01.2020 ve 01.01.2021 arasındaki 366 gün için yıllık %13,75 faiz uygulanarak %13,787671232877,
01.01.2021 ve 27.07.2021 arasındaki 207 gün için yıllık %16,75 faiz uygulanarak %9,4993150684932,
olmak üzere toplam %134,85821917808 faiz uygulanmıştır), davacının takipte bu miktardan daha düşük işlemiş temerrüt faizi talep ettiği, mahkememizce talebi aşar nitelikte hüküm kurulamayacağı, yine her ne kadar davacı vekili tarafından alacağın hüküm tarihindeki koşullara uyarlanarak davanın kabulü talep edilmiş ise de, davanın itirazın iptali davası olduğu, takibe ve takipte talep edilen alacağa sıkı sıkıya bağlı olduğu, her davanın açıldığı tarihte koşullara göre karara bağlanması gerektiği ve yine talebin munzam zarar istemi niteliğinde olduğu ve dava dilekçesinde munzam zarar iddiası ve talebi ileri sürülmemiş olmakla taleple bağlılık ilkesi gereğince ve iddianın genişletilmesi yasağı uyarınca davacının bu talebinin değerlendirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmış, davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1———– sayılı birleşen davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Mahkememizin —- sayılı asıl davasının KABULÜ ile, davalı borçlunun —– İcra Müdürlüğü ——– Esas sayılı sayılı takibine yaptığı itirazın İPTALİNE, takibin DEVAMINA,
3-Mahkememizin — Esas sayılı asıl davası yönünden takip konusu alacağın (847.894,68 TL) yüzde 20’sine karşılık gelen 169.578,936 TL icra ve inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Mahkememizin—– Esas sayılı asıl davası yönünden;
4-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri (847.894,68 TL) üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 57.919,68 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacının adli yardım talebinin kabul edilmiş olması nedeniyle suçüstü ödeneğinden karşılanan 78,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak suçüstü ödeneğine iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 8,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
8-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
9-Davacı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (847.894,68 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 111.268,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
——- sayılı birleşen davası yönünden;
9-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının dava açılırken peşin olarak alınan 6.284,52 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.104,62 TL harcın hükmün kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
10-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı tarafından yapılan vekalet harcına ilişkin 34,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgilisine iadesine,
13-Davalı yapılan yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (847.894,68 TL) üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
14-6325 sayılı Yasa uyarınca genel bütçeden sarf edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı asilin ve vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile —– Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 30/05/2023